Hukuki.NET

T.C. 
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 1998/80
Karar No: 1998/127
Tarih: 31.03.1998

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


 
    DAVA : Hırsızlık suçundan sanıklar O. F., Ü. D. ve E.Ö.nün "aklanmalarına" ilişkin, Ankara 20. Asliye Ceza Mahkemesi'nce verilen 14.12.1995 ve 730-954 sayılı kararın, katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesi'nce 23.12.1996 tarih ve 13504-13545 sayı ile;
    "CMUK'nin 253. maddesine aykırı biçimde, sanıkların beraatleri yerine, aklanmalarına karar verilmesi" isabetsizliğinden hükmün sair yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmiştir.
    Yerel mahkeme ise, 1.7.1997 gün ve 142-334 sayı ile; "CYY'de beraat sözcüğünün kullanıldığı bir gerçek olmakla birlikte, bu sözcüğün ya da yasada kullanılan diğer sözcüklerin aynen kararlarda kullanılması gerektiği yolunda doğrudan ya da dolaylı ve özellikle buyurucu nitelikte bir hüküm bulunmamaktadır.
    Kaldı ki, Anayasamızın 3. maddesinde resmi dil Türkçe'dir. 4. maddesinde Anayasa'nın 1., 2. ve 3. maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi önerilemez. Anayasa'nın bağlayıcılığı ve üstünlüğü başlıklı 11. maddede de anayasa hükümlerinin yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğe kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kuralları olup, yasaların Anayasa'ya aykırı olamayacağı hükümleri yer almıştır. Mahkeme aklanma sözcüğünü kullanmakla Anayasa'nın buyurucu nitelikteki bu hükmüne uymaktan öteye bir iş yapmamıştır. Gerçi günlük konuşmalarımızda ya da resmi yazışmalarda Türkçe olmadıkları halde dilimize girmiş ve yerleşmiş yabancı kökenli sözcükleri kullandığımız yadsınamaz bir olgudur, ancak dilimizde Anayasa buyruğu doğrultusunda bir özleşme ve arılaşmaya gidildiği de yine yadsınamayacak bir başka olgudur. Üstelik mahkeme kendi türettiği bir sözcüğü kullanmış da değildir, aklanma sözcüğü Türk Dil Kurumu'nun bugüne dek yayımlanmış tüm sözlüklerinde "beraat ve ibra" sözcükleri karşılığı olarak gösterilmiş ve dilimizdeki özleşme girişiminin yaygınlaşması ile koşut olarak Arapça kökenli bu sözcükler yerine gerek günlük yaşamda, gerek görsel ve yazılı basın ve yayın organlarında yaygın biçimde kullanılır olmuştur. Yukarıda da değinildiği gibi Anayasa'dan başka hiçbir yasada kullanılmamış olmakla birlikte, kanun sözcüğü yerine yasa sözcüğünün, kanuni sözcüğü yerine de yasal sözcüğünün kullanılır olması buna en çarpıcı örnek sayılabilir ve bu konuda başka pek çok örnek gösterilebilir.
    Yargıçların da, yargılıkların da, Yargıtay'ın da dilimizin, Türkçemizin kullanımındaki sağlıklı ve doğru akımın gerisinde kalmaları beklenmemelidir, istenmemelidir" gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.
    Bu kararın da katılan vekili tarafından süresinde temyiz edilmesi üzerine dosya, Yargıtay C. Başsavcılığı'nın bozma istekli 4.3.1998 günlü tebliğnamesiyle birinci başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulu'nca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
 
    KARAR : İncelenen dosyaya göre;
    Hırsızlık suçundan sanıklar O. F., Ü. D. ve E.Ö.nün aklanması biçiminde kurulan hüküm, Özel Daire'ce; "CMUK'nin 253. maddesine aykırı biçimde, sanıkların beraatleri yerine, aklanmalarına karar verilmesi" isabetsizliğinden bozulmuştur.
    Yerel mahkeme, bozmadan sonra CYUY.'nin 326/2. maddesi uyarınca sanıklar O. ve E.ye duruşma gününü bildirir davetiye tebliğ ederek bozmaya karşı diyeceklerini sormasına karşı, sanık Ü.D.ye duruşma gününü bildirir davetiye tebliğ edilememiş olduğu halde, belediye çalışanı olan bu sanığa yeniden usulüne uygun tebligat yapılmadan; ayrıca, duruşmaya katılan sanıklar O. ve E.ye CYUY'nin 251. maddesi uyarınca son sözleri sorulmadan, C. Savcısı'na söz verildikten sonra, duruşma bitirilerek önceki hükümde direnilmiştir.
    CYUY'nin 326. maddesi gereğince, bozma kararı üzerine davaya yeniden bakacak mahkemelerin, ilgililere bozmaya karşı diyeceklerini sorması, son soruşturma ve duruşma usulüne ilişkin tüm kuralları uygulaması gerekmektedir. Karar, lehine de bozulmuş olsa, sanığa duruşma gününü bildirir davetiye tebliğ olunmalı, buna rağmen duruşmaya gelmediği takdirde, bozmanın lehe olduğu dikkate alınarak bir karar verilmelidir.
    Keza; CYUY'nin 251. maddesi gereğince duruşma, mutlaka sanığın son sözü ile bitecektir. Ceza yargılamasında sanığın en önemli hakkı, savunma hakkı olup, bu hak hiçbir şekilde sınırlanamaz. Son söz sanığa verilerek kendisinden önce dinlenenlere karşı diyecekleri ve savunması saptanmalıdır. Savunma hakkı ile yakından ilgili bulunan bu usul kuralı buyurucu nitelikte olup uyulmaması yasaya mutlak aykırılık oluşturmaktadır. İlk defa hüküm kurulurken "son sözün sanığa verilmesi" kuralı, bozmadan sonra başlayan yargılamada da kamu davasının kesintisizlik ve süreklilik ilkesinin doğal sonucu olarak aynen geçerlidir. Çünkü, dava sonuçlanmamış olup yargılama devam etmektedir. Emredici olan bu kuralın bozmadan önce geçerli olduğu, bozmadan sonra uygulanmasına gerek bulunmadığı biçimindeki bir ayırımın yasal ve hukuksal dayanağı bulunmadığı gibi, bozma ile son soruşturma aşaması geri döndüğünden, "son tahkikatın, sanığın son sözü ile sonuçlandırılması" mutlak usuli zorunluluk olarak karşımıza çıkmaktadır.
    Ayrıca, ayrıntıları Ceza Genel Kurulu'nun 17.9.1979 tarih ve 283-331 sayılı kararında da açıklandığı üzere, CYUY'nin 253. maddesinde "duruşmanın sona erdiği tefhim olunduktan sonra hüküm verilir. Sanığın beraatine veya mahkumiyetine, davanın reddine veya düşürülmesine ve muhakemenin durmasına dair kararlar hükümdür" kuralı getirilmiş ve aynı yasanın 260. maddesinde beraat hükmünün içereceği koşullar gösterilmiştir. Görüldüğü gibi "beraat hukuk bilimi açısından bir sözcük değil, bir terim (mefhum)'dir Kaldı ki yasa koyucu tarafından CYUY'nin birçok maddelerinde yapılan değişiklikler sırasında; anılan 253. maddede de değişiklik yapıldığı halde "beraat" teriminde bir değişiklik yapılmamıştır. Aynı yasanın 424. maddesi ise "Bu kanunda kullanılan istilahlar ve tebirler TCK'de bunların karşılığı olarak kullanılmış bulunan eski istilah ve tabirler yerine kaim olmuştur" hükmü ile yasada yazılı terimlerin kullanılması zorunluluğunu öngörmüştür.
    Bu itibarla ve yukarıda açıklanan nedenlerle, CYUY'nin 326/2. maddesine aykırı olarak sanık Ü.D.ye duruşma gününü bildirir davetiye tebliğ edilmeden, bozmaya karşı diyecekleri sorulmadan ve "en son söz" duruşmada hazır bulunan sanıklar O.F. ve E.Ö.ye verilmeyerek CYUY'nin 251. maddesine aykırı davranıldığından, ayrıca sanıkların beraati yerine aklanmalarına karar verilmesi suretiyle CYUY'nin 253. maddesine aykırı davranıldığından, esası incelenmeyen direnme hükmünün öncelikle bu usuli nedenlerle bozulmasına karar verilmelidir.
    Çoğunluk görüşüne katılmayan kurul üyeleri, sanıklara son söz verilmemesine ilişkin bozma nedenine karşı; "Mahkemece önceki hükümde direnildiğine göre en son sözün sanığa verilmesine gerek yoktur. İlgililerden bozmaya diyeceklerinin sorulması, tarafların görüşünün tespitinden ibarettir. Direnilmekle yeniden yargılama yapılmasına gerek olmadığı kabul edildiğinden, CYUY'nin 251. maddesi burada uygulanamaz" gerekçesiyle karşı oy kullanmışlardır.
 
    SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, sair yönleri incelenmeyen yerel mahkeme direnme hükmünün öncelikle belirlenen usuli nedenlerle BOZULMASINA, 31.3.1998 tarihinde sanıklara son söz verilmeden hüküm kurulmasına ilişkin bozma nedeni yönünden oyçokluğu, diğer bozma nedeni yönünden oybirliği ile tebliğnamedeki düşünceye uygun olarak karar verildi.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • Clicking Here TLO lookup 
  • 02.05.2025 08:42
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini