Hukuki.NET

T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E. 1997/6-64
K. 1997/110
T. 13.5.1997

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


 
YANKESİCİLİK SURETİYLE HIRSIZLIK
SUÇA ASLİ KATILMAK
 
KARAR ÖZETİ : Olaydan önce diğer sanıklarla yankesicilik suretiyle hırsızlık yapmak için birlikte karar vererek, birlikte o sırada bankadan çıkan müştekinin yakınında sözde kavga etmeye başlayan, verilen görev gereği müştekinin ayaklarına kapanıp kendisine yardım etmeye çalışan müştekinin dikkatini dağıtarak, onun "cebinden başka sanık tarafından paranın çekilmesini sağlayan" ve müştekiye iki yumruk vurarak olay yerinden kaçan sanığın, "suçun asli faili olarak" kabulü doğrudur.
(765 s. TCK. m. 492/7-son, 64)
 
Yankesicilik suretiyle hırsızlık suçundan sanık Mehmet'in Türk Ceza Kanununun 64/1. maddesi delaletiyle 492/7-son, 522, 55/3. maddeleri uyarınca 4 yıl hapis cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin, (Hatay 1. Asliye Ceza Mahkemesi)'nce 30.5.1995 gün ve 959/591 sayı ile verilen karar, sanık vekilinin temyizi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince, 4.3.1996 gün ve 1978/2013 sayı ile;
 
"Sair temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. Ancak;
 
Olay yerinde müştekinin dikkatini dağıtarak, diğer sanıkların hırsızlık suçunu işlemelerini kolaylaştırmak suretiyle, suça fer'an katılan sanık hakkında TCK.nun 65/3. maddesinin uygulanmaması sonucu fazla ceza tayini" isabetsizliğinden bozulmuştur.
 
Yerel Mahkeme ise, 27.11.1996 gün ve 386/1120 sayı ile;
 
"Müşteki anlatımına göre, somut olayda sanık 5 - 8 kişilik bir grup içinde dayak yer gibi ayaklarına sarılmış, bir başkası arkasından vurmuş, cebindeki para o sırada çekilmiş ve yakasına sarıldığı sanık, kendisine bir yumruk atarak kaçmıştır. Bu anlatımdan, failler arasında önceden alınmış bir karar birliğine ve iş bölümüne göre suçun gerçekleştirildiği anlaşılmaktadır. Müştekinin cebinden paranın çekilmesine, dikkatinin dağıtılmasına ve alabileceği önlemleri etkisizleştirmeye yönelik hareketler birlikte sağlanmıştır. Sanığın eylemi olmaksızın suçun işlenmesi mümkün değildir" biçimindeki gerekçeyle önceki hükümde direnmiştir.
 
Bu kararın da Yerel C. Savcısı ve sanık müdafii tarafından süresinde temyiz edilmesi üzerine dosya, Yargıtay C. Başsavcılığı'nın "onama" isteyen 24.1.1997 günlü tebliğnamesiyle 1. Başkanlığa gönderilmekle; Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
 
İncelenen dosyaya göre;
 
Olay günü saat 10.00 sıralarında bankadan para çekip, yolda yürümekte olan müştekinin etrafında 5 - 8 kişi kendi aralarında kavga süsü vererek müştekiyi araya almışlar, sanık Mehmet dayak yer gibi ayaklarına sarılmıştır. Durumdan şüphelenen müşteki elini, bankadan çektiği ve cebinde bulunan 50 milyon liranın üzerinde bulundurmasına rağmen kavga eden kişilerden birinin kendisine arkasından bir yumruk vurmasıyla elini paranın üzerinden uzaklaştırmak zorunda kalmış ve o esnada parası cebinden çekilmiştir. Kendisine iki yumruk vuran ve olay yerinden kaçan sanık yakalandığında, ayağına sarılıp kavga süsü veren kişi olarak müşteki tarafından teşhis edilmiştir.
 
Açıklanan olayda, Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluş ve sübutta bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Çözümlenecek sorun; sanık Mehmet hakkında TCK.nun 64. maddesinin mi, yoksa 65/3. maddesinin mi uygulanması gerektiğine ilişkindir.
 
Bir tek kişi tarafından işlenebilen bir suçun önceden yapılan işbirliği sonucu birden fazla kişi tarafından gerçekleştirilmesi halinde; failler arasında iştirakin varlığından söz edilir.
 
Türk Ceza Yasasında nisbi suçluluk sistemi (klasik sistem) kabul edilmiştir. Faillerin sorumluluğu, suça katılmalarındaki oran ve derece ile belirlenmelidir. Bu sisteme göre failler; suça iştirakdaki derecelerine göre asli veya fer'i fail olarak ikiye ayrılırlar.
 
Faillerin bir suçu işleme hususunda, suçun işlenmesinden önce veya işlendiği sırada ortak bir irade ile hareket etmeleri ve suçun icrasında doğrudan doğruya müessir olan hareketleri ifa etmeleri halinde asli iştirak söz konusudur.
 
Fer'i iştirak ise, suç işleme kararını teşvik etmek, kuvvetlendirmek veya suç işlendikten sonra yardım için söz vermek, suçun işlendiği sırada olay yerinde bulunup asli faile destek sağlamak, gözcülük etmek suretiyle, suçun oluşması için zorunlu olmayan ve sadece suçun işlenmesini kolaylaştıran hareketleri yaparak fiile ikinci derecede katılmaktır.
 
İki veya daha fazla kişinin birlikte suç işlemeleri halinde bunların suça katılma oranlarının saptanmasında; bu kişilerin eylemin bir safhasındaki durumlarını nazara almak gerçeği yansıtmayacağı için, verdikleri karar, kararın icrası sırasında yapılan ve sonuca varmaya yarayan düşünce ve eylemlerine topluca bakılmalıdır.
 
Maddi olayda sanık, yakalanmayan diğer kişilerle yankesicilik suretiyle hırsızlık yapmak için karar vererek birlikte müştekinin yürümekte olduğu olay mahalline gelmişler ve içlerinde sanık da olmak üzere müştekinin dikkatini dağıtmak için kendi aralarında kavga etmeye başlamışlardır. Eylemin gerçekleşmesi için zorunlu olan bu hazırlık hareketi aldıkları kararda birlik olduğunu ve iştirak iradesinin varlığını göstermektedir. Sanık, yapılan görev taksimi sonucu kavga esnasında kendisini müştekinin ayaklarına atmış, böylece kendisine yardımcı olmaya çalışan müştekinin dikkatini dağıtarak diğer sanıklardan biri tarafından müştekinin cebinden paranın çekilmesini sağlayıp, müştekiye iki yumruk da kendisi vurup olay yerinden kaçmıştır. Bu biçimde fiile iştirak eden sanık Mehmet'i suçun asli faili olarak kabul eden Yerel Mahkeme direnme hükmünün onanmasına karar verilmelidir.
 
Çoğunluk görüşüne katılmayan Üyeler;"Eylemin önceden kararlaştırılması, sanığın da asli fail sayılmasını gerektirmez. İştirakin derecesini tayin bakımından onun diğer hareketlerine de bakılmalıdır. Sanık, müştekinin ayaklarına atılmakla suçun işlenmesini kolaylaştırmıştır. Bu hareketi onu asli fail olarak kabule yeterli değildir. Müştekiye yumruk atarak, diğer faillerin kaçmasını sağlaması da doğrudan eylemsel hareketler olmayıp, fer'i faillik için öngörülen yardım ve müzaharettir. Bu itibarla direnme hükmü bozulmalıdır" gerekçesiyle karşı oy kullanmışlardır.
 
S o n u ç : Açıklanan nedenlerle, Yerel Mahkeme direnme hükmünün istem gibi (ONANMASINA), birinci müzakerede yasal çoğunluk sağlanamadığından, 13.5.1997 günü yapılan ikinci müzakerede oyçokluğu ile karar verildi.
 
 
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • Türk Telekom Borç 
  • 13.06.2025 08:58
  • [Mal Paylaşımı davaları] Mal Paylaşımı dava sonucu alacak Nafakadan düşülebilir mi 
  • 12.06.2025 08:44
  • SGK sözleşmeli özel hastane Savcılığa şikayet edilebilir mi ? 
  • 11.06.2025 20:01
  • Fuzuli İşgalci Evin Demirbaşlarını Söküp Götürebilir Mi 
  • 11.06.2025 18:54
  • Solidworks Lisanssiz kullanımi yanlış adreste arama 
  • 10.06.2025 01:05


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini