 |
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
Esas no : 1994/171
Karar no : 1994/230
Tarih : 24.10.1994
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Konut dokunulmazlığını bozmak suçundan sanıklar Cengiz ve Ali İhsan'ın; TCK.nın 193/2, 59; 647 sayılı Yasanın 4. maddeleri gereğince 750.000 lira ağır para cezası ile cezalandırılmalarına, manevi tazminat ile harç ve vekalet ücretinin sanıklardan müteselsilen alınmasına ilişkin, (Isparta Asliye Ceza Mahkemesi)nce verilen 16.3.1993 gün, 487/200 sayılı hükmün, sanıklar tarafından temyizi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 4. Ceza Dairesi, 4.5.1994 gün, 44/3615 sayı ile onanmasına; TCK.nın 38. maddesi ve suçla korunan değer karşısında manevi ödence verilmemesi gerekir" karşı oyu ile ve suçla korunan değer karşısında manevi ödence verilmemesi gerekir" karşı oyu ile ve oyçokluğuyla karar vermiştir.
Yargıtay C.Başsavcılığı, 3.6.1994 gün, 55299 sayı ile;
"Konut dokunulmazlığını bozma suçunun mahiyetine, TCK.nın 38. maddesinde aranan unsurlara göre bu suç sebebiyle müdahillerin şeref ve haysiyetlerinin ihlalinin düşünülemeyeceğinden sanıkların manevi tazminatta yükümlü tutulmaları yasaya aykırıdır" gerekçesiyle itiraz ederek, onama kararının kaldırılıp yerel mahkeme hükmünün bozulmasını talep etmiştir.
Dosya, 1. Başkanlığa gönderilmekle; Ceza Genel Kurulu'nca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Manevi zarar tazminatı, ceza hukuku bakımından bir ceza anlamı taşımayıp, uğranılan haksız bir eylemin yarattığı, maddi ölçüsü bulunmayan manevi üzüntülerin duyulan elem ve acıların giderilmesini amaçlayan, kişisel çıkarlara yapılan saldırının karşlığı olan ödencedir. Tazminat esas itibariyle özel Hukuka ilişkin olup Borçlar Kanununun 47. maddesinde ölüm ve cismani zararlarda, 49. maddede ise kişisel çıkarların ihlalinde manevi tazminat istenebileceği hükme bağlanmıştır yasakoyucu suçtan zarar görenlerin ayrıca hukuk mahkemelerine başvurmadan tazminat isteklerini ceza davasına bakan mahkemeden de isteyebileceğini kabul etmiş ve gnel kural olarak Ceza Kanununun 38. maddesini, özel olarak da genel adaba aykırı suçlarda 424, bireylerin bedensel bütünlüğüne karşı işlenen fiillerde 467 ve hakaret suçlarında 486/3. maddeyi düzenlemiştir.
Ceza Yasasının 38. maddesi gereğince malların geri alınması ve uğranılan zararların tazmininden başka, bir kişinin veya bir ailenin şeref ve haysiyetinin ihlalı halinde, maddi bir zarar meydana gelmese bile suçtan zarar görenin isteği üzerine mahkemece; manevi zarar karşlığı olarak belli bir miktar tazminatın verilmesine hükmedilebilecektir. Böylece Ceza Mahkemelerinin manevi tazminata hükmedilme yetkisi fiilin, "şeref ve haysiyeti" ihlal etmesi koşuluna bağlı tutulmuştur. Bu kuralın dışında yer alan, yani doğrudan doğruya kişinin veya ailenin şeref ve haysiyetini incitmeyen suçlardan dolayı manevi tazminat talebinde bulunulabilmesi için, genel hükümler çerçevesinde hukuku mahkemelerine başvurulması gerekmektedir.
Anayasanın 21. maddesiyle teminat altına alınan ve Ceza Kanununun 193. maddesinde düzenlenen konut dokunulmazlığını bozma suçu, hürriyeti aleyhine işlenen suçlardandır. Konut dokunulmazlığının bozulması halinde, hakaret, etkili eylem, ırza geçme, kaçırma suçlarında olduğu gibi mağdurun şeref ve haysiyetinin çiğnendiği hemen kabul edilemez. Sanıkların neden bu suçu işlediklerinin, diğer bir anlatımla suç saikinin tesbiti katılanın onur ve haysiyetlerinin ihlal edilip edilmediğinin saptanarak ödenceye karar verilmesi halinde ise genel kasıtla işlenen konut dokunulmazlığını bozma suçunun özel kastla işlenmesi gerektiği kabul edilmiş olacaktır. bu ise yasaya aykırıdır. Kişi veya ailelerin şeref ve haysiyetinin ihlali halinde uygulanması gereker TCK.nın 38. maddesine dayanılarak, özgürlük aleyhine işlenen suçlardan olan konut dokunulmazlığını bozmak suçundan manevi ödenceye hükmedilemez.
Bu nedenle, olay gecesi mağdurelerin daveti üzerine katılanların evine giren ve başkaca bir suç işlemeyen sanıkların konut dokunulmazlığını bozmak suçundan dolayı manevi ödence ile sorumlu tutulmaları yasaya aykırı olup, Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının kabulüne karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Kurul Üyeleri; "Mağdurelerin daveti üzerine, sanıkların eve girmeleriyle evde bulunanların huzur ve sükunu bozulmuştur. Katılanların özel hayatına saldırıda bulunulmuştur. Eve girme sebep ve saiki nazara alındığında, katılanların huzuru bozulmuş, yakın çevrelerinde güç durumda kalmışlardır. Bu nedenle manevi ödenceye hükmedilmelidir" gerekçesiyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ : Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının kabulü ile Özel daire onama kararının kaldırılmasına, yerel mahkeme hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle (BOZULMASINA), 24.10.1994 günü oyçokluğuyla karar verildi.