Hukuki.NET

T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 1998/9-187
K:1998/272
Tarih: 7.7.1998

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


 
ANAYASAL DÜZENİ ZORLA DEĞİŞTİRMEYE KALKIŞMAK
ALEYHE BOZMA ÜZERİNE SAVUNMA SAPTAMI
VİDEO BANTLARIN ZORALIMI
 
KARAR ÖZETİ: 1-Sanıkların cuma namazını kıldıkları bazı camilerden çıkıp büyük bir topluluk halinde Cumhuriyet ve laiklik aleyhine Anayasa' nın 1,2 ve 4. maddelerine aykırı sloganlar atmak, güvenlik güçlerinin uyarılarına karşın dağılmayarak bu eylemlerini sürdürmek, anıt, Atatürk heykeli ve bina camlarını kırmak, kurulan barikatı aşarak kültür şenliğine katılmak için gelmiş kişileri sonradan da sığındıkları oteli taşlamak, otolarını ve kaldıkları otelleri yakarak; çıkan yangında 35 kişinin yangından, 2-kişinin de ateşli silahtan ölümüne neden olmak, yangının söndürülmesini engellemek, 6 saat kadar eylemi sürdürmek biçiminde oluş ve olayın bütünü içindeki hazırlayıcı davet edici nitelikleri itibariyle taşıdıkları fiilli değer de gözönüne alındığında eylemleri TCY nın 146 /3. maddesine uyan suçları oluşturur.
2- Aleyhe bozmaya karşı diyeceği sorulmadan direnme kararı verilmesi, CYUY' nun 326/2. maddesine aykırıdır.
3- Suçla ilgili video bantlarının kanıt olarak dosyada saklanması gerekirken zoralımlarına karar verilmesi doğru değildir.
 
(765 s. TCK.m.146/3)
(2911 s.TGYK.m.32/3)
(1412 s. CMUK.m. 326/2)
(2709 s. Anayasa m. 1,2,4)
 
Anayasal düzeni zorla değiştirmeye kalkışmak ve bu suça iştirak etmekten sanıklar Yalçın, Yusuf Ziya, Engin, Metin, Ahmet, İlhami, Bünyamin, Özkan, Çetin ve Mustafa'nın 2911 sayılı Yasanın 32/3. maddesi uyarınca üçer yıl, sanık Bülent'in 2911 sayılı Yasanın 32/3. TCY.nın 55/3. maddeleri uyarınca 2 yıl hapis cezası ile cezalandırılmalarına ilişkin (Ankara 1 Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesi)'nce verilen 26.12.1994 gün ve 106/190 sayılı hükmün C. Savcısı, katılanlar ve sanıklar vekilleri tarafından temyizi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesi 30.09.1996 gün ve 688/4716 sayı ile;
 
"Sanıkların eylemlerinin TCK.nun 146. maddesinin 3. fıkrasındaki Anayasal düzeni zorla bozmaya kalkışmaya iştirak suçunu oluşturduğu gözetilmeden anılan madde yerine yazılı şekilde cezalandırılmaları" isabetsizliğinden bozmuş,
 
Yerel Mahkeme 28.11.1997 gün ve 84/199 sayı ile,
 
Sanıklar olay günü yapılan toplantı ve gösteriye katılmışlar ancak ölümle sonuçlanan, oteldeki yangın çıkarma eylemine katılmamışlar, otelin çok uzağında yer almışlardır. Yüzleştirme ve teşhis tutanakları, tanık beyanları ve dosya kapsamına göre yanan otele yaklaşamamışlardır. Sanıkların, TCY.nın 146. maddesinde düzenlenen suçu işlediklerine dair kesin ve inandırıcı delil elde edilememiş, eylemlerin toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkındaki 2911 sayılı Yasaya aykırılık suçu aşamasında kalmıştır, gerekçesiyle ve oyçokluğuyla önceki hükümde direnilmiştir.
 
Bu hükmün de Yargıtay'ca incelenmesi C. Savcısı, katılanlar ve bir kısım sanıklar vekili ile sanık Bünyamin tarafından süresinde istenildiğinden dosya; Yargıtay C. Başsavcılığının "bozma" istemli 10.06.1997 günlü tebliğnamesiyle 1. Başkanlığa gönderilmekle okundu, Ceza Genel Kurulunda duruşmalı inceleme yapılacağına ilişkin yasal bir düzenleme bulunmadığından katılanlar vekillerinin duruşma isteminin reddi ile incelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra gereği konuşulup düşünüldü.
 
A-Usul açısından yapılan incelemede;
 
1-Haklarında açılan tazminat davalarını gerekçe göstererek suçtan zarar gördüğünü bildirip davaya katılma isteğinde bulunan ve bu nedenle suçtan doğrudan doğruya zarar görmediği anlaşılan Hazinenin davaya katılma isteminin reddinde bir isabetsizlik bulunmadığından vekilinin temyiz isteminin reddi ile incelemenin C. Savcısı, katılanlar ve bir kısım sanıklar vekilleri ile sanıkların temyiziyle sınırlı olarak yapılmasına karar verilmiştir.
 
2-Sanık İlhami'nin 2911 sayılı Yasanın 32/3. maddesi uyarınca cezalandırılmasına ilişkin mahkeme kararı C. Savcısı ile diğer katılanlar vekillerinin temyizi üzerine "eylemin TCY.nın 146/3.maddesinde düzenlenen suçu oluşturduğundan" bahisle aleyhe bozulmuştur. Adresinde bulunamayan sanıktan aleyhe bozmaya diyeceği sorulamamış, adresinin tespiti için müzekkere yazılmış, ancak sanık duruşmaya celbedilmediği gibi talimatla da dinlenmemiş, tekerrüre esas teşkil eden eski hükümlülüğü bulunduğu halde hakkında TCY.nın 81. maddesi ile uygulama yapılmamıştır.
 
CMUY.nın 326/2. maddesinde, "Ancak, sanık hakkında verilecek ceza bozmaya konu olan cezadan daha ağır ise herhalde dinlenilmesi gerekir". hükmü yer almaktadır. Emredici olan bu hükme uyulmaması savunma hakkını sınırlayacaktır. Savunma hakkının sınırlanması ise CMUY.nın 308. maddesi uyarınca mutlak bozma nedenidir. Aleyhe bozmaya karşı diyeceği sorulmadan direnme kararı verilmesi Yasaya aykırı olduğundan, sair yönleri incelenmeyen sanık İlhami hakkındaki hükmün öncelikle bu usuli nedenlerden dolayı bozulmasına karar verilmelidir.
 
B-Esasa ilişkin incelemede;
 
Kültür Bakanlığı ve Sivas Valiliğinin katkıları ile   Derneği tarafından 1-2 Temmuz 1993 günleri Sivas'da   Kültür Etkinlikleri" adıyla bir şenlik düzenlenmiştir. Etkinliklere birçok sanatçının yanında yazar (AZ)'de katılmış ve ilk gün bir konuşma yapmıştır.
 
Olaydan birkaç gün önce ve olay sabahı erken saatlerde, kimliği saptanamayan kişilerce "Müslüman Kamuoyuna" başlıklı bir bildiri dağıtılmış, bu bildiride, (AZ) tarafından    Gazetesinde kısmen yayınlandığı ileri sürülen (SR)'nin (ŞA) isimli kitabında İslam Dinine ve Peygamberine dil uzatıldığı belirtildikten sonra "gün müslümanların gereğini yerine getirme günüdür", "Ne yazık ki laik ve ikiyüzlü T.C. Devleti", "İman edenler Allah yolunda savaşırlar. O halde şeytanın dostları ile savaşın" denilmiştir.
 
Olay günü Cuma namazını kılıp Paşa ve Meydan Camiilerinden çıkan toplulukla Kale Camiinden gelen topluluk birleşmişler, "Zafer İslamın", "Şeytan (AZ)", "Sivas (AZ)'Mezar Olacak", "Vali İstifa", "Allahuekber","La İlahe İllallah", "Şerefsiz Vali", "Cumhuriyeti burada kurduk, burada yıkacağız", "Kahrolsun Laiklik, Yaşasın Şeriat, biçiminde sloganlar atarak vilayet önüne gelmişler, sloganlarını burada da sürdürdükten sonra, güvenlik güçlerinin müdahalesiyle dağılmaya başlamışlardır. Tahrik ve teşvik sonucu yeniden toplanarak Kültür Merkezine yürümüşler, burada tekrar vilayet önüne gelmişler, oradan da Kültür Merkezine giderek taş atmışlar, bir gün önce dikilen ve Sivas'ı simgeleyen Ozan ile Kangal Köpeğinden oluşan anıtı tahrip etmişler, diğer grupla karşılıklı olarak birbirlerini taşlamışlardır. Atatürk Kongre ve Etnografya Müze5mm 71 adet pencere camı kırılmış, kapısı zorlanmış, bina önünde bulunan dört sütunlu kaide üzerindeki tunç Atatürk büstünün boyun kısmını kaideye bağlayan bölümü tahrip edilerek büst yere atılmıştır. Saat 18.00 sıralarında şenlikler için kente gelen yazar ve sanatçıların kaldığı M  Oteli önünde toplanılmış, etkinliklerin iptal edildiği, ozanlar anıtının kaldırılacağı yetkililerce söylenip anıt kaldırıldığı halde topluluktakiler dağılmamışlar, laiklik aleyhine, şeriat lehine sloganlar atmışlardır. Otel taşlanmış, otelin önündeki otomobiller ters çevrilmiş, güvenlik güçlerinin oluşturduğu barikat aşılarak otele girilmiş, oteldeki eşyalar parçalanmış, otel ile önündeki otomobiller benzine bulaştırılan bezler tutuşturularak yakılmış, bazı işyerleri tahrip edilmiştir. İtfaiyenin olay yerine gelip yangına müdahale etmesine engel olunmuş, güvenlik kuvvetlerince havaya ateş açılması sonucu topluluk dağıtılmaya çalışılmış ve itfaiye tarafından yangın söndürülebilmiştir. Otelde bulunan 35 kişi yanma ve karbonmonoksit zehirlenmesi sonucu, 2 kişi de ateşli silah yarası ile ölmüş, güvenlik görevlileri ile otelde bulunan bazı kişiler ise yaralanmışlardır.
 
