 |
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 1998/6-9
Karar No: 1998/40
Tarih: 17.2.1998
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
TİCARETE HİLE KARIŞTIRMA
DOLANDIRICILIK
ÖZET : Ticarete hile karıştırma suçunda ticari hileler cezalandırılmış olup taraflar arasındaki ilişki ticari yaşamda kendiliğinden varolan karşılıklı güven nedeniyle kurulur.
Oysa, 940 ayar gümüşten üretilip üzerine altın kaplama yapılan ve 22 ayar damgası vurulan bilezikleri kuyumcu olan yakınına satan sanığın, önceden hazırladığı bu hile ile yakınanın istencini fesada uğratmasıyla oluşan -yakınanın malvarlığında azalma meydana getiren zarara uğratan- eylemi "dolandırıcılık" suçunu oluşturur.
(765 s. TCK. m. 363/2, 503)
Dolandırıcılık suçundan sanık Murat'ın, TCK.nun 363/2. maddesi uyarınca 1 yıl hapis ve 840.000 lira ağır para cezası ile cezalandırılmasına ve suça konu altınların zoralımına ilişkin, (Ayrancı Asliye Ceza Mahkemesi)nce 23.11.1995 gün ve 14-22 sayı ile verilen kararın, sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 11.11.1996 gün ve 11244-10913 sayı ile;
"Sair temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. Ancak;
Eylemin TCK.nun 503/1. maddesine uyan dolandırıcılık suçunu oluşturduğu gözetilmeden, yazılı madde ile uygulama yapılması" isabetsizliğinden, hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel Mahkeme ise, 20.2.1997 gün ve 51-10 sayı ile; "Ticarete hile karıştırmak suçunun düzenlendiği TCK.nun 363. maddesinde "bir kimse" sözü ile eylemcide ticari sıfat aranmadığı, onun satıcı olmasının yeterli bulunduğu belirtilmiş olup, Türk Ticaret Kanununun 14. maddesinde tanımlanan tacir vasfının satıcıda bulunması şartı yoktur, ancak eylemin 363/2. maddesine uyan ticarete hile karıştırmak suçunu oluşturması için mevcut alış - veriş ilişkisinin ticari bir iş olması gerekmektedir ki Türk Ticaret Kanununun 11/2 ve 21. maddelerine göre de taraflardan birinin tacir olması o işin ticari iş olması için yeterlidir.
Olayımızda ise, sanık ticaretle iştigal etmemektedir. Fakat, müşteki tacir olduğundan ticari işkolu gerçekleşmekte olup, sanığın eyleminin ticarete hile karıştırmak suçunu oluşturduğu" gerekçesi ile önceki hükümde direnmiştir.
Bu hükmün de sanık ve üst C. Savcısı tarafından süresinde, 0 yer C. Savcısı tarafından süresinden sonra temyiz edilmesi üzerine, dosya Yargıtay C. Başsavcılığının 26.12.1997 günlü "o yer C. Savcısının süresinde olmayan temyiz isteğinin reddi ve bozma" istemli tebliğ namesi ile 1. Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu:
Mahalli Cumhuriyet Savcısının, CYUY.nın 310. maddesinde belirtilen süreden sonra 18.3.1997 tarihinde temyiz isteğinde bulunduğu anlaşılmakla, süresinde olmayan temyiz isteğinin CYUY.nın 317. maddesi uyarınca REDDİNE, oybirliğiyle karar verildikten sonra yapılan incelemede;
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık sanığın işlediği suçun niteliğine ilişkindir.
Ticarete hile karıştırmak suçunda, ticari hileler cezalandırılmış olup, ticari yaşamda güvenilir bir ortamın sağlanması, ekonomi ve toplumsal yaşamın gelişmesinin güvence altına alınması amacı güdülmüştür. Bu suçun oluşumunda mağdurun mal varlığında bir azalma biçiminde zararın doğması gerekmediği gibi, asıl olan sözleşmenin çiğnenmesi olup, zarar doğması ihtimali bulunması yeterlidir. Taraflar arasındaki ilişki ticari yaşamda kendiliğinden var olan karşılıklı güven nedeniyle kurulur.
Dolandırıcılık suçunda ise, taraflar arasındaki ilişki, failin hile ve desiseleri ile elde edilen. mağdurun sakatlanmış iradesiyle kurulmaktadır. Bu suç mala karşı işlenen bir suç olduğundan, mağdurun mal varlığında bir azalma, zarar doğması gerekmektedir.
Bu açıklamalardan sonra uyuşmazlık konusu olaya bakıldığında;
Sanığın, bir başka şahıstan aldığını iddia ettiği üzerinde 22 ayar altın damgası bulunan 4 adet altın kaplama bileziği kuyumcu olan şikayetçiye 18.000.000 lira bedelle sattığı, şikayetçinin yaptığı inceleme ile bileziklerin sahte olduğunu anlaması üzerine yakalandığı, yargılama aşamasında yapılan bilirkişi incelemesi ile bileziklerin 940 ayar gümüşten mamul olup üzerine altın kaplama yapıldığı ve 22 ayar altın damgası taşıdığının belirlendiği anlaşılmıştır. Bu nedenle sanığın önceden hazırlanmış ve sahte olduğunu bildiği suça konu altın kaplama bilezikleri 22 ayar altın bilezik olduğunu belirterek şikayetçiye satmasında, taraflar arasındaki ilişki sanığın önceden hazırladığı bu hile ile şikayetçinin iradesini fesada uğratması sonucunda kurulmuştur. Sanığın bu eylemi nedeniyle şikayetçinin mal varlığında bir azalma olduğu ve zarara uğradığı da açıktır
Bu itibarla, yukarıda açıklanan nedenlerle, yerinde bulunmayan gerekçe ile direnme kararı verilmesinde isabet görülmediğinden direnmeararının bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ Yukarıda açıklanan nedenlerle yerinde olmayan Yerel Mahkeme direnme kararının tebliğ namedeki isteme uygun olarak (BOZULMASINA), 17.2.1998 tarihinde oybirliği ile karar verildi.