Hukuki.NET

T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 1998/6-301
Karar No: 1998/366
Tarih: 1.12.1998

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


 
SAHTECİLİK SUÇU
GERÇEK BELGEYİ ORTADAN KALDIRMA
 
ÖZET : Düzenlenen gerçek bir belgeyi ortadan kaldırmak ya da bozmak sahtecilik suçunu oluşturur.
Karşılıksız çıkan keşide ettiği çek bedelini ödeyeceğini bildirip alan ama ödemeyen ancak bu suç nedeniyle tutuklanıp dava açıldıktan sonra geri veren sanığın eylemi -bütün filler bitmemiş, yararlanma olanağı ortadan kalkmamış olduğundan- suça eksik kalkışma kabul edilmelidir.
(765 s. TCK. m. 345, 61)
 
 
Resmi evrakı ortadan kaldırmak suçundan sanık Kemal'in TCY.nın 348. maddesinin yollamasıyla 345, 59, 81/1. maddeleri uyarınca 11 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin (Çanakkale Ağır Ceza Mahkemesi)nce2.10.1997 gün ve 60-200 sayı ile verilen kararın sanık vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesi'nce 17.9.1998 gün ve 7461/7757 sayı ile;
 
"Senedin sıhhatine herhangi bir halel gelmeden iade edilmiş olması karşısında; eylemin ne şekilde oluştuğu karar yerinde açıklanıp tartışılmadan sanığın hükümlülüğüne karar verilmesi" isabetsizliğinden ve oyçokluğuyla bozulmasına karar verilmiştir.
 
Özel Daire üyelerinden C. Genç kaya ile T. Öneri ise "Sanığın borcunu ödememek kastıyla senedi hile ile ele geçirip, sonradan tutuklandığında iade etmekten ibaret eyleminin TCY.nın 345, 61. maddelerinde yazılı suçu oluşturduğu" düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
 
Yargıtay C. Başsavcılığı ise 20.11.1998 gün ve 120589 sayı ile;
 
"Belgelerin hukuk düzeni içinde ilişki kurma, hukuki eylem ve işlemler oluşturma ve bunları kanıtlama yönünden büyük önemi olup, bu belgelere olan kamu güveninin devamını ve korunmasını sağlamak amacıyla böyle bir belgenin ortadan kaldırılması veya bozulması eylemleri suç sayılarak yaptırıma bağlanmıştır, zarar doğma olasılığı yeterlidir.
 
 
TCY.nın 348. maddesinde yer alan ortadan kaldırmak tabirini (yırtmak, imha etmek) gibi dar manada anlamamak lazımdır. Senedi bir vesile ile alacaklıdan alıp yırtmakla iade etmemek arasında bir fark yoktur. Zira bu hareketle sanık alacağın tahsilini imkansız bir hale sokmuştur. Bu suçun maddi unsuru, belgenin maddi varlığına hukuka aykırı şekilde son verilmesiyle oluşur. Maddi unsurun konusu olan hareketlerin tamamlanması durumuna ve sonucun elde edilmiş olup olmamasına göre suç tamamlanmış ya da kalkışma aşamasında kalmış olur.
 
Sanığın borcunu ödememek kastıyla senedi hile ile ele geçirip, sonradan tutuklandığında iade etmekten ibaret eyleminin TCY.nın 348. maddesi yollamasıyla 345, 61. maddelerinde yazılı suçu oluşturduğu gerekçesi ile itiraz ederek Özel Dairenin kararının kaldırılarak, Yerel Mahkeme hükmünün açıklanan gerekçeyle bozulmasına karar verilmesini istemiştir.
 
Dosya 1. Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
 
Sanık Kemal'in özel evrakı ortadan kaldırmak suçundan cezalandırılmasına ilişkin Yerel Mahkeme kararı, Özel Daire çoğunluğunca, eylemin ne şekilde oluştuğu karar yerinde açıklanıp tartışılmadığı gerekçesiyle bozulmuştur. Yargıtay C. Başsavcılığı ise Özel Daire azınlık görüşü doğrultusunda sanığın suçunun özel evrakı ortadan kaldırma suçuna eksik kalkışma aşamasında kaldığından bahisle itiraz yoluna başvurmuştur.
 
Özel Daire çoğunluğu tarafından, suçun ne şekilde oluştuğunun karar yerinde açıklanıp tartışılmadığı, dolayısıyla hükmün yeterli gerekçeyi taşımadığı ileri sürülmekle, Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27/1. maddesi uyarınca bu husus "ön sorun" olarak ele alınıp öncelikle incelenmiştir.
 
