 |
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
Esas no : 1994/30
Karar no : 1994/55
Tarih : 21.02.1994
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Yedieminlik yükümlülüğünden kaçınma suçundan sanık Muharrem Ülger'in TCK.nın 276/2-son, 59, 647 sayılı Yasa'nın 4. maddeleri gereğince 597.500 lira ağır para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin Akçadağ Asliye Ceza Mahkemesi'nce verilen 27.5.1992 gün 1/60 sayılı hükmün sanık tarafından temyizi üzerine dosyayı inceleyen;
Yargıtay 4. Ceza Dairesi 13.4.1993 gün 1858/2913 sayı ile;
"İİY.nın 82/2. maddesinde belirtildiği üzere sanığın fırıncılık mesleğini sürdürmesi için gerekli olan hamur makinasının haczedilmesinin Yasaya aykarı bulunduğu ve böylece suçun önkoşulunun oluşmadığı gözetilmeden hükümlülük kararı verilmesi" isabetsizliğinden bozmuş,
Yerel Mahkeme 16.6.1993 gün 36/54 sayı ile;
"Hamur makinasının satış mahalline götürülebileceği keşifte saptanmıştır. Sanık, malın haczedilemezliği yönünden bir itiraz veya şikayette bulunmamıştır. Malın haczine zımmen muvafakat etmiştir." gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.
Bu hükmün de Yargıtay'ca incelenmesi sanık ve C. Savcısı tarafından süresinde istenildiğinden dosya, Yargıtay C. Başsavcılığının "bozma" istemli 19.1.1994 günlü tebliğnamesiyle 1. Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulu'nca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR : CMUY.nın 251. maddesi gereğince "en son söz sanığındır..." maddenin son fıkrasında ise, "sanık namına müdafii tarafından müdafaada bulunulsa dahi müdafaaya ilava edecek bir şeyi olup olmadığı sanığa sorulur" hükmü yeralmaktadır. Bu hüküm gereğince duruşma, mutlaka sanığın son sözü ile bitecektir. Ceza Yargılamasında sanığın en önemli hakkı savunma hakkı olup, bu hak hiçbir şekilde kısıtlanamaz. Son söz sanığa verilerek kendisinden önce dinlenenlere karşı diyecekleri ve savunması saptanmalıdır. Sanığa son söz verildikten sonra başkaca usul işlemleri yapıldığı takdirde ise yeniden sanıktan son sözü sorulmalıdır. Savunma hakkı ile yakından ilgili bulunan bu usul kuralı, buyurucu nitelikte olduğundan, uyulmaması yasaya mutlak aykırılık oluşturmaktadır.
İlk defa hüküm kurulurken "son sözün sanığı verilmesi" kuralı, bozmadan sonra başlayan yargılamada da, kamu davasının kesintisizlik ve süreklilik ilkesinin doğal sonucu olarak aynen geçerlidir. Çünkü dava sonuçlanmamış olup yarglama devam etmektedir. Gerek bozmadan önce gerekse bozmadan sonra aynı usul hükümleri uygulanacaktır. Emredici olan bu kuların bozmadan önce geçerli olduğu, bozmadan sonra uygulanmasına gerek bulunmadığı biçimindeki bir ayrımın yasal ve hukuksal dayanağı bulunmadığı gibi bozma ile son tahkikat aşaması yeniden avdet etmiş bulunduğundan, "son tahkikatın, sanığın son sözü ile sonuçlandırılması" mutlak usuli zorunluluk olarak karşımıza çıkar.
İncelenen dosyaya, önce sanıktan sonra C. Savcısından bozmaya karşı diyecekleri sorulmuş ve başka bir işlem yapılmayarak yargılamaya son verilmiştir. Böylece "en son söz" sanığa verilmeyerek CMUY.nın 251. maddesine aykırı davranıldığından, esası incelenmeyen hükmün öncelikle bu usuli nedenle bozulmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan kurul üyeleri; "Mahkeme'ce önceki hükümde direnildiğine göre en son sözünn sanığa verilmesine gerek yoktur. İlgililerden bozmaya diyeceklerinin sorulması, tarafların görüşlerinin tesbitinden ibarettir. Direnilmekle yeniden yargılama yapılmasına gerek olmadığı kabul edildiğinden, CMUY.nın 251. maddesi burada uygulanamaz" gerekçesiyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ : Tebliğnamedeki istemden değişik gerekçe ile, sair yönleri incelenmeyen Yerel Mahkeme direnme hükmünün öncelikle yukarıda açıklanan usuli nedenle (BOZULMASINA), oyçokluğu ile karar verildi.