 |
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E. 1996/1-260
K. 1996/257
T. 3.12.1996
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
KASTEN ADAM ÖLDÜRMEK
AĞIR TAHRİK
HAFİF TAHRİK
KARAR ÖZETİ : Ağır tahrikin kabulü için, olay sebebinin sanığın ruhsal durumu üzerinde şiddetli bir elem ve büyük bir hiddetle sarsıntıya yol açması; ölenden gelen haksız filin, niteliği ve işleniş biçimi itibariyle önemli boyutlara ulaşması gerekir.
Ölenden sadır olan, her biri başlı başına adi tahrik oluşturan ve tevali eden haksız hareketlerin, sanıkta oluşturduğu ağır gazap ve çok şiddetli elemin etkisiyle suçun işlendiği olayda ağır tahrik hükümlerinin uygulanması yasaya uygundur.
(765 s. TCK. m. 448, 51/1-2)
Kasten adam öldürmek suçundan sanık Bektaş'ın, TCK.nun 448, 51/2, 59. maddeleri uyarınca 6 yıl 8 ay ağır hapis cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin, (Şebinkarahisar Ağır Ceza Mahkemesi)'nce 25.1.1996 gün ve 56/4 sayı ile verilen kararın, sanık ve katılan vekili tarafından temyizi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesi'nce, 27.5.1996 gün ve 1900/1936 sayı ile;
(Sair itirazlar yerinde değilse de;
Sanık, oğluna iş bulması için tanık Ertan ile konuştuğu sırada, ölenin müdahalesiyle çıkan kavgada, ölenden gelen haksız hareketlerin, sanığın tekmelenmesi ve hakarete uğramasından ibaret olmasına göre, bu hareketlerin TCK.nun 51/1. maddesinin uygulanmasını gerektirir nitelikte hafif tahrik oluşturduğu gözetilmeden, yazılı şekilde ağır tahrik olarak kabulü) isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel Mahkeme ise, 4.7.1996 gün ve 25/24 sayı ile;
Ölenden gelen, her biri basit tahriki oluşturan hareketlerin kül halinde değerlendirilmesi sonucu ağır tahrikin varlığının kabul edilmesi gerekir, açıklaması ile önceki kararda direnmiştir.
Bu karar da katılan vekili tarafından süresinde temyiz edildiğinden, Yargıtay C. Başsavcılığı'nın, "bozma" istekli 12.11.1996 gün ve 81394 sayılı tebliğnamesiyle Yargıtay 1. Başkanlığına gönderilen dosya Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
İncelenen dosyaya göre;
Olay tarihinde tanık Ertan'ın bulunduğu kahvehaneye giden sanık, tanık Ertan'ı dışarıya çağırarak, zaman zaman ölenin yanında amele olarak çalışan oğluna İstanbul'da iş bulması için ricada bulunmuştur. Bu sırada oraya gelen ölenin bu konuşmaya müdahale ederek, "Bunun oğluna iş bulma, çalışmaz, başına bela olur" dediği, tanık Ertan'ın "ben çocuğa güveniyorum" diye söyleyip kahvehanenin içine girmesinden sonra, sanığın; ölene, "Muzurluk yapıyorsun, çocuğumun ekmeğine mani olma" şekli de cevap verdiği; ölenin, "muzurluk yapanın anasını, avradını sinkaf ederim" diyerek küfür etmesi üzerine, sanığın olay yerinden uzaklaşmaya başladığı, ölenin küfürlerine devamla; "kaçma anasını, avradını sinkaf ettiğim" dediği, sanığın aynen karşılık vermesi üzerine, ölenin sanığa doğru sıçrayarak onu tekmeleyip sendelettiği, sanığın da üzerinde bulunan çakı bıçağını sallayarak, onu karnından yaralayıp öldürdüğü anlaşılmakta, bu oluşta ve tahrikin varlığında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık, tahrikin derecesine ilişkindir.
Ceza Yasasında tahrikin hafif ve ağır olmak üzere iki şekli düzenlenmiş, birbirinden ayırt edilmesini sağlayacak kesin bir ölçü konulmamıştır. Fail, haksız bir fiilin doğurduğu öfke veya elemin etkisi altında kalarak suçu işlediği takdirde, faili harekete geçiren saikler daha az vahim sayılarak, olaya mağdurun (ölen) sebep olması göz önünde tutulmuştur.
Tahrikin derecesinin tesbiti, esasen ilk derece mahkemesinin yetkisi kapsamına girmekle beraber, mahkemeler bu yetkiyi, hukukun genel ilkelerine, haksız hareketin niteliğine ve ağırlığına göre, adalet ve hakkaniyet kurallarına uygun biçimde kullanmalıdırlar. Ülke genelinde uygulamada birliğin sağlanması, mahkemelerce kullanılan bu yetkinin yasaya uygun olup olmadığının denetlenmesi üst mahkemenin görevi içindedir.
Tahrikin gerek varlığı ve gerekse derecesi, failin durumu ile tüm koşullar gözetilerek değerlendirilmeli, olayın işleniş şekli, niteliği, özellikleri, tahrik eden (mağdur-ölen) ile failin hal ve davranışları nazara alınmalıdır.
Haksız tahrikin, ağır derecede olduğunun kabulü için, olay sebebinin sanığın ruhsal durumu üzerinde şiddetli bir elem ve büyük bir hiddetle sarsıntıya yol açması gerekir. Eğer mağdurdan (ölen) gelen haksız fiil, niteliği ve işleniş biçimi itibarı ile önemli boyutlara ulaşmışsa ağır tahrikin kabul edilmesi gerekir.
İncelenen ayda;
1- Tanık Ertan'dan, oğluna iş bulması için yardım isteyen sanığın yanında, ölenin; "onun oğluna iş bulma, çalışmaz, başına bela olur",
2- Sanığın, ölenden gelen bu haksız harekete; "muzırlık yapma, çocuğumun ekmeğine mani olma" şeklindeki cevabına, ölenin; "muzurluk yapanın da anasını avradını sinkaf ederim" bilahare de "kaçma, anasını avradını sinkaf ettiğim",
3- Ölenin bu küfür ve hakaretlerine küfürle karşılık veren sanığa karşı ölenin sıçrayarak tekme atıp, onu sendeletmesi,
Biçiminde, her biri başlı başına adi tahrik oluşturan ve tevali eden haksız hareketlerin yapılması üzerine, bu hareketlerin sanıkta oluşturduğu ağır gazap ve çok şiddetli elemin etkisiyle suçun işlendiği anlaşıldığından, ağır haksız tahrik hükümlerinin uygulanması isabetlidir. Sair yönleri de usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararının onanmasına karar verilmelidir.
Karşı oy kullanan Kurul Üyeleri; Özel Daire bozma kararının haklı nedenlere dayandığını ileri sürmüşlerdir.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, katılan vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmediğinden reddiyle, usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararının istem gibi (ONANMASINA), 3.12.1996 tarihinde yasal oyçokluğuyla karar verildi.