Hukuki.NET

T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 1998/2-340
Karar No: 1999/2
Tarih:  02.02.1999

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


 
Tedbirsizlik ve dikkatsizlik sonucu ölüme ve yaralamaya sebebiyet vermeksuçundan sanık Hüseyin Y...'ın TCK.nun 455/2-son ve 59/2. maddeleri uyarınca 3yıl 4 ay hapis ve 1.050.000 lira ağır para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin Reyhanlı Asliye Ceza Mahkemesince 18.03.1997 gün ve 6/175 sayı ile verilen karar,sanığın temyizi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 2.Ceza Dairesince 26.12.1997gün ve 18214/18134 sayı ile;
"Kayden sabıkasız olan ve hakkında TCK.nun 59. maddesi uygulanan sanığın olay nedeniyle kardeşinin eşinin vefat ettiği, kendi çocukları ile yeğeninin yaralandığı nazara alınarak cezanın şahsileştirilmesi yönünde hakkında 647 sayılı Yasanın 4. maddesinin uygulanıp uygulanmayacağının kararda tartışmasız bırakılması" isabetsizliğinden bozulmuştur.
Yerel Mahkeme ise, 03.03.1998 gün ve 36/77 sayı ile;
"Yargılama aşamasında sanığın, cezanın paraya çevrilmesine ilişkin talebi olmamıştır. 647 sayılı Yasanın 4. maddesinde paraya çevirme zorunluluğu 2.fıkrada yaş ve cezanın miktarı itibariyle mevcuttur. Diğer yönlerden mahkemenin,olumlu ya da olumsuz,bu yönde bir karar vermesine gerek yoktur. C.G.K.nun 26.12.1977 gün ve 446/465 sayılı ilamında belirtildiği üzere 7.6.1976 gün 3/4-3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararında, hürriyeti bağlayıcı cezanın paraya çevrilmesi hususunda olumlu ya da olumsuz bir karar verirken bunun yasal gerekçesinin gösterilmesinin zorunlu olduğu, istek olmadan da bu kabil kararlar verildiği takdirde bunun yasal gerekçesinin gösterilmesi gerektiği belirtilmiş olup, bu itibarla talep olmadan mahkememizce bu yönde bir karar verme zorunluluğu bulunmadığı" biçimindeki gerekçe ile direnmeye karar vermiştir.
Bu kararın da süresinde sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya,Yargıtay C.Başsavcılığının bozma isteyen 24.12.1998 günlü tebliğnamesiyle 1. Başkanlığa gönderilmekle Ceza genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
CEZA GENEL KURULU KARARI
İncelenen dosyaya göre;
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık; para cezasına dönüştürülebilme sınırları içerisinde kalan ve yasal engel bulunmayan hallerde talep olmasa bile sanık hakkında 647 sayılı Yasanın 4. maddesinin uygulanıp uygulanmayacağının tartışılmasına gerek bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
Sanığın, yönetimindeki araçla seyir halinde iken, dikkatsizliği ve tedbirsizliği sonucu direksiyon hakimiyetini kaybedip aracı devirmek suretiyle yengesinin ölümüne, yeğeninin 25 gün, kayınbiraderi ile çocuklarının 20 günden az bir süreyle iş ve güçlerinden kalacak derecede yaralanmalarına sebebiyet verdiği,olayda 8/8 oranında kusurlu bulunduğu dosya kapsamından anlaşılmaktadır.
Yerel Mahkeme, TCY.nın 455/1-son maddesi uyarınca alt sınırdan uyguladığı şahsi hürriyeti bağlayıcı cezaya 647 sayılı Yasanın 4. maddesinin uygulanması gerekip gerekmediğini tartışmamış, bu hususun tartışmasız bırakılması Özel Dairece bozma nedeni yapılmıştır.
Somut olayda hukuki bir sonuca ulaşabilmek için 647 sayılı Yasanın 4.maddesi ile gerekçesi,ceza yaptırımlarının kişisel ve toplumsal amacı,konuya ilişkin öğretideki görüşler ve yargısal kararlar üzerinde durmak gerekmektedir.
16.07.1965 tarihinde yürürlüğe girip sonradan değişikliklere uğrayan 647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkında Kanun'un 4. maddesinin 1. fıkrası, ağır hapis hariç kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezalar, suçlunun kişiliğine, sair hallerine ve suçun işlenmesindeki özelliklere göre mahkemece para cezası veya yasada öngörülen diğer önlemlere çevrilebilir. 3. fıkrası ise taksirli suçlardan dolayı hükmolunan hürriyeti bağlayıcı cezalar uzun süreli de olsa fail hakkında bu maddenin ilk fıkrasının (1) numaralı bendi hükmü uygulanabilir, hükümlerini taşımaktadır.
Yasanın bu maddesinin gerekçesi "Cezaların şahsileştirilmesi prensibinin yeni bir uygulama şekli olmak üzere, bu maddede sevk edilmiş olan hükümlerle; cezaların aynen tatbiki sonucu, ceza evlerinde hapsedilmek suretiyle hükümlülerin ıslahı yoluna gidilmesinden ibaret bulunan eski sistem terk edilerek, onun yerine kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezalarda suçluyu kendi denetim ve gözetimi altına koymak ve bu hususta hakimin takdir yetkisini de genişleterek gerekli gördüğü takdirde, bu kabil hürriyeti bağlayıcı cezalar yerine, sözü geçen maddede sayılan tedbirlerden birinin uygulanması öngörülmüş, böylece Modern Ceza Hukukunun kabul eylediği ceza ve emniyet tedbirlerinin yekdiğerini tamamlayıcı bir tarzda birbirine paralel olarak uygulanması ile, ulaşılmak istenen gayenin daha kolay ve çabuk gerçekleşeceği ve hükümlülerin bir daha suç işlemekten kaçınan ve ıslah edilmiş iyi bir vatandaş olarak, tekrar toplum hayatına karışmalarının sağlanacağı mümkün görülmüştür.
Kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezalar yerine; mahkeme suçlunun kişiliğine, suçun işlenmesindeki suret ve şekil özelliklerine, duruşmadan tahassul edilen kanaate göre bu maddenin 1. bendinde yer alan para cezasının (tayin olunan ölçüler içerisinde) veya diğer bendlerde gösterilen tedbirlerden birinin uygulanmasına karar verebilecektir." şeklinde belirtilmiştir.
Modern Ceza Hukukunda "yaptırım" düşünce ve kavramı derin değişikliklere uğramıştır. Günümüzde artık sırf suçluya azap ve ıstırap vermek amacını güden yaptırımlar sisteminin toplumsal yarar ile bağdaşmayacağı anlaşılmış, bu yaptırımlar sistemi yerine suçlunun ıslahı ile birlikte toplumun tepkisini gösterebilecek karma nitelikte yaptırımların kullanılması, toplumun korunması ile birlikte suçlunun da ıslahına yönelen yaptırımların öngörülmesi yoluna gidilmiştir. Bu bakımdan pozitivist bir etki ve özellikte modern ceza hukukunda ananevi "ceza" kavramı yanında ve hatta bazen yerinde "suçlunun, kişiliğine uygun önlemlerin uygulanması" kavramının yer almasıdır. "Suçlunun kişiliği", "yaptırımların bireyselleştirilmesi" bugün artık hukuki birer kavram haline gelmiştir.
Konuya ilişkin yargısal kararlarda da, 647 sayılı Yasanın 4. maddesindeki para cezasına dönüştürmenin, cezanın, sanığın kişiliğine uydurulmasını öngören yargısal bir kişileştirme kurumu olduğu vurgulanmaktadır (Örneğin Y.C.G.K.nun 13.03.1998 gün ve 36-117 sayılı kararı).
Somut olayda ise sanığın, yönetimindeki araçla seyir halinde iken, dikkatsizlik ve tedbirsizliği sonucu direksiyon hakimiyetini kaybederek aracı devirmek suretiyle yengesinin ölümüne diğer yakınlarının yaralanmalarına neden olduğu anlaşılmaktadır. Suç taksire dayalı bir suç olup, sanığın bu aile içi olaydan elem duyduğunda ve duyacağında kuşku yoktur. Mahkeme, hükmünde cezayı asgari hadden tayin etmiş,gerekçesini belirtmemiş olsa bile sanık yararına cezayı hafifletecek takdiri nedenler bulunduğunu kabul ederek TCY.nın 59.  maddesini de uygulamıştır.
Yukarıdaki değerlendirmeler ışığında yargıcın somut olayda, cezai yaptırımı belirlerken suçlunun kişiliğini, sair hallerini ve suçun işlenmesindeki özellikleri nazara alması, diğer bir deyişle bu konuda bir istek bulunmasa dahi yaptırımların kişiselleştirilmesi zorunluluğu karşısında yukarıda değinilen hususları kararında tartışması ve dayandığı gerekçelerin sanığın kişiliği ile ilgili bilgi ve belgelerin isabetle değerlendirildiğini gösterir biçimde yasal ve yeterli olması diğer uygulamalarla çelişki oluşturmaması gerekmektedir.
Öğretide de; "Mahkemelerin kısa süreli cezaları (taksirli suçlardaki uzun süreli cezalar dahil) 4. maddede yazılı ceza ve tedbirlere çevirmeye gerek olup olmadığı hususunu re'sen inceleyerek bu hususta bir karar vermeleri, 647 sayılı Yasanın ruhu içindedir." görüşü ileri sürülmüştür (Dönmezer-Erman, Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku, 2.Cilt, 10.Bası, sh.669).
Ayrıntıları Ceza Genel Kurulunun (24.12.1984 gün ve 9/202-466, 29.02.1986 gün ve 7/389-649, 11.11.1997 gün ve 2/274-232) sayılı kararlarında da belirtildiği üzere; 647 sayılı Yasanın uygulanma isteğinin nerede, ne zaman ve ne şekilde yapılacağı hususunda yasada belirlenmiş bir şekil şartı yoktur. Bozulmakla önceki hüküm tamamen ortadan kalkacağından yeniden hüküm kurulurken dosyadaki tüm
delil, belge ve istekler yeniden ele alınıp incelenerek takdir edilip tartışılması gerekir. Temyiz dilekçesini bundan ayırmak için yasal bir neden bulunmamaktadır.
Kaldı ki sanık 12.05.1997 günlü temyiz dilekçesinde 647 sayılı Yasanın lehine olan hükümlerinin tatbiki gerektiğini bildirmekle, hakkında 647 sayılı Yasanın 4. maddesinin uygulanmasına ilişkin bir isteği bulunduğu da anlaşılmaktadır.  Mahkeme direnme hükmünde de bu istek bakımından olumlu veya olumsuz bir karar vermemiştir. Bu nedenlerden dolayı Yerel Mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
Kurul Üyelerinden 4.Ceza Dairesi Başkanı Sami Selçuk; ""Davasız yargılama olmaz" ilkesi, ancak ayrık bir yasal hüküm varsa aşılabilir. CYY.nın 320/1. madde ve fıkrası bu tür ayrık hükümlerden biridir. Ancak yasa koyucu, 647 sayılı Yasa hükümlerinin uygulanması konusunda bir dava (istek) olmasa bile yargıda bulunulacağını öngören ayrık bir hüküm getirmemiştir. Bu nedenle yukarıdaki ilkeye dayanan direnme kararı yerindedir. İlk karar sonrasında açılan dava, yani 647 sayılı Yasayla ilgili istek konusunda ise bir karar verilmesi gerekecektir.  Karar bu gerekçeyle bozulmalıdır." biçimindeki değişik gerekçeyle bozma doğrultusunda oy kullanmıştır.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, Yerel Mahkeme direnme hükmünün istem gibi BOZULMASINA, 02.02.1999 günü, gerekçede oyçokluğu, sonuçta oybirliği ile karar verildi.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • Clicking Here TLO lookup 
  • 02.05.2025 08:42
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini