 |
T.C.
YARGITAY
CEZA GENEL KURULU
E. 1995/10-65
K. 1995/92
T. 27.03.1995
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Mersin 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 22.9.1992 tarih, 90/545 sayılı kararı ile, karşılıksız çek düzenlemek suçundan sanık Z. A. S.nin "3167 sayılı yasanın 16/1. maddesi gereğince 1 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına ve 1 yıl süre ile çek hesabı açma ve keşide etmesinin yasaklanmasına, hükmün kesinleşmesinden itibaren üç ay içerisinde çek bedelini ödeyip ibraname aldığında cezasının teciline" ve bilahare çek bedelinin yatırıldığına ilişkin banka dekontunun ibrazı üzerine de 10.5.1993 tarih ve aynı sayı ile, "erteleme şartı yerine getirildiğinden cezanın teciline" karar verilmiştir.
Katılan vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 10. Ceza Dairesi 11.4.1994 tarih, 799/4888 sayı ile;
"1- Hükmün aslını ve sonucunu değiştirecek nitelikte kararların duruşma açılarak verilmesi gerektiği gözetilmeden evrak üzerinden hüküm tesisi,
2- Ödemenin çek bedeli, % 10 tazminatı ve yasal gecikme faiziyle birlikte gerçekleşip gerçekleşmediği araştırılarak sonucuna göre 3863 sayılı yasa ile değişik 3167 sayılı yasanın 16. maddesi uyarınca sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerektiğinin düşünülmemesi" isabetsizliğinden hükmü bozmuş,
Yerel mahkeme 2.9.1994 tarih, 603/379 sayı ile;
"Sanığın cezası şartlı ertelenmiş ve bu şartın gerçekleşmesi üzerine de cezanın teciline karar verilmiştir. Verilen karar, tecile ilişkin olup, 3167 sayılı yasanın değişik 16/son maddesi uygulanmamıştır. Bu nedenle, tazminat ve gecikme faizinin yatırılıp yatırılmadığını araştırmaya gerek yoktur. Yeni bir karar verilmediği gibi önceki hükmün sonucu da değişmemiştir. Verilen karar yasaya uygundur" gerekçesiyle, önceki hükümde direnilmiştir.
Bu hükmün de Yargıtay'ca incelenmesi, katılan vekili tarafından süresinde istenildiğinden dosya; Yargıtay C. Başsavcılığı'nın "bozma" istemli 23.2.1995 tarihli tebliğnamesiyle birinci başkanlığa gönderilmekle, Ceza Genel Kurulu'nca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Dosya içeriğine göre,
Sanığın, karşılıksız çek düzenlemek suçundan "3167 sayılı yasanın 16/1. maddesi gereğince 1 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına ve bir yıl çek hesabı açma ve keşide etmesinin yasaklanmasına, hükmün kesinleşmesinden itibaren üç ay içerisinde sanığın davaya konu çek bedelini ödeyip ibraname aldığında TCK'nin 93. maddesi gereğince verilen cezanın şartlı olarak teciline" ilişkin 22.9.1992 tarih, 90/545 sayılı hüküm, ilgililerce temyiz edilmeyerek kesinleşmiştir. Hükmün infazı sırasında, çek bedeli olarak 12.500.000 liranın bankaya yatırıldığına ilişkin banka makbuzu sanık tarafından C. Savcılığı'na ibraz edilmiştir. C. Savcılığı'nca, çek bedelinin ödendiğinden bahisle ek bir karar verilmesi yerel mahkemeden istenmiş ve evrak üzerinde verilen 10.5.1993 tarih ve aynı sayılı karar ile "şartı yerine getirilrdiğinden cezanın ertelenmesine" karar verilmiştir. Bu kararın temyizi üzerine, Özel Daire'ce hüküm bozulmuş ve yerel mahkeme önceki hükümde direnmiştir.
Öncelikle, dosya üzerinde verilen ek karara karşı temyiz davası açılıp açılamayacağı üzerinde durulmalıdır.
TCK'nin 93. maddesinde "cezaların tecili kararının infazı hukuku şahsiyenin mahkum tarafından rızasıyla infazına veya teminine talik olunabilir" hükmü yer almaktadır. Maddede "kararın infazından" söz edilmektedir. Kararın infazı veya şartların gerçekleşmesi nedeniyle cezanın tecili gerektiğine ilişkin uyuşmazlıklar infazla ilgili olduğu cihetle, CMUY'nin 402. maddesi gereğince, bu konuda mahkemesinden karar alınmalıdır. Mahkemece, infazla ilgili olarak evrak üzerinde verilecek karar, CMUY'nin 253. maddesinde sayılan ve 305. madde gereğince temyiz olunabileceği belirtilen "hüküm"lerden değildir. Ayrıca davanın esasını çözen, hükmün zat ve mahiyetinde değişiklik yapan nihai ( bitirici ) karar olduğu da kabul edilemez. Cezanın infazında tereddüt halinde, CMUY'nin 402. maddesi gereğince mahkemeden istenecek karar, aynı yasanın 405. maddesi uyarınca duruşma yapılmaksızın verilecek ve karar aleyhine acele itiraz yoluna başvurulabilecektir.
Bu nedenle, yerel mahkemece duruşma yapılmaksızın verilen 10.5.1993 tarihli ek karar, temyize tabi olmayıp itirazı mümkün kararlardan olduğundan, bu kararın bozulmasına ilişkin Özel Daire'ce verilen 11.4.1994 tarih, 799/4888 sayılı karar ile yerel mahkemece verilen direnme kararı hukuki değerden yoksun bulunduğundan kaldırılmalarına ve katılan vekilinin temyiz isteminin reddine karar verilmelidir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay 10. Ceza Dairesi'nin 11.4.1994 tarih, 799/4888 sayılı bozma kararı ile yerel mahkemece verilen 2.9.1994 tarih, 603/379 sayılı direnme kararının kaldırılmasına,
2- Karara karşı temyiz davası açılamayacağından, katılan vekilinin TEMYİZ İNCELEME İSTEĞİNİN REDDİNE, bu istemin itiraz kabulü ile itiraza ilişkin olarak gereğinin mahallinde yapılmasına, 27.3.1995 tarihinde, oybirliği ile karar verildi.