 |
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 1998/4-MD-122
Karar No: 1998/167
Tarih: 5.5.1998
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
GÖREVDE YETKİYİ KÖTÜYE KULLANARAK KEYFİ
İŞLEMLERDE BULUNMAK
İKİ AYRI SUÇ
KARAR ÖZETİ: Memur olan katılanın atama işlemleriyle ilgili olarak İdare Mahkemelerince verilmiş "yürütmeyi durdurma" ve "iptal" kararlarının gereğini yerine getirdikten hemen sonra (bir başka göreve atayarak) görevlerini kötüye kullanmak suretiyle keyfi işlemlerde bulunan Bakanlık Müsteşarı ve aynı bakanlıkta Personel Daire Başkanı olan sanıkların suçları ve eylemler arasında beş ay gibi uzun bir zaman olması nedenleriyle iki ayrı suç oluşmuştur.
(765 s. TCK. m.228, 71)
Görevde yetkiyi kötüye kullanarak memur hakkında keyfi işlemlerde bulunmaktan sanıklar Nazif ve Kadir'in TCY. nın 64/1, 228, 35, 59 ve 647 sayılı Yasanın 4. maddeleri iki defa uygulanarak sonuçta ayrı ayrı 3.000.000 lira ağır para cezası ile cezalandırılmalarına ve 10 ay kamu hizmetlerinden yasaklanmalarına, bu cezalarının 647 sayılı Yasanın 6. maddesi uyarınca ertelenmesine ilişkin Yargıtay 4. Ceza Dairesince 22.1.1998 gün ve 10/1 sayı ve oyçokluğu ile verilen: kararın sanık Nazif vekilleri ve sanık Kadir tarafından süresinde temyiz edilmesi üzerine dosya, Yargıtay C. Başsavcılığının "bozma" istekli 27.3.1998 günlü tebliğnamesiyle 1. Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
T.... Bakanlığı Müsteşarı olan sanık Nazif ve aynı Bakanlıkta Personel Daire Başkanı olan sanık Kadir'in, görevli oldukları dönemde; yakınan Mehmet'in 19.9.1994 tarihinde, aynı Bakanlığın İşletmeler Genel Müdürlüğü Daire Başkanlığı görevinden alınarak Bakan onayı ile APK. uzmanlığına atanması işleminin iptali ve yürütmenin durdurulması, istemiyle açtığı davada, Ankara 1. idare Mahkemesince 20.12.1994 gün ve 1994/1513 sayı ile yürütmenin dava sonuna kadar durdurulmasına karar verilmesi üzerine, yakınan 27.2.1995 tarihli Bakan onayı ile göreve iade edilmesine karşın, aynı tarihte sanık Kadir in teklifi ve sanık Nazif'in parafını taşıyan ve 28.2.1995 tarihinde Bakana imzalatılan onayla yeniden Daire Başkanlığı görevinden alınarak APK. uzmanlığı görevine atanmıştır. Yakınanın açtığı bu iptal davası sonunda Ankara 1. idare Mahkemesince 28.3.1995 gün ve 1513/489 sayı ile atama işleminin iptaline karar verilmiştir.
Yakınan bu kez 28.2.1995 tarihinde, APK, uzmanlığı görevine atanmasına ilişkin işlemin iptali ve yürütmenin durdurulması istemiyle dava açmış ve Ankara 1. İdare Mahkemesince 27.5.1995 gün ve 1995/348 sayı ile yürütmenin dava sonuna kadar durdurulmasına karar verilmiştir. Bu karar üzerine, yakınan, Bakanlıkça 24.7.1995 tarihli onayla görevine iade edilmiş ancak yine sanık Kadir'in teklifi ve sanık Nazif'in de parafını taşıyan 31 .7.1995 tarihli Bakan onayı ile görevinden alınarak Kütahya İl turizm Müdür Yardımcılığı görevine atanmıştır. Yakınan tarafından açılan bu iptal davası sonunda da Ankara 1. İdare Mahkemesince 28.9.1995 gün ve 348/1154 sayı ile atama işleminin iptaline karar verilmiştir. Ayrıca, yakınanın 31.7.1995 tarihli atama işleminin iptali ve yürütmenin durdurulması istemiyle açtığı yeni davada bu kez Ankara 9. İdare Mahkemesince 12.9.1995 gün ve 1995/1 062 sayı ile yürütmenin dava sonuna kadar durdurulmasına karar verildiği dosyada bulunan belgeler, mahkeme kararlarının örnekleri, savunma, tanık anlatımları ve tüm dosya kapsamı ile anlaşılmaktadır.
Anayasanın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik, sosyal bir hukuk Devletidir. Bu temel ilkenin gereği olarak Anayasanın 125. maddesinin 1. fıkrasında idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu, 138. maddesinin son fıkrasında ise Yasama ve Yürütme organları ile idarenin mahkeme kararlarına uyma zorunda bulunduğu kuralları getirilmiştir. Bu Anayasal düzenlemelerden, diğer çağcıl anayasalarda olduğu gibi yargı organları kararlarının, yasama ve yürütme organlarıyla yönetimi bağladığı, bu organların ve yönetimin yargı kararlarını değiştiremeyecekleri gibi bunların yerine getirilmesini de geciktiremeyecekleri açıkça anlaşılmaktadır. Bunun aksini düşünmek, diğer bir deyişle yargı kararlarını önemsememek, Devleti hukukun dışına, üstüne çıkarmak anlamına gelir.
Demokratik Hukuk Devleti ilkesi, hukuka bağlı, istikrarlı bir özgürlük rejimini ifade eder. Burada aranan Devletin tüm etkinliklerinde hukukun egemen olması, tüm etkinliklerin hukuk kurallarına uygun bulunmasıdır. Bu uygunluğu sağlayacak makamlar ise yargı organlarıdır.
TCK nunun 228. maddesi "Devlet memurlarından her kim bir şahıs veya memur hakkında memuriyetine ait vazifeyi suistimal ile kanun veya nizamın tayin eniği ahvalden başka suretle keyfi bir muamele yapar veya yapılmasını emreder veya ettirirse... cezalandırılır" hükmünü taşımaktadır. Bu yasal düzenleme ile kamu gücünü elinde bulunduranlara karşı kişi haklarının korunması ve kamu idaresinin işlevini yerine getirirken disiplinin sağlanması amaçlanmıştır. Suçun faili ancak bir memur olabilir. Maddi öğesi ise görevini kötüye kullanmak suretiyle keyfi muamele yapmak veya yapılmasını emretmek veya ettirmektir.
Yukarda değinilen bu anayasal ve yasal düzenlemeler ile değerlendirmeler ışığında somut olay ele alınıp incelendiğinde, memur olan sanıkların katılanın atama işlemleriyle ilgili olarak idare mahkemelerince verilmiş olan yürütmeyi durdurma ve iptal kararlarının gereğini yerine getirdikten hemen sonra bir başka göreve atayarak görevlerini kötüye kullanmak suretiyle keyfi muamelede bulunduklarını kabulde zorunluluk vardır. Sanıkların bilinçle gerçekleştirdikleri keyfi eylemleri arasında beş ay gibi uzun bir zaman aralığı olması, yürütmenin durdurulmasıyla ilgili ilk karardan uzun bir süre sonra ikinci eylemin işlenmesi aynı nitelikteki iki suç bulunduğunu da ortaya koymaktadır.
Bu itibarla, yerinde olmayan temyiz itirazlarının reddiyle, usul ve yasaya uygun olan Yargıtay 4. Ceza Dairesi hükmünün onanmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Kurul üyelerinden 1. Ceza Dairesi Başkanı Türkan Güven; "Sanıkların kısa aralıklarla, aynı kasıt altında birden fazla kez suç işledikleri gözetilerek, TCY. nın 80. maddesinin uygulanması suretiyle cezalandırılmaları yerine, TCY. nın 71. maddesi uygulanmak suretiyle iki kez cezalandırılmalarına karar verilmesi isabetsizliğinden hükmün bozulmasına karar verilmelidir." görüşüyle;
Bir kısım Kurul üyeleri ise; "Sanıkların, hiyerarşik düzen içerisinde, Bakan tarafından verilen ve suç teşkil etmeyen emirleri uyguladıkları, sanıklara sorumluluk yüklenemeyeceği gözetilerek beraatleri yerine mahkumiyetlerine karar verilmesi isabetsizliğinden hükmün bozulmasına karar verilmelidir." görüşüyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ Açıklanan nedenlerle sanıkların, suçun yasal unsurlarının oluşmadığına değinen temyiz itirazları yerinde görülmediğinden reddiyle, usul ve yasaya uygun bulunan Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 22.1 .1998 gün ve 10/1 sayılı kararındaki mahkumiyet hükmünün tebliğnamedeki isteme aykırı olarak (ONANMASINA), 5.5.1998 günü oyçokluğuyla karar verildi.