 |
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E. 1997/4-MD-58
K. 1997/94
T. 8.4.1997
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
GÖREVDE YETKİYİ KÖTÜYE KULLANMAK
İKİ AYRI SUÇ İŞLEME KARARI
KARAR ÖZETİ : Davacı vekiline duyduğu vefa borcunu ödemek için, görevde yetkisini kötüye kullanarak ilk açılan 13 dosyanın kararlarını verdikten sonra, yeniden aynı mahiyette açılan 10 adet davaya bakmak istememesine karşın, evvelce verilen kararların örnek gösterilmesi ve bu yönde icbar edilmesi nedeniyle aynı şekilde ilçe ve mevkileri ile tarafları farklı taşınmazlarla ilgili yeniden kararlar veren hâkim sanığın eylemleri, "iki ayrı suç işleme kararının" varlığı nedeniyleTCK.nun 240, 80. maddelerine uyan iki ayrı müteselsil suç oluşturur.
(765 s. TCK. m. 240, 80)
Görevde yetkiyi kötüye kullanmak suçundan sanık (M.U.)nün, TCY.nın 240, 80, 59; 647 sayılı Yasanın 4. maddeleri gereğince 2.041.666 lira ağır para ve 2 ay 27 gün memuriyetten yoksun bırakılma cezası ile cezalandırılmasına ve bu cezasının ertelenmesine ilişkin, (Yargıtay 4. Ceza Dairesi) tarafından, "sanığın beraati gerekir" karşı oyu ile ve oyçokluğuyla verilen 26.12.1996 gün, 4/6 sayılı hükmün, sanık tarafından temyizi üzerine dosya, Yargıtay C. Başsavcılığı'nın "onama" istemli 21.2.1997 günlü tebliğnamesiyle 1. Başkanlığa gönderilmekle; Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
Osmangazi, Yıldırım ve Lapseki İlçeleri'nde bulunan taşınmazların satış bedelinden kalan 1.900.000 ila 2.000.000 liranın tahsili ve karşılık dava olarak da tapu iptali ve tescil için Bornova Sulh Hukuk Mahkemesi'nde 23 adet dava açılmış, hakim olup mahkemenin tek numaralı dosyalarına bakmakta olan sanık; tüm davalara bakarak HUMY.nın 13. maddesinde yer alan ve taşınmazlarla ilgili davaların taşınmazın bulunduğu yer mahkemesinde görüleceğine ilişkin kamu düzeni ile ilgili ve aksi kararlaştırılamayan kesin yetki hükmü ile, imar planı olmayan yerlerde her türlü yapılaşma amacıyla arsa ve parselleri hisselere ayıracak parselasyon ve satış vaadi yapılamayacağına ilişkin İmar Yasasının 18. maddesine aykırı olarak, tarafların davayı kabul etmeleri nedeniyle davaların kabulü ile tapu iptal ve tescile karar vermiştir. Elden getirilen tapu kaydı dışında başkaca bir araştırma yapılmamıştır. Sanık, çocuklarına ders veren ve okulda başarılı olmalarını sağlayan, aynı zamanda öğretmen olan davacı vekiline vefa borcunu ödemek için, 10.3.1995 günü açılan 13 davanın duruşmasını 14.3.1995 gününe bırakıp, tebligatları elden yaptırmış, kabule dayanarak aynı gün tapu iptal ve tescile karar vermiş ve taraf vekillerinin temyizden vazgeçmeleri üzerine kararı aynı tarihte kesinleştirmiştir.
Bir süre sonra 5.4.1995 günü, aynı nitelikte on adet dava dilekçesi getirildiğinde havale etmek istememiş, avukatın; daha önce benzer karar verildiğini söyleyip ısrarı üzerine dilekçeleri havale etmiş, "son defa olarak davaya bakayım" demiş, aynı şekilde elden tebligatlar yapılarak duruşma 11.4.1995 gününe bırakılmış ve bu tarihte karar verilerek aynı şekilde kararlar kesinleştirilmiştir.
Sanığın; dava değerinin çok az gösterilmesi, tarafların Bornova'da oturmamaları, dava konusu taşınmazların Bornova'da olmayıp başka ilçelerin sınırları içinde bulunmasına rağmen, tek-çift iş bölümü yapıldığı halde davaların tümünün kendisine düşmesini sağladığı, HUMY.nın 13 ve İmar Yasasının 18/son maddesine aykırı olarak tapunun iptali ile davacıların hisseleri oranında tescile karar verdiği, bu suretle görevde yetkisini kötüye kullandığı; iddia, savunma, tanık beyanları, müfettiş raporu, Bornova Sulh Hukuk Mahkemesi dosyaları ve tüm dosya kapsamıyla sabit olduğundan temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
Ancak, sanığın eylemlerinin zincirleme biçimde görevi kötüye kullanmak suçunu oluşturduğu Yüksek 4. Ceza Dairesi'nce karar yerinde kabul edilmiş ise de; TCY.nın 80. maddesinin uygulanması için kanunun aynı hükmünü ihlal eden tipe uygun hukuka aykırı birbirinden bağımsız nitelikte suç oluşturan birden çok fiilin aynı suç işleme kararı altında işlenmesi gerekir. Suçlar arasında, her bağımsız suç için aranan suç kastının ötesinde, bu kasıtları kapsayan ve genel nitelikte bir suç işleme kararının bulunması zorunludur. Suç işleme kararındaki birlik, birbirinden müstakil olan ve müstakil kasıtlara bağlı bulunan eylemleri birbirine bağlayıp olaya müteselsil suç niteliğini vermelidir. Zincirleme suçu oluşturan eylemler, tek bir suç işleme kararından doğmuş olmalıdır. Failin hareketleri arasında subjektif bir bağlantı bulunmalıdır. Olayda ise, aynı suç işleme kararının varlığından söz edilemez. Çünkü sanık, değişik ilçe ve mevkilerde bulunan 13 taşınmazla ilgili 10.3.1995 tarihinde açılan tapu iptal ve tescil davalarına, öğretmen olan davacı vekilinin çocuklarına ders vermesi ve çocuklarının başarılı olmasını sağlaması nedeniyle ona duyduğu vefa borcuna karşılık bakmış ve 14.3.1995 günü karara bağlamıştır.
5.4.1995 günü açılan on adet davaya ise, aynı suç işleme kararı ile değil, 14.3.1995 günü verilen önceki kararların örnek gösterilerek ısrar edilip karar vermeye adeta icbar edilmesi üzerine, 11.4.1995 tarihinde aynı şekilde karar vermiştir. Bu itibarla sanık; önceden verilmiş aynı suç işleme kararı ile değil, iki ayrı tarihte, iki ayrı ve değişik oluşumun yarattığı kararla ilçe ve mevkileri ile tarafları farklı olan taşınmazlarla ilgili kararlar verdiğinden eylemleri, TCY.nın 240, 80. maddelerine uyan iki ayrı müteselsil suçu oluşturduğu ve TCY.nın 71, 72. maddelerinin uygulanması gerektiği halde yazılı şekilde eylemlerin tümünün müteselsil tek suç kabulü yasaya aykırı ise de, aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamış, sair yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün onanmasına karar verilmiştir.
S o n u ç : Açıklanan nedenlerle, sanığın temyiz itirazlarının reddiyle, yukarıda yapılan eleştiri dışında usul ve yasaya uygun bulunan Yargıtay 4. Ceza Dairesi'nin 26.12.1996 gün, 4/6 sayılı hükmünün tebliğnamedeki düşünce gibi (ONANMASINA), 8.4.1997 günü oybirliğiyle karar verildi.