 |
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
Esas no : 1995/70
Karar no : 1995/98
Tarih : 03.04.1995
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Devletin bölünmezliği aleyhinde propaganda yapmak suçundan sanık Mehmet Eşber Yağmurdereli ve Atilay Ayçin'in, 3713 Sayılı Yasanın 8/1, TCK.nun 59/2. maddeleri gereğince 1 er sene 8 er ay ağır hapis ve 41.666.666 şar lira ağır para cezasıyla cezalandırılmalarına, sanık Atilay'ın sürücü belgesinin 2918 Sayılı Yasanın 119/2. maddesi gereğince 3 ay süre ile geri alınmasına, sanık Mehmet hakkında TCK.nun 17. maddesine göre gereğinin takdir ve ifadıs için karar kesinleştiğinde bir örneğinin Samsun Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesine ilişkin İstanbul 2 Numaralı Devlet Güvenlik Mahkemesince 23.6.1994 gün ve 427/153 sayı ile verilen karar, sanıklar vekillerinin temyizi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesince 2.2.1995 gün ve 8913/720 sayı ile;
"Sanıkların, olay günü İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesince düzenlenen bir toplantı sırasında irticalen yaptıkları anlaşılan konuşmalar bir bütün olarak ele alınıp değerlendirildiğinde, TCK.nun 312. maddesi 2. fıkrasında düzenlenen; halkı sınıf, ırk ve bölge farklılığı gözeterek kin ve düşmanlığa açıkca tahrik etme suçunu oluşturduğu, olayda 3713 Sayılı Yasanın 8/1. maddesindeki bölücülük propagandası suçunun unsurları bulunmadığı nazara alınarak, TCK.nun 312/2. maddesi yerine, konuşmaların tamamı değerlendirilmeden yalnızca birer tümce seçilerek sonuca varılmak suretiyle yazılı madde ile uygulama yapılması" isabetsizliğinden, kurul üyesi Ş.Erol'un; "karar yerinde gösterilen delillere göre, mahkumiyet hükmünün onanması gerekeceği" yolundaki oyuna karşı, oyçokluğu ile bozulmuştur.
Yargıtay C.Başsavcılığı ise 28.2.1995 gün ve 77708 sayı ile;
Her iki sanığın yaptığı konuşmalardan örnekler verilerek (Yüksek Yargıtay 9. Ceza Dairesi bozma kararında belirtilenin aksine, sanıkların konuşmalarında halkı sınıf, ırk ve bölge farklılığı gözeterek kin ve düşmanlığa tahrik etmekten çok, birlikte hareket ederek Türkiye'nin bir bölgesindeki halkın bağımsızlık mücadelesinin desteklenmesi gerektiği vurgulanmakta olduğu) gerekçesiyle, itiraz etmiş, Özel Daire bozma kararının kaldırılarak Yerel Mahkeme hükmünün onanmasına karar verilmesini istemiştir.
Dosya 1. Başkanlığa gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca okundu, greği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Özel Daire ile Yagrıtay C.Başsavcılığı arasındaki uyuşmazlık, sanıkları, yaptıkları konuşmalar nedeniyle TCK.nun 312/2, 3713 Sayılı Kanunun 8/1. maddelerinden hangisi ile cezalandırılmaları gerektiğine ilişkindir.
Sanıkların, 8.9.1991 tarihinde İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesinin öncülüğünde Şişli Abidei Hürriyet Meydanında Vilayet Makamından izin alınarak yapılan Temel Hak ve Özgürlükler konulu miting sırasında toplanan kalabalığa hitaben birer konuşma yaptıkları, bu konuşmalarında;
Sanık Mehmet Eşber Yağmurdereli'nin aynen; "Kardeşler hepinize merhabe diyor ve sevgiyle selamlıyorum. 13 yıllık bir aradan sonra tekrar aranıza gelmiş olmaktan büyük bir mutluluk duyuyorum. Ama bu mutluluğum eksik bir mutluluk. Çünkü, cezaevlerinde birlikte yaşadığımız, herşeyi paylaştığımız, birlikte direndiğimiz arkadaşlardan Kürt arkadaşlarını orada bırakarak geldim. Bu yarım bir hüzündür. Ama inanıyorum ki, halkın yükselen mücadelesi bir gün onları da cezaevinden çıkaracak, özgürlük alanlarına taşıyacaktır. Biliniyor, biraz önce ifade edildi. Anti- Terör Yasası, yükselen halk muhalefetine karşı şiddeti meşrulaştırmak için yürürlüğe sokulmuş bir yasadır. Bu bir ihtiyaçtan doğmuştur. Bu ihtiyacın kaynakları, başlangıcı, sadece yasanın çıktığı tarihe ait değildir. 12 Eylül öncesinde 1980'lere gelindiğinde yükselen muhalefet karşısında yine Devlet şiddete başvurmak zorunda kalmıştır. Ve kendi Anayasa ve Yasalarını bir kenara, iterek beş tane cahil adamın kurduğu ortaklık çerçevesi içinde iktidara el koymuştu. Ve toplum o günden sonra karanlıklara itildi. Şiddet önce toplumu sindirdi, bastırdı, Ondan sonra hükmünü icra etmeye başladı. Ve belirli bir dönem sadece cezaevleri muhalefetin toplumsal odağı haline geldi. Toplumsal odağı, muhalefetin odağı olmak demek aynı zamanda baskının, şiddetin de hedefi olmak anlamına geliyordu. İnsanlar direndiler. Sade içerdekiler değil, dışardakilerle birlikte bu tarih kesitinde insan onurunu hep birlikte savundular. İnsanlık onurunu yükselttiler ve yücelttiler. İçerdekiler kadar dışardakiler de kahramandılar. Kardeşler, giderek toplumsal muhalefet yükselmeye başladı. Kürdistan'da Kürt halkı tarihinde ilk kez kendi özgürlük ve demokrasisini kazanmak üzera ayağa kalktı. Kendi öncüsüne ulaştı. Binlerce yıllık ezilmişliğini ve içine itilmiş olduğu insanlık dışı şartları reddederek özgürlüğü ve demokrasisini kazanmak üzere bu gün de hepimizin yakından ilgilendiğimiz gibi olumlu bir noktaya geldi. Ama sadece bu kadar değil. Türkiye'de emekçi halk, işçi sınıfı yine tarihinde hiç bir dönem gözükmediği ölçüde kendi mücadelesini örgütledi. Bu gün günlük yaşamda görüyoruz. Kendi eylemliliği içinde güncel mücadelenin şartlarını yerine getirmek suretiyle haklarını kazanmak için bütün çabasını sarfediyor. Dolayısıyla, bütün bunların yaşandığı şartlarda varlığını ilerletmek gücünden yoksun olan ve halka refa getiremeyen ekonomik gelişmeyi sağlayamayan ve devlet içinde örgütlenmiş olan egemen güçler, yapabilecekleri son çareye başvurdular. Ve kendi şiddetlerini yasallaştırabilmek için Anti-Terör Yasasını getirdiler, gündeme koydular. Anti-Terör Yasası, toplumu daha önce halkı cenderelerde tutan, düşünceyi yasaklayan her türlü örgütlenme özgürlüğünü yoketmiş olan 141. 142'yi kaldırmışlar gibi gözükmesine rağmen, bölücülük adı altında halk muhalefetinin bu güne kadar aldığı yönü de hesaba katarak yeni biçimlerde ve çok daha yoğun olarak şiddeti yasallaştırmaya çalıştı. Ama, yasallık tek başına yetmiyor. Yasallığı meşru kılabilmek için yasallığın güçlü bir meşruiyete dayanması gerekir. İşte, Devletin bu gün ihtiyacını duyduğu yasallığa rağmen hiçbir zaman kendisinde var olmayan şey meşruluktur. Yani bugün Devlet bütün eylem ve işlemleriyle gayrimeşrudur. Tarih dışıdır ve mutlaka tarihten silinmek zorundadır. Yine bu gün için yükselen halk mücadelesi karşısında Anti-Terör Yasasıyla yapmak istedikleri toplum çevrçevelerine dahi sığmıyor. Bu gün meşru olan tek şey halkın yükselttiği şeydir, mücadeledir. Ve halk kendi mücadelesini kendi yasallığıyla birlikte geliştiriyor. Görünüşte Anti-Terör Yasasına karşı yükselen mücadele Anayasa çerçevesine girmemesine rağmen, onun karşısında tamamen meşru bir zemine oturmaktadır ve yasaldır. Yasa dışı olan güç Devlettir ve onun temsil ettikleridir. Bu gün buralarda az görüksek de hepimiz biliyoruz ki, dağlarda kalabalığız ve giderek daha da kalabalık olacağı, teşekkür ediyorum" sözlerini,
Sanık Atilay Ayçin'in de aynenp; "Değerli insan hakları savunucuları, hepinize merhaba diyorum. Arkadaşlar, parsellenmiş bir Türkiye'de, demokrasinin var diye iddia edildiği bir Türkiye'de biz demokrasinin kavgasını veren yürekli insanlar olarak buraya dövüşmek için geldik. Buraya konuşmak için geldik. Buraya haykırmak için geldik. Buraya Türkiye'de nasıl bir demokrasi istiyoruz, onu insanlara söylemek için geldik. Ama görüyorum ki, burada özellikle de güvenlik güçlerinin engellemeleri sonucunda toplanan şu azınlık kendi içimizde bizi konuşturmuyor. Bir suskunluk var içimizde. Bir suskunluk var hepimizde. Arkadaşlar, burada bulunanlar sayısal olarak az olabiliriz, üç beş parmak olabiliriz, ama şunu unutmayın! Bunlar bize televizyonu yasaklayan insanlar. Bu gün bizim sayımızdan değil, düşüncelerimizden korkuyorlar. Çünkü, onlar bunu çok iyi biliyor. Yıllardır kendi çıkarlarına hizmet eden, insan haklarıyla yıllardır en küçük demokratik haklarını arayan insanların üzerindeki devlet terörüyle, insanların özgürce düşünme yolunu kapattılar. İşte bu yasaklar zinciri altında, işte bu devlet terörü altında biz, yani yüreği sevinçlerin ateşiyle çarpan insanlar, Mahir'lerin ateşleriyle çarpan insanlar, halen konuşmaya devam ediyoruz, edeceğiz de. Devlet terörü diyorlar, Anti -Terör Yasası diyorlar. Arkadaşlar, Anti-Terör Yasası sözümona Terörle Mücadele Yasası neyi kolluyor, neyi kolluyor, hiç düşündünüz mü? Burda terörist arıyorlar, fabrikada terörist arıyorlar, okulda terörist arıyorlar, köyde terörist arıyorlar. Ama asıl teröristler Ankara'da meclisin duvarları içerisinde asıl teröristler. Neden ordalar? Arkadaşlarım, bu gün, bu gün özellikle de köşe bucak fikir kulislerinin yapıldığı Türkiye'ye nasıl geldik? Nasıl getirdiler bizi? Bunları hepimiz yaşarak öğrendik. Bu gün Erken Seçim Yasası diyorlar, muhalefet yollarını kapatıyorlar, alanları kapatıyorlar. Sözümona özgür Türkiye'de insanların özgür iradelerine başvuruyorlar. Sizlere soruyorum arkadaşlar biz bu Anayasaya evet dedik mi? Peki o zaman Mecliste oturup bizi yönetme yetkisini, bizim adımıza bizi yönetme yetkisi zorla alan insanlar asıl teröristler değil mi? İşte arkadaşlarım, bunun içindir ki kendilerini saklayabilmek için, kendilerini gizleyebilmek için öylesine bir Terör Yasası çıkardılar. Sözümona ki, bu bozguncu düzende, bu yalancı düzende, bu asıl onları korumaktır. Bu gün elleri ayakları titremeye başladı. İşte arkadaşlarım, biz kendi içimizde susmaya devam ettiğimiz sürece, kafamızdaki muhalefet anlaşılını o zamanlar önünü görmekten aciz tarladaki, bahçedeki, fabrikadaki işçiyi bilinciyi taşıyamadığınız sürece, onları, sınıfımız iktidara sahip olmalıdır telaffuzuna alıştırmadığımız sürece, bunlar bizi daha çok yönetecek. Biz yine buraya gelip bağıracağız, çağıracağız ama dağıldıktan sonra mevcut düzenin, o pis burjuva alışkanlıkları içinde yine günümüzü gün etmeye çalıyacağız. Bizler eğer kendimize devrimci diyorsak, bu gün Anayasaya hayır demek zorundayız. Seçim Yasasına hayır demek zorundayız, göstermelik demokrasiye hayır demek zorundayız, Kürt halkının bağımsızlık mücadelesini engelleyen insanlara hayır demek zorundayız, sendikalar üstündeki baskıya hayır demek zorundayız. Biz, kısacası biz bizim olmayan demokrasi dışındaki, şu andaki kapitalizme ve ABD. emperyalizmine hizmet etmekten başka hiçbir amacı ve çıkarı olmayan bu göstermelik demokrasiye işçisiyle-köylüsüyle, öğrencisiyle-sıradan vatandaşıyla, kısacası Türk ve Kürt halklarıyla birlikte hayır demek zorundayız." sözlerini kullandıkları, dosyada yer alan bant çözümleri ve sanıkların bu konuşmaları yaptıklarını kabulleri ile sabittir.
Sanık Eşber Yağmurderli'nin konuşması içinde yer alan "Birlikte direndiğimiz arkadaşlardan Kürt arkadaşlarımı orada bırakarak geldim. Bu yarım bir hüzündür. Ama inanıyorum ki, halkın yükselen mücadelesi bir gün onları da cezaevlerinden çıkaracak.... Kürdistan'da Kürt halkı tarihinde ilk kez kendi özgürlük ve demokrasisini kazanmak üzere ayağa kalktı, kendi öncüsüne ulaştı. Binlerce yıllık ezilmişliğini ve içine atılmış olduğu insanlık dışı şartları reddederek özgürlüğü ve demokrasisini kazanmak üzere bu gün de hepimizin yakından izlediğimiz gibi olumlu bir noktaya geldi. Ama sadece bu kadar değil..... Bu gün buralarda az görünsek de hepimiz biliyoruz ki, dağlarda kalabalığız ve giderek daha da kalabalık olacağız" ve sanık Atilay Alçin'in konuşması içinde yer alan "Kürt halkının bağımsızlık mücadelesini engelleyen insanlara hayır demek zorundayız.... Biz kısacası bizim olmayan demokrasi dışındaki, şu andaki kapitalizme ve ABD. emperyalizmine hizmet etmekten başka hiçbir amacı ve çıkarı olmayan bu göstermelik demokrasiye işçisiyle, köylüsüyle... kısacası Türk ve Kürt halklarıyla birlikte hayır demek zorundayız...." şeklindeki sözleri, konuşmaların tamamı içinde değerlendirildiğinde; 3713 Sayılı Terörle Mücadele Kanununun 8/1. maddesindeki hangi yöntem, maksat ve düşünce ile olursa olsun, T.C. Devletinin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü hedef alan sözlü propaganda suçunu oluşturmaktadır.
Belirtilen nedenlerle Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının kabulüne karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Kurul Üyeleri ise; Özel Daire bozmasının yerinde olduğu düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ : Yukarda açıklandığı üzere, Yargıtay C.Başsavcılığı tebliğnamesinde ileri sürülen itiraz sebebi yerinde görüldüğünden KABULÜNE, Özel Daire bozma kararı kaldırılarak Yerel Mahkeme hükmünün ONANMASINA, 3.4.1995 günü oyçokluğuyla karar verildi.