 |
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
Esas no : 1994/1-35
Karar no : 1994/60
Tarih : 21.2.1994
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
765/m.448,450,51,81
Adam öldürmek suçundan sanık Hilmi U...'ın TCK.nın 448, 51/1, 59. maddeleri gereğince 15 yıl, sanık Ali U...'ın TCK.nın 448, 51/1, 59, 81/2-3. maddeleri uyarınca 15 yıl 6 ay ağır hapis cezası ile cezalandırılmalarına ilişkin Eyüp 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nce verilen 24.12.1991 gün 163/292 sayılı re'sen temyize tabi olan hükmün sanıklar ile katılanlar vekilleri ve C. Savcısı tarafından temyizi üzerine dosyayı inceleyen;
Yargıtay 1. Ceza Dairesi 11.11.1992 gün 1088/2443 sayı ile
"Maktül İbrahim K...'ın 1985 yılında sanıklardan Ali U...'ı bıçakla yaralaması nedeniyle öldürmeye kalkışmaktan 13 sene 4 ay ağır hapis cezasına mahkum edildiği ve cezaevinde yatıp olaydan birkaç ay önce cezaevinden çıktığı, bunu öğrenen sanıkların maktülü takibe başladıkları, yanlarına gazeteye sarılı bıçakları alıp müsait yer ve zaman kollamaya başladıkları, bu takip işinin ifadelerine başvurulan tanıklar Zülfüye, Hayrettin ve Yücel'in ifadelerine göre birkaç gün devam ettiği, olay günü gecesi kahvede oyun oynadığını belirledikleri maktüle arkasından gelip hiçbirşey demeden, bıçaklarla saldırıp birçok kez vurarak düşürdükten sonra "başka" kanına susayan var mı" deyip oradakileri tehdit ederek olay yerinden uzaklaştıkları ve bilahare yakalandıkları, olay yerinde maktüle yakın yerde bıçağı saklamak için kullanılan gazetenin bulunduğu dosya kapsamı ve delillerden anlaşılmıştır.
Sanıkların cezaevinden tahliye olunan maktülü gazeteye sarılı bıçaklarla birkaç gün takip etmeleri ve maktülün arkasından hiçbirşey demeden vurmaya başlamaları ve olay yerinde "başka kanına susayan var mı" şeklindeki beyanları birlikte değerlendirildiğinde, önceden öldürmeye karar verdikleri ve iradelerinde sebatla suçu işlediklerinin kabulü gerekir.
Bu itibarla, her iki sanığın maktülü tahrik altında taammüden öldürmekten TKC. nun 64, 450/4, 51/1, 59/2 ve sanık Ali hakkında ayrıca 81. maddesinin tatbiki suretiyle tecziyelerine karar verilmesi gerekirken vasıfsız öldürmekten hükümlülüklerine karar verilmesi" isabetsizliğinden, "hükmün onanması gerektiği" karşı oyu ile ve oyçokluğuyla bozmuş
Yerel Mahkeme 24.6.1993 gün 16/72 sayı ile;
"Maktülün ablası olan katılan Zülüfe ile eniştesi Yücel'in, "maktülü olaydan bir hafta önce sanıkların kovaladıklarına" ilişkin beyanlarına, taammüd yönünden itibar edilmemiştir. Zira, iki kişi olan sanıkların, gece karanlığında takip ettikleri maktülün kaçmasına fırsat tanımadan eylemlerini gerçekleştirmeleri mümkündür. Taammüd niyetinde olanların, sokak lambasının altında 20 dakika beklemeleri mantıkla bağdaşmamaktadır. Maktül tahliye olduktan iki ay sonra öldürülmüştür. Takip edilmesi halinde, tahliye olur olmaz öldürülürdü. Takip edilen, kovalanan bir kimsenin tedbirli olması, başka bir yere gitmesi gerekirdi. Maktülün normal yaşamına devam etmesi, kahveye gitmesi, bir endişesi olmadığını göstermektedir. Ayrıca olay, kahvede vukubulmuştur. Taammüt kastının varlığında daha uygun bir pusu mahalli bulunması mümkündür. Olaydan sonra bağrılması, hadisenin heyecanı ile ilgili olup taammüt kastını göstermemektedir. Olayı planlanarak, soğukkanlılıkla işlendiğine dair kanıt yoktur." gerekçesiyle ve oyçokluğuyla önceki hükümde direnmiştir.
Re'sen temyize tabi olan bu hükmün, Yargıtayca incelenmesi ayrıca C. Savcısı ve sanıklar vekili tarafından da süresinde istenildiğinden dosya, Yargıtay C. Başsavcılığının "Onama" istemli 3.2.1994 günlü tebliğnamesiyle 1. Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulu'nca okundu, Ceza Genel Kurulu'nda duruşmalı inceleme yapılacağına dair yasal hüküm bulunmadığından sanıklar vekilinin duruşma isteğinin reddi ile incelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Sanıkların, adam öldürmek suçundan cezalandırılmalarına karar verilen olayda, Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık suçuntaammüden işlenip işlenmediğine ilişkindir.
Ceza Yasasında tarif edilmeyen taammüd ( tasarlama ) failin içdünyasını ilgilendiren fiile ilişkin bir sorundur. Tasarlamanın varlığı için; failin, bir kimseye karşı belli bir suçu işleme saikiyle bu konuda sebatla ve şartsız olarak karar vermesi, ulaştığı ruhi sükunete rağmen kararından vazgeçmeyip bu akış içinde ısrarla icra hareketlerine başlaması ve bu hususların olaysal olarak değerlendirilerek saptanması gerekir.
İncelenen dosyada maktül, sanıklardan Ali Uykan'ı 28.10.1985 tarihinde bıçakla yaralamış, öldürmeye tam kalkışma suçundan TCK.nın 448, 62, 59/1. maddeleri gereğince cezalandırılmasına karar verilmiştir. Maktül, 3713 sayılı Yasadan yararlanarak salıverildikten iki ay sonra kahvede oyun oynarken sanıklar tarafından dördü müstakilen öldürücü nitelikte olmak üzere 14 yerinden bıçaklanarak öldürülmüştür.
Maktülün kızkardeşi olan Zülüfe Umut ve eşi tanık Yücel Umut aşamalarda alınan ifadelerinde, olaydan bir hafta önce balkonda otururlarken maktülün koşarak geldiğini, kapıyı açtıklarında sanıkların ellerinde gazeteye sarılı birşeyle maktülü kovalarken gördüklerini, bir süre bekleyen sanıkların oradan ayrıldıklarını söylemişlerdir.
Katılan Hayrettin ( Hayran ) Kantaş ise, maktülün, "sanıklar tarafından takip edildiğini", Olaydan bir hafta önce yine kovaladıklarında maktülün, kızkardeşlerinin evine sığındığını öğrendiğini, bunun üzerine kendisini Adapazarı'na göndermek istediğini, olayı öğrenip gittiğinde ellerinde bıçaklarla taksiye binen sanıkların "başka eceline susayan var mı" diye bağırdıklarını beyan etmiştir.
Diğer tanıklar ise hazırlık soruşturması sırasında alınan ifadelerinde, kahvede oyun oynarken sanıkların ellerinde bıçaklarla gelerek hiçbir şey demeden aniden saldırıp vurduklarını, "var mı başka birşey diyen" diyerek kaçtıklarını belirtmişlerdir. Kahvede, maktülün 1,5 metre sağ tarafında olayda kullanılan bıçağın saklandığı kılıf şeklindeki gazete kağıdı bulunmuştur.
Sanıklardan Ali Uykan'ı bıçakla yaralamak suçundan hükümlendirilen maktülün cezaevinden çıktığını öğrenen sanıkların, öldürüleni takibe başladıkları, yanlarına aldıkları gazeteye sarılı bıçaklarla onu kovaladıkları, müsait yer ve zaman aradıkları, kardeşinin evine sığınan maktülü dışarda bir süre bekledikleri tanıkların aşamalarda değişmeyen, birbirine uyumlu ve samimi ifadelerinden anlaşılmıştır. Sanıkların gazeteye sarılı bıçaklarla kaheveye gelmeleri, hiçbir şey demeden saldırıp vurmaları ve "var mı başka birşey diyen" demeleri, taksiye binerken "var mı başka eceline susayan" diye bağırmaları önceden verdikleri öldürme kararı doğrultusunda hareket ettiklerini, aradan geçen uzun zamana rağmen bu kararlarından vazgeçmeyip ısrarla kararlarını icra ettiklerini göstermektedir.
Sanıkların kişilikleri, taraflar arasındaki husumet, and verilerek dinlenen tanık beyanları, ( olayın akışı ve tüm dosya kapsamından, sanıkların maktülü taammüden ( tasarlayarak ) öldürdükleri anlaşıldığından Yerel Mahkeme direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan kurul üyeleri, "mahkemece gösterilen gerekçeye göre direnme hükmünün onanması" doğrultusunda oy kullanmışlardır.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle Yerel Mahkeme direnme hükmünün ( BOZULMASINA ) tebliğnamedeki onama isteyen düşünceye aykırı olarak 21.2.1994 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.