 |
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
Esas no : 1994/167
Karar no : 1994/188
Tarih : 27.06.1994
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Adam öldürmek ve izinsiz silah taşımak suçlarından sanık Mustafa'nın, TCK.nın 450/4, 51/2, 59; 6136 sayılı Yasanın 13/1; TCK.nın 59. maddeleri gereğince 20 yıl ağır hapis, 10 ay hapis, 83.333 lira ağır para cezası ile cezalandırılmasına, sürücü belgesinin bir yıl süre ile geri alınmasına ilişkin, Aydın Ağır Ceza Mahkemesi'nce verilen 5.11.1992 gün 130/290 sayılı hükmün sanık vekili tarafından temyizi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesi, 26.10.1993 gün, 1575/2124 sayı ile;
"Maktül Cihan'ın, sanığın nikahlı eşi Selma'yı rıza ile 3.1.1992 tarihinde kaçırdığı, 2.1.1992 günü sanığın şikayeti ile maktül Cihan ile Selma'nın birlikte yakalandıkları, sanık Mustafa'nın çocuğu olması nedeniyle 3.1.1992 tarihinde şikayetinden vazgeçmesi ile takipsizlik kararı verilmesinden sonra 4.1.1992 tarihinde maktül Cihan'ın sanığın evine gelip eşine laf atması ile karşılıklı etkili eylemde bulundukları 20.2.1992 tarihinde maktül Cihan'ın, sanık Mustafa'yı tehdit ettiği, 20.1.1992 tarihinde maktül Cihan'ın sanığın babası Kemal'e telefonla hakaret ve tehdit ettiği şeklindeki mütecaviz hareketlerinin devam etmesi nedeniyle sanığın soğukkanlı olarak öldürme kararını ne zaman verdiği, kararda sebat ve ısrar ettiği, karar ile fiil arasında ne kadar zaman geçtiği anlaşılamadığından sanık hakkında TCK.nun 448. maddesi ile ceza verilmesi gerekirken varsayımlarla suçun taammüden işlendiğinin kabulü ile yazılı şekilde karar verilmesi" isabetsizliğinden bozulmasına, "hükmün onanması gerektiği" karşı oyu ile ve oyçokluğuyla karar vermiş,
Yerel Mahkeme, 30.12.1993 gün, 273/340 sayı ile;
"Sanığın eşi ile maktül kaçmışlar ve şikayetten vazgeçme nedeniyle haklarında takipsizlik kararı verilmiştir. Maktül bu olaydan sonra sanık ve kayın babasını tehdit etmiştir. Sanık bu tarihlerde tabanca temin etmiş, