 |
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
Esas No : 1997/351
Karar No : 1998/55
Tarih : 24.02.1998
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Kavgada yaralanana el uzatmak suçundan sanıklar A. ve N. haklarındaki davanın ortadan kaldırılmasına ilişkin, (Hınıs Asliye Ceza Mahkemesi)nce verilen 1.10.1996 gün, 36-51 sayılı hüküm, yerel C. Savcılarının temyizi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 4. Ceza Dairesi'nin, 21.10.1997 gün, 8667/8656 sayılı kararı ile ve oyçokluğuyla onanmıştır.
Yargıtay C. Başsavcılığınca, 5.12.1997 gün, 108517 sayı ile;
"Kavga suçunun mağduru, ölen veya yaralanan kişi değildir. SAnığın cezalandırılabilmesinin koşulu, kavga nedeniyle birisinin ölmesi veya yaralanmasıdır. Kavga suçu, kavgada işlenen öldürme veya yaralama suçundan bağımsız ayrı bir tehlike suçudur.
TCY.nın 464. maddesinde, yaralamanın belli bir ağırlığa ulaşması aranmamıştır. Şikayete bağlı hafif bir yaralamanın meydana gelmesi, yaralının şikayetçi olmaması halinde de sanıkların cezalandırılmasına karar verilmelidir." gerekçesiyle itiraz edilerek onama kararının kaldırılıp hükmün bozulması talep olunmuştur.
Dosya, 1. Başkanlığa gönderilmekle; Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Dosya içeriğine, göre, H. ve M.'un kavga etmesi üzerine, yakınları da bu kavgaya katılmışlar, karşılıklı olarak birbirlerine taş atmışlardır. Bu sırada, kavgayı ayırmak isteyen C. yedi gün, mağdur sanıklar İ. ile M. iş ve güçlerine engel olmayacak şekilde yaralanmışlardır. Mağdurların, karşılıklı olarak şikayetlerinden vazgeçmeleri nedeniyle bir kısım sanıklar hakkında yaralama suçundan, sanıklar A. ve N. hakkında kavgaya katılma suçundan açılan davaların ortadan kaldırılmasına karar verilmiştir.
Sanıklar hakkında kavgada yaralanana el uzatmak ve yaralanana el uzatmaksızın kavgaya katılmak suçlarından açılan davada, özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasındaki uyuşmazlık; şikayete bağlı yaralama ile sonuçlanan kavgaya katılma suçunda, yaralama suçundan açılan davanın şikayetten vazgeçme nedeniyle ortadan kaldırılması halinde, kavgaya katılma suçundan açılan davanın da ortadan kaldırılıp kaldırılmayacağına ilişkindir.
Türk Ceza Kanununun 464. maddesi kavgaya katılmayı belirli koşullarla ayrı bir suç sayarak cezalandırılmış ve katılan kişi veya kişiler tarafından yapılan hareketlere göre haklarında uygulanacak yaptırımları da derecelendirmiştir. Ceza Yasasında kavga taraf edilmemişse de kavga, öğretide en az üç kişi arasında cereyan eden fiili bir kapışma, karşılıklı zarar vermek amacıyla cebir ve kuvvet kullanılarak girişilen bir çatışma olarak tanımlanmaktadır. Suçun maddi öğesi kavgaya şiddet hareketleriyle katılmak, manevi öğesi ise katılma kastı ile hareket etmektedir. Suçun cezalandırılabilme koşulu bu kavgada bir kişinin ölmesi veya yaralanmasıdır. Bu tanımlamaların ışığında kavganın çok faili bir zarar suçu olduğu anlaşılmaktadır.
Kavgaya katılma suçunun düzenlendiği Ceza Yasamızın 464. maddesinde yaptırımlar derecelendirilirken, kavgada ölüm veya ölüm doğuran bir yaralama hali dışındaki durumlarda temel ceza belirlendikten sonra bu cezanın fail hakkında münferiden cürüm işlemiş olması halinde verilecek cezanın yarısını geçemiyeceği hükme bağlanmıştır.
Kavganın, şikayete bağlı bir yaralama ile sonuçlanması, mağdur veya mağdurların şikayetlerinden vazgeçmeleri nedeniyle yaralama suçundan açılmış olan dava veya davaların ortadan kaldırılması halinde bu kavgaya katılmış olanlar haklarındaki davaların da ortadan kaldırılmasının gerekip gerekmediği hususu öğretide tartışılmış, görüşler genelde kaldırılması gerektiği doğrultusunda birleşmiştir. Nitekim Majno, Ceza Kanunun Şehri isimli kitabının 3. cildinin 294. sayfasında Ceza Yasasının 464. maddesine tekabül eden Kaynak Yasasının 379. maddesinin açıklanmasında şikayete bağlı yaralama sırasındaki kavgaya katılma suçu içinde şahsi şikayet gerektiğini bildirmiştir.
Prof. F. E. (Türk Ceza Hukuku Özel Hukuklar, c. 4, sh.471) sadece yaralama ile neticelenmiş olan kavgalarda mağdurun hastalığı on günden fazla devam etmemiş ise kavgaya katılmış olmaktan dolayı da şikayete ihtiyaç olduğunu zira kavganın bizatihi suç olmadığını öldürme veya müessir fiil vukuunda kavganın suça dönüştüğünü, yasanın, kavganın cezasını da yaralamaya göre ayarladığını, bu itibarla kavgaya katılanların sorumluluğunun yaralama eylemi suçlusunun sorumluluğuna bağlı ve ona göre düzenlendiğini, böyle olunca asıl suç hakkında takibata girişelemeyeceğinden; şikayet yoksa, kavgaya katılanlar hakkında takibata geçilemiyeceğini ileri sürmektedir.
Dr. A. P. G.'de, Ceza Kanunu Açıklaması adlı kitabında (4. cilt, sh. 460) adiyen darp ve bu tür yaralama sırasındaki kavgaya katılma suçlarında şikayete gerek olduğunu açıklamaktadır. Bu görüşler doğrultusunda oluşmuş yargısal kararlarda bulunmaktadır. Nitekim, Yargıtay 4. Ceza Dairesi'nin 14.11.1967 gün ve 4333-5883 sayılı kararında mağdurun kavgada on gün mutad meşguliyetine engel olacak derecede yaralanmış olduğu anlaşılmasına ve şikayetname verilmesine bağlı bu suçtan dolayı mağdur şikayetinden vazgeçmiş olmasına göre, sanık için TCK.nun 464. madde gereğince açılan davanın düşmesine karar verilmesi gerekeceğine değinilmiştir.
Somut olayda iki aile karşılıklı kavga etmiş, mağdurlar on günden az iş ve güçlerinden kalacak şekilde yaralanmışlardır. Mağdurların şikayetlerinden vazgeçmeleri üzerine yaralama suçunun sanıkları hakkındaki davanın ortadan kaldırılmasına karar verilmiştir. Kavgaya katılanların sorumluluğu, TCY.nın 464/2. maddesine göre yaralama suçu sanıkların sorumluluğuna bağlı olduğundan ve cezaları yaralama suçuna göre belirleneceğinden, asıl failler hakkındaki kamu davasının ortadan kaldırılması nedeniyle, kavgaya katıldıklarından bahisle cezalandırılmaları için dava açılan sanık A. ile N. hakkındaki kamu davalarının da şikayetin geri alınması nedeniyle ortadan kaldırılmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Bu nedenle, Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının (REDDİNE), 24.2.1998 günü oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞIOY YAZISI
Çoğunluk görüşüne katılmayan Kurul Üyelerinden 4. Ceza Dairesi Başkanı S. S.; "T. Ceza Yasasının 464. maddesinde öngörülen suç, adam öldürme ve etkili eylemlerle ilgili bölümün hemen ardından ve ortak bölümlerde yer almışsa da, kendine özgü, bağımsız / özerk çok failli suçtur."
"Bu suçla iki yarar / değer korunmaktadır: Birincisi insanın bedensel varlığı ve bütünlüğü. İkincisi, kamu düzeni kamu erinç dirginliğidir. Yani suç çok konulu ve çok ihlallidir. Suç tipinde yer alan öğelere içselleştirilmiş olan bu durumun uygulamaya yansıyan önemli sonuçları vardır. İlkin suç bir tehlike suçudur. İkincisi yakınmaya gerek olmadan kendiliğinden kovuşturulacaktır. Çünkü, kişilerin korunan kamu düzeni / kamu dinginliği değerleri" üzerinde tasarruf hakları yoktur.
"Madde geçen "ölme ya da yaralama" olguları, işlenen suçun "sonucu" değil, "cezalandırılabilme koşulu"dur. Esasen yasal metinde "ayrı birey olarak (ferden) işlenmiş cürümler dolayısıyla hükmedilecek daha ağır cezaya engel olunmamak koşuluyla "diyerek, iki ayrı suçun varlığı vurgulanmıştır. Nitekim bu husus, 1930 tarihli İtalyan Ceza Yasasının aynı nitelikte 588 maddesi açıklanırken, 1889 tarihli Yasanın 379. maddesinde "kavga suçunun adam öldürme yada etkili eylem suçları ile gerçek (biçimsel 7 fikri değil) surette yarışıp kaynaşacağı (içtima), maddede yer alan yukarıdaki sözlere yollama yapılarak, belirtilmiştir. Bu yüzden kavga sırasında doğan ve T.C. Yasasının 456/4. madde ve fıkrası çerçevesinde kalan etkili eylem nedeniyle yakınma yokluğu yada yakınmanın geri alınması, bu suçun kovuşturulmasına engel olamaz. Ancak, T.C. Yasasının 456/4. maddesindeki eylemi işleyen kişinin cezalandırılmasının bu normların yarışıp kaynaşma (içtimai) hükümlerinin uygulanmasını engeller. O kadar" görüşüyle.
İki Üye ise; "Haklı nedenlere dayanan itirazın kabulü gerektiği" doğrultusunda,
Karşı oy kullanmışlardır.