Yerel Mahkemece hükümde yer verilen "....Yakup'tan çeki isteyen sanığın çeki aldıktan sonra Yakup'u odadan kovduğu ve keşide yeri olmayan ve TTK.nun 692. maddesi hükümlerine göre çek niteliği taşımayan belgeyi borçtan kurtulmak amacıyla alacaklısı Emin temsilcisi Yakup'un rızası hilafına atıp saklamak suretiyle sahtecilik yaptığı ve eyleminin TCK.nun 348. maddesi yollaması ile TCK.nun 345. maddesine uyan suçu oluşturduğu tavsif olunmuş, sanığın bu eyleminden dolayı tutuklanmasından çok sonra... sakladığı belgeyi temin ettirip, dosyaya ibraz etmesinin sanık lehine cezayı azaltıcı takdirsel indirim sebebi sayılmış..." şeklindeki gerekçenin, suçun ne şekilde oluştuğunun karar yerinde açıklanıp tartışıldığını, dolayısıyla hükmün yeterli gerekçeyi içerdiğini ortaya koyduğu oybirliğiyle kabul edilmiştir.
 
O halde, somut olayda çözümlenecek sorunlar sanığın, alacaklısından rızası hilafına aldığı ve gizlediği özel evrak niteliğindeki belgeyi, bu olay nedeniyle tutuklanmasından sonra mahkemeye ibraz etmek şeklinde oluştuğu belirlenen eyleminin TCY.nın 348. maddesinin yollaması ile 345. maddesindeki suçu oluşturup oluşturmadığı, suçun tamamlanmış bulunup bulunmadığı, tamamlanmamışsa hangi kalkışma aşamasında kaldığı noktalarında toplanmaktadır. Bu sorunların çözümünde sağlıklı bir hukuki sonuca ulaşabilmek için TCY.nın 348. maddesinde düzenlenen sahtecilik suçunun hukuki niteliğine ilişkin olarak öğretide ileri sürülen görüşler ile yargısal kararlar göz önüne alınmalı ve somut olay bu veriler doğrultusunda irdelenerek değerlendirilmelidir
 
TCY.nın 348. maddesinde "Bir kimse tamamen veya kısmen bir varakanın aslını yahut aslın ziyaı takdirinde kanunen makamına kaim olan suretini ortadan kaldırır veyahut bozar ve bundan umumi veya hususi bir zarar neş'et ederse 339, 342, 343, 344 ve 345. maddelerde bildirilen farklara göre mezkur maddelerde yazılı cezalarla cezalandırılır" hükmü getirilmiştir.
 
Bu maddede düzenlenen gerçek belgede sahtecilik suçu iki şekilde işlenebilir. Bunlardan birincisi belgeyi "ortadan kaldırmak", ikincisi ise belgeyi "bozmak"tır. Ortadan kaldırmak, belgenin maddi varlığına son vermektir. Bozmak kavramı ise, belgenin maddi varlığına dokunmadan ondan yararlanma olanağının engellenmesini ifade eder.
 
"Bozmak" kavramını gerek belgedeki yazıların silinmesi, gerekse belgenin gizlenmesi halleri girer (Manzini'ye atfen Erman - Özek, Kamu Güvenine Karşı işlenen Suçlar, s. 572). Gizleme halinde belgenin ne maddi varlığına ne de içeriğine zarar verilmemekte, ancak hak sahibinin onun üzerinde tasarruf edebilmesi engel olunmaktadır. Gizleme halinin "bozmak" kavramına girdiği kaynak İtalyan Ceza Yasası yürürlükte bulunduğu zaman dahi öğreti ve uygulama alanın da kabul edilmiş olmakla beraber, herhangi bir yanlış anlamaya yer vermemek maksadıyla olacak ki yeni İtalyan Ceza Yasası 490. maddesinde bunu ayrıca belirtmek gereğini duymuştur (Erman-Özek, s. 572).
 
Gerçek bir belgeyi ortadan kaldırmak veya bozmak eylemi, neticesi harekete bitişik, şekli olmayan bir suçtur (Manzini'ye atfen Erman - Özek, s. 573). Zira bu suçta netice kanuni tarifte yer almıştır. Failin bir belgeyi ortadan kaldırmak veya bozmakla elde etmek istediği sonuç, hak sahibinin o belgeden yararlanmasını engellemekten ibarettir ki belge ortadan kalkınca veya bozulunca bu yararlanma olanağı kalmayacağından failin elde etmek istediği sonuç da gerçekleşecektir. Ceza Genel Kurulunun 28.9.1987 gün ve 124-406 sayılı kararında da vurgulandığı üzere; maddi unsurun konusu olan hareketlerin tamamlanması durumuna ve sonucun elde edilmiş olup olmadığına göre, suç tamamlanmış ya da kalkışma aşamasında kalmış olur. Bir başka deyişle TCY.nın 348. maddesinde düzenlenen, gerçek belgeyi ortadan kaldırmak veya bozmak suretiyle sahtecilik suçunda gerek eksik, gerekse tam kalkışma hali görülebilir.
 
Öte yandan gerek öğretide yer alan baskın görüşe, gerekse uygulamada süreklilik kazanan kararlara göre, bir kanıtlama aracı olan belgeyi ortadan kaldırmak, bozmak veya gizlemek, geçici bir süre için olsa dahi ondan yararlanamama sonucunu doğuracağı için genel zarar doğacaktır. Zira, kanıtlama aracı olan belgenin ortadan kaldırılması veya bozulması, bu belgelerin oldukları gibi kalmalarını isteyen kamunun güvenini sarsacaktır. Kaldı ki. suçtan zarar gören kişinin bu belgeden belli süre için olsa bile yararlanamaması ile özel zarar da gerçekleşmektedir. Bu nedenle kalkışma halinde zarar olasılığının bulunmadığından söz etmek de olanaksızdır.
 
Bu açıklamalardan sonra somut olaya baktığımızda; katılan Emin'in yaptığı bir iş karşılığında sanık Kemal'in 10.3.1997 keşide tarihli ve 30 milyon lira bedelli hamiline çek keşide ederek katılana verdiği, katılanın ise çek bedelinin tahsili için arkadaşı Yakup'u 7.2.1997 tarihinde bankaya gönderdiği, çekin bankada karşılığının olmaması ve sanığın çek bedelini elden ödeyeceğini bildirmesi üzerine Yakup'un çek bedelini tahsil etmek amacıyla sanığın bürosuna gittiğinde çeki isteyerek alan sanığın bedelini ödemediği gibi çeki de iade etmediği, durumdan haberdar olan katılanın C. Savcılığına şikayeti üzerine sanık hakkında başlanan hazırlık soruşturması sırasında 14.2.1997 tarihinde tutuklandığı, 17.2.1997 tarihinde de hakkında sahtecilik suçundan kamu davası açıldığı ve daha sonra söz konusu çekin sanığın kardeşi Faruk tarafından 24.2.1997 tarihinde C. Savcılığına ibraz edildiği, yapılan incelemede çek üzerinde keşide yerinde yazılı olmadığı ve TTK.nun 692. maddesinde belirlenen zorunlu öğeleri taşımadığından özel evrak niteliğinde bulunduğu belirlenen belgenin, sanık tarafından alacaklısının rızası hilafına elde edilerek gizlenen çek olduğunun Yakup tarafından doğrulandığı anlaşılmaktadır. Bu durumda sanık söz konusu belgeyi ödeyeceğinden bahisle alarak kastettiği cürümün icrai hareketlerine başlamış ancak, tutuklanıp hakkında dava açılması üzerine kardeşi tarafından belgenin çok kısa bir süre sonra ibraz edildiğinin ve hak sahibinin bu belgeden yararlanma olanağının ortadan kalkmadığının belirlenmiş olması karşısında cürümün icrasına ilişkin bütün fiilleri bitirmediği ve bu nedenle eyleminin eksik .kalkışma aşamasında kaldığı kabul edilmiştir.
 
Bu itibarla; Yargıtay C. Başsavcılığı'nın itirazı yerinde olduğundan kabulüne karar verilmelidir.
 
Kurul üyelerinden 0. Şirin; "Suça konu çekin iade edilmiş olması nedeniyle ortada bir zarar bulunmamakla yüklenen suç yasal unsurları itibariyle oluşmadığından sanığın beraatine karar verilmesi ve bu nedenle itirazın bu değişik gerekçe ile kabulü gerektiği" görüşüyle karşı oy kullanmıştır.
 
SONUÇ Açıklanan nedenlerle, Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının kabulüne, Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 17.U. 1998 gün ve 7461 - 7757 sayılı kararının kaldırılmasına ve sanığın eyleminin TCY.nın 348. maddesi yollamasıyla 345, 61. maddelerine uyduğu gözetilmeden yazılı şekilde cezalandırılması yasaya aykırı olduğundan Yerel Mahkeme hükmünün (BOZULMASINA), dosyanın yerine gönderilmek üzere Yargıtay C. Başsavcılığına tevdiine, 1.12.1998 günü oyçokluğu ile karar verildi.
 
 
 
 
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Suçlar] Dolandırıcılık mı hukuki ihtilaf mı 
  • 25.04.2024 13:09
  • [Alacak tahsil] Vekalet sözleşmesinde zamanaşımı süresi başlangıcı 
  • 23.04.2024 00:24
  • [Mirasçılık] Abilerim babamı sokağa atıyor. Dedem tapuyu abilerimin üzerine yapmış. 
  • 22.04.2024 06:30
  • [Boşanma davaları] Vasi ataması hk. 
  • 18.04.2024 09:43
  • Beraat sonrası yurtdışı çıkış yasağı kaldırma sorunu 
  • 16.04.2024 15:18


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini