 |
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
Esas no : 1994/76
Karar no : 1994/99
Tarih : 11.04.1994
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Fiili livata, bu suçu gizlemek için adam öldürmeye tam kalkışma, hırsızlık suçlarından sanık Ramazan Ertuğrul'un; a - T.C.Y.nın 415. maddesinin 2. cümlesi uyarınca 3 sene hapis, b-T.C.Y.'nın 456/2, 457/1, 457/2. maddesi uyarınca 3 sene 12 ay hapis, c - T.C.Y.'nın 491/ilk, 522. maddesi uyarınca 2 ay hapis, sonuç olarak 6 sene 14 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin Denizli 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nce 25.11.1992 gün ve 43-194 sayı ile verilen kararın, katılan vekilinin aleyhe ve sanık müdafinin temyizi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesi'nce 18.5.1993 gün ve 947/1121 sayı ile;
(1 - Sair itirazlar yerinde görülmeyerek,
2 - a - Yukarı embesilite derecesinde zeka geriliğine musap bulunan mağdur Ramazan'a manevi cebirle tasaddide bulunan sanığın, dört bıçak darbesiyle ve hayati tehlike tevlit eder şekilde yaraladıktan sonra, bu yaralamanın oluşturduğu takatsizlikten yararlanarak, cebinde bulunan mendil içindeki bin lirasını almaktan ibaret eylemi TCK.nın 501. maddesinde tanımını bulan kavramdan hareketle TCK.nın 497/1. maddesine uyan gasp niteliğnide kabul edilmek gerekirken, suç niteliğinde yanılgıya düşülerek hırsızlık sayılmak suretiyle hüküm kurulması,
b - Görgü tanığı bulunmayan ve re'sen elde edilmiş herhangi bir kanıt ile de sübuta erdirilemeyen tasaddi, yaralama, gasp eylemlerinin belirlenmesinde, sanığın ikrarının etkinliği bulunmakla, yerleşmiş Yargıtay İçtihatları da gözetilerek sanık lehine TCK.nın 59. maddesinin uygulanmaması,
c - Mağdura yöneltilen tasaddi ve yaralama eylemlerinin katılan annede oluşturduğu elem ve ızdırapla uygun sayılamayacak bir değerlendirme ile manevi ödencenin düşük düzeyde tayini) isabetsizliğinden oyçokluğuyla bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel Mahkeme ise 8.9.1993 gün ve 139-96 sayı ile bozma kararının (2/b-c) bentlerinde açıklanan bozma nedenlerine uyarak; sanık 18.2.1992 günlü ilk ifadesinde, akıl hastası olan mağduru kolundan tutup, mezarlığa götürdüğünü ve orada ırzına geçtiğini, herhangi bir tepkide bulunmadığını söylemektedir. Irzına geçilmesine karşı koyamayan mağdurun, cebinden parasının alınmasına karşı koyması olanaklı değildir. Gasp suçunun en belirgin özelliği ise zor kullanarak veya tehditle mağdurun malın teslimine sükut etmesini sağlamaktır. Mağdur akıl hastalığı nedeniyle sükut etmiş, pasif durumdadır. Bu durumdaki mağdura karşı zor kullanmaya, tehdit ve yaralamaya tevessül etmeye gerek yoktur. Bu nedenle gasp suçu oluşmamıştır. Esasen sanık mağdurun cebini yoklamış ve cebinden yere düşen mendilin içinde bulunan bin lira kağıt parayı almıştır. Eylemi hırsızlık suçunu oluşturur, açıklamasıyla (2/a) bozma nedenine karşı direnmiştir.
Bu kararda, katılan vekili tarafından süresinde temyiz edildiğinden, dosya Yargıtay C. Başsavcılığının "bozma" istekli 28.2.1994 gün ve 80261 sayılı tebliğnamesiyle, Yargıtay 1. Başkanlığına gönderilmekle, Ceza Genel Kurulu'nca okundu, gereği konuşulup, düşünüldü:
KARAR : İncelenen dosyaya göre;
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık, sanığın mağdurun cebinden bin lirasını almaktan ibaret eyleminin oluşturduğu suçun niteliğine ilişkindir.
Olayda, sanığın savunması dışında herhangi bir kanıt bulunmamaktadır. Bu itibarla, sanığın üzerine yüklenen suçun niteliğini savunmasından hareketle belirlemek gerekir.
Sanık, 18.2.1992 tarihli kolluktaki ifadesinde; "Saat 23.30 sıralarında alkollü olarak lokantandan çıktım. Yolda mağduru gördüm. Kendisini yaptırdığını duyduğumdan ve önceden de bir kez yaptığımdan, kolundan tutup mezarlığa götürdüm. Orada yaptım, herhangi bir tepkide bulunmadı, Saf olması nedeniyle, etrafa söyler ve başıma bela açar düşüncesiyle ve korkutmak amacıyla, cebimdeki bıçağı çekerek üç kez bıçakladım.
Mağduru bıçakladıktan sonra ceplerini yokladım. Cebinden mendil çıktı, içersinde sarılı bin lira kağıt para vardı. Onu da aldım, Bana direnmedi" demekte, Savcılık ve Sulh Hakimliğindeki beyanlarında da bu anlatımını sürdürmektedir.
Duruşmada ise, "mağdur para karşılığında benimle anüs yoluyla ilişkide bulunabileceğini söyledi, kabul ettim. Benden çok para isteyip, küfür etti. Bıçakla mağdura saldırdım, öldürmek kastım yoktu. Bu kavga ve boğuşma sırasında mağdurun bin lirasını yerden aldım" demektedir.
Olayda başkaca kanıt bulunmamaktadır. Esasen, sanığın mağdurun cebinden mendil içersinde bulunan bin lirasını aldığı hususu da tartışmasızdır. Ancak, bu eylem gasp suçunu mu, yoksa hırsızlık suçunu mu oluşturmaktadır? Bu hususun belirlenebilmesi için gasp suçunun unsurları üzerinde durmak gerekir.
T.C.Yasasının 495 ve devam eden maddelerinde düzenlenen ve yağma "gasp" olarak tanımlanan suç, cebir ve şiddet veya tehdit kullanmak suretiyle yapılan hırsızlıktan ibarettir. Hırsızlık ile yağma cürümleri aynı ortak unsurlara sahip olmakla beraber, ayrıldıkları tek nokta, bir başka anlatımla yağma cürmünün hırsızlığa göre sahip olduğu ek unsur malın alınması için cebir, şiddet veya tehdit kullanılmasıdır. O halde, yağma, karma suçlardandır. Yasa iki ayrı suç tipini (hırsızlık ve cebir veya tehdit kullanmak) tek ve bağımsız bi suç haline getirmiştir. Bu nedenle yağme suçlarına cebri hırsızlıkta denilmektedir.
Yağma suçunun unsurları;
a - Failin eylemi gerçekleştirmek için cebir, şiddet veya tehdit kullanması,
b - Cebir, şiddet veya tehdidin malın zilyedine veya cürüm yerinde bulunan bir başka kişiye karşı olması,
c - Mağdurun malı teslim veya alınmasına karşı susmaya mecbur kılınmasıdır.
Ayrıca T.C.Y.nın 501. maddesi bir cebir karinesi koymuştur. Buna göre; "Bir şahsın herhangi bir vasıta ile kendini bilemeyecek veya müdafaa edemeyecek hale getirilmesi dahi hırsızlık cürmünde cebir ve şiddet sayılır". Demek ki yasa savunma olanağını kaldırmış olmayı cebre eşit saymaktadır.
Ayrıca cebir veya tehdidin malı teslime veya malın elde edilmesini sağlamaya yönelik olması da gerekmektedir.
Uyuşmazlık konusu olayda, sanık, mağdurun ırzına geçtikten sonra, ona bıçakla yaralamak suretiyle cebir ve şiddette bulunup, mukavemetini kırdıktan sonra, cebinde mendil içersinde bulunan bin lirasını aldığına göre eylemi TCK.nın 497/1. maddesine uyan yağme suçunu oluşturur. zira, sanığın cebir ve şiddet oluşturan bıçakla yaralama eylemi paranın alınmasına yönelik olup, kastın yenilendiğinden sözedilmesi olanaklı değildir.
Bu itibarla direnme kararının bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, katılan vekilnin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden hükmün istem gibi (BOZULMASINA), 11.4.1994 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.