 |
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
Esas no : 1994/34
Karar no : 1994/59
Tarih : 21.02.1994
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Hırsızlık suçundan sanık Celal'in TCK.nın 491/3, 522, 493/1, 522, 71. maddeleri gereğince 4 sene 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin, (Üsküdar 3. Asliye Ceza Mahkemesi)nce verilen 10.9.1992 gün, 448/589 sayılı hükmün sanık vekili tarafından temyizi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesi 4.11.1992 gün, 7624/7356 sayı ile;
"Dosya içeriği ve oluşa göre, suçun aynı kasıt altında teselsül ettiği gözetilmeden TCK.nın 80. maddesi yerine ayrı ayrı eylem kabulüyle TCK.nın 71. maddesi ile uygulama yapılması" isabetsizliğinden bozmuş,
Yerel Mahkeme, 21.1.1993 gün, 1100/22 sayı ile;
"TCK.nın 80. maddesinin uygulanabilmesi için, birkaç defa ihlal keyfiyeti yasanın aynı hükmüne ait olmalıdır. Vasıfları başka olan iki hırsızlık suçundan yani basit hırsızlıkla, mevsuf hırsızlığın birleşmesi halinde teselsül hükümleri uygulanamaz. Ayrıca, iki suç arasında geçen 25 gün uzun bir süre olup, sanığın işlediği fiiller ayrı ayrı suç olarak kabul edilmelidir" gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.
Bu hükmün de Yargıtay'ca incelenmesi sanık vekili tarafından süresinde istenildiğinden, dosya; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın "Bozma" istemli 28.1.1994 günlü tebliğnamesiyle 1. Başkanlığa gönderilmekle; Ceza Genel Kurulu'nca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Şikayetçinin evinde çalışan ve ev işlerine yardım eden sanık, 25.4.1992 tarihinde evden altın kolye ve antika yüzük almış, olayın anlaşılması üzerine bir daha işe gelmemiştir. 20.5.1992 tarihinde ise, evde kimse yokken kapı camını kırarak içeri girmiş, daha önceden yerini bildiği elbise dolabı içinde yere monte edilen ve içinde mücevher bulunan kasa ile kütüphanenin üst çekmecesinde bulunan antika silahları, müzik setini alarak kaçmıştır. Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluş ve sübutta bir uyuşmazlık bulunmaktadır. Çözümlenecek sorun, sanığın eylemlerinin iki ayrı hırsızlık suçunu mu, yoksa müteselsil hırsızlık suçunu mu oluşturduğuna ilişkindir.
Ceza Yasası kural olarak, eyleme göre sorumluluğu kabul etmiştir. Hareketin yol açtığı her maddi sonuç eylemi; hukuka aykırı ve kusurlu her eylem suçu oluşturacaktır. Eylem çokluğu halinde, çok sonuç ve sonuca bağlı olarak da çok suç oluşacaktır. Ancak, birçok neticenin meydana gelmesine rağmen bazı hallerde, faile bir tek ceza verilmesi de yasa koyucu tarafından kabul edilmiştir.
Ceza Yasasının 80. maddesinde; "Bir suç işlemek kararının icrası cümlesinden olarak kanunun aynı hükmünün birkaç defa ihlal edilmesi, muhtelif zamanlarda vaki olsa bile bir suç sayılır. Fakat bundan dolayı terettüp edecek ceza altıda birden yarıya kadar artırılır" hükmü yeralmaktadır.
Maddenin uygulanabilmesi için, aynı suç işleme kararı ile yasanın aynı hükmünün birkaç defa ihlali gerekir. 4055 sayılı Yasa ile, maddenin ilk şeklindeki "suç işleme kasdı" "suç işleme kararı" olarak değiştirilmiş ve daha geniş bir kavrama yer verilmiştir. Suç işleme kararındaki birlik, birbirinden ayrı olan ve ayrı kasıtlara bağlı eylemleri birbirine bağlayan ve olaya müteselsil suç niteliğini veren önemli bir öğedir. Kararda birlik, kasıtta birlik demek değildir. Müteselsil suçu oluşturan eylemlerin her biri ayrı bir kastın sonucudur. Bir iradi eylemleri toplu hale getiren, bunların tek bir suç işleme kararından doğmuş olmasıdır. Suçlar arasında, her bağımsız suç için aranılan suç kastının ötesinde, bu kasıtları kapsayan ve genel nitelikte daha üst bir kavram olan suç işleme kararının bulunması zorunludur.
Müteaddit suçların, Yasanın aynı hükmünü ihlal etmesi, aynı maddenin ihlali anlamında değildir. Değişik ağırlıkta olsa dahi aynı suçun işlenmesi, örneğin basit ve ağırlaşmış-mevsuf-hırsızlık suçlarının işlenmesi, yasanın aynı hükmünü ihlal niteliğindedir.
Maddi olayda sanık, şikayetçinin evinde bulunduğunu bildiği değerli şeyleri çalmaya karar vermiştir. Bu evde çalışıyor olma sıfat ve olanağını kullanarak ilk hırsızlık suçunu işlemiş, bilahare işten ayrılmıştır. Evde değerli eşyalar, mücevherler olduğunu bildiği için önceden verilen aynı suç işleme kararına dayanarak 25 gün sonra ikinci kez eve girerek ikinci suçu işlemiştir. Böylece; sanığın, evde bulunduğunu bildiği değerli eşyaları almak için verdiği suç işleme kararı ile hareket etmesi ve aradan uzunca bir sürenin geçmemesi, 25 günlük sürenin uzun bir zaman fasılası olarak kabul edilemeyeceği nazara alındığında, Yerel Mahkeme direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle Yerel Mahkeme direnme hükmünün (BOZULMASINA), tebliğnamedeki düşünce gibi, 21.2.1994 günü oybirliğiyle karar verildi.