Sanıkların olay günü cuma namazından sonra toplanan kalabalığa katıldıkları, 7-8 saat süren olaylar sırasında Cumhuriyet ve Laiklik aleyhine slogan attıkları, Kültür Merkezine giderek sanat etkinliği nedeniyle toplanmış bulunanlara taş attıkları, güvenlik güçlerinin iki grup arasında barikat oluşturması üzerine vilayet binası önüne giderek slogan atmaya devam ettikleri, tekrar Kültür Merkezine dönerek eylemlerini sürdürdükleri, güvenlik kuvvetlerinin barikatlarını aşarak, uyarılara rağmen dağılmadıkları, savunma, tanık beyanları, teşhis tutanakları, olay sırasında çekilen ve video bantlarından tab edilen resimler ile tüm dosya kapsamıyla sübuta ermiştir.
 
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık, yukarıda açıklanan olayda sanıkların eylemlerinin,291 1 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununa aykırı davranmak suçunu mu, yoksa TCY.nın 146/3. maddesinde yazılı Anayasal düzeni zorla değiştirme suçuna fer'i iştirak suçunu mu oluşturduğuna ilişkindir.
 
Olayda hukuki bir çözüme ulaşabilmek için TCK.nun 146. maddesi ile 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu hükümleri üzerinde durmak, bu suçların öğelerini tartışıp somut olayı bu tartışmadan çıkan sonuçlara göre ele alıp değerlendirmek gerekir.
 
TCK.nun 146. maddesinde devletin (siyasal iktidar düzeni ve fonksiyonları) aleyhine işlenen fiiller cezalandırılmaktadır. Hükümet düzeni, Devlet kuvvetlerinin şekillenişi, Devletin temel ideolojik yapısı, temel insan hakları, seçim sistemi gibi değerler ise, Devletin Siyasal İktidar düzenini oluşturmaktadır. TCK.nun 146. maddesindeki suçun konusu bu olduğuna göre bu kavramın içine Anayasanın 1. maddesindeki Devlet ve Hükümet şekline ilişkin "Cumhuriyet" ile 2. maddesindeki "Laiklik" ilkeleri de girmektedir.
 
Cumhuriyet, egemenliğin bir kişiye veya bir zümreye değil tüm topluma ait bulunduğu bir devlet şeklini, Laiklik ise genel anlamda devlet yönetiminin dini kurallara göre değil, toplum gereksinimlerinin akılcı ve bilimsel kurallara göre karşılandığı bir yönetim biçimini tanımlar.
 
TCK.nun 146. maddesi ile Devletin Siyasal İktidar düzenini hukuka aykırı yöntemlerle ve zorla değiştirilmesine "teşebbüs" edilmesi suç sayıldığına göre bu hususa yönelik icra hareketlerinin cezalandırıldığı anlaşılmaktadır. Ancak bu suçun oluşumunda genelde diğer suçlarda olduğu gibi "neticenin" gerçekleşmesi aranmaz. Zira bu suç tipinde netice gerçekleşmişse, artık o fiili cezalandırma olanağı ortadan kalkar. Bu nedenle öğretide bu suç "peşinen tamamlanmış suç", "neticesi hareketten ayrı, suç" olarak da tanımlanmaktadır. Bu nitelikteki suçların özelliği teşebbüs aşamasında kalan fiillerinde tamamlanmış suç gibi cezalandırılması, ceza uygulaması açısından "teşebbüs" ile "tamamlanmış suç" ayrımının yapılmamasıdır.
 
TCK.nun 146. maddesinde düzenlenen suçun icrasına başlandığına, faile; suçun tamamlanmış halinin cezasının uygulanabilmesi nedeniyle öğretideki bir görüşe göre bu suç tipinin "salt tehlike suçu" veya "salt hareket suçu" olarak nitelendirilmesi de yerinde değildir. Zira tehlike ve salt hareket suçları hukuka aykırı hareketten ayrı olarak hukuka aykırı neticenin öngörülmediği suç tipleridir. Oysa TCK.nun 146. maddesinde, hareketten ayrı olarak neticede belirtildiğine göre bu suç aynı zamanda bir "zarar suçudur".
 
Maddede, neticesi hareketten ayrı bir suç tipi tanımlanması, özelliğin, salt ceza uygulaması yönünden "tamamlanmış suç", "teşebbüs aşamasında kalmış suç" ayrımını ortadan kaldırmakla sınırlı bulunması nedeniyle, bir fiilin anılan madde uyarınca cezalandırılabilmesi için o fiilin "icra hareketi" niteliğinde bulunması zorunludur. Diğer bir deyişle maddedeki "teşebbüs eden" sözcüğü icra hareketine başlanması gerekliliğini ortaya koymaktadır. Bu açıdan da fiilin elverişli vasıtalarla icrasına başlanmış olması aranır. Bir fiilin 146. madde yönünden icra hareketi niteliğinde olup olmadığı hususu işe olayın akışına göre değerlendirilir.
 
Ceza Yasasının 146. maddesinde gösterilen suç, gittikçe ağırlaşan, belirli bir süreçte gelişen, muhtelif fiillerin nedensellik bağı içinde gerçekleştirilmesini zorunlu kıldığından öğretide "müterakki suç", "gelişimli suç" olarak da tanımlanmakta, dolayısıyle bu suç failleri hakkında önceki suç aşamalarının cezaları uygulanmamaktadır. Bu suçun kasten işlenebilen suçlardan bulunduğunda ise kuşku yoktur. Ancak failin gerçekleştirmek istediği sonucun Anayasaya aykırı olup olmadığını bilmemesi, bu konuda düşeceği yanılgı suç kastına ve dolayısıyla sonuca etkili değildir.
 
Yine bu suçun işlenmesi için önceden oluşturulmuş bir çete veya örgütün varlığı da zorunlu değildir. Maddede "teşebbüs edenler" deyiminin kullanılmış olması, suçun işlenmesi bakımından şahıs itibariyle ayrım yapılmadığını, korunan değeri zorla ihlal eden bir kimsenin konumuna bakılmaksızın bu suçun faili olabileceğini ortaya koymaktadır.
 
TCK.nun 146. maddesinin 3. fıkrasında ise; 1. fıkrada belirtilen suça fer'i iştirak yönünden özel bir düzenleme getirilmiştir. Fıkranın düzenlenme biçimi, özelliğin iştirakin unsurlarına değil, neticelerine yönelik bulunduğunu göstermektedir. Bu nedenle, bu fıkra hükmünün 2. fıkra dışında kalan fer'i maddi ve manevi tüm eylemler için uygulanması söz konusudur. Bir başka anlatımla, maddenin 1. fıkrasındaki amaç suçun işlenmesine Yasanın 65. maddesinde gösterilen şekil ve suretler dışında katılan fer'i şeriklerin eylemleri 3. fıkra ile cezalandırılacaklardır.
 
2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu ise, amaç ve kapsam başlıklı 1. maddesinde de açıkça belirtildiği gibi, toplantı ve gösteri yürüyüşü. düzenleme hakkının kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller ile toplantı yerinin zamanını, usul ve şartlarını, düzenleme kurulunun görev ve sorumluluklarını, yetkili merciin yasaklama ve erteleme hallerini, güvenlik kuvvetlerinin görev ve yetkileri ile yasak ve ceza hükümlerini belirleyen bir yasadır. Toplantı ve gösteri yürüyüşlerinde düzeni sağlama bakımından şeklen getirilmiş olan yasaklamalar ile yaptırımlara ilişkin madde metinlerinde "fiil daha ağır cezayı gerektiren ayrı bir suç teşkil etmediği takdirde" biçimindeki belirlemelere yer verilmiş olması da bu yasa ile daha ziyade usul ve şekil aykırılıklarının, cezalandırılmış olduğunu ortaya koymaktadır.
 
