Hukuki.NET

T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
Esas No : 1997/358
Karar No : 1998/60
Tarih : 03.03.1998

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


 
    DAVA : Kasten adam öldürme suçundan sanık Ergin'e TCK.nun 461/2. maddesi uyarınca ceza verilmesine yer olmadığına ve beraatine ilişkin (Sivas 2. Ağır Ceza Mahkemesi)nce 13.5.1997 gün ve 98/35 sayı ile verilen karar, katılan tarafın temyizi üzerine dosyayı inceleyen (Yargıtay 1. Ceza Dairesi)nce usul ve yasaya uygun görülerek, oyçokluğu ile onanmıştır.
    Yargıtay C. Başsavcılığı 9.12.1997 gün ve 1/65250 sayı ile;
    "Olay gece saat 01.00 sırasında şehir içinde 4 katlı bir apartmanda meydana gelmiştir.
    Olay anını gören tanık bulunmadığından hüküm sanığın beyanına göre kurulmuştur.
    Sanık kapı zili çalınca kimseyi görmediğini, ancak seslerden zili çalanın kaçtığını anladığını, daha sonra da kapı kolu ile oynandığını fark edip kapı dürbününden bakınca, merdiven ışığı yanmadığından, karanlıkta kimseyi göremediğini, mutfaktan bıçak alıp geldiğini, kapıyı açınca bir şahsın kendisine hamle yapması üzerine bıçakla vurduğunu ve daha sonra da bu şahsın kaçıp gittiğini beyan etmektedir.
    Maktülün ölüm nedeninin göğüs boşluğuna nafiz akciğeri ön yüzünden arka yüze kat eden delici ve kesici aletle meydana getirilmiş derin yara olduğu saptanmıştır.
    Maktülün olaydan az önce gönül ilişkisi içinde olduğu sanığın kızıyla kapıda konuştuğunun anlaşılması, giysilerinden, kolundan da ayrıca ikinci bir darbeye maruz kaldığının saptanması, kan damlalarının apartmanın dış kapısından başlaması, evin giriş kapısında kapının zorlandığına dair işaretlerin sonradan meydana getirildiğinin görevlilerce beyan edilmesi gibi maddi bulgu ve beyanlar sanığın beyanını doğrulamamaktadır.
    Kaldı ki sanık, önce olayın gizli kalması yolunu seçmiş, maktül ile gönül ilişkisi bulanan kızının karakolda ifade verdiğini öğrenince, ertesi gün avukatıyla giderek beyanda bulunmuştur.
    Maktülün üzerinde, olay yeri ve civarında maktülün silahla saldırdığını gösteren herhangi bir saldırı vasıtası ele geçirilemediği gibi, sanıkta da herhangi bir yara ve bere mevcut değildir. Bu durumda, mahkemenin meşru müdafa bulunmadığı yolundaki kabulü yerinde görülmüş ve TCK.nun 461. maddesinin ikinci fıkrasındaki koşulların da bulunmadığı anlaşılmıştır.
    Sabit olan husus maktülün, gece yarısından sonra sanığın evinin kapısının zilini çalıp kızıyla konuşması suretiyle yaptığı ağır haksız tahrik karşısında sanık tarafından öldürlmesidir. Bu nedenle de hakkında TCK.nun 448, 51/2. maddeleri uygulanmalıdır." biçimindeki gerekçe ile itarz ederek özel dairenin onama kararının kaldırılıp Yerel Mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmesi istenmiştir.
    Özel Daire çoğunluğu ile Yargıtay C. Başsavcılığı arasındaki uyuşmazlık; sanığın, maktülü, maruz kaldığı ağır tahrik'in etkisiyle mi, yoksa TCK.nun 461. maddesinde özel olarak düzenlenen yasa savunma koşulları altında mı öldürdüğü hususuna ilişkindir.
    Dosyaya, tanık Ahmet'in aşamalarda değişmeyen şahadetine ve sanığın savunmasına göre;
    Maktül Erdal, olay günü 18.00-24.00 saatleri arasında bir birahanede arkadaşları ile birlikte fazla miktarda alkol aldıktan sonra dışarı çıkmışlar, yolda bir çeşme başında tekrar bir miktar daha alkol alarak tanık Ahmet'le birlikte oradan ayrılmışlardır. Yolda yürümekte oldukları sırada maktül, yanındaki tanığa bir evi göstererek "beni burada bekle, bir kız ile konuşacağım" diyerek gösterdiği eve girmiş 5 dakika kadar gecikmesi üzerine tanık Ahmet de meraklanarak arkasından 4 katlı apartmana girmiş yukarı katlardan kapı zilinin sesini duymuş bu sırada maktül de yukarı katlardan tanığın yanına gelerek apartmandan biraz uzaklaştıktan sonra tanığa "Ahmet sen eve git ben kız ile buluşacağı, kız çıkacak" demesi üzerine, tanık kendisinden ayrılmıştır. Apartmanın 4. katındaki dairede eşi ve iki kızı ile kalmakta olan sanık ve ailesi misafirliğe gelen komşularını gönderdikten sonra, saat 23.30 sıralarında, yatmışlardır. Saat 01.00 sularında, sanığa ait dairenin kapısının zili bir defa çalmış, yataktan kalkıp kapının dürbününden bakan sanık Ergin, merdiven otomatiğinin yandığını, kapıyı aralayıp baktığında kapı önünde kimsenin bulunmadığını görmüştür. Kim o diye bir kaç defa bağırdığı halde sesine cevap veren olmamış ancak merdivendeki ayak seslerini ve arkasından apartmanın giriş kapısının çarpıldığını duymuştur. Kapıyı kapattıktan sonra balkondaki camekandan dışarı doğru bakmasına rağmen aşağıda kimseyi görmemiştir. Eşinin yatmakta olduğu odaya giden sanık ona olanları anlatmış ve sen yat ben bir sigara içeceğim demiştir. Sigarayı içerken, 5-10 dakika sonra sanık, dairesinin kapısının ve kilidinin kurcalandığını, ileri geri itildiğini farketmiş, kapının arkasına yaklaştığında bu seslerin devam ettiğini ve gecenin bu saatinde aklı başında olan bir insan başkasının evinin kapısını kurcalamaz düşüncesiyle korkuya kapılarak, her ihtimale karşı eline bir ekmek bıçağı alıp kapı ile mutfak arasında bir müddet beklemiştir. Kapı dürbününden bakıp kimseyi görememiş, merdiven lambalarının da yanmadığını farketmiştir. Bir eli lamba düğmesinde bir eli de kapı kolunda iken antrenin ışığını yakarak kapıyı açtığında, daha önce tanımadığı ve elinde bıçak olduğu halde diz çöker vaziyetteki maktülün içeriye girmek üzere hamle yaptığını görünce sol eli ile ona engel olmaya çalışırken, sağ elinde bulunan bıçağı bir kez sallamış, maktülün oradan hemen uzaklaşması üzerine korkuya kapılan sanık da kapıyı kapatıp içeri girmiş, yine aynı balkondan etrafı kontrol edip kimseyi göremeyince tekrar kapıyı açıp, merdivenlerden apartman kapısına kadar inmiş, burada da kimseyi ve kan izleri görmeyince, eve dönerek, olayı eşine anlatmış, ancak, telefonu arızalı olduğu ve komşularını da gecenin geç saatlerinde rahatsız etmemek için olayı polise bildirememiştir. Ertesi günü 07.00 sularında maktülün cesedi, sanığın evinden 131 metre uzaklıktaki Recep Handan ilkokulunun karşısındaki Topraksu Sitesinin duvarı dibinde bulunmuş, 26.11.1996 günlü ölü muayene ve otopsi tutanağına göre; göğüs bölgesinde sağ meme altından akciğere giren 2 cm derinliğindeki kesici delici alet yarasına bağlı hemorolojik iç kanamayla oluşan şok sonucu öldüğü anlaşılmıştır.
    Olaya el konulduktan sonra yapılan incelemelere ilişkin tutanaklardan sanığın dairesinin bulunduğu apartmanın merdivenlerinde kan izlerine rastlanmadığı, kan izlerinin yolda ve cesedin bulunduğu yerde görüldükleri anlaşılmaktadır. Keşif sırasında dinlenen doktor bilirkişi 24.1.1997 günlü raporunda; "Kişinin, göğsünden aldığı bu yaradan dolayı yaklaşık 30 dakika içinde ölümün olacağnı, kan izlerinin bulunduğu belirtilen ve krokide gösterilen güzergah boyunca ölü olarak bulunduğu yere kadar maktülün, tek başına ve yardımsız gidebileceğini, yaralandığı yer olan daire kapısından 4. sokağa kadar olan güzergahta kan lekesinin görülmemesinin; kan çoklukla içeriye göğüs boşluğuna dolduğundan ve vücut dışına sızan kanın üzerinde bulunan atlet, tişort ve kazakla emilip dolgunluk yaptıktan sonra yere damlamasından kaynaklandığını cesedin taşındığını, yer değiştirdiğini gösteren bir bulguya rastlanılmadığını" bildirmiştir. Raporda belirtilen hususlar, merdivenler de kan izleri bulunmamasının nedenini aıkladığı gibi, bu süre içinde ölmediği anlaşılan maktülün elindeki bıçağı herhangi bir yere atması da mümkündür.
    Adli Tıp Kurumu Başkanlığı Kimyasal Tahliler İhtisas Dairesinin 23.12.1996 günlü raporundan maktülün kanında 384 mg/dl. etil alkol bulunduğu, getirtilen kayıtlara göre TCK.nun 456/4, 456/4, 457/1, 572/1. maddelerine muhalefet etmek suçlarından hükümlü olduğu anlaşılmıştır.
    Sanığın kızı Mehtap, aşamalarında değişmeyen anlatımlarında, maktülün askerden izinli geldiğinde arkadaşlık teklif ettiğini, kendisinin de bunu kabul ettiğini bu arada iyi bir kişiliği olmadığını öğrendiğinde, askerliğini bitiren maktül ile arkadaşlık ilişkisini kestiğini, ancak maktülün, ısrarlı bir biçimde kendisini bu ilişkiyi sürdürmek isteğiyle rahatsız ettiğini, olay gecesi de saat 01.00 sularında diğer aile bireylerinin uyuduğu ve kendisinin ders çalıştığı sırada evin zilinin çalındığını, kapıyı açtığında karşısında ayakta duramayacak kadar alkollü olan maktülü gördüğünü kendisine "ne yapmaya geldin babam duyarsa kızar" diyerek hemen kapıyı kapatıp odasına geçerek yattığını, bu arada yandaki odadan babasının annesine "kapı zili çalındı, duymadın mı" dediğini ve onların odasından tül perdenin kornişinin çekildiğini işittiğini, yaklaşık 10 dakika sonra kapının zilinin tekrar daha kuvvetli şekilde çalındığını tahminine göre kapıyı bu defa babasının açtığı ve bu arada merdivenlerden hızlı adımlarla inen bir kişinin ayak seslerini duyduğunu, zilin ilk çalınmasından kendisinin kapıyı açtığında, merdiven otamatiğinin söndüğünü, akabinde hemen yanmasından merdivenlerde bir kişinin daha olduğunu anladığını, ancak kim olduğunu görmediğini söylemiştir. Bu tanığın anlatımı, maktülün arkadaşı olan tarafsız kamu tanığı A.'in olay öncesine ilişkin anlatımlarını ve savunmayı doğrulamaktadır. Olaydan yaklaşık 6 ay kadar sonra duruşmaya gelerek ifade veren tanık İsmail'in "Olay saatlerinde sağlık ocağının bulunduğu yoldan geçerken tanımadığı kısa boylu bir kişinin üzerinde mont bulunan birisini okul istikametine doğru kovaladığını gördüğü" şeklindeki şahadetine bu nedenle itibar edilmemiştir. Kaldı ki, bu tanığın olay sırasında gördüğünü bildirdiği kişilerin maktul ile sanık oldukları da belirlenememiştir.
    Yine maktule ait daire kapısına maktul ile sanığın kızının adlarının ilk harflerinin kazıldığı, kapı kilidinde oynama olduğu tanıklar tarafından beyan edilmiştir. Hernekadar aynı tanıklar olay mahallinde ilk defa gittiklerinde bu hususlara rastlamadıklarını bildirmişlerse de dikkatlerinden kaçmış olmasıda mümkün bulunmaktadır.
    Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 21.9.1980 gün ve 204/203 sayılı kararında ve aynı doğrultudaki benzer kararlarında belirtildiği üzere; TCK.nun 461/2 maddesi yasal savunmanın özel olarak düzenlenmiş bir şekli olup amacı, ev veya benzeri yerlerde oturanların uğrayacakları tehlikelere karşı kişisel güvenliklerini korumaktır. Yasa koyucu, saldırının, bina içinde oturanların kişisel güvenliklerinde haklı bir endişe ve ciddi bir korku yaratması durumunda failin ceza bağışıklığından yararlanmasını amaçlamıştır. saldırının belirtilen nitelikte olup olmadığı niteliğine, koşullarına, oluşuna, failin ruhi durumuna göre hakim tarafından korunulmak istenen husus ev veya eklentilerinde oturanların ciddi bir endişe ve korku duymalarının engellenmesi olduğundan saldırının mutlaka maddede belirtilen biçimlerle gerçekleştirilmiş olması aranmamalıdır. Nitekim öğretideki görüşlerde bu doğrultuda bulunmaktadır. Kullanılan araç bu tür bir korkuyu sonuçlayabildiği halde, şartı gerçekleşmiş saymak yerinde olur (Ord. Prof. S. Dönmezer, Kişilere ve Mala Karşı Cürümler, İstanbul 1981, sh.139). "Muafiyet için en mühüm nokta şahsi emniyet hakkında esaslı surette korku ve endişe bulunmasıdır. Bizce bu şartı, metin itibari ile değil, mefhum itibarile tefsir etmek icap eder. Mazeretin tetkiki sırasında failin bulunduğu durumun gözönüne alınması en mühim noktadır. (Majno-Ceza Kanunu Şerhi, Ankara, 1980, Cilt III, sh.281). Ve ilave edilmelidir ki, madde metninde belirlenen noktalar ve saldırı biçimleri sayılı ve sınırlı değildir. Başka suretlerle de saldırı mümkündür.
    Öte yandan, burada önemli olan ve gözden uzak tutulmaması gereken husus, savunmada bulunan kişinin yani sanığın ruh halidir. "Savunan kişi, içinde bulunduğu şartlar itibarile müdafaanın ancak belirli bir şekilde etkin olabileceğine inanarak bu biçimde karşılıkta bulunmuş ise, hatası onun aleyhine sonuç vermez." Dönmezer, age. s.138."
    Olayın, aksi sabit olmayan savunmaya göre oluşuna ve bu açıklamalara göre; gecenin çok geç bir saatinde apartmanın 4. katında ve ailesiyle birlikte kendisinin ve komşularının uykuya yattığı bir sırada, aşırı derecede alkollü olan bir kişi tarafından kapı zilinin 10-15 dakika gibi aralıklarla 2 defa çalınması ve kapı açıldığında bıçağı ile içeriye hamle eden kişiye karşı, o sırada zaman ve yer itibariyle her türlü yardımdan yoksun bulunan sanığın, içinde bulunduğu ruh haleti de gözönünde tutularak, gerek kendisinin ve gerekse diğer aile bireylerinin kişisel güvenliklerine yönelen ve ciddi bir korku doğruran saldırıyı savmak için maktülü öldürdüğünün kabulüyle hakında TCK.nun 461/2. maddesinin uygulanması zorunlu bulunmaktadır. Bu itibarla, Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
    Çoğunluk görüşüne katılmayan Kurul üyeleri itirazını haklı nedenlere dayandığı görüşüyle karşı oy kullanmışlardır.
 
    SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının (REDDİNE), 3.3.1998 günü oyçokluğu ile karar verildi.
 
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini