 |
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E. 1996/3-110
K. 1996/114
T. 28.5.1996
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
- BOZMADAN ÖNCE SANIĞA VERİLEN "SON SÖZ"ÜN
BOZMADAN SONRA VERİLMEMESİ
KARAR ÖZETİ: CMUK.nun 251. maddesinde; "en son söz sanığındır" hükmü yer almaktadır. Savunma hakkı ile yakından ilgili bulunan bu usul kuralı, buyurucu nitelikte olup uyulmaması, aynı Yasanın 308. maddesinin 8. bendi gereğince, yasaya mutlak aykırılık oluşturur. Hüküm bozulmakla ortadan kalkar ve son soruşturma aşamasına geri dönülür.. Bu nedenle, yerel mahkemece bozmadan önce verildiği halde bozmadan sonra sanığın son sözü sorulmadan direnme kararı verilmesi yasaya aykırıdır.
(1412 s. CMUK. m. 251, 308/bent 8)
6831 sayılı Yasaya aykırı davranışta bulunmak suçundan sanık Durmuş'un aynı Yasanın 91/2 ve 647 sayılı Yasanın 4. maddesi uyarınca, sonuçta toplam olarak 430.000 lira ağır para cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin, (Nallıhan Sulh Ceza Mahkemesi)'nce 29.3.1995 gün ve 55/42 sayı ile verilen kararın, sanık ve C. Savcısı tarafından temyizi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 3. Ceza Dairesi'nce, 2.10.1995 gün ve 9787/10543 sayı ile;
(Sair itirazlar yerinde görülmeyerek,
Suç tutanağında sanığın odun kestiğinin belirtildiği ve savunmasında da devrikten elde ettiğini beyan ettiği anlaşıldığına göre, devrikten kesilip kesilmediği açıklığa kavuşturulmadan yazılı şekilde noksan soruşturmayla karar verilme~si) isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel Mahkeme ise, 22.11.1995 gün ve 191/222 sayı ile; hazır sanıktan son sözü sormayarak, önceki karardaki gerekçe ile direnme kararı vermiştir.
Bu karar da, sanık ve C. Savcısı tarafından süresinde temyiz edildiğinden, Yargıtay C. Başsavcılığı'nın "bozma" istekli 8.5.1996 gün ve 3/125980 sayılı tebliğnamesiyle, Yargıtay 1. Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulu'nca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
İncelenen dosyaya göre;
CYUY.nın 251. maddesine göre; en son söz sanığındır". Maddenin son fıkrasında ise; "sanık namına müdafii tarafından müdafaada bulunulsa dahi, müdafaaya ilave edecek başka bir şey olup olmadığı sanığa sorulur" hükmü yeralmaktadır.
Bu hüküm uyarınca duruşma, mutlaka sanığın son sözü ile bitecektir. Sanıktan son sözü sorulduktan sonra, başkaca bir işlem yapılmaksızın karar verilmelidir. Aksi halde, yani sanığın son sözü sorulduktan sonra yeni bir usul işlemi yapılması, sanık müdafii olsa dahi bir başka kişinin beyanının alınması halinde dahi, yeniden ve mutlaka sanıktan son sözü sorulmalı, en son söz sanığa verilmelidir. Zira, ceza yargılamasında, sanığın en önemli hakkı, savunma hakkı olup, bu hak hiçbir biçimde kısıtlanamaz. Son söz sanığa verilerek, kendisinden önce dinlenenlere karşı diyecekleri ve müdafiinin savunmasına ekleyecek bir husus olup olmadığı saptanmalıdır. Savunma hakkı ile yakından ilgili bulunan bu usul kuralı buyurucu nitelikte olup uyulmaması, CYUY.nın 308. maddesinin 8. bendi gereğince yasaya mutlak aykırılık oluşturmaktadır.
Bozmadan önceki aşamada geçerli olan ilke, bozmadan sonrası için de aynen geçerlidir. Zira, hüküm bozulmakla ortadan kalkar ve son soruşturma aşamasına geri dönülür. Son sözün bozmadan önceki aşamada verilmesi zorunlu iken, bozmadan sonra devam eden yargılama aşamasında buna gerek yoktur biçimindeki bir anlayışın, yasal ve hukuksal hiçbir dayanağı yoktur.
Bu açıklamalardan sonra dosyaya bakıldığında, Yerel Mahkeme, bozmadan sonra, direnme kararı verirken en son sözü sanıktan sormayarak CYUY.nın 251. maddesine aykırı davrandığından, sair yönleri incelenmeyen hükmün bu usuli sebepten bozulmasına karar verilmelidir.
Karşı oy kullanan Kurul Üyeleri; bozmadan sonraki aşamada, son sözün sanığa verilmesine gerek bulunmadığını ileri sürmüşlerdir.
SONUÇ: Açıklanan nedenlerle, sanık ve C. Savcısının temyiz itirazları ile tebliğnamedeki bozma düşüncesi bu itibarla yerinde görüldüğünden, sair yönleri incelenmeyen direnme kararının, bu usuli sebepten (BOZULMASINA), 28.5.1996 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.