 |
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E. 1996/1-300
K. 1997/4
T. 4.2.1997
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
KASTEN VE TAAMMÜDEN İKİ KİŞİYİ ÖLDÜRMEK
TÜRK CEZA KANUNUNUN 79. MADDESİNİN UYGULAMA
YERİ
KARAR ÖZETİ : Öldürmeye karar verdiği eşine, iki el ateş edip vurduğu esnada müteakip atışlarına devam ederken, araya giren ve kendine engel olmak isteyen maktülü gördüğü, ona da isabetin öngörülebilir olduğu ahvalde maktülü de sakınmadan, onu bertaraf etmeye özenmeden maktüleye yönelik atışlarını sürdüren ve bu sırada vaki kayma-sekme-saptırma gibi herhangi bir arıza nedeniyle maktülün de vurulmasını gerçekleştiren sanığın eyleminde, TCK.nun 79. maddesinin uygulanma yeri yoktur.
(765 s. TCK. m. 450/4, 51/2, 79, 52)
Kasten ve taammüden iki kişiyi öldürmek suçundan sanık Selahattin'in, TCk.nun 79. maddesi hükmü muvacehesinde maktül Mustafa'yı öldürmek suçundan ceza tertibine yer olmadığı kaydı ile beraetine, maktüle Arife'yi ağır tahrik altında tasarlayarak öldürdüğü sabit görülerek, TCK.nun 450/4, 51/2, 59/2. maddeleri uyarınca 20 sene ağır hapis cezası ile cezalandırılmasına, sanığın tutuk halinin sürdürülmesine ilişkin, (İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesi)'nce 5.6.1995 gün, 209/165 sayı ile verilen karar, kendiliğinden ve katılan vekilinin temyizi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesi'nce, 8.4.1996 gün ve 945/1204 sayı ile;
"... incelenen dosyaya göre verilen hükümde, bozma sebebi dışında bir isabetsizlik görülmemiştir.
Ancak;
Sanığın karısı maktüle Arife'ye iki el ateş edip vurduktan sonra, maktüle ile arasına giren Mustafa'yı görmesine rağmen ve onun da yaralanmasına veya ölmesine neden olabileceğini bilebileceği şartlar içinde atışına devam edip ölümüne neden olduğunun dosya içeriğinden açıklıkla anlaşılması karşısında; sanığın Mustafa'ya karşı eyleminin TCK.nun 79. maddesi çerçevesinde değerlendirilemeyeceği, adı geçen maktülü de öldürmesi nedeniyle TCK.nun 52, 448, 51/2, 59. maddelerinin uygulanması suretiyle cezalandırılmasına karar verilmesinde ve gerçek içtima kurallarının uygulanmasında zorunluluk olduğu halde, yazılı şekilde hüküm kurulması" isabetsizliğinden bozulmuştur.
Yerel Mahkeme ise, 26.6.1996 gün ve 183/235 sayı ile;
"Özellikle sanık Selahattin'in aşamalarda birbirini tamamlayan beyanlarına göre, sanık silahını çıkarıp pastahaneye girmiş, sağ tarafta işi ile meşgul olan maktüle Arife'ye yaklaşarak silahını maktüleye doğrultmuş, maktülenin sanığı görmesi üzerine, silahını ateşleyerek iki el ateş etmiş, bu esnada maktüle Arifenin "Cankurtaran yok mu?" diye bağırması ve silah sesi ile irkilen, dükkanın girişine göre sol tarafta tabloda çalışmakta olan maktül Mustafa'nın olaya müdahale etmek istediği sırada, silahını üçüncü kez ateşlemek üzere doğrultmuş ve bu sırada maktül Mustafa'nın, maktüle Arife'nin önüne atlaması neticesi sanığın da tetiği çekmiş bulunması nedeniyle üçüncü kurşun maktül Mustafa'ya isabet ederek bu şahıs ölmüştür. Sanığın, Mustafa'yı hedef alma durumu veya şahısta hata sonucu adam öldürme durumu yoktur. Maktül Mustafa, sanığın maktüleye yaptığı atış sırasında araya girmesi nedeniyle vurulup ölmüştür. Olayda başka görgü tanığı bulunmadığından sanığın aşamadaki bu savunmalarının kabulünde yasal zorunluluk vardır" biçimindeki gerekçeler ile direnmeye karar vermiştir.
Yasa gereği temyize tabi bu kararın ayrıca katılan vekilince de temyiz edilmesi üzerine dosya, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın "bozma" isteyen 2.12.1996 günlü tebliğnamesiyle 1. Başkanlığa gönderilmekle; Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
İncelenen dosyaya göre;
Sanık ile maktüle Arife resmen evli olup, sanığın yeğeni Hamdi ile maktüle ilişki kurmuşlar, Taşova İlçesi'nden Bornova'ya giderek birlikte yaşamaya başlamışlardır. Sanık ile maktüle boşanmak üzere anlaşmışlarsa da, sanık zina suçu nedeniyle savcılığa başvurarak şikayetçi de olmuştur. Buna kızan ölen Arife, zaman zaman sanığa telefon edip mutlu olduklarını söyleyerek Hamdi ile olan cinsel ilişkilerinin ayrıntılarını anlatıp sanığı huzursuz etmeye başlamış, sanık da bu anlatılanların etkisi ile eşi Arife'yi öldürmeye karar vermiştir. Olay günü Taşova'dan tabancalı olarak Bornova İlçesi'nde Arife'nin çalıştığı pastahaneye gelen sanık, eşine iki el ateş edip vurduğu esnada yaptığı müteakip atışlarda Arife'yi korumak ve sanığa engel olmak. için araya giren Mustafa'yı da tek mermi isabetiyle öldürmüştür.
Bu biçimde gerçekleşen olayda, TCK.nun 79. maddesinde düzenlenen işlediği bir fiil ile kanunun muhtelif ahkamını ihlal eden kimse o ahkamdan en şedit cezayı tazammun eden maddeye göre cezalandırma hali söz konusu olamaz. Bu itibarla direnme kararı yerinde değildir.
İlk atışlarıyla maktuleyi vuran sanık, ona yönelik atışlarına devam ederken araya giren ve kendine mani olmak isteyen maktülü gördüğü ve ona da isabetin öngörülebilir olduğu bir ahvalde maktülü sakınmadan, onu bertaraf etmeye özenmeden, maktuleye yönelik atışlarını sürdürmesi ve bu sırada vaki kayma-sekme-saptırma gibi herhangi arıza nedeni ile maktülün de vurulmasını gerçekleştirdiği anlaşıldığından; maktülün ölümünden dolayı TCK.nun 52. maddesi delaletiyle 448, 51/2, 59. maddelerinin uygulanması gerektiği yönündeki Özel Daire kararı yerindedir.
Kurul Üyelerinden 4. Ceza Dairesi Başkanı Sami SELÇUK: "1- T. CezaYasasının 52. maddesi kişide yanılgıdan ve sapmadan (abberatio ictus) söz etmektedir. Ancak, her iki durumda da, davranışın sonucu tektir. Bir başka deyişle, Yasa tek sonuçlu kişide yanılgı ya da sapmayı öngörmüş, böylece iki suçun varlığını benimsememiş; sonuç tek olduğundan, öznel yöne üstünlük tanıyarak ve suçun asıl mağdura karşı suç işlendiğini varsayarak, gerçek ile irade arasındaki ayrılığı, iradeye göre çözmüştür. Bu yüzden, hem iki sonucun varlığını benimsemek ve hem de 52. maddeyi uygulamak, ağır bir çelişkidir. Esasen, olayımızda 52. maddede öngörülen kişide yanılgı ya da sapma (hedefte yanılgı) durumlarından hiç biri söz konusu değildir. Öldürülen Musa nedeniyle T.C. Yasasının 51. maddesinden sanığın yararlandırılması olanaksızdır. Zira davranış ve sonuç ayrıdır; ayrıca öldürülenin haksız bir kışkırtması da bulunmamaktadır. Arife'den kaynaklanan haksız kışkırtma hükmü ise yalnızca onunla ilgili sonuçta uygulanmalı ve bununla yetinilmelidir. Esasen olayda Arife doğrudan, Musa olası kasıtla öldürülmüşlerdir. Zira, sanık, Arife'yi öldürmek isterken, bunu engellemek isteyen Musa'yı da öldürmeyi göze almıştır. Bu ise olası (ne olursa olsun) kastın tipik bir örneğidir.
2- Öte yandan T.C. Yasasının 79. maddesine göre kurulan hükümler, hükümlülük kararı niteliğindedirler ve birden fazladırlar. Yalnız ceza tektir ve en ağır olan suça göredir. O nedenle, ceza verilmeyen suç nedeniyle "ceza verilmesine yer olmadığı kaydıyla beraat" kararı denilmesi ve kabule göre Özel Dairenin bunu bozma nedeni yapmaması yerinde değildir" diyerek ve değişik gerekçeyle, Kurul Üyesi Zeki Aslanda aynı doğrultudaki değişik gerekçeyle bozma yönünde oy kullanmışlardır.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle Yerel Mahkeme direnme hükmünün tebliğname doğrultusunda gerekçede oyçokluğu, sonuçta oybirliği ile (BOZULMASINA), 4.2.1997 günü karar verildi.