 |
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
Esas no : 1995/117
Karar no : 1995/145
Tarih : 01.05.1995
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : 3167 sayılı Kara Avcılığı Kanununa muhalefet etmeleri nedeniyle, kendilerine TCK.nun 119. maddesi gereğince yapılan bildirim üzerine ödenmesinde bulunduklarından dolayı haklarında takipsizlik kararı verilen sanıklar; Mehmet Ali, Gürsel ve İrfan'a ait dolu ve boş fişeklerin sahiplerine iadesine ve 1993/1994 yılı merkez av komisyonu kararının 38. maddesi gereğince devlet kaybının sanıklardan tanzimine karar verilmesi, Ayrancı C. Başsavcılığı'nın 22.3.1993 gün ve 126 sayılı yazılı ile Yerel Mahkemeden istendiğinde, 50 adet dolu, 34 adet boş fişeğin sahiplerine iadesine, sanıkların her biri için ayrı ayrı belirtilen toplam 10.000.000 lira tazminatın suç tarihi itibariyle yasal faizi ile birlikte sanıklardan tahsil edilerek müdahil Orman İdaresine verilmesine ilişkin (Ayrancı Sulh Ceza Mahkemesi)'nce 16.12.1993 gün ve 5159/7231 sayı ile;
"3167 sayılı Yasanın 8. maddesinin (c) fıkrası; ormanlarda, Orman İdaresinden izin alınmadan avlanmayı yasaklamış olup, sanıkların avlandıkları Akgöl Mevkii'nin orman sınırında kalıp kalmadığı araştırılarak sonucuna göre tazminata hükmedilmesi gerektiğinin gözetilmemesi" isabetsizliğinden, bozulmuştur.
Yerel Mahkeme ise, 6.10.1994 gün ve 22/46 sayı ile;
"Yasak süre zarfında ve limit üzerinden yapılan avlanmalarda tazminata hükmedilebilmesi için, alelumum ormanlarda Orman İdaresinden izinsiz olarak avlanma şartının aranmadığı, her türlü yasak avlanmada tazminata hükmedilmesi gerektiği, 3167 sayılı Yasanın 16. maddesinin ilk cümlesinde de av işlerine orman idarelerinin bakacağının belirtildiği, Yasanın 8/c maddesinin yasak avlanma sahalarını gösterip, tazminata yönelik hüküm içermediğ" şeklindeki açıklamalarla önceki kararda direnmiştir.
Bu kararın da Yerel C. Savcısı ve sanıklardan İrfan tarafından süresinde temyiz edilmesi üzerine dosya, Yargıtay C. Başsavcılığı'nın "bozma" isteyen 6.4.4994 günlü tebliğnamesiyle Yargıtay 1. Başkanlığı'na gönderilmekle; Ceza Genel Kurulu'nca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Dosya içeriğine göre, sanıkların, avlanma mevsimi dışında avlanmaları nedeniyle 3167 sayılı Yasanın 22. maddesinde öngörülen para cezasını TCK.nın 119. maddesine göre C. Savcılığınca yapılan bildirim üzerine ödediklerinden, haklarında takipsizlik kararı verilmiştir. C. Savcılığı bilahare sanıklara ait boş ve dolu fişeklerin idadelerine karar verilmesini talep ettiği müzekkere ile sanıkların merkez av komisyonu kararında belirtilen limit üzerinde avlandıklarından, ortaya çıkan Devlet zararının da sanıklardan tahsiline karar verilmesi istemiştir. Bu istek üzerine Yerel Mahkemece duruşmalı olarak yapılan yargılama sonunda, katılan Orman İdaresi lehine tazminata hükmedilmiştir. Özel Daire ise olayda noksan soruşturma bulunduğu gerekçesiyle hükmü bozmuştur. Özel Daire ile direnmeye karar veren Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık, noksan soruşturmaya ilişkin bulunmakta ise de, sorunun halli için öncelikle TCK.nun 119 maddesinde düzenlenen önödeme müessesesinin hukuki niteliği ve bunun sonuçlarını incelemekte yarar bulunmaktadır.
11.4.1983 gün ve 1983/2-2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da belirtildiği üzere, değişik yasal düzenlemeler sonucu TCK.nun 119. maddesinde nihai şeklini alan önödeme; bazı hafif suçlarda özellikle kabahatlerde ya da yalnız para cezasını gerektiren fiillerde o şahsın mahkum olacağı para cezasını ödeyerek aleyhinde "kamu davası açılmamasını" ve "kamu davası açılmış ise davanın ortadan kaldırılmasını düşmesini" amaçlayan bir kurumdur.
Yukarıdaki tarif ve TCK.nun 119. madde metni birlikte gözönünde tutulduğunda ÖNÖDEME:
1- Kamu davasının açılmasını önlemesi durumunda "Usul Hukuku Kurumu",
2- Açılmış kamu davasını ortadan kaldırması durumunda ise ceza ilişkisinin düşmesi sonucuru doğurduğundan "Suç Hukuk Kurumu" olup, yasamızdaki tedvin biçimine, geçirdiği aşamaya, gerekçe ve içeriğine göre, Türk Hukukunda bu kurum, hem usule hem maddi ceza hukukuna ilişkin, karma nitelikte bir düzenlemedir.
Önödemenin olayımızı ilgilendiren yönü ise, kamu davasının açılmasını önleyici niteliğidir. Nitekim somut olayda, hazırlık aşamasında sanıklara yapılan bildirim üzerine on günlük yasal süre içinde ön ödemede bulunduklarından dolayı C. Savcılığınca haklarında kamu davası açılmayarak takipsizlik kararı verilmiş ve bu karar kesinleşmiştir. Ortada; usulüne uygun açılmış bir dava bulunmamaktadır. Yerel Mahkeme ise bu hususu gözardı ederek tazminata hükmetmiştir.
Ceza Mahkemelerince, TCK.nun 37 ve 38. maddelerine göre maddi ve manevi tazminata hükmedilebilmesi için usulüne uygun olarak bir kamu davası (veya şahsi dava) açılmış bulunmalı ve bu dava sonunda sanığın cezalandırılmasına (şahsi davada CMUK. 358) karar verilmelidir.
Önödeme nedeniyle sanıklar hakkında kamu davası açılmadığına göre, TCK.nun 119. maddesinin 7. fıkrası ile ayın Kanunun 110 ve 111. maddeleri birlikte gözetildiğinde ceza davasından ayrı olarak yukarda açıklanan biçimdeki talep üzerine tazminata hükmedilemeyeceğinden, hak sahibinin, ilgili hukuk mahkemesine müracaatta muhtariyetine karar verilmesi gerekir.
Şu hale göre, Yerel Mahkemenin tazminata ilişkin kararı ile, bunu inceleyen Özel Daire kararının bozularak ortadan kaldırılmasına karar verilmelidir.
SONUÇ : Yukarda açıklanan nedenlerle, 7. Ceza Dairesi'nin 21.6.1994 gün ve 5159/7231 sayılı bozma kararı ile Yerel Mahkemenin 6.10.1994 gün ve 22/46 sayılı tazminata ilişkin direnme kararının, işin esasının incelenmesine olanak bulunmadığından, (BOZULARAK ORTADAN KALDIRILMALARINA), 01.05.1995 günü, isteme uygun olarak oybirliği ile karar verildi.