 |
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
Esas no : 1994/31
Karar no : 1994/56
Tarih : 21.02.1994
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Haksız rekabette bulunmak suçundan sanık İ.P.'nin TTK.nun 64, 647 Sayılı Yasanın 4. maddeleri gereğince 150.000 lira ağır para cezası ile cezalandırılmasına ve bu cezasının ertelenmesine ilişkin Ankara 7. Asliye Ceza Mahkemesi'nce verilen 7.7.1992 gün 348/885 sayılı hükmün sanık vekili tarafından temyizi üzerine dosyayı inceleyen, Yargıtay 7. Ceza Dairesi 20.4.1993 gün 826/2190 sayı ile;
"TTK.nun 56. maddesinde aldatıcı hareket veya iyiniyet kurallarına aykırı vesair suretlerle iktisadi rekabetin her türlü suistimalinin haksız rekabet teşkil edeceği açıklanmış ve aynı Yasanın 57. maddesinde de iyiniyet kurallarına aykırı hareketleri örnek olarak gösterilmiştir. TTK.nun 57/5. maddesinde başkasının haklı olarak kullandığı ad, ünvan, marka, işaret gibi tanıtma vasıtaları kullanmak veya iltibasa meydan veren malları durumu bilerek veya bilmeyerek satışa arzetmek veya şahsi ihtiyaçtan başka her ne sebeple olursa olsun elinde bulundurmak, iktisadi rekabetin suistimali olarak kabul edildiği yine haksız rekabetten bahsedebilmek için ilgililerin arasında aynı cins veya ona benzer bir malın satılması hususunda bir rekabet münasebetinin yani o malın satılmasının temini gayesiyle müşteri celbi için yapılan bir mücadelenin de mevcudiyeti gerekmektedir.
Davaya konu eylem ise; İyi Sucular Derneği Başkanı olan sanığın halk tarafından yapılan şikayetler üzerine marketlerde pet şişelerde satılan müştekilere ait suyun tahlilini yaptırmaktan ibarettir. Bunun dışında alınan tahlil sonuçlarının dağıtılarak suyun satışının engellendiği yolunda delil elde edilemediği gibi sanık tacir sıfatını da taşımamaktadır. Ayrıca tahlile gönderilen su, pet şişeler içerisinde olup, numunenin de usulüne uygun alındığı dosya kapsamı ile anlaşıldığı halde, suçun unsurlarının oluşmadığı gözetilmeden sanığın beraati yerine mahkumiyetine karar verilmesi" isabetsizliğinde bozmuş,
Yerel Mahkeme 7.10.1993 gün 685/802 sayı ile;
"Dernek başkanı olan sanığın, satılan suları denetlemesi görevidir. Şikayet üzerine örnek alıp kontrole gönderilmesi nedeniyle TTK.nun 57. maddesine uygun hareket etmiştir. TTK.nun 58. maddesine göre mesleki birlikler ve odaların, müşterilerin dava açma yetkileri olduğundan her iki tarafın tacir olması aranmamıştır. Tüzüğün 702, 703. maddelerinde numunelerin nasıl alınacağı belirtilmiştir. Bu kurallara uyulmamış, numunenin bir tanesi dernekte saklanmamıştır. Bir tutanak düzenlenmemiş, doğrudan tahlile gönderilmiştir. Şişedeki suyun Menba Suyu olduğuna dair bir delil yoktur. Numuneler usulune uygun olmadığından TTK.nun 64. maddesindeki suç oluşmuştur." gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.
Bu hükmün de Yargıtay'ca incelenmesi Cumhuriyet Savcısı ve sanık vekili tarafından süresinde istenildiğinden dosya Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın "Bozma" istemli 26.1.1994 günlü tebliğnamesiyle 1. Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulu'nca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Sanık hakkında haksız rekabette bulunmak suçundan açılan davada Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık suçun sübutuna ilişkindir. Dosya içeriğine göre;
Sanık İyi Su Satıcıları Oda Başkanı olup, tüketicilerin şikayeti üzerine, katılan tarafından şişelenip satışa sunulan kaynak suyundan örnek olarak analiz yaptırmıştır. Ankara Büyükşehir Belediyesi Laboratuvarlar Şube Müdürlüğü'nce düzenlenen raporda, özel ambalajlı olan menba suyunun tortulu ve bulanık olduğu, içinde yabancı madde bulunduğu, organik madde ve sülfat miktarı fazla olduğundan sağlığa az veya çok zarar verecek derecede bozulmuş sayılacağı, sertlik oranı fazla olduğundan taklit veya tağşis edilmiş olduğu bildirilmiştir.
Katılan, bir başka suyun kendi sularıymış gibi tahlil ettirildiğini, rapor suretlerinin resmi ve özel yerlere gönderildiğini, raporun resmi bir rapor olmadığını ileri sürmüştür.
Sanık, 507 Sayılı Esnaf ve Küçük Sanatkarlar Yasası gereğince kurulan Odanın başkanı olduğunu, şikayet üzerine suyu tahlil ettirdiklerini, raporu dağıtmadıklarını, Yasanın 22. maddesi gereğince odanın tüketiciyi ve üreticiyi korumak, kaliteyi yükseltmek, üretilen malları kontrol etmekle görevli olduğunu, şikayetçiye ait suyu kötülemediğini savunmuştur.
Müdahil tanıkları, evlerin posta kutularına bir kağıt dağıttıklarını, kağıtta ne yazdığını bilmediklerini, okumadıklarını söylemişler, savunma tanıkları ise müşterilerinin şikayetleri üzerine katılana ait kaynak sularını geri verdiklerini, bu konuda kendilerine tahlil raporu verilmediğini beyan etmişlerdir.
Katılan tarafından Ticaret Mahkemesi'nde sanık aleyhine açılan tazminat davasında dinlenen ve tahlili yapan tanıklar, "analize gelen su şişelerinin kapaklı ve mühürlü olduğunu, kendilerinin açtıklarını" bildirmişlerdir. Market sahiplerinin, "derneğin verdiği rapor üzerinde bu suyu satmaktan vazgeçtiklerine dair şikayetçiye bir dilekçe vermediklerine, bu tür dilekçelerdeki imza ve kaşelerin kendilerine ait olmadığına ve şişe suyunu satmaya devam ettiklerine" ilişkin yazılı beyanları dosyaya ibraz edilmiştir. Ticaret Yasasının 56. maddesine haksız rekabet "aldatıcı hareket veya hüsnüniyet kaidelerine aykırı sair suretlerlede iktisadi rekabetin her türlü suistimali" olarak tanımlanmış, 57. maddesinde hüsnüniyet kaidelerine aykırı
hareketler sayılmış, 64. maddede ise bu fiilleri kasten işleyenler celandırılmıştır.
Tüketicilerin şikayeti üzerine sanık, görevi gereği kaynak suyunu analiz ettirmiştir. Analiz raporunda suyun özel ambalajlı olduğu belirtildiği gibi tahlili yapan görevliler de analize gelen şişelerin kapaklı ve mühürlü olduğunu belirtmişlerdir. Şişe içindeki suyun değiştirildiğine, şikayetçiye ait suyun kötülenmesi amacıyla analiz raporu alındığı ve dağıtıldığına, sanığın kasıtlı davrandığına dair savunmanın aksini gösterir kesin kanıt bulunmamaktadır. Dosyada mevcut belgelerden, satışın engellenmediği, rapor tarihinden sonra da suyun satışına devam olunduğu anlaşılmaktadır. Tüketici ve odaya kayıtlı üyeleri koruma amacıyla hareket eden sanığın eyleminde, haksız rekabet suçun yasal unsurları oluşmadığından, beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi yasaya aykırıdır. Bu itibarla Yerel Mahkeme direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, Yerel Mahkeme direnme hükmünün (BOZULMASINA), tebliğnamedeki düşünceye uygun olarak 21/02/1994 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.