 |
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
Esas no : 1995/127
Karar no : 1995/157
Tarih : 22.05.1995
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Adliyenin manevi şahsiyetine hakaret suçundan sanık Kiyaseddin Eroğlu'nun T.C.K.nın 159. maddesu uyarınca 1 yıl ağır hapis cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin Oltu Ağır Ceza Mahkemesince 3.2.1994 gün ve45-2 sayı ile verilen kararın, C.Savcısı ve sanık müdafi tarafından temyizi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 9 ncu Ceza Dairesince 9.3.1995 gün ve 884-1728 sayı ile; "Usul ve Yasaya uygun bulunan hükmün onanmasına" karar verilmiştir.
Yargıtay C.Başsavcılığı ise 12.4.1995 gün ve 26784 sayı ile; (Sanığın, davaların uzaması nedeniyle, Şenkaya Hakimi ile tartıştığı, bu nedenle üzüntü duyduğu, bu psikolojik ortamda görev yaptığı ilçeye dönüp, yemeğini yemek üzere çalıştığı kurumun lokaline gittiği, burada yemeğini yerken, kurum müdürünün sorusu üzerine, hakaret oluşturan sözleri söyledi, ancak, ortada bir genellemenin bulunmadığı, hakaretin Şenkaya'daki hakimlere yönelik bulunduğu anlaşıldığından, yüklenen suçun yasal unsurlarının oluşmadığı,) açıklamasıyla itiraz etmiştir.
Dosya Yargıtay 1. başkanlığına gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca okundu,gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR : İncelenen dosyaya göre;
Özel Daire ile Yargıtay C.Başsavcılığı arasındaki uyuşmazlık, sanığın sabit olan eyleminin, T.C.K.nın 159 ncu maddesinde yer alan Adliyenin manevi şahsiyetine alenen hakaret suçunu oluşturup, oluşturmadığı hususundadır.
T.C.Yasasının 159 ncu maddesi, bu yasanın. "cürümler" ile ilgili ikinci kitabında, "Devletin Şahsiyetine karşı Cürümler" başlıklı 1. Babın "Devlet Kuvvetleri Aleyhinde Cürümler"e ilişkin ikinci faslında yer almakta ve içeriği bakımından, "Türklüğü, Cumhuriyeti, Türkiye Büyük Millet Meclisini, Hükümetin Manevi Şahsiyetini, Bakanlıkları, Devletin Askeri Veya Emniyeti Muhafaza Kuvvetlerini Veya Adliyenin Manevi şahsiyetini Alenen Tahkir ve Tezyif Edenleri"in cezalandırılmalarını öngörmektedir.
Bu hükmün, Devletin siyasal ve hukuki varlığını ve aynı doğrultudaki yararlarını koruduğunda kuşku yoktur. Devlet kavramını ve Devletin varlığını oluşturan, herbiri bölünmez ve ayrılmaz bir sentezin başlıca unsurları sayılan kurumların maddede ayrı ayrı sayılması ve bunlara yönelik hakaretin yaptırım altına alınmasıyla, Devletin manevi şahsiyetinin, saygınlığınınve hukuki yaraının korunması amaçlanmıştır. Bu kurumların veya kurumları oluşturan kişilerin ya da grupların korunması amaçlanmamıştır.
Maddedeki kurumlara yönelik olarak alenen hakaret veya tezyifde bulunulması halinde suçun maddi unsuru oluşur.
Bir kurumun avukatı olan sanığın, Şenkaya ilçesindeki davaların duruşmalarına girdikten sonra, Oltu İlçesinde bulunan kuruma ait lokale geldiğini, yemeğini yediği sırada, yanına gelen kurum amiri Yaşar Kar'ın "ne var, ne yok" biçimindeki sorusu üzerine, "Şenkaya'dan geliyorum, duruşmayı üç oy sonraya bıraktılar, bu hakimlerin hepsinin erkekleri kavat, pezevenk, kadınları orospu" dediği, lokalde bulunlardan şikayetçinin "benim eşim de hakim, nasıl böyle konuşuyorsun" şeklindeki uyarılarına, tanıkların da aynı yönde ikazlarına rağmen "Ben doğruyu söylüyorum.... Nereye şikayet edersen et" dediği iddia, kaçamaklı kabul tanık anlatımları ve tüm dosya kapsamından anlaşılmaktadır.
Açıklanan bu sözcüklerin tahkir ve tezyif niteliğinde bulunduklarında bir kuşku yoktur. Sanık Şenkaya ilçesinde duruşmadan çıktıktan sonra Oltu İlçesine gelip, kurum lokalinde bu sözleri sarfettiğine göre, Şenkaya İlçesinde hakimle tartışması nedeniyle ve kızgınlıkla söylenen sözler niteliğinde kabul edilemez. Zira, aradan uzunca sayılabilecek bir zaman süreci geçmiştir. Sanık tarafından bu sözler kurum lokalinde söylendiğinden aleniyet unsuru da gerçekleşmiştir.
Sanık bu sözleri sarfettikten sonra, lokalde bulunanlar tarafından uyarılmış, nacak genelleştirerek söylediği ve hakareti oluşturan sözlerin doğru olduğunu beyan etmiştir. Sanığın hedefi Türk Ulusu adına yargı yetkisni kullanan Tüm Mahkemeler, hakimlerdir. Şenkaya İlçesindeki hakimi hedef alarak bu sözleri söylediği kabul edilemez. Sanığın Şenkaya hakimiyle duruşmaların uzadığı nedeniyle tartışması, onun genelleştirerek ve ısrarla vurgulayarak söylediği hakareti oluşturan bu sözleri Şenkaya hakimine yönelik olarak söylediği anlamını çıkarmaya elverişli değildir.
Bu itibarla yargı yetkisini kullanan tüm hakimler, hedef alınarak sanık tarafından söylenen ve içeriği yukarda açıklanan sözler TCK.nın 159 ncu maddesinde açıklanan Adliyenin manevi şahsiyetini tahkir ve tezyif suçunu oluşturduğundan itirazın reddine karar verilmelidir.
Kurul üyesi Osman Şirin; (Kurum avukatı olan sanık, aynı gün Şenkaya İlçesinde iki hukuk davasına vekil olarak katılmış, davaların kısa sürede karara bağlanmadığından etkilenerek, dava yargıcı ile tartımıştır.
Oltu'ya döndüğünde, kurum lokalinde amirle yapmış olduğu konuşma esnasında amirin muaheze edici bir sualine cevaben yargıçları genelleyerek yaptığı icapsız hakaret, bu olaydan kaynaklanmış olmaktadır.
T.C.K.nın 159. maddesinde tanımını bulan suç türü, "Adaletin manevi şahsiyetini tahkir ve tezyiftir." Bu suç tipinin oluşumu, özel kastın varlığını gerektirmektedir. Bu özel kast, Adalet erkin'in manevi bütünlük ve etkinliğini aşağılamak ve zayıflatmak niteyine yönelik olmalıdır. Eyleme vasıf verilirken, şekle değil, öze bakmak ve bu özdeki amacı isabetle saptamak zorunludur.
Şenkaya'da dava yargıcı ile tartışan ve yargılamanın daha kısa sürede bitirilebileceği yorumu ile ertelemiy ve süresini isabetsiz bulan sanığın, dava seyrini soran kurum amirine, tüm yargıçları hedefler biçimde sarf ettiği küfrün saiki, davalarının icabsız taliki ve geciktirilmesidir. Gecikmelere alışmış ve hatta kısa sürede hüküm verilmesini olağan dışı sayar olmuş bir yargı düzeyinde, bu iki davanın alışılmışın ötesinde geciktirilmemiş olduğunu düşünmek ve bunun doğal sonucu olarak sanığın amacını aşıp, şiddetlendirerek yorumlamak isabetli olmamalıdır.
Davaların uzun süre devam etmesi ve hızlı isabetli bir yargının bir türlü gerçekleştirilememiş olması Türk Yargı sisteminin müzmin hastalığıdır. Bu olgunun rahatsız etmediği kişi ve kurum yoktur. En büyük rahatsızlık da yargı erkini icra edenlerde olmaktadır. Bu hal, Türk Adaletinin manevi etkinliğini ve ona duyulan inancı zayıflatmaktadır. Özellikle son zamanlarda, kişilerin yargı dışı güç ve yöntemlere başvurarak hak elde etme girişimine yeltenir olmaları bu gecikmelerden kaynaklanmaktadır. Yargı bu nedenle tartışılır hale gelmiş bulunmaktadır.
Sanık avukat, vekili olduğu davalarının icapsız yere geciktirildiği yorumuna varmış bu ertelemeyi dayanak noktası alarak, yargıçları hedefleyenve muhakkakki amacını aşan bir genellendirmeyle sövücü sözleri sarf etmiştir.
Gecikmeler Adaletin manevi şahsiyetini zayıflatan bir olgu olduğuna, göre bu gecikmelere işaret eden ve ondan doğmuş bulunduğu kesin olan bir sövgünün, Adaletin manevi şahsiyetini tahkir ve tezyif ettiğini kabullenmekte ise isabet bulunmamaktadır.
Amacı ve özdeki hedefi dışlayarak kastı saptamaya çalışmak ve sözlerdeki "şekli genellemeyi" ölçü olarak eyleme vasıf vermek, suç teorisi ile bağdaşmamakta, yasanın amacı ile de uzlaşmamaktadır.
Ceza sistemimizde "kastı aşan cürüm" haline yer verilmiş ise de bazı suçlar yönünden geçerli olan bu kavram'ın, T.C.K.nın 159. maddesini içine alan 1. bab-2. fasıldaki "Devlet kuvvetleri aleyhinde cürümler" de uygulanırlılığı bulunmamaktadır.
Cezada yasallık esastır. Suç tipinin saptanmasında temel unsur kasttır. İncelemeye konu olayda sanığın, Şenkaya'daki duruşma yargıcını tahkir amacı ile hareket ettiğinde kuşku bulunmadığına göre, kastın aşılması halinin geçerli bulunmadığı bir suç türüne, sanığın kastını aşıcı bir yorumla oluşmak isabetli olmasa gerektir.
Sanığın fiili; görevinden kaynaklanmış nedenle Şenkaya yargıcına gıyapta hakaret niteliğinde olup, kanımca ve kesinlikle T.C.K.nın 159. maddesinde tanımlanan, "Adaletin manevi şahsiyetini tahkir ve tezyit" mahiyetindeki suç tipine uygun düşmemektedir.
Gözardı edilmemelidir ki; cezalar ve doğurduğu sonuçları: eylemle ve eylemi oluşturan saikle uyum arz etmeyen bir şiddete ulaşıyorsa, gerek bireysel ve gerekse toplumsal vicdanı rahatsız edecektir. Oysa hukuk, toplum ölçüleri ile oluşur ve bu kavramdan onay alırsa benimsenir ve yaşar.
Kaldı ki;
Gerek Yüksek 9.Ceza Dairesi, gerekse Yüksek Ceza Genel Kurulu birçok kararında bu çağdaş görüşü benimsemenin takdire değer örneklerini de vermiştir. Nitekim; Yüksek Ceza Genel Kurulu 9.5.1977 gün ve 172-198 sayılı kararında duvarlara "katil iktidar" sözcüğü yazanların 159. maddede "hükümet" tabiriyle açıklanan yürütme erkini hedeflemiş sayılamayacağına işaretle beraetlerini öneren Yüksek 9. Ceza Dairesi kararının isabetliliğine hükmedebilmiştir.
Bu çağdaş hukuki yorumun, hedef yargı olunca terkedilmesi için hiçbir haklı neden yoktur.
Unutulmamalıdır ki;
Geciken yargıdan kaynaklanan bir sövgünün adaletin manevi şahsiyetine vereceği zarar, atıl, hantal ve yavaş bir yargı sistemine yöneltilecek övgüden fazla değildir.
Bu düşünceler ve yorumlamalarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazını isabetli buluyor, sayın çoğunluğun itirazı reddeden görüşüne katılamıyorum.) açıklamasıyla karşı oy kullanmıştır.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, Yargıtay C.Başsavcılığıitirazının REDDİNE, 22.5.1995 tarihinde 2/3'ü aşan oyçokluğuyla karar verildi.