 |
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
Esas no : 1995/129
Karar no : 1995/156
Tarih : 22.05.1995
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : 2863 Sayılı Yasaya aykırı davranışta bulunmak suçundan sanık Neyzar Uludamar'ın, aynı yasanın 65/b, T.C.K.nın 59 ncu maddesi uyarınca 10 ay ağır hapis ve 1.000.000 lira ağır para cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin, Antalya 1 nci Ağır Ceza Mahkemesince 24.12.1993 gün ve 205-367 sayı ile verilen kararın, sanık müdafi tarafından temyizi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 9 ncu Ceza Dairesince 29.3.1995 gün ve 895-2232 sayı ile; usul ve Yasaya uygun bulunan hükmün oyçokluğuyla onanmasına karar verilmiştir.
Yargıtay C.Başsavcılığı ile, 12.4.1995 gün ve 22503 sayı ile; karşı oy yazısı doğrultusunda; (Mahkemece 25.6.1993 günlü tensipte keşif yapılmasına karar verildiği, ancak sanık ve müdafine tebligat yapılmadan olay yerinde yapılan keşifte seçilen bilirkişi raporunda; "suça konu yapının tabana bağlı, sabit ve kalıcı nitelikte bulunup, Sit alanına inşai ve fiziki müdahale teşkil ettiğinin bildirildiği", sanık müdafinin keşfin yokluklarında yapılması nedeniyle savunmalarını doğrulamak bakımından Manavgat Asliye Hukuk Mahkemesinde yaptırdıkları tespitte dinlenen bilirkişinin ise binanın niteliği hakkında karşı görüş bildirdiği, böylece iki bilirkişi görüşü arasında çelişki doğduğu, bu nedenle iki bilirkişi görüşü arasında oluşan çelişkinin giderilmesi bakımından yeniden keşif yapılması ve binanın kuşkuya yer vermeyecek biçimde niteliği belirlendikten sonra sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerektiği, açıklamasıyla itiraz etmiştir.
Dosya Yargıtay 1. Başkanlığa gönderilmekle, Ceza Genel kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : İncelenen dosyaya göre;
Özel Daire ile Yargıtay C.Başsavcılığı arasındaki uyuşmazlık;
a- Keşifte hazır bulunmalarına olanak sağlamak bakımıdan, keşif gününün sanık ve müdafine bildirilmesinin gerekli olup olmadığı,
b- Yapının niteliği konusundaki bilirkişi görüşleri arasında çelişki bulunup bulunmadığı ve çelişki varsa bu çelişkinin giderilmesinin gerekip, gerekmediği, hususlarındadır.
C.Y.U.Y.nın keşif veya muayenede bulunabilecekler başlıklı 162. maddesinin 4 ncü fıkrasında; "Bu işlerde hazır bulunmaya hakkı olanlar işin geri bırakılmasına meydan vermemek kaydıyla, işlerin yapılması gününden evvel haberdar edilir." hükmü yer almaktadır.
Bu düzenlemeye göre, keşif gününden sanık veya müdafine haber verilmesi, işlerin geri bırakılmasına meydan verilmemek kaydıyla öngörülmüştür. Hakim; sanık veya müdafine haber verilmesi durumunda işin geri kalacağını takdir ettiği takdirde durumdan sanık ve müdafini haberdar etmeyebilir. Kaldı ki inceleme konusu olayda keşif, sanığın işyerinde yapılmıştır. Okunan keşif tutanağına karşı, yargılama sırasında sanık ve müdafi keşfin dava konusu yerde yapılmadığına ilişkin bir itirazda da bulunmamışlardır. Bu nedenle, Mahkeme kurulunun takdir hakkını kullanarak sanık ve müdafiine haber vermeksizin olay yerinde keşif yapması buyurucu bir usul kuralına aykırılık oluşturmadığından bu hususa ilişkin itiraz yerinde değildir.
Bilirkişi raporları arasında çelişki bulunup, bulunmadığı hususuna gelince,
Mahkemece mahallinde yapılan keşifte bilirkişi olarak atanan inşaat mühendisi Mehmet Ünlü, 21.9.1993 günlü raporunda; "Sit alanı içersinde suç tarihinde yapılan inşaat sonucunda, tabana bağımlı, sabit ve kalıcı olarak yapılan yapının inşai ve fiziki müdahale oluşturduğunu" belirtmiştir.
Sanık müdafinin Manavgat 2. Asliye Hukuk Hakimliğinde yaptırdığı tespitte, bilirkişi olarak dinlenen İnşaat Mühendisi Salih Ersoy'da raporunda; ".... Temelsiz olarak yapılan yapının dört köşesine 10x10 ebadında, 135 cm. yüksekliğinde ahşap dilme konulduğunu, basit bir müdahale ile yerinden sökülüp, kaldırılabileceğini" açıklamıştır.
Esasen, iki bilirkişi raporu arasında suçun oluşması yönünden sonuca etkili bir çelişkinin bulunduğundan da sözedilemez. Zira 3863 Sayılı Yasanın 65/b maddesinde; "Sit şartlarına ve korunma planlarında, Taşınmaz Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurullarınca belirlenen alanlarda öngörülen şartlara aykırı izinsiz inşaat yapan veya yaptıranlar .... cezalandırılır." hükmü yer almaktadır.
Her iki bilirkişi raporunda da sanığın, Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek kurulunun 12.3.1976 gün ve 8994 sayılı kararı ile koruma altına alınan, 18.5.1976 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan, tapu kaydında eski eser şerhi verilmiş bulunan ve mahallinde de ilan edilmiş olan, Sit alanındaki taşınmaza izinsiz inşaat yapmak suretiyle inşai ve fiziki müdahalede bulunduğu bu itibarla bilirkişi raporları arasında bir çelişki olmadığı anlaşıldığından, soruşturmanın genişletilmesine yönelik itirazın da reddine karar verilmelidir.
O halde, mevcut kanıtlara göre sanığın üzerine yüklenen suç yasal unsurlarıyla oluştuğundan, Yerel Mahkemenin sanık hakkındaki mahkumiyet kararını onayan özel daire kararında bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Karşı oy kullanan kurul üyeleri, itirazın haklı nedenlere dayandığını soruşturmanın genişletilmesi gerektiğini ileri sürmüşler. Esasa ilişkin olarakta sanığın beraatine karar verilmesini istemişlerdir.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının REDDİNE, 22.5.1995 tarihinde 2/3'ü aşan oyçokluğuyla karar verildi.