 |
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
Esas No : 1997/2-188
Karar No : 1997/181
Tarih : 24.06.1997
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Taksirle ölüme ve yaralamaya sebebiyet vermek suçlarından sanık Şahin D...'in, beraatine ilişkin Düzce 1.Asliye Ceza Mahkemesince 11.07.1996 gün ve 265/328 sayı ile verilen kararın, şikayetçi vekili tarafından temyizi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 2.Ceza Dairesince 12.05.1997 gün ve 6595/6563 sayı ile;
(CYUY'nın 365 ve devam eden maddelerine uygun şekilde başvurarak katılan sıfatını almayan şikayetçinin kararı temyize yetkisi bulunmadığından, aynı Yasanın 317.maddesi uyarınca temyiz isteminin reddine) karar verilmiştir.
Yargıtay C.Başsavcılığı 13.06.1997 gün ve 98372 sayı ile;
(Sanık hakkına, 04.07.1996 tarihinde taksirle ölüm ve yaralamaya sebebiyet vermek suçundan açılan davada:
Yerel Mahkeme; 09.07.1996'da tensip tutanağı düzenlenmiş, aynı gün keşif yapmış, 11.07.1996'da yapılan ilk oturumda mağdur ve sanığın dinlenmesinden vazgeçilmiş ve aynı oturumda beraat kararı verilmiştir. Haricen kararı öğrenen şikayetçinin temyiz istemi reddedilmiştir.
Anayasanın 36.maddesi hak arama özgürlüğünü düzenlemiş, bunun yasalarla düzenleneceğini benimsemiştir.
CYUY.nın 206 ve devam eden maddelerinde, duruşmanın ne şekilde yapılabileceği hüküm altına alınmış bulunmaktadır. Ceza Yargılamasının amacı da maddi gerçeği bulmaktır. Bu itibarla, duruşmada kanıtların tartışılması esastır. Bu nedenle, suçtan zarar görenin süre olarak ceza davasında yer alması kabul edilmiştir. Bunun için mağdurun dava açıldıktan sonra usulüne uygun biçimde mahkemeye başvurması gerekirse de, mağdura bu olanağın sağlanmasıda esastır. O halde mağdurun davadan haberdar edilmesi gerekir.
Olayda; iddianame ile dava açıldıktan beş gün sonra, tensip tutanağı düzenlenmiş, iki gün sonra da yargılamaya son verilerek hüküm kurulmuş olmakla, mağdur tarafın bu seyir içinde mahkemeye başvurup, katılan sıfatını alması beklenemez. Çünkü henüz olayın etkisinden kurtulmuş değildir. Anayasal hak kaybı oluşturacak biçimde yargılama yapılmıştır. CGK.nun 25.02.1997 gün ve 299/18 sayılı kararı bu yöndedir) açıklamasıyla itiraz etmiştir.
Dosya Yargıtay 1. Başkanlığına gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
CEZA GENEL KURULU KARARI
İncelenen dosyaya göre;
Son soruşturma aşamasında, usulüne uygun biçimde başvuruda bulunarak katılan sıfatını almayan şikayetçinin hükmü temyiz etme yetkisinin bulunup bulunmadığı hususu, Özel Daire ile Yargıtay C.Başsavcılığı arasındaki uyuşmazlığı oluşturmaktadır.
Kural olarak, CYUY,nın 365 ve devam eden maddeleri uyarınca, son soruşturma aşamasında mahkemeye başvurarak katılan sıfatını almayan şikayetçinin, hükmü temyize yetkisi bulunmadığı tartışmasızdır. Ancak, kural böyle olmakla beraber, incelenen dosyanın olaysal olarak değerlendirilmesi gerekmektedir.
Şöyle ki; sanık Şahin D... hakkında 30.06.1996 tarihinde işlediği iddia edilen taksirle ölüme ve yaralamaya sebebiyet vermek suçundan 05.07.1996 tarihinde açılan kamu davasının 09.07.1996 tarihinde tensibi yapılmış ve tensip kararı ile aynı gün (09.07.1996) saat 14.00'de keşif yapılması kararlaştırılmış ve yapılmıştır. 11.07.1996 tarihinde yapılan duruşmada da, şikayetçiye davetiye çıkarılmadan ve derhal beraat koşulları bulunmamasına rağmen, sanığın sorgusu dahi yapılmadan beraat koşulları bulunmamasına rağmen, sanığın sorgusu dahi yapılmadan beraat kararı verilmiştir. Şikayetçi kararı haricen öğrendiğini açıklayarak 03.09.1996 tarihli dilekçesi ile davaya katılma ve temyiz isteminde bulunmuştur.
CYUY.nın 206 ve devam eden maddelerine göre, mahkemenin şikayetçiye duruşma gününü tebliğ edeceğine ilişkin bir kural yoksa da, mahkeme gerek görürse şikayetçiyi celbedenin bir an için bu davada şikayetçinin dinlenmesine gerek görülmediği bu nedenle de adına duruşma gününü bildirir davetiye çıkarılmadığı düşünülebilir. Öte yandan, yukarda da açıklandığı üzere, suçtan doğrudan doğruya zarar gören şikayetçinin CYUY.nın 365 ve devam eden maddeleri uyarınca dilekçe ile veya tutanak düzenlemek üzere zabıt katibine yapacağı beyanın tutanağa geçirilmesi suretiyle ve son soruşturma aşamasında başvuruda bulunarak davaya katılabileceği, davaya katılmayan şikayetçinin hükmü temyize yetkisi bulunmadığı kesin olmakla beraber, 05.07.1996 tarihinde açılan davanın 09.07.1996 tarihinde tensibinin yapıldığı iki gün sonra 11.07.1996 tarihinde de karar verildiği gerçeği gözönüne alındığında, şikayetçinin davadan haberinin bulunamayacağı, kendisine haberdar olmasını gerektirir makul bir sürenin tanınmadığı tartışmasız bir gerçektir.
Bu nedenle, davadan haberdar olması olanağı verilmeyen şikayetçinin, haricen öğrenir öğrenmez 03.09.1996 tarihinde verdiği dilekçe ile katılma ve temyiz isteminde bulunduğu anlaşıldığına göre, bu isteği eski hale getirme biçiminde değerlendirilmeli, dolayısıyla davaya katılan olarak kabulüne karar verilmek suretiyle, hüküm temyizen incelenmesi yoluna gidilmelidir. Bu itibarla itirazın kabulüne karar verilmelidir.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle YARGITAY C.BAŞSAVCILIĞI İTİRAZININ KABULÜNE, Yargıtay 2.Ceza Dairesinin 12.05.1997 gün ve 6595/6563 sayılı kararının kaldırılmasına, temyiz incelemesi yapılmak üzere dosyanın adı geçen daireye gönderilmesine 24.06.1997 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.