 |
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
Esas no : 1994/193
Karar no : 1994/225
Tarih : 17.10.1994
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Kastın aşılması suretiyle adam öldürmek suçundan sanık Bahar'ın, TCK.nun 452/1, 251/1, 50 ve 59. maddeleri uyarınca muhkumiyetine ilişkin (Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi)nce verilen 4.5.1992 gün ve 13/68 sayılı hükmün Özel Dairece; "sanık hakkında TCK.nun 251. maddenin uygulanması ve 20. maddenin uygulanmaması" isabetsizliğinden bozulması üzerine, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda sanığın TCK. nun üzerine, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda sanığın TCK.nun üzerine, 452/1, 50 ve 59. maddeleri uyarınca 1 sene 4 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına, 6 ay süreyle kamu hizmetlerinden yasaklanmasına dair aynı mahkemece verilen 8.2.1993 gün ve 8/20 sayılı hükmün sanık ve katılan vekilleri tarafından temyizi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza dairesi, 26.10.1993 gün ve 1804/2135 sayı ile;
"Diğer temyiz itirazlarının reddine. Ancak;
1- Yasa dışı örgütlerce öldürülecek kişiler listesine alınmasının bir polis görevlisi için ciddiyetle görev yaptığının delili olabileceği, nitekim önceki hizmetleri değerlendirilerek suç tarihinden önce sanığın Ankara'da Koruma Şubve müdürlüğü gibi çok önemli bir göreve getirildiği; dosyada geçmişteki halinin kötülüğü hakkında bir bilgi ve belge de olmadığı, suç konusu olayın görevini yapmak isterken meydana geldiği gözönünde tutulmaksızın yasadaki ibarelerin tekrarlanmasıyla yetinilerek sanığa verilen cezanın ertelenmesine yer olmadığına karar verilmesi,
2- Sanığa asıl ceza asgari hadden verildiği halde gerekçe gösterilmeden ve "takdiren" denilmekle yetinilerek TCK.nun 20. maddesi gereğince asgari haddin üzerinde kamu hizmetlerinden yasaklanma cezası verilmesi ve asıl cezadan TCK.nun 59. maddesiyle indirim yapıldığı halde bu cezadan anılan madde ile indirim yapılmaması" isabetsizliğinden Üye V.Savaş'ın; "1-suç tarihinde Ankara Emniyet Müdürlüğünde Koruma Şube Müdürü olup bu görevinden önce uzun yıllar Siyasi Şubede başarılı bir şekilde görev yaptığı için yasa dışı örgütlerce öldürülecek kişiler listesine alınan, bu nedenle sihalını daima dolu, fişek yatağına mermi vermiş, emniyeti açık ve horozu kalkık vaziyette taşıyan sanık Bahar'ın olay gecesi saat 01.10 sularında görev yerinden evine makam otosu ile gitmekte iken, Cemal Gürsel Meydanı yakınında Kurtuluş Ortaokulu önünde iki grubun kıyasıya kavga ettiklerini görüp, ters yönden arabasının sirenini çalarak, kavgacıların yakınına gidip, arabasından indiği, "Ben polisim, kavga etmeyin" diyerek kavgacıları ayırmaya çalıştığı sırada, bunlardan 2-3 kişinin kaçtığı, sarhoş oldukları doktor raporuyla saptanan ikisinin ise kaçmayıp sanıkla boğuşmaya başladıkları, yerler buzlu ve kaygan olduğundan hep birlikte yere düştükleri, yerde boğuşma devam ederken saldırganların silahını almaya yeltendiğini gören sanığın; "silahımı almayın, doludur. tehlikelidir" diye uyarıda bulunmasına rağmen, aldırmayıp silahını almaya yönelik eylemlerine devam ettiklerini görünce, hedef gözetmeksizin iki el ateş etmek zorunda kaldığı, kurşunlardan bir tanesinin önceki kavgaya katılmakla birlikte sanığa yönelik her hangi bir eylemi olmayan ve gece karanlığında silahın patladığı yere 15-20 metre mesafede bulunan maktül İsmail'in tesadüfen göğsüne isabet edip ölümüne neden olduğunun sanığın aşamalarda uyum gösteren ve maddi delillerle doğrulanan savunması, olay yerinde tesadüfen bulunan ve olaya karışmayan görgü tanığı Aşağı Ayrancı.... Bankası Muhasebecisi Ömer ve bir mobilya mağazasında çalışan İlhan'ın olaydan hemen sonra alınan ifadelerinde açıklıkla anlaşılması karşısında; Polis, Vazife ve Selahiyet Kanununun silahı alınmaya kalkışıldığında polise ateş etme yetkisi verdiği de gözönünde tutularak, sanığın olay anında yasaların kendisine verdiği yetkiyi kullandığı ve bu yetkisini kullanırken aşırılığa kaçmadığının kabulünde zorunluluk bulunduğu ve TCK.nun 49/1. maddesi gereğince sanığa ceza verilmemesi gerektiği,
2- Kabüle göre de;
Yerel Mahkeme sanığın başlangıçta bir saldırıya uğradığı, bunun üzerine silahını çekerek ve hedef gözetmeyerek korkutmak amacıyla iki el ateş ettiği ve bunun sonucunda tabancadan çıkan kurşunun maktüle isabet ettiği kabul edilmesine rağmen, kasten ve müesir fiilde bulunmak amacıyla yapılan eylemlere uygulanması mümkün olan TCK.nun 452/1. maddesinin uygulanması suretiyle sanığın cezalandırılmasına karar verilmesi yasaya yakırı olduğundan çoğunluk görüşüne katılmıyorum" biçimindeki karşı oyu ile kararı bozmuştur.
Yerel Mahkeme ise, 2.2.1994 gün ve 1/13 sayı ile;
Ankara'nın merkezi yerinde iki gurubun kavgasını ayırmaya giden sanık, gereği yokken tabancasıyla ateş edip ondokuz yaşında bir gencin ölümüne neden olmuştur. Şahadete göre sarhoş olup istihbaratımız da bu yoldadır.
Sanığın, yasa dışı örgütlerce öldürülecekler listesine alındığı, kendisine ibraz ettiği dilekçeden anlaşılmaktadır. Bu durumdaki bir kişinin korumasız gezmesi ve görevli değil iken basit bir kavgaya müdahale edip bu sonucunu doğmasına neden olması, onun geçmişteki durumunu ortaya koymaya yeterlidir.
Sanıkla yüzyüze gelen mahkememizin takdiri olaya ve sanığa uygun olup cezanın ertelenmes isteminin reddine karar verilerken gösterilen gerekçe yasal ve yeterlidir.
Öte yandan, sanığa verilen ceza miktarı gözetilip alt hadden uzaklaşılarak kamu hizmetlerinden yasaklanma cezası belirlenmiş ve yasanın tanıdığı takdir hakkı kullanılarak bu cezaya TCK.uun 59.. maddesi uygulanmamıştır" biçimindeki açıklamalarla önceki hükümde direnmiştir.
Bu hüküm de katılan ve sanık vekilleri tarafından süresinde temyiz edildiğinden dosya, Yargıtay C.Başsavcılığı'nın bozma istekli 17.6.1994 gün ve 1/28727 sayılı tebliğnamesiyle 1. Başkanlığa gönderilmekle; Ceza Genel kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : İncelenen dosyaya göre;
Ankara Emniyet Müdürlüğü'nde Koruma Şube Müdürü olan sanığın gece saat 01.00 sıralarında, sivil plakalı otomobille evine giderken Kurtuluş Ortaokulu önünde iki grubun kavga ettiklerinin görüp, sirenle onları uyardığı, kavgacılardan bazılarının kaçıp bazılarının kaçıp bazılarının kavgaya devam etmeleri üzerine otomobilden inen sanığın; "Ben polisim, kavga etmeyin" diyerek kavgacılardan ikisini tutup ayırmaya çalışırken, zeminin aygan olması ve yumrukla vurulması nedeniyle ayırmak için tuttuğu kişilerle birlikte yere düşdüğü, altta kalan sanığın silahının alınmaya yeltenilmesi üzerine alttan kalkma ve onları korkutup bertaraf etme amacıyla hedef gözetmeksizin iki el ateş ettiği, kurşunlardan bir tanesinin önceki kavgaya katılmakla birlikte sanığa yönelik herhangi bir eylemi olmayan ve ateş edilen yere 15-20 metre mesafede bulunan maktül İsmail'in sol arka omuzuna isabet ettiği, bunu gören sanığın maktülü hemen otomobiline bindirip hastaneye götürdüğü, ancak kurtarılamadığı; sanığın aşamalarda değişmeyen savunması, olay yerinde tesadüfen bulunan ve kavgaya katılmayan tanıklar Ömer ve İlhan ve Candar'ın inandırıcı nitelikteki anlatımları, otopsi raporu ve tüm dosya kapsamı gibi birbirini doğrulayan delillerle saptanmıştır. Saptanan bu oluşa göre, sanığın tabancısının alınmaya yeltenilmesi üzerine kavgacıları korkutup onlardan kurtulmak için bilerek, isteyerek ateş ettiği anlaşılmakla birlikte, önceden tanımadığı kavgacılarla arasında öldürmeyi gerektirecek bir husümet bulunmadığı, yaralanan maktülü hemen hastaneye götürüp kurtarılması için gayret gösterdiği ve hedef göetmeksizin ateş ettiği gözetildiğinde, kendisinde öldürme kastının bulunmadığı açıktır. Eylemi, kastın aşılması useritye adam öldürme suçunu oluşturur.
Öte yandan, yasanın kendisine verdiği yetkiyi kullanırken bir el ateş edip kavgayı önlemesi ve tabancasını almaya yeltenenlerden kurtulması mümkünken, iki el ateş etmek suretiyle aşırılığa kaçmıştır.
Bu nedenle, Yerel Mahkemenin suçun niteliğine ve yasanın verdiği yetki kullanılırken aşırılığa kaçıldığına ilişkin kabul ve uygulamasında bir isabetsizlik yoktur. Ancak;
Ankara Emniyet Müdürlüğü'nden Koruma Şube Müdürü olan sanığın kişiliğinde ve oluşta olumsuz bir yön saptanamadığı gibi, sair halleri yönünden de aleyhine bir belirleme ve bilgi bulunmadığı, yüklenen suçu yasal görevini yapmak isterken işlediği gözetildiğinde, hakkında 647 sayılı Yasanın 6. maddesi uygulanarak verilen cezanın ertelenmesi gerekirken, kişiliğindeki olumlukların gelecekte de devam etmeyeceğine ilişkin somut nedenler gösterilip açıklanmadan yasadaki sözcükler tekrar edilmek suretiyle cezasının ertelenmemesi,
Sanığa asıl ceza, asgari hadden verildiği halde gerekçesi gösterilip açıklanmadan sadece "takdiren" denilmekle yetinilerek TCK.nun 20. maddesi gereğince asgari hadden uzaklaşılarak kamu hizmetlerinden yasaklanma cezası verilmesi ve asıl cezadan TCK.nun 59. maddesi uyarınca indirim yapıldığı halde bu cezadan anılan madde ile indirim yapılmaması,
Yasaya aykırıdır.
Konunun müzakeresi sırasında farklı görüşler belirdiğinde aşamalı oylama yapılıp,
a) 1. oylamada iki üyenin karşı oyuna karşılık sanığın kasten ateş ettiğine oyçokluğuyla,
b) CMUK.nun 384. maddesi uyarınca 1. oylamada karşı oy kullananların katılımıyla yapılan ikinci oylamada sanığın maktülü kastın aşılması suretiyle öldürdüğüne oybirliğiyle,
c) 3. oylamada beş üyenin karşı oyuna karşılık sanığın yasanın verdiği yetkiyi kullanırken aşırılığa kaçtığına oyçokluğuyla,
d) CMUK.nun 384. maddesi uyarınca ücüncü oylamada karşı oy kullananların katılımıyla yapılan dördüncü oylamada yukarıda açıklanan nedenlerle direnme hükmünün bozulmasına, oyçokluğuyla karar verilmesi gerektiği belirlenmiştir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Kurul Üyesi S.Selçuk; "erteleme isteminin reddine karar verilirken gösterilen gerekçenin yasal ve yeterli olduğunu ileri sürerek", Üye E.Ülker; "direnme hükmünün haklı nedenlere dayandığını belirterek" bu yönde oy kullanmışlardır.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle Yerel Mahkeme direnme hükmünün istem gibi (BOZULMASINA), 17.10.1994 günü oyçokluğuyla karar verildi.