Hukuki.NET

T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E. 1996/1-223
K. 1996/285
T. 17.12.1996

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


 
MEMURİN MUHAKEMATI YASASI
YARGILAMANIN DURDURULMASI
KARARIN TEMYİZ YETENEĞİ
 
KARAR ÖZETİ : Memurin Muhakematı Yasasına göre işlem yapılmak üzere mahkemece CMUK.nun 253. maddesine göre verilen yargılamanın durması kararının, davanın esasını halleden son karar niteliğinde olmadığından, temyiz yeteneği yoktur.
(1412 s. CMUK. m. 253, 305)
(115 s. MMK. m. 2)
 
Savunma sınırını aşarak; adam öldürme, müstakil faili belli olmayacak şekilde adam öldürme, yaralama ve müstakil faili belli olmayacak şekilde yaralama suçlarından sanıklar Adem, Metin, Hamdi, Hasan, İsa, Süleyman, Sedat, Hayrullah, Ali, Metin, Yakup, İbrahim, Orhan, Mehmet, Mustafa, Uğur, Selçuk, Ali, Ahmet, Yetkin haklarındaki kamu davasının, "Polis memurları olan sanıkların, önleyici, caydırıcı, düzenleyici kolluk hizmetlerinin ifası sırasında yüklenen suçu işlemeleri nedeniyle Memurin Muhakemat Yasasına göre işlem yapılmak üzere yargılamanın durdurulmasına" ilişkin, (Trabzon Ağır Ceza Mahkemesi)'nceverilen 15.11.1995 gün, 201/215 sayılı hükmün, şikayetçi vekilleri tarafından temyizi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesi, 8.10.1996 gün, 2800/3204 sayı ile;
17.12.1930 gün ve 23/31 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararına göre, muhakemenin durmasına dair Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 253. maddesine ilişkin kararlar davanın esasını halleden "nihai karar" niteliğinde olmadığından temyiz yeteneği bulunmadığı cihetle vekillerinin dilekçelerinin itiraz dilekçesi olduğunun kabulü ile gereğinin merciinde yapılması için dosyanın incelenmeksizin Cumhuriyet Başsavcılığına" tevdiine karar vermiştir.
 
Yargıtay C Başsavcılığı'nca, 15.10.1996 gün, 88877 sayı ile;
"Yerel Mahkeme kararı kesinleştiği ve idari kurulca dava açılmasına yer olmadığına karar verildiği takdirde, C. Savcısının dava açma görevinin olup olmadığı Yargıtay denetiminden geçmeyecektir. Mahkemenin kararı durma kararı niteliğinde olmayıp, görevsizlik kararı mahiyetindedir. Adli Yargı görevi sona ermektedir. Bu nedenle temyizi mümkündür" gerekçesiyle itiraz edilerek Özel Daire kararının kaldırılması talep olunmuştur.
 
Dosya, 1. Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
 
Polis memuru olan sanıklar hakkında savunma sınırını aşarak müstakil faili belli olmayacak şekilde adam öldürmek, savunma sınırını aşarak adam öldürmek, savunma sınırını aşarak müstakil faili belli olmayacak şekilde yaralama ve savunma sınırını aşarak yaralama suçlarından dolayı açılan davada, Yerel Mahkemece, "2559 sayılı Polis Vazife ve Selahiyetleri Yasasının Ek-9/Amaddesi gereğince Memurin Muhakemat Yasasına göre soruşturma yapılması için CMUY.nın 253/4. maddesi uyarınca yargılamanın durmasına" karar verilmiştir. Bu kararın temyizi üzerine Özel Daire, "kararın temyiz yeteneği bulunmadığından" temyiz istemini reddetmiş, karara Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nca itiraz olunmuştur.
 
Yargıtay C. Başsavcılığı ile Özel Daire arasındaki uyuşmazlık; Memurin Muhakematı Hakkındaki Kanunu Muvakkat hükümleri uyarınca soruşturma yapılması için Yerel mahkemece verilen yargılamanın durması kararının temyize tabi olup olmadığına ilişkindir.
 
Suç işlendiğinin öğrenilmesi üzerine yapılacak soruşturma sonunda, sanık hakkında dava açılmasını gerektirir nitelikte yeterli kanıt bulunduğu takdirde, kamu davasını açma görevi kural olarak C. Savcısına aittir.
 
Ancak bazı kamu görevlilerinin yaptıkları görevin önem ve mahiyeti dikkate alınarak görevlerinden doğan ya da görevleri sırasında işledikleri suçlardan dolayı yargılanmaları özel yasalara tabi bulunmaktadır. Bu yasalardan biri olan Memurin Muhakematı Hakkında Kanunu Muvakkat'ın 1. maddesi uyarınca, "vazifei memuriyetlerinden münbais veya vazifei memuriyetlerinin ifası sırasında hadis olan" cümürlerden dolayı memurlar hakkındaki soruşturma, bu yasa hükümlerine göre yapılacaktır. İlk soruşturmayı yapacak olan merciler Yasanın 8 ila 11. maddelerinde gösterilmiştir. İdare kurulları yargılama makamı olmayıp hususi yargı yetkisine sahip makamlardır. Yapılan soruşturma sonunda yeterli delil bulunduğu takdirde idare kurullarınca yetkili ve görevli mahkemeye dava açılacaktır. Yeterli delil bulunmadığı veya fiilin suç teşkil etmediğinin anlaşılması halinde ise yargılamanın önlenmesine karar verilecektir. Yargılamanın önlenmesi (men-i muhakeme) kararı, MMHK.un 5. maddesi ve 4005 sayılı Yasa ile MMHK.'na eklenen Ek-1. madde uyarınca o ilçenin bağlı bulunduğu Bölge İdare Mahkemesince re'sen incelenecektir. Yani idare kurulunca verilen men-i muhakeme kararı kesin olmayıp yasa gereği kendiliğinden idari yargıda incelenecektir. Soruşturmanın Memurin Muhakematı Yasasına tabi olmadığının anlaşılması halinde ise, görevsizlik kararı ile evrak, C. Savcılığına gönderilecektir.
 
Hazırlık soruşturmasını yapan C. Savcısı ile idare kurulları arasında bir fark bulunmamaktadır. İdare kurullarınca yapılan işlemler hazırlık soruşturması ve verdiği kararlar ise iddianame veya takipsizlik kararı niteliğindedir.
 
Öte yandan, Cumhuriyet Savcılığınca olaya el konulup dava açılması halinde mahkemece, Memurin Muhakematı Hakkındaki Kanun hükümlerine göre soruşturma yapılması gerektiği sonucuna varılarak verilen yargılamanın durması kararı, davayı sonuçlandırmayan kararlardandır. Zira, böyle bir kararla mahkemenin dava ile bağlantısı kesilmemektedir. Verilen bu kararla yargı mercii değişmemekte, davaya idari veya askeri yargının bakması gerektiğine karar verilmemekte, ilk soruşturmanın idare kurulunca yapılması gerektiği sonucuna varılmaktadır. İdare kurulunca yapılan soruşturma sonunda açılacak davaya bakılacaktır. Bu itibarla verilecek karar nihai hüküm (son karar) değildir. Dava, ister iddianame isterse idare kurulu kuran ile açılsın, verilen durma kararı ile sadece hazırlık soruşturmasını yapan mercii değişmekte, sorun; yargılama makamı olan mahkemenin önünde bulunmakta ve usulünce dava açıldığında yargılamaya devam olunup nihai sonuca ulaşılmaktadır.
 
CMUY.nın 305. maddesi gereğince, "Ceza mahkemelerinden verilen hükümler temyiz olunabilir". Aynı Yasanın 253. maddesinde de, "Sanığın beraatine veya mahkumiyetine, davanın reddine veya düşmesine ve muhakemenin durmasına ait kararların" hüküm olduğu belirtilmiştir. Davanın, idare kurallarınca açılması gerektiğinden bahisle verilen durma kararı davayı sonuçlandıran kararlardan olmayıp "nihai hüküm" olarak kabul edilemeyeceğinden temyize tabi değildir. Nitekim, 17.12.1930 gün, 23/31 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında; "Ceza Usulü Muhakemeleri Kanununun 223, 253. maddeleri mucibince verilen duruşmanın tatili kararları gaip ve firari olan maznunun derdestine ve suçun mahiyet ve maznunun sıfatı itibariyle müddeti kanuniye zarfında şikayetin vukuuna veya mez'uniyetin istihsaline intizaren muamelei usuliyeyi durdurmaktan ibaret olup hüküm manasında olmamasına mebni BU KABİL (bu türlü, bu gibi, bu çeşitten) kararların kabul temyiz olmadığına" karar verilmiştir. 9.12.1931 gün, 12/48 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında da, "Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununa nazaran mahkemelerden davayı hitama erdirmek üzere verilen hükümler kabili temyiz olup hükmü nihaiye takaddüm eden kararların ayrıca temyizen tetkiki davanın bir an evvel intacına mani ve duruşmanın bila inkita icrası esasına münafi olmakla ancak hükümle beraber temyizi tecviz olunmasına ve vazifesizlik kararlarından mezkur Kanunun 263. maddesinin matufu olan 203. maddenin dairei şümulüne dahil kararlar için yalnız ve itiraz yolu kabul edilmesine göre mahkemeler ve karar hakimleri ve müstantiklerin esas itibariyle muhakeme mercileri mehakimi umumiye olan suçlardan dolayı verdikleri selbi vazife kararları kabili temyiz olmadığı ve hasıl olacak ihtilafın tayini mercii suretiyle halli iktiza edeceği kabul edilmiştir. Soruşturmanın idare kurulunca yapılması gerektiğinden bahisle verilen durma kararı, görevsizlik kararı mahiyetinde kabul edildiği takdirde de, yargılama mercii değişmediği için son karar niteliğinde olmayıp temyizi olanaksız kararlardandır.
 
