Hukuki.NET

T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
Esas No : 1997/4-390
Karar No : 1998/36
Tarih : 17.2.1998

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


 
2253/m.38
647/m.6
 
DAVA : Etkili eylem suçundan sanık B.O.nun, TCK'nin 456/2, 457/1, 2253 sayılı yasanın 6. maddeleri uyarınca 1 yıl 4 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, bu cezasının ertelenmesine ve suçta kullanılan çakı bıçağının zoralımına ilişkin, Çivril Asliye Ceza Mahkemesi'nce 22.10.1996 tarih ve 118-171 sayı ile verilen kararın, sanık müdafii tarafından temyizi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 4. Ceza Dairesi'nce 12.11.1997 tarih ve 9548-9816 sayı ile;
"15 yaşından küçük olan sanık hakkında 2253 sayılı yasanın 38. maddesi yerine 647 sayılı yasanın 6. maddesi ile erteleme kararı verilmişse de karşı temyiz olmadığından, bu konuda bozma yapılmasına gerek bulunmadığı" açıklaması ile hükmün onanmasına karar verilmiştir.
Yargıtay C.Başsavcılığı ise, 29.12.1997 tarih ve 119483 sayı ile;
( 2253 sayılı yasanın 38. maddesi hükmü ile ertelemeye ilişkin getirilen düzenlemenin, 647 sayılı yasanın 6. maddesi hükmü ile getirilen düzenlemeden daha lehe olduğu, yaşına göre sanık hakkında verilen cezanın 2253 sayılı yasanın 38. maddesi uyarınca ertelenmesine karar verilmesi gerektiği, bu nedenle onamaya ilişkin Özel Daire kararının kaldırılarak yerel mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmesi ) istemiyle itiraz yoluna başvurmuştur.
Dosya Yargıtay 1. Başkanlığı'na gönderilmekle Ceza Genel kurulu'nca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Özel Daire ile Yargıtay C.Başsavcılığı arasındaki uyuşmazlık, 15 yaşından küçük olan sanığın cezasının, 647 sayılı yasanın 6. maddesine göre mi, yoksa 2253 sayılı yasanın 38. maddesine göre mi ertelenmesi gerektiğine ilişkindir.
647 sayılı yasanın 6. maddesi ile 2253 sayılı yasanın 38. maddesinde ertelemeye ilişkin düzenlemeler bir arada incelendiğinde;
647 sayılı yasanın 6. maddesinde; "Adliye mahkemelerince para cezasından başka bir ceza ile mahkum olmayan kimse, işlediği bir suçtan dolayı ağır veya hafif para veya bir yıla kadar ( bir yıl dahil ) ağır hapis veya iki yıla kadar ( iki yıl dahil ) hapis veya hafif hapis cezalarından biriyle mahkum olur..." hükmü getirilmiş olup, 2253 sayılı yasanın 38. maddesinde ise, "Para cezasından başka bir ceza ile hükümlü olmayan ve 15 yaşını doldurmayan küçük, işlediği bir suçtan dolayı ağır veya hafif para veya 3 yıla kadar hürriyeti bağlayıcı cezalardan biriyle mahkum olur..." hükmü getirilmiştir. Her iki hüküm karşılaştırıldığında, 2253 sayılı yasanın 38. maddesi ile getirilen düzenleme 3 yıla kadar hürriyeti bağlayıcı czeaların ertelenebileceğine ilişkin olup, 647 sayılı yasanın 6. maddesinde belirlenen ağır hapis ve hapis ile hafif hapis için ayrı süreler getiren düzenlemeye nazaran daha lehedir. Kaldı ki 647 sayılı yasanın 6/son maddesinde yer alan "bazı suçlara ilişkin cezaların ertelenemeyeceğine dair özel kanun hükümleri saklıdır" hükmü ile ertelemeye getiriline istisnalara 2253 sayılı yasanın 38. maddesinde yer verilmemiştir ve bu yönüyle de sanık lehinedir.
647 sayılı yasanın 6. maddesinde erteleme gerekçesi olarak sanığın "... geçmişteki hali ve suç işleme hususunda eğilimine" göre, 2253 sayılı yasanın 38. maddesinde ise ".... geçmişteki haliyle ahlaki temayüllerine" göre belirleneceği hükmü getirilmiştir. 647 sayılı yasanın 6. maddesi ile getirilen bu düzenleme, erteleme gerekçesini sanığın sadece suç işlemeye yönelip yönelmeyeceğine ilişkin şahsi halinin değerlendirilmesine hasretmiş olup, bu düzenleme anılan maddede 3506 sayılı yasa ile yapılan değişiklik ile getirilmiştir. Bu maddenin değişiklik öncesindeki düzenlemesi 2253 sayılı yasanın 38. maddesindeki hüküm gibidir. 2253 sayılı yasanın 38. maddesinde yeni bir düzenlemeye gidilmemiş, sanığın ahlaki eğilimlerinin değerlendirilmesine ilişkin bu hüküm korunmuştur. "Ahlaki eğilim" kavramı, "suç işleme hususundaki eğilim" kavramına göre daha geniş bir değerlendirme alanı tanımakta olup, 15 yaşından küçük bir kimsenin ahlaki eğilimlerinin aleyhe değerlendirilmesinin zorunluğu da gözetildiğinde, küçük sanığın daha lehine bir hüküm olduğu görülmektedir.
Deneme süreleri yönünden hir iki düzenleme incelendiğinde ise; 647 sayılı yasanın 6. maddesi uyarınca yapılan ertelemede deneme süresi, TCK'nin 95. maddesine göre belirlenmekte olup, bu süre kabahatlerde bir yıl, cürümlerde 5 yıldır. 2253 sayılı yasanın 38. maddesine göre deneme süresi, suç türü ayırımı yapılmaksızın, 1 yıldan 3 yıla kadar bir süre olarak belirlenmiştir. 2253 sayılı yasanın 38. maddesi bu açıdan da sanık lehine düzenleme getirmiştir.
Deneme süresi içerisinde suç işlenmesi halinde TCK'nin 95. maddesi uyarınca, etelenmiş önceki ceza da sanığa çektirilecektir. 2253 sayılı yasanın 38/son maddesi ile getirilen düzenlemeye göre ise, sanık bu sürede başka bir kasdi cürüm işlerse, ertelenmiş önceki cezanın aynen çektirilmesine veya vahim görülmeyen hallerde deneme devresinin yarı oranında uzatılmasına karar verilebilecektir ki, bu hükmün de sanık lahine düzenleme getirdiği açıktır.
Erteleme hususunda 647 sayılı yasanın 6. maddesinde herhangi bir şart öngörülmemiştir. Ancak, 2253 sayılı yasanın 38. maddesinde "şartlı ertelemeden" söz edilmiş olup, "Mahkeme, deneme devresi zarfında küçüğü muayyen bir meslek veya sanat öğrenmek, belli bir yerde ikamet etmek, alkollü içki kullanmamak veya bunlar gibi bazı şartlara uymayan mecbur edebilir" hükmü getirilmiştir. Ertelemenin şarta bağlanması nedeniyle bu düzenlemenin sanık aleyhine olduğu düşünülebilirse de, bu şartların, küçük sanığın topluma kazandırılmasına yönelik olması ve ıslah edilmesi için, getirildiği gözetildiğinde, sanık lehine bir düzenleme olduğunun kabulü gerekir. Zira, 2253 sayılı yasanın amacı, çocuk suçluluğunu önlemek ve suçlu çocukların suçun işlenmesinden sonraki durumlarının izlenmesi suretiyle, ıslaha yönelik tedbirlerin alınmasını sağlamak ve onları topluma kazandırmaktır.
Ayrıca göz önünde tutulması gereken bir husus da, 2253 sayılı yasanın özel bir yasa olması nedeniyle, genel düzenleme getiren 647 sayılı yasaya göre, önelikle uygulanması gereğidir. Yukarıda açıklanan bu nedenlerle sanık hakkındaki cezanın 2253 sayılı yasanın 38. maddesi uyarınca, ertelenmesine karar verilmelidir.
Bu itibarla Yargıtay C.Başsavcılığı'nın itirazı yerinde bulunmakla, Özel Daire'nin onama kararının kaldırılmasına, yerel mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan üyelerden 4. Ceza Dairesi Başkanı Sami Selçuk: "Yerel mahkeme, küçük sanık hakkında 2253 sayılı yasanın 38. maddesi yerine 647 sayılı yasanın 6. maddesine göre erteleme kararı vermiştir. Karar, sanık tarafından temyiz edildiğine göre, hangi maddenin sanık yararına olduğunu saptamak gerekir.
"Ceza uygulamasında sanık yararına hüküm, sanığın hak ve özgürlüklerini en az sınırlayan hükümdür. Normların son çözümlemede gerçekleştirmek istedikleri amaç, bu konuda ölçüt olamaz ve hiçbir hukuk dizgesinde de olmamıştır. Eğer böyle bir ölçüt gözetilirse, bütün özgürlüğü bağlayıcı cezaları ve özellikle önlemleri sanık yararına kabul etmek gerekirdi. Çünkü çağcıl devletlerde, hapis cezalarının ve önlemlerin amaçları, artık zindancı anlayışla "tenkil" değil, tersine hükümlüyü "iyileştirme" dir ve hükümlünün iyileşip topluma dönme hakkı vardır; bu evrensel hakkını devletin gerçekleştirmesini istemek hükümlünün de hakkıdır. O nedenle 2253 sayılı yasanın ceza ve önlem hükümlerinin "küçüğü korumaya yönelik ve dolayısıyla getirilen sınırlamaların küçük yararına" oldukları düşünülemez. Eğer böyle olsaydı, suç işlememiş ve fakat işlemeye eğilimli küçüklere de bu hükümleri uygulamak gerekirdi. Yasa, suç işleyenlerle ilgilidir; ceza ve önlem yaptırımlarını öngörmektedir."
"2253 sayılı yasanın 38. maddesiyle 647 sayılı yasanın 6. maddesinin somut sonuçları gözetildiğinde:
"1- Özel hükümde ( mad. 38 ) sınır ağır hapis cezasında 3 yıldır. Genel hükümde ( mad.6 ) bu sınır 2 yıl ise de, bu husus sonucu etkilememektedir. Çünkü, 2253 sayılı yasanın 12. maddesine göre küçük suçlulara ağır hapis cezası verilememektedir. 647 sayılı yasanın 6. maddesine göre de ceza hapis olduğu takdirde, erteleme süresinin sınırı 3 yıla yükselmekte ve dolayısıyla her iki yasadaki sınırlar eşit olmaktadır."
"2- Özel hükümde deneme süresi 3 yıl, genel hükümde beş yıldır. Özel hüküm bu açıdan sanık yararınadır. Ancak bu sınır yarı oranında arttırabilmektedir."
"3- En önemlisi ise şudur: Özel hükümde küçük sanık; bir meslek ve sanat öğrenmeye, belli bir yerde oturmaya, içki kullanmamaya ya da bu gibi koşullara zorlanabilecektir. Deneme süresi içinde bunlara her an karar verilmesi olanaklıdır ve her biri özgürlüğü sınırlayıcı niteliktedir. Amaç, suçlu yararınadır ve fakat sonuç özgürlüğü sınırlayıcı niteliktedir. Genel hükümde böyle bir sınırlama olmadığından, 647 sayılı yasanın 6. maddesine göre ceza ertelenmiş ve hüküm sanık tarafından temyiz edilmişse, karar bozulduktan sonra, T.C.Yasası'nın 2. ve C.Y.Yasası'nın 326. maddelerine göre 2253 sayılı yasanın 3. fıkrasında yer alan ve yukarıda değinilen önlemleri küçük sanık hakkında uygulamaya olanak yoktur. Çünkü, böyle bir uygulama, sanık küçüğün aleyhine olacaktır."
"Sonuç olarak, 2253 sayılı yasanın 38. maddesi, 647 sayılı yasanın 6. maddesine oranla daha çok sanık aleyhinedir" diyerek.
Kurul üyelerinden Birol Kızıltan: ( Yargıtay C.Başsavcılığı ile Dairemiz arasındaki görüş farkı sübuta ve esasa ilişkin değildir.
Sorun, mahalli mahkemenin çocuk hükümlü hakkında kurduğu mahkumiyet hükmünü 647 sayılı yasanın 6. maddesi ile ertelediği için, bu ertelemenin 2253 sayılı Çocuk Mahkemeleri Kanunu'nun 38. maddesine göre yapılması gerektiği noktasından bozulup bozulmayacağıdır.
Her iki halde de erteleme yapıldığına göre, üzerinde durulması gereken sorun, ertelemeden doğan yükümlülükler hangi yasada lehedir, hangisinde aleyhe olacaktır? Bunun üzerinde durmak gerekmektedir.
Şunu özetle belirtelim ki, çocuklar hakkında hüküm kurulurken, uygulanması gereken hiç şüphesiz özel hüküm niteliğindeki 2253 sayılı yasa 38. maddesidir. Burada bir tartışma söz konusu değildir.
Ancak, 647 sayılı yasanın 6. maddesi ile yapılan ertelemenin, sanık temyizi üzerine, 2253 sayılı yasanın 38. maddesine göre erteleme gerekir diyerek bozma kararı verilip verilemeyeceği konusu tartışılmalıdır.
647 sayılı yasanın 6. maddesine göre yapılan ertelemede, sanıkların ahlaki temayülleri üzerinde durulamaz. Genel kurulun çok sayıdaki kararı da bu yoldadır. Ancak, 2253 sayılı yasanın 38. maddesinde ise "ahlaki temayül"den bahsedilmektedir. Şimdi bir mahkemenin çocuk hükümlünün ahlaki temayüllerinden bahsederek kuracağı bir hükümde o çocuğun kişiliğinin örselenmeyeceğini ya da onurunun incinmeyeceğini düşünemeyiz. bu bakımdan 2253 sayılı yasanın 38. maddesi, 647 sayılı yasanın 6. maddesine göre aleyhtedir.
2. olarak, 2253 sayılı yasanın 38. maddesinde belirtilen 1 ila 3 yıllık deneme süresi içinde, çocuk hükümlünün birtakım yükümlülükleri söz konusudur. Belli bir meslek ve sanatın öğrenilmesi, belli bir yerde ikamet zorunluluğu, alkollü içki kullanmama gibi. 647 sayılı yasanın 6. maddesinde ise bu gibi hürriyeti kısıtlayıcı hükümlülükler yoktur, dolayısıyla daha lehtedir. Elbette bir takım yükümlülüklerin olması, aykırı durumlarda bazı yaptırımları da getireceğinden, aleyhe durumlar doğacaktır.
C.Başsavcılığı'nın itirazlarından birisi de; 647 sayılı yasanın 6. maddesine göre deneme süresinin kabahatlerde 1 yıl, cürümlerde ise 5 yıl olduğu hususu olup, 2253 sayılı yasaya göre ise 1 ila 3 yıl olduğu, bu nedenle daha kısa bir deneme dönemi olduğundan, 2253 sayılı yasanın 38. maddesinin lehe olduğu noktasındadır. Ancak, bu düşünce de doğru değildir.
Çünkü, bilinmelidir ki; Adli Sicil Yasası'nın 3. maddesinin ( d ) bendine göre; ister 647 sayılı yasanın 6. maddesine göre, isterse 2253 sayılı yasanın 38. maddesine göre erteleme yapılmış olsun, Adli Sicil'den silinmesi mümkün olan suçlarda çocuk hükümlü 2 yıl içinde başka bir suç işlememiş ise, sicil kayıtlarından hükümlülükleri çıkartılacaktır. Yani çocuk hükümlüler yönünden bu süre 2 yıla inmektedir. Diğer bir ifade ile lehe ve aleyhe bir sonuç doğmamaktadır.
Bütün bunları dikkate alarak, 2253 sayılı yasanın 38. maddesindeki unsurların, hükümlünün daha aleyhinde olduğundan ve aleyhe bozma da yapılamayacağından, itirazın reddi gerektiği düşüncesi ile sayın çoğunluğun, itirazın kabulüne ilişkin kararına karşıyım ) diyerek,
Bir kısım üyeler ise; "Özel daire onama kararının haklı nedenlere dayandığını ileri sürerek, itirazın reddi yönünde oy kullanmışlardır.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle C.Başsavcılığı itirazının kabulü ile Özel Daire onama kararının kaldırılmasına, yerel mahkeme hükmünün açıklanan bu nedenden dolayı BOZULMASINA, 17.2.1998 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini