 |
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
Esas No : 1996/93
Karar No : 1996/96
Tarih : 14.05.1996
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taşınmak Mal Zilyetliğine Yapılan Tecavüzlerin Önlenmesi Hakkındaki Kanun hükümlerine aykırı davranmak suçundan sanık İsmail'in, 3091 sayılı Yasanın 15/a, TCK.'nun 81/1. maddeleri uyarınc asonuç olarak 6 ay 18 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin, (Sivrihisar Sulh Ceza Mahkemesi)'nce 23.06.1994 gün ve 44/113 sayı ile verilen karar, sanığın temyizi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 8. Ceza Dairesi'nce, 20.03.1995 gün, 2032/3851 sayı ile;
"Yerinde görülmeyen sair itirazların reddine. Ancak;
1- Tekerrüre esas alınan önceki mahkumiyetinin suç tarihi itibarıyla kesin olduğundan cezanın TCK.'nun 81/1. maddesi uyarınca arttırılmasının düşünülmemesi,
2- Kabule ve uygulamaya göre de; sanığın sabıka kaydındaki ceza gözönüne alındığnda TCK.'nun 81. maddesinin 3. fıkrasına göre hürriyeti bağlayıcı cezanın 1 günden fazla arttırılamayacağı nazara alınmadan yazılı biçimde karar verilmesi" isabetsizliğinden bozulmuştur.
Yerel Mahkeme, 27.04.1995 gün ve 41/87 sayı ile;
2 nolu bozma nedenine uymuş, 1 nolu bozma nedenine karşı ise; "Ceza Genel Kurulu'nun 16.03.1992 gün ve 54/78 sayılı kararına gönderme yapmak suretiyle, sanığın meraya tecavüz suçundan Sivrihisar Sulh Ceza Mahkemesi'nce 28.12.1990 tarihinde verilmiş hapis cezasından çevrilme 7.500 lira ağır para cezasından ibaret mahkumiyeti bulunmaktadır. Sanığın bu cezası 01.05.1991 tarihinde bu dosyadaki suç tarihinden önce infaz edilmiştir. Yeni suçu 5 yıllık süre içinde işlemiştir. Önceki verilen cezası kesin olmayıp tekerrür koşulları gerçekleşmiştir" şeklindeki gerekçe ile direnmiştir.
Bu kararın da Yargıtay'ca incelenmesi sanık tarafından süresinde istenildiğinden dosya, Yargıtay C. Başsavcılığı'nın "bozma" isteyen 02.02.1996 günlü tebliğnamesiyle 1. Başkanlığa gönderilmekle; Ceza Genel Kurulu'nca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
Sanığın, meraya tecavüz suçundan dolayı 3091 sayılı Yasanın 15/a maddesi gereğince cezalandırılmasına karar verilen olayda, Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluş ve sübutta bir uyuşmazlık yoktur. Çözümlenecek sorun, hapisten çevrilen ve para cezasından ibaret önceki mahkumiyetinin tekerrüre esas teşkil edip etmeyeceğine ilişkindir.
Sanığın 09.06.1988 tarihinde işlediği meraya tecavüz suçundan 28.12.1990 günlü mahkumiyet kararı ile TCK.'nun 513/2, 2790 sayılı Yasa, TCK?'nun 522; 647 sayılı Yasanın 4, TCK.'nun 72. maddeleri gereğince 7.500 lira ağır para cezasıyla cezalandırılmasına karar verilmiş ve 19.03.1991 tarihinde kesinleşen hüküm 01.05.1991 tarihinde infaz edilmiştir. Sanık, hükmün infazından sonra 28.07.1991 tarihinde davaya konu olan 3091 sayılı Yasaya muhalefet suçunu işlemiştir.
CMUK.'nun (3842 sayılı Yasasıyla yapılan son değişiklikten önceki) 305/1. maddesi uyarınca, 300.000 liraya kadar olan "para" cezalarına dair hükümler kesin olup, aynı maddenin son fıkrasına göre, bu suretle verilen hükümler tekerrüre esas alınmazlar.
24.04.1987 tarihinde yürürlüğe giren 3355 sayılı Yasa ile 647 sayılı Yasanın 4. maddesinin 4. fıkrası değiştirilmiş "uygulamada asıl mahkumiyetin bu madde hükmüne göre çevrilen para cezası veya tedbir olduğu "kabul edilmiştir. Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun kararlılık gösteren içtihatlarında belirtildiği üzere, yasadaki maddi hukuka ilişkin bu değişiklik sanık lehine olduğundan TCK.'nun 2/2. maddesi uyarınca önceki mahkumiyetin sonuç olarak, CMUK.'nun 305/1. maddesinde belirlenen sınırın altında para cezası olması halinde aynı madde gereğince sanık hakkında tekerrür hükümlerinin uygulanması olanaksızdı. Ancak, 647 sayılı Yasanın 4. maddesinin 4. fıkrasında, 14.12.1988 tarihinde yürürlüğe giren 3506 sayılı Yasa ile yeniden değişiklik yapılarak "Bu hükmün uygulanması, kanun yollarına başvurmada engel teşkil etmez" kuralı eklenmiş, hapis cezasından çevrilme bu cezalara karşı kanun yoluna başvurma hakkı tanınmıştır.
3506 sayılı Yasa ile yapılan bu düzenleme ile 14.12.1988 tarihinden sonra hükmolunan hürriyeti bağlayıcı cezanın, 647 sayılı Yasanın 4. maddesi gereğince para cezası veya maddede yazılı tedbirlerden birine çevrilmesi halinde, çevrilme sonucu hasıl olan para cezasının miktarı ne olursa olsun olağan kanun yolu açık bulunduğundan, CMUK.'nun 305/son maddesinin uygulanması olanaksızdır.
Yargıtay yolunun açık olduğu hükümler verildikleri anda kesin hüküm etkisi taşımadıklarından, diğer koşulların da gerçekleşmesi halinde, tekerrüre esas alınırlar.
Uyuşmazlık konusu olayda; sanığın mahkumiyetine ilişkin ilk hüküm 3506 sayılı Yasanın yürürlüğe girdiği 14.12.1988 tarihinden sonra 28.12.1990 günü verilmiştir. Karar, 647 sayılı Yasanın 4/4. maddesi gereğince Yargıtay denetimine tabi olup, verildiği anda kesin hüküm niteliği taşımadığından ve kesinleştiği 19.03.1991 tarihi itibarıyla TCK.'nun 81. maddesinde öngörülen diğer koşullar da gerçekleştiğinden sanık hakkında tekerrür hükümlerinin uygulanmasına ilişkin direnme kararı doğrudur ve uyulan kısmın incelenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle Yerel Mahkeme kararının direnmeye ilişkin bölümü doğru olmadığından, uyulan kısmın incelenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesine, 14.05.1996 günü oybirliğiyle karar verildi.