Ayrıca, iddianame ile açılan davada verilen durma kararı sonucu idari kurulca dava açılmasına yer olmadığına karar verildiği takdirde, C. Savcısının dava açma görevinin olup olmadığının Yargıtay denetiminden geçemeyeceği de ileri sürülemez. Çünkü, idare kurulunun vereceği dava açılmasına yer olmadığı kararı, re'sen Bölge İdare Mahkemesince incelenecektir. Kaldı ki, soruşturmanın C. Savcılığınca yapılmadığı ve yapılan şikayet üzerine doğrudan idare kurulunca soruşturmaya başlandığı veya C. Savcılığınca görevsizlik kararı verilerek evrak idare kuruluna gönderildiği takdirde C. Savcısının dava açma görevinin Yargıtay denetiminden geçmesi zaten söz konusu olamayacak, idare kurulu kararı idari yargı tarafından denetlenecektir.
 
Öte yandan, 1684 sayılı Yasanın 1. maddesi gereğince "Umumi mahkemeler, karar hakimleri ve sorgu hakimleri ile umumi, hususi kaza selahiyetini haiz makamlar arasında vazife ve selahiyet sebebiyle çıkacak ihtilafların çözülmesi' görevi Yargıtay Ceza Genel Kurulu'na aittir.
 
Yasa koyucu, mahkemeler ile idare kurulları arasında doğacak olumlu veya olumsuz görev uyuşmazlığının bir an önce çözülmesi gerektiği düşüncesiyle 1684 sayılı Yasayı kabul etmiştir. Bu yasa kapsamına giren durma kararları temyize tabi olmayıp görev uyuşmazlığı bir an önce Ceza Genel Kurulunca çözülecektir. Mahkemece verilen durma kararının temyize tabi olduğunun kabulü halinde yasa koyucunun amacına aykırı olarak uyuşmazlığın çözümü gecikeceği gibi birçok soruna da neden olunacaktır. Durma kararının temyizi üzerine Özel Dairece verilecek onama kararının idare kurullarını bağladığının kabulü halinde, bu kurullar durma kararı doğrultusunda karar vermeye zorlanacak, Yargıtay Özel Daireleri 1684 sayılı Yasa ile görevlendirilen Ceza Genel Kurulunun yerine geçecektir. Bu durumda ise; 1684 sayılı Yasa fiilen yürürlükten kalkacaktır. Özel Daire kararının itiraz veya direnme üzerine Ceza Genel Kurulunca incelenmesi halinde ise henüz görev uyuşmazlığı doğmadığı halde Ceza Genel Kurulunca inceleme yapılacaktır. Ceza Genel Kurulunca karar verildikten sonra dosyanın idare kuruluna gönderilmesi ve idare kurulunca görevsizlik kararı verilmesi halinde ise konu, yeniden ve ikinci kez Ceza Genel Kurulunca görüşülecektir.
 
Özel Daire bozma kararının idare kurulunu bağlamadığı kabul edildiğinde, idare kurulunca verilecek görevsizlik kararı üzerine uyuşmazlık 1684 sayılı Yasa uyarınca Ceza Genel Kurulunca çözülecek ve Özel Dairece gereksiz yere karar verilmiş ve davanın uzamasına neden olunmuş olacaktır. Ayrıca Özel Daire kararının, itiraz veya direnme dışında, idare kurulunun görevsizlik kararı vermesi üzerine Ceza Genel Kurulunca incelenmesi durumu da doğacaktır.
 
Bu itibarla; Memurin Muhakemat Yasasına göre işlem yapılmak üzere mahkemece verilen yargılamanın durması kararı, davanın esasını halleden son karar niteliğinde olmadığından temyiz yeteneği bulunmamaktadır. Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
 
Çoğunluk görüşüne katılmayan Kurul Üyelerinden; 5. Ceza Dairesi Başkanı N. BENLİ ile BeşinciCeza Dairesi Üyesi Necati APAYDIN; "Yargılamanındurması kararlarının temyiz edilebilir olup olmaması bakımından Yargıtay İçtihatları istikrarlı olup buna göre davanın esasını halletmeyen durma kararlarının temyiz edilebilir olduğu kabul edilmezken, davanın esasını halleden durma kararlarının temyiz edilebilir olduğu kabul edildiğinden sorunun çözümü hangi durma kararlarının davanın esasını haleden kararlar olduğunun tespitine bağlıdır. Gerçekten bu iki tür durma kararları birbirinden ayrı özellikler göstermektedir. Davanın esasını halletmeyen, örneğin, sanığın yakalanıp sorgusunun yapılmaması veya takibi şikayete bağlı suçlarda usulüne uygun şikayet bulunmaması veyahut takibat yapılması mezuniyet alınmasına bağlı suçlarda mezuniyet alınmaması nedeniyle verilen durma kararları hüküm niteliğinde olmayıp, mahkemelerin sürekli aynı mahiyette ara kararı alma külfetinden kurtarmak amacıyla eksik işlemin tamamlanmasına kadar alınmış bir ara kararı mahiyetinde olup, burada mahkemenin davayla ilişkisi kesilmemekte, davanın esas kaydı kapatılmamakta ve dosyanın bir başka mercie gönderilmesi söz konusu olmadığı gibi en önemlisi eksik işlemin yerine getirilmesi halinde dosyanın ele alınıp yargılamanın kaldığı noktadan devamı kesinlik arzetmektedir. Oysa, davanın esasını halleden, örneğin lüzumu muhakeme kararı alınması için verilen yargılamanın durması kararları ise; mahkemenin davayla ilişkisini kesen, idare mercilerin meni muhakeme kararı vermesi veya davayı bir başka mahkemede açması olasılığı nedeniyle yargılamanın kaldığı noktadan devamında kesinlik sağlamayan ve bu itibarla da CMUK.nun 253. maddesinde tanımlanan hüküm niteliğinde bulunan kararlardır. Aksi halde CMUK.nun 253/2. maddesinde muhakemenin durmasına ilişkin kararın "hüküm" mesabesinde gösterilmesinin anlamı kalmaz ve hüküm niteliğindeki muhakemenin durması kararının hangisi olduğu sorusu yanıtsız kalır. Nitekim, Ceza Genel Kurulunun 8.3.1976 gün ve 73/67 sayılı Kararında "CMUK.nun 305. maddesinde ceza mahkemesinden verilen hükümlerin temyiz edilebileceği ve aynı Kanunun 253/2. maddesinde de muhakemenin durmasına ilişkin kararın hüküm olduğu" vurgulanmak suretiyle temyiz edilebilir olduğu açıklandığı gibi Yüksek 1. Ceza Dairesinin itiraz konusu kararında dayanak yapılan 17.12.1930 tarih ve 23/31 sayılı Tevhidi İçtihat Kararı dahi bu görüşümüzü doğrulamaktadır. Tevhidi İçtihat Kararının sonuç bölümünde aynen "CMUK.nun 223 ve 253. maddeleri mucibince verilen duruşmanın tatili kararları gaip ve firari olan maznunun derdestine ve suçun mahiyeti ve maznunun sıfatı itibariyle müddeti kanuniye zarfında şikayetin vukuuna veya mezuniyetin istihsaline intirazen muameleyi usuliyeyi durdurmaktan ibaret olup hüküm manasında olmamasına mebni bu kabil kararların kabili temyiz olmadığı... tekerrür etti" denilmektedir. Meselenin tevhidi İçtihat Büyük Kurulu'na; 1. Ceza Dairesi'nde lüzumu muhakeme kararı alınması için verilmiş olan durma kararlarının bir kısmının temyizen incelenmesi, diğer bir kısmının incelenmemesi nedeniyle intikal ettirilmiş olduğu ve Tevhidi İçtihat Kararında kabili temyiz olmayan durma kararı alınmak üzere verilen durma kararlarının temyiz edilebilir olduğu sonucuna varılmaktadır. Müzekkere sırasında ileri sürülen düşüncelerde varılan sonucu doğrulamaktadır.
 
Aksi düşünce, 2797 sayılı Yargıtay Kanununun 45. maddesinin 5. fıkrasında belirtildiği üzere İçtihatları Birleştirme Kararlarının bağlayıcılık ilkesine aykırı olacaktır.
 
Bu itibarla, Yüksek Dairesinin Tevhidi İçtihat Kararını kendi görüşlerine dayanak gösterme gayretine katılmak mümkün değildir. Karar tamamen yukarda açıkladığımız görüşleri doğrulamaktadır. Şu halde yargılamanın durması kararlarını davanın esasını halletmeyen ve halleden kararlar olarak ayırıma tabi tutarken kullanılan ölçüyü iyice saptamakta yarar vardır. Bu konudaki ölçü mahkemenin davayla ilişkisinin kesilip kesilmediği ve yargılamanın kaldığı noktadan devamının kesin olup olmadığıdır. İlişki kesiliyor ve yargılamanın devamı kesinlik arzetmiyor ise davanın esasını halleden bir durma kararı var demektir. Davanın esasını halleden durma kararlarının temyiz edilebilir kabul edilmesi, eksik işlemin tamamlanması amacıyla dosyanın gönderildiği idare kurulunca men'i muhakeme kararı verilmesi ve idare mahkemesinin bu kararı onaylaması halinde, adli yargıdan verilen durma kararının Yargıtay denetiminden geçmeden işin sonuçlanmış olacağı endişesinden kaynaklanmaktadır.
 
Çoğunluk görüşü 1684 sayılı Kanunun 1. maddesi hükmü muvacehesinde bu tür durma kararlarının da temyiz edilmez kabulünde zorunluluk bulunduğu ve uyuşmazlık halinde konuyu Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun çözümleyeceği düşüncesine dayandırılmakta ise de; öncelikle mahkemece durma kararı verildiğinde uyuşmazlık oluşup oluşmayacağı belli değildir. İdare kurulunca men'i muhkeme kararı verilmesi ve bunun idare mahkemesince onaylanması halinde uyuşmazlık oluşmayacağı için 1684 sayılı Kanunun 1. maddesi hükmünün devreye sokulması mümkün değildir. Sonra adliye mahkemeleri tarafından verilen bir kararın denetimi ancak adli yargı içerisinde yapılabilir. Böyle bir kararın idari yargı tarafından denetlenmesi mümkün olmadığı gibi bu konuda dolaylı bir denetlemeden de söz edilemez. O nedenle durma kararını müteakip idare kurulunun men'i muhakeme kararı vermesi halinde idare mahkemesinin men'i muhakeme kararını inceleyerek onaylanması veya bozması, adliye mahkemesinin verdiği durma kararının denetlenmiş olduğu anlamına gelmez. Diğer taraftan dosyanın idare kurulunun görevsizlik kararı vermesi nedeniyle adliye mahkemesine intikal etmesi halinde verilen durma kararı tamamen uyuşmazlık yaratmaya matuf bulunup 1684 sayılı Kanunun 1. maddesi hükmünü devreye sokan ve Yargıtay Ceza Genel Kurulunun denetimine açık bir karar olarak davanın esasını halleden bir karar gibi mütalaa edilemez.
 
Bir hususu daha belirtmek gerekir ki;
 
1684 sayılı Kanun, 10.6.1930 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Tevhidi İçihat ise daha sonra 17.12.1936 tarihinde karara bağlanmıştır. Buna göre Tevhidi İçtihat karara bağlanmadığında 1684 sayılı Kanun yürürlüktedir. Ona rağmen Tevhidi İçtihat kararında lüzumu muhakeme kararı alınması için verilen durma kararı temyiz edilmez durma kararları arasında sayılmamıştır.
 
Açıklanan bu nedenlerle ve anılan Tevhidi İçtihat kararının bağlayıcılığı dikkate alınıp sonuç olarak; adliye mahkemelerinden, lüzumu muhakeme kararı alınmak üzere verilen ve 1684 sayılı Kanunun 1. maddesi hükmünü devreye sokarak uyuşmazlık yaratmayan yargılamanın durması kararı davanın esasını halleden hüküm niteliğinde olup temyiz edilebilir bulunduğu kanısında olduğumuzdan itirazın kabulüyle daire kararının kaldırılması düşüncesiyle çoğunluk kararına katılmıyoruz" düşüncesiyle, bir kısım Kurul Üyeleriise; "haklı nedenlere dayanan itirazın kabulü gerektiği" görüşüyle karşı oy kullanmışlardır.
 
So n u ç : Açıklanan nedenlerle, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine, 26.11.1996 günü yapılan ilk müzakerede Çoğunluk sağlamadığından, 17.12.1996 günlü ikinci müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.
 
 
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini