 |
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 1998/14
Karar No: 1998/74
Tarih: 10.03.1998
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Tedbirsizlik ve dikkatsizlik sonucu yaralamaya neden olmak suçundan sanık H.İ.nin TCK'nin 459/2-son, 55/3 ve 647 sayılı sayılı yasanın 4. maddeleri uyarınca 190.000 lira ağır para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin, Ankara 14. Asliye Ceza Mahkemesi'nce verilen 5.3.1997 tarih ve 454/137 sayılı hükmün sanık vekili tarafından temyizi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 2. Ceza Dairesi'nce 8.12.1997 tarih ve 16798-16692 sayı ile, hükmün onanmasına karar verilmiştir.
Yargıtay C. Başsavcılığı ise 12.12.1997 tarih ve 50213 sayı ile;
"3842 sayılı yasa ile değişik CYY'nin 138. ve 140. maddeleri gereğince, yakalanan kişi veya sanığın on sekiz yaşını bitirmemiş ve müdafiinin bulunmaması halinde, isteği aranmaksızın soruşturmanın veya yargılamanın yapıldığı yer barosunca kendisine müdafii tayin edilecektir.
Söz konusu değişiklikten, yasa koyucunun on sekiz yaşını bitirmemiş olan küçük sanıkların kendilerini savunamayacaklarını kabul ettiği anlaşılmaktadır. Bundan dolayı CYY'nin 138. maddesiyle zorunlu (mecburi) müdafiilik sistemi getirilmiştir. Bilindiği gibi, zorunlu müdafiilik, sanığın isteğine bağlı olmaksızın müdafiisiz hiçbir yargılama işleminin yapılmaması demektir.
İncelenen dosyada, sanığın nüfus kaydına göre, suç ve hüküm tarihinde on sekiz yaşını bitirmediği halde, müdafiinin yokluğunda hükümlülüğüne karar verilerek savunma hakkının sınırlandırılması yasaya aykırıdır.
Hükmün sanık vekili tarafından temyiz edilmiş olması ile müdafiinin yokluğunda sanığın hükümlülüğüne karar verilerek savunma hakkının sınırlandırılmasının giderildiği kabul edilemez. Zorunlu müdafiilikte hiçbir yargılama işleminin müdafiisiz yapılmaması esastır. Hükmün sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi, daha önce müdafiisiz yapılan yargılama işlemini müdafii ile yapılmış hale getirmez.
Sanığın halen on sekiz yaşını bitirmiş olması da sınırlanan savunma hakkının hüküm mahkemesince açıklanan biçimde giderilmesine engel değildir. Sanık on sekiz yaşını bitirdiği için zorunlu müdafii bulundurması şart değildir, artık sanık kendi savunmasını yapacak durumdadır. Ancak, istediği takdirde müdafii tayin edip, sanığa yasal savunma hakkı sağlanarak yargılama sürdürülüp sonuçlandırılır. Böylece, Ceza Yargılama Yasası'nın yargılamada sanığa tanıdığı en önemli savunma hakkı, kişisel savunmayı sağlayacak biçimde korunmuş olacaktır" gerekçesi ile itiraz yoluna başvurmuştur.
Dosya birinci başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulu'nca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Özel Daire ile Yargıtay C. Başsavcılığı arasındaki uyuşmazlık, hüküm tarihinde on sekiz yaşını bitirmemiş olan sanık hakkında, müdafiinin bulunmadığı oturumda hüküm kurulması suretiyle savunma hakkının kısıtlanıp kısıtlanmadığına ilişkindir.
İncelenen dosyaya göre;
Sanığın, hazırlık soruşturması aşamasında polisçe ifadesi alınırken, baro tarafından tayin edilen müdafii, Avukat O.İ. hazır bulundurulmuş ve CMUY'nin 138. maddesinin gereği yerine getirilmiştir.
Son soruşturma aşamasında ise, 12.12.1996 tarihli oturumda sanığın sorgusu yapılırken, müdafii olduğunu bildiren Avukat H.Ç. hazır bulunmuştur. Ancak, sanık ve müdafii bir sonraki 5.3.1997 tarihli oturuma katılmamışlar ve yokluklarında sanığın tedbirsizlik ve dikkatsizlik sonucu yaralamaya neden olmak suçundan cezalandırılmasına ilişkin hüküm kurulmuştur. Yoklukta verilen bu hüküm, hazırlık soruşturması sırasında sanığın ifadesi alınırken, hazır bulunan müdafii Avukat O. İ.ye tebliğ edilmiş ve onun tarafından da temyiz edilmiştir.
3842 sayılı yasa ile değişik CMUY.'nin 138. maddesi gereğince, sanık on sekiz yaşını bitirmemiş ve bir müdafii de bulunmazsa, isteği aranmaksızın kendisine müdafii tayin edilecektir. Bu düzenlemenin amacı, kendisini yeterince savunabilecek durumda bulunmayan küçük sanıkların, savunmalarında zaafiyete düşmelerinin önüne geçilmek istenmesidir.
Uyuşmazlık konusu olayda, yukarıda da açıklandığı üzere, on sekiz yaşından küçük olan sanığın, gerek hazırlık soruşturması aşamasında gerekse son soruşturma aşamasında sorgusu yapılırken, müdafii hazır bulunmuş, sanık savunma yaparken müdafiinin hukuki yardımından yararlanmıştır. Keza, sanığın cezalandırılmasına ilişkin hüküm de, hazırlık soruşturması sırasında baro tarafından tayin edilen müdafii tarafından yasal süresinde temyiz edilmiştir. Kaldı ki, sanık hükümden sonra on sekiz yaşını bitirmiş olup, geriye dönülerek kendisine zorunlu müdafii tayini olanağı da ortadan kalkmıştır. Bu nedenlerden dolayı sanığın savunmasını yapmakta bir zafiyete düşmediği, savunma hakkının yeterince kullanıldığı anlaşıldığından, itirazın reddine karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan kurul üyeleri ise; "CMUY.'nun 138. maddesi ile düzenlenen "zorunlu müdafiiliğin" bir ilke olduğu, savunmanın hangi ölçüde yeterli olduğuna ilişkin yapılacak değerlendirme ile bu ilkeden vazgeçmenin mümkün olmadığı, haklı nedenlere dayanan itirazın kabulü gerektiği" gerekçesi ile karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, Yargıtay C. Başsavcılığı'nın itirazının REDDİNE, 17.2.1998 tarihinde yapılan 1. müzakerede yasal çoğunluk sağlanamadığından 10.3.1998 tarihinde 2. müzakerede oyçokluğu ile karar verildi.