Somut olay, yukarıda değinilen yasal düzenlemeler, bilimsel görüş ve değerlendirmeler ışığında ele alınıp incelendiğinde, sanıkların, yasaya aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşüne katılmanın ötesinde, kültür şenliği için kente gelen kişilerin kaldığı otelin yakılarak otuzbeş kişinin çıkan yangından, iki kişinin de ateşli, silah yaralanmasından dolayı ölmeleri, çok sayıda kişinin yaralanması, bina, araç, heykel ve büstün tahripleriyle sonuçlanan ve mahkemece de TCK. nun 146. maddesinin 1. fıkrası kapsamında bulunduğu kabul edilen olayın başlangıcındaki, yasa dışı toplantı ve gösteriye bölümler halinde katılarak, Devlet şeklinin Cumhuriyet olduğuna, Cumhuriyetin niteliklerine ve bu hükümlerin değiştirilemeyeceğine, değiştirilmesinin dahi teklif edilemeyeceğine ilişkin Anayasanın 1. 2, ve 4. maddelerine aykırı sloganlar atmak, güvenlik görevlilerinin uyarılarına rağmen dağılmayarak bu eylemlerini sürdürmek, kurulan barikatı aşarak Kültür Şenliğine katılmak için gelmiş kişileri taşlamak şeklindeki eylemleri oluş ve olayın bütünü içindeki hazırlayıcı, davet edici nitelikleri itibariyle taşıdıklar illi değerde nazara alındığında TCK.nun 146. maddesinin 1. fıkrasındaki anayasal düzeni zorla değiştirmeye kalkışma suçuna aynı Yasanın 65. maddesinde gösterilen şekil ve suret dışında fer'i iştirak niteliğinde bulunmakla TCK.nun 146/3.madde ve fıkrasındaki suçu oluşturmaktadır.
 
2-Öte yandan, olayların görüntülenmesine ilişkin video bantlarının delil olarak dosyada saklanması gerekirken zoralımlarına karar verilmesi de yasa ve usule aykırı bulunduğundan, Yerel Mahkeme direnme hükümleri bu nedenlerden dolayı bozulmalıdır.
 
Çoğunluk görüşüne katılmayan 4. Ceza Dairesi Başkanı S. Selçuk:
 
"T.C. Yasasının 146. maddesinin ilk fıkrasındaki hüküm Kaynak Yasanın 118; 1930 İtalya Ceza Yasasının 283; 1810 Fransız Ceza Yasasının 86(87) 1994 Fransız Ceza Yasasının 412-11995 İspanya Ceza Yasasının 472/1. maddelerinde yer almış bir tehlike suçudur. Özellikle 1994 Fransız Ceza Yasasının 412-1. maddesinde bu husus "tehlikeye sokacak nitelikte zor eylemleri" denilerek vurgulanmıştır."
 
"Suç sonuca yönelik doğrudan kasıtla işlenmekte ve sonuçla sonuca yönelik davranış arasında doğrudan nedensellik bağının bulunması gerekmektedir."
 
"TC. Yasasının 146. maddesinde öngörülen bu tehlike suçunun ilkin sonuç ölçütüne göre öbür suçlarla yarışması (içtimaı) sorununun çözülmesi zorunludur. Bugüne değin süren uygulamada; eski Fransız Ceza Yasasının 5. maddesinde öngörülen ve Zanardelli ile TC. Yasalarının sistemine ters düşen erime sisteminin benimsendiği; anayasayı zorla değiştirme ya da kaldırma cürümündeki zor kavramının etkili eylem, zarar verme , hatta adam öldürme gibi zarar suçlarını içinde erittiği anlaşılmaktadır. Yerinde olmayan bu yerleşik görüşten vazgeçilmedikçe davaya katılma sorununun da doğru çözülemeyeceği açıktır."
 
"Olayımızda aslında tartışılan; eylemlerin niteliği değil, kanıtlanması ve oluşması sorunudur. Zira yerel mahkeme sanıkların eylemlerini, yalnızca hukuka aykırı bir yürüyüşe katılma, Yüksek Daire ise T.C. Yasasının 146. maddesinde öngörülen eylemlere katılma olarak algılamış ve bu ayrı algılamalara göre nitelemişlerdir. Bu nedenlerle öncelikle sanıkların eylemlerinin ayrı ayrı ne olduklarının saptanması ve elde edilen oluşa göre nitelendirilmeleri zorunludur" diyerek değişik gerekçeyle bozma doğrultusunda,
 
Kurul üyelerinden 1. Ceza Daire Üyesi Osman Şirin;
 
"Yargıtay 9. Ceza Dairesi ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık, hakkında mahkumiyet hükmü kurulan onbir sanığın cürmünün niteliği hakkındadır.
 
Ankara D.G.M., sübuta eren eylemlerin, 2911 sayılı Yasanın 32/3. Maddesinde yaptırımı tanımlanan izinsiz gösteri ve yürüyüş niteliğinde olduğunu belirterek Yargıtay 9.C.D.nin, suçun TCY.nın 146/3. madde ve fıkrasına girdiğine yönelik bozma kararına direnmektedir.
 
TCY. 146. maddesinde tanımlanan cürüm, Anayasanın tamamını veya bir kısmını tağyir, tebdil veya ilgaya ve bu kanunla oluşmuş TBMM.ni iskata ve vazifesini yapmaktan men'e cebren kalkışmak" olduğuna göre, 'maddenin 3. fıkrasına aykırı davrandığı ileri sürülen kişilerin, cürmün asli failleriyle fikri uzlaşma içinde bulunduklarının ve cürme bu boyutu kazandıran eylemlerde bilinçle yardımlaştıklarının kanıtlanması zorunludur. Bu zorunluluk, Yargıtay C.G.K.nun incelemesine konu edilen olayın bütünüyle ele alınmasını, 146. madde kapsamında değerlendirilen fiilin ne olduğunun, asli failleri kimlerin oluşturduğunun, sübut kararın nelerden ibaret bulunduğunun, fer'i fail olduğu belirtilen onbir sanığın bu asli faillerle gösteri öncesi veya esnasında nasıl, nerede ve hangi evrede bir araya gelip kasıt birliği ve yardımlaşma kararlılığı oluşturduğunun, duraksatmaya mahal bırakmayacak ölçüde ortaya konulmasını zaruri kılmasına karşın, böyle bir irtibatın ve irtibatı aydınlatan kanıt manzumesinin yokluğu karşısında, onbir sanığın hukuki durumunu değerlendirmede, savunmalarını, gösteri ile ilişkili fotoğraf ve video film görüntülerini, tanık olarak dinlenen Emniyet mensuplarının şahadetlerini irdelemek ve sonuca bu yöntemle ulaşmak gerekmektedir.
 
Anlaşılan odur ki;
 
Kültür Derneği'nce 1-4 Temmuz 1993 tarihleri arasında Sivas İl merkezinde kültür şenlikleri düzenlemiş, birçok sanatçı davet olunmuş, yazar (AZ)'de davet edildiği toplantılara katılmış, ilk günde Sivas Valisi'nin de bulunduğu birleşimde bir konuşma yapmıştır.
 
Hintli yazar (S.R)'nin "(ŞA)" isimli kitabında İslam Dinini ve Peygamberini aşağılaması, yazar (AZ)'in de A.... Gazetesinde "bu kitabın neşrini kısmen sağlaması nedeniyle, müslüman halk kesiminde oluşan tepkiyi eyleme dönüştürmek ve böylece toplumsal kargaşa oluşturarak düzen ve huzuru zafiyete uğratmak isteyen gizli odaklar, bir gün önce bildiri yayınlamış, 2 Temmuz Cuma günüde iç camide kılınan cuma namazı çıkışı halkın arasına sızmış, "Zafer İslam'ın-Şeytan (AZ)-Sivas (AZ)'ne mezar olacak -Vali İstifa -Şerefsiz Vali" sloganlarıyla, kitlesel bir yürüyüş başlatmışlardır. Kolluğunyetersiz kalması ve müdahalede basiretsizlik gösterilmesi karşısında izinsiz gösteri gelişmiş, Vilayet önünde Vali'yi tahkire yönelmiştir. Gösteri ve yürüyüşün boyut kazanması üzerine Sivas Belediye Başkanı, megafonla katılanlara uyarıcı bir konuşma yapmış, saat 15.30 sularındaki bu söylev nedeniyle gösteriden ayrılanlar olmuş, ancak saptırıcı odakların sinsi ve etkili faaliyetiyle olmalı ki izinsiz gösteri saat 15.30 sularında M  Oteli önünde katliam eylemine dönüştürülmüş ve çıkartılan kasti yangın ile, otelde sakin çoğu sanatçı ve düşünür 35 kişi yanarak veya boğularak ölmüş, 2 kişi de ateşli silah isabetiyle hayatını yitirmiştir.
 
Kolluğun kaydettiği sloganlar arasında; "şeriat gelecek zulüm bitecek -yaşasın şeriat-Cumhuriyeti burada kurduk, burada yıkacağız- yaşasın hizbullah kahrolsun laiklik -şeriat isteriz dinsiz laikler..." biçimindekilerin, "(ş.a)" yayınına duyulan makul tepki düzeyini aştığında ve gösteri neticesi ortaya çıkan ölümlerle birlikte değerlendirildiğinde "anayasal düzene yönelmiş cürmi amaçlar" içerdiğinde kuşku yoksa da, durumu incelenen onbir sanığın sloganların bu türde olanlarıyla ilgi ve irtibatı saptanamamış,. anayasal nizamı yıkma girişimi düzeyindeki katliama yardımcı oldukları belirlenmemiştir.
 
Altı saati aşkın bir zaman biriminde gelişen ve birçok mekana yayılan gösterinin, teşhis ve değerlendirmeyi olanaklı kılan görüntüsü bulunmamaktadır. Genel Kurul görüşmesinde de seyredilen video filme göre; gösteri ve yürüyüşe binlerce kişinin katıldığı, bilinçsiz yürüyenlerin çoğunluğu oluşturduğu, kimliği belirsiz bazı kişilerin sloganlarının duyulduğu, kalabalığın yoğunlaştığı bir evrede Sivas Belediye Başkanı'nın, göstericileri uyarıp sükunetle dağıtmaya davet eden bir konuşma yaptığı bu konuşmadan etkilenenler olmalı ki ayrılıp gidenler olduğu izlenmektedir. Ancak uzak çekim niteliğinde olan bu filmde, kimlerin hangi mekanda ve hangi zaman diliminde gösteriye katıldığı ve hangi sloganları kimlerin attığı saptanamamaktadır. Onbir sanığın durumunu netleştiren bir tespit ise görüntülere yansımamıştır.
 
Savunmalarında sanıklar, ya yürüyüşe katılmadıklarını, ya yürüyüşe katılmalarına rağmen slogan atmadıklarını veya katıldıkları yürüyüşü Belediye Başkanının uyarıcı konuşması üzerine terk ederek ev ya da işyerlerine döndüklerini bildirmişlerdir. Tanık olarak dinlenen koltuk mensuplarının, bu savunmaların aksini ortaya çıkaran beyanı yoktur. Bir kısmının, bazı fotoğraflara dayalı genel suçlamaları, Mahkeme huzurunda, vicdani yorum gerekçesi ile bizzat kendilerince redde uğramış,esasen bu fotoğraflı saptamaların ciddi bir boyutu da resmetmediği ifade olunmuştur. Sanıkların, Belediye Başkanının konuşmasından sonra dahi yürüyüşü sürdürdüğüne, yangını ve yangınla gerçekleşecek katliamı oluşturmak kastıyla sloganlar attığına, yangın mahallinde bulunarak fiile yardım sağladığına yönelik hiçbir kanıt serdedilememektedir.
 
Bilinen bir gerçek şudur ki; ister izinli ister izinsiz olsun, gösteri ve yürüyüşlerin, biri masum diğeri ise saptırılmış boyutu olmaktadır. Sivas katliamı da bu görüntüdedir. Nitekim, Sivas Belediye Başkanı video banda yansımış konuşmasında, bu oluşuma açıkça işaret etmiş, "beşbinler bir dava için yola çıkar, beş kişi onları galeyana getirebilir, ...geçmiş acıları hatırlayın, sükunetle dağılın" diyerek yürüyüşe bilinçsizce katılan kitleleri uyarmıştır. Sivas Emniyet Müdürü ise olayın tahlilini yapan şahadetinde, "Sivas organize bir harekettir. Olayı yaratanlar kayboldu. Sivas halkı alet edildi" demek suretiyle çoğu masum kişilerin, gizli amaçlı provakatörlerin emellerine figüranlık yaptığını ifade etmiş bulunmaktadır.
 
Gerek olayın değerlendirilmesinde ve gerekse yürüyüşe katılanların hukuki durumunun saptanmasında bu tahlilin gözardı edilmemesi zorunludur.
 
(S.R) ile başlayıp (AZ)ile ivme kazanan "(ş.a)" yayınından rahatsızlık duyan ve gerek dininin gerekse peygamberinin tahrik edilişine tepki gösterme masumiyetiyle yürüyüşe geçen Sivas halkının, sadece Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası'na aykırılık boyutundaki suçunu, gizli amaçlı odakların yarattığında kuşku olmayan katliam boyutuna göre vasıflandırmanın hukukiliğini savunmak olanaksızdır. Konumu bu tarife uyan onbir sanığın, Belediye Başkanının konuşması üzerine yürüyüşü terkettiğine dair savunmalarına bakılmadan ve bu savunmaların aksinin sabit olmadığı gerçeği de gözetilmeden Anayasayı tağyir, tebdil ve ilgaya ve bu kanunla oluşmuş TBMM. ni iskata ve vazifesini yapmaktan men'e cebren kalkışmaktan fer'i fail olarak sorumlu tutulması olanaksızdır.
 
Sivas olaylarının sonuç boyutu çok ağırdır. Toplum düzen ve nizamının zedelenmesi amacıyla oluşturulduğunda ve bu oluşum biçimiyle de islam imajını dünya nazarında kötülemeyi amaçladığında kuşku yoktur. Yöre halkının masum dini tepkileri provake bir kışkırtma ile harekete geçirilerek sonuç alınmıştır. Bu sonuç hiçbir semavi dinin ve özellikle İslamın benimsemeyeceği nitelik ve boyuttadır. Ortaya konulan tam anlamıyla katliamdır. Bu itibarla gerçek sorumlularının, yasayla öngörülmüş ceza türünün, hatta en etkini ile tecziyesi de hukuka uygun düşecektir. Ancak bu yapılırken,"cezaların şahsiliği" kuralıyla "kişinin sadece kendi eyleminden sorumlu olacağına" ilişkin temel ve evrensel kavramlar dışlanmamalıdır.
 
Tüm kanıtları değerlendiren Yerel Mahkeme, sanıkların sorumluluk boyutunu kanımızca isabetle saptamış ve yürüyüşe katıldıkları mekanın farklılığına da atıfta bulunarak 2911 sayılı Yasanın 32/3. madde ve bendine uyar saymıştır. Bu karar isabetli ve hukukun temel kurallarına uygundur.
 
Onanması gerektiği görüşünü taşıyor, TCY.nın 146/3. madde ve fıkrasına mümas değerlendirmeyi, kanıtlanmamış varsayımlara dayalı görerek sayın çoğunluğun düşüncesini paylaşmıyorum" diyerek,
 
Kurul Üyelerinden 11. Ceza Dairesi Üyesi Yılmaz Turan
 
"Genel kurulumuzun gündeminde söz konusu edilen ve çözülmesi gereken husus, Yalçın ve 10 arkadaşının eylemlerinin TCK.nun 14613. fıkrasında belirtilen suçu mu yoksa Yerel Mahkemenin kabulü gibi 2911 sayılı Yasaya aykırılık mı olduğu hususudur.
 
Öncelikle belirtmek gerekir ki 146/1. fıkrasına giren suçları işlediği iddia olunan sanıkların durumları incelenemediği için doğrudan doğruya fer'i şeriklerin durumlarının incelenmesi zorunluluğu kanaat oluşturmakta fevkalade güçlük doğmuştur. Müzakere edilen dosyada yukarıda belirtilen sınırlar içinde kalınarak anlaşıldığı kadarıyla,(kimliği belirlenemeyen kişilerce) topluluğa önce bildiri dağıtılılarak tahrike girişilmiş cuma namazından çıkan (topluluklar)ayrı yollardan izinsiz gösteri yürüyüşü yaparak ve çeşitli sloganlar atarak Valilik önüne gelmiş, yatıştırıcı konuşmalara rağmen (bir kısım topluluk ozanlar anıtını tahrip etmiş) ve daha sonra maktüllerin bulunduğu otelin önüne gelerek slogan atmaya devam etmişler, (topluluk içinden bazı kişilerce) otel taşlanmış, arabalar ters çevrilerek, sızan benzinler tutuşturulmuş ve böylece otelin yakılması ve içindekilerin öldürülmesi eylemi gerçekleştirilmiştir.
 
Yukarıda belirtildiği gibi olayın asıl failleri ismen tespit edilememiştir. Sanıklar Yalçın ve on arkadaşının, izinsiz gösteri yürüyüşüne katılıp bazı sloganları attıkları kısmi ikrarları ve bazı kamu tanıklarının beyanlarından anlaşılmakta ise de yürüyüşün otelin önündeki aşamasına katıldıkları ve TCK.nun 146/1. fıkrasında belirtilen amaç suça yönelik slogan attıkları konusunda kesin bir delil bulunmamaktadır. Ayrıca dosya içinde asıl faillerin eylemleri ile illiyet bağı bulunduğuna ilişkin herhangi bir delil de mevcut değildir. Haklarında mahkemenin suç vasfına ilişkin kabulünde bir isabetsizlik yoktur. Bu nedenlerle mahkemenin direnme hükmünün onanması görüşünde olduğumdan sayın çoğunluğun bozma kararına katılmıyorum" diyerek onama doğrultusunda,
 
Bir kısım Kurul Üyeleri ise yasa ve usule uygun bulunan Yerel Mahkeme direnme kararının onanması gerektiği yolunda karşı oy kullanmışlardır.
 
SONUÇ Açıklanan nedenlerle,
 
1-Sair yönleri incelenmeyen sanık İlhami hakkındaki hükmün açıklanan usuli nedenlerden dolayı (BOZULMASINA).
 
2-Diğer sanıklar haklındaki Yerel Mahkeme direnme hükmünün suç vasfındaki yanılgı ve delil durumundaki video bantlarının zoralımı nedenleriyle (BOZULMASINA),
 
3-Bozmaya uyulan kısmın incelenmesi için dosyanın 9. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay C. Başsavcılığına (TEVDİİNE) 7.7.1998 günü tebliğnamedeki düşünceye kısmen uygun olarak sanık ilhan yönünden oybirliği, diğer sanıklar yönünden ve oyçokluğuyla karar verildi.
 
 
 
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Alacak tahsil] Vekalet sözleşmesinde zamanaşımı süresi başlangıcı 
  • 23.04.2024 00:24
  • [Mirasçılık] Abilerim babamı sokağa atıyor. Dedem tapuyu abilerimin üzerine yapmış. 
  • 22.04.2024 06:30
  • [Boşanma davaları] Vasi ataması hk. 
  • 18.04.2024 09:43
  • Beraat sonrası yurtdışı çıkış yasağı kaldırma sorunu 
  • 16.04.2024 15:18
  • [İcra takipleri] Icrada borçlunun yaptiği işlem zamanaşimini keser mi? 
  • 16.04.2024 14:18


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini