 |
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E. 1997/6-23
K. 1997/41
T. 11.3.1997
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
SAHTE BONO DÜZENLEMEK
İMZANIN PULUN DIŞINA TAŞMAMASI
KARAR ÖZETİ : Sahte düzenlenen bononun, düzenleyenden başkası tarafından imzalanması yada "borçlunun imzasını taşıyan pulların başka yerden kaldırılıp yapıştırılması" halleri -imza, pul dışına taşmasa dahi- diğer öğeleri tamamsa bu senedin bono olma niteliğini değiştirmez.
Türk Ticaret Kanununun 688. maddesinde yazılı unsurları içeren bonoyu bir başkasının yazısıyla doldurup, katılana ait başka bir belgeden onun imzasını taşıyan pulları kaldırmak suretiyle bononun altına yapıştırarak, aldatma yeteneği taşıyan bono haline getirip kullanan sanığın eylemi, TCK.nun 342/1. maddesinde yazılı suçu oluşturur.
(765 s. TCK. m. 342/1, 345)
(6762 s. TTK. m. 688)
Sahte resmi belge düzenlemek suçundan sanık Mustafa'nın, TCK.nun 342/1, 59/2. maddeleri uyarınca 1 sene 8 ay ağır hapis cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin, (Aydın Ağır Ceza Mahkemesi)'nce 28.12.1994 gün ve 13/375 sayı ile verilen karar, sanık vekilinin temyizi üzerine dosyayı inceleyen 6. Ceza Dairesi'nce, 6.12.1995 gün ve 10955/13022 sayı ile;
Sair temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. Ancak;
Sanığın, başka bir belgedeki üzerinde imzası bulunan pulu çıkararak sahte senede yapıştırdığı ve senet üzerinde ayrıca bir imza da bulunmadığı gibi, pul üzerindeki imzanın belgede devam ettirilmediğinin anlaşılması karşısında, Türk Ticaret Yasasının öngördüğü nitelikte resmi bir belgeden söz edilemeyeceği düşünülmeden TCY.nın 345. maddesi yerine, 342/1. maddesi ile hüküm kurulması" isabetsizliğinden bozulmuştur.
Yerel Mahkeme ise, 25.1.1996 gün ve 3/12 sayı ile;
"Dava konusu senette TTK.nun 688-692. maddelerinde düzenlenen resmi evraktaki tüm unsurlar yer almaktadır. Buradaki sorun, belgeye hukuki geçerlilik kazandıran imzanın var olup olmadığıdır. Süregelen teamül ve uygulamaya göre, pul üzerindeki imza caiz olup senet üzerinde devam etmemiş olmasını imzanın yok farzedilmesi sebebi sayarak, resmi nitelikteki evrakın hususi belge olduğunu söylemek mümkün değildir. Şayet imza yok ise, artık özel evrak değil, tamamen hukukça hüküm ifade etmeyen bir belge söz konusudur. İmzanın atılış şekline ilişkin hiçbir kayıt ve koşul bulunmadığına göre, senette imza mevcut olup, diğer yasal unsurların da sanık tarafından oluşturulduğu, tamamlandığı anlaşılmaktadır. Bu durumda senedin varlığı ve sahteliği kabul edildiği takdirde belge, özel nitelikte değil, resmi niteliktedir. Bu hususta TTK.'daki alonju, pul üzerindeki imza ile mukayeseye kalkışmak da yerinde değildir. Zira; kambiyo senedinin geçerli olabilmesi için, imzanın muhtevayı kapsar nitelikte olması yeterli olup, pul dışına taşması gerekmez. CGK.'nun 30.1.1989 gün ve 367/1 sayılı onama kararındaki görüş de bu doğrultudadır" biçimindeki gerekçe ile direnmeye karar vermiştir.
Bu kararın da sanık vekilince süresinde temyiz edilmesi üzerine dosya, Yargıtay C. Başsavcılığı'nın "bozma" isteyen 25.12.1996 günlü tebliğnamesiyle 1. Başkanlığa gönderilmekle; Ceza Genel Kurulunca okundu, Ceza Genel Kurulunda duruşmalı inceleme yapılacağına dair bir hüküm bulunmadığından, sanık vekilinin buna ilişkin isteğinin reddine oybirliği ile karar verildikten sonra gereği konuşulup düşünüldü:
İncelenen dosyaya göre;
Sanık Mustafa'nın alacaklısı İbrahim, borçlusu Ruşen (katılan), borç miktarı 23 milyon, düzenleme tarihi 9.3.1993, vade tarihi 10.4.1993 olan ve bu haliyle TTK.nun 688. maddesinde yazılı unsurları içeren emre yazılı senedi (bonoyu) bir başkasının yazısıyla doldurup, katılanın imzasını taşıyan pulları, katılana ait başka bir belgeden kaldırıp bononun altına yapıştırarak iğfal kabiliyetini haiz bir emre yazılı senet haline getirip, karşılıksız çıkan çekini geri alabilmek amacıyla İbrahim'e verdiği anlaşılmaktadır.
Sanığın düzenlediği senedin (bononun) sahte olduğu ve iğfal kabiliyetini haiz bulunduğu hususunda Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Çözümlenmesi gereken sorun, sanığın sabit görülen eyleminin, TCK.nun 342/1. maddesine mi, yoksa TCK.nun 345. maddesine mi muhalefet teşkil ettiğinin saptanmasına ilişkindir.
Yukarıda açıklandığı üzere sanık, TTK.nun 688. maddesinin öngördüğü ögeleri içeren emre yazılı sahte senet düzenlemiş ve sahte olarak düzenlediği bu senede daha fazla iğfal kabiliyeti kazandırmak düşüncesiyle "sahte imza" atmayıp, katılanın imzasını taşıyan pulları başka belgeden kaldırıp düzenlediği senede ustalıkla yapıştırmış, pulların üst kısmına düzenleme tarihi de koyup iğfal kabiliyetini haiz bir senet haline getirip, bedelini tahsil etmesi için alacaklı görünen İbrahim'e vermiş, bu kişi de tahsil için icraya verdiği senedi bilahare icradan geri almıştır. Sanığın bu suretle gerçekleştirdiği eylemde "sahte emre yazılı senet düzenlemek" suçu oluşmuştur.
Sahte düzenlenen emre yazılı senedin, düzenleyenin dışında bir başkası tarafından imzalanması veya olayımızda olduğu gibi, borçlunun imzasını taşıyan pulların başka yerden kaldırılıp yapıştırılması halleri dahi, diğer öğeleri tamamsa, bu senedin emre yazılı senet (bono) olma niteliğini değiştirmez. Kambiyo senedinin geçerli olması için, imzanın muhtevayı kapsar nitelikte olması yeterli olup, mutlaka pul dışında da olması veya pul dışına taşması gerekmez.
Bu itibarla, Yerel Mahkeme direnme hükmünün onanmasına karar verilmelidir.
Kurul Üyelerinden Yavuz YAZICIOĞLU; "Sanık tarafından düzenlenen sahte senedin TCK.nun öngördüğü nitelikte resmi belgeden sayılamayacağı" görüşüyle bozma yönünde oy kullanmıştır.
S o n u ç : Açıklanan nedenlerle Yerel Mahkeme direnme hükmünün isteme aykırı olarak (ONANMASINA), 11.3.1997 günü oyçokluğu ile karar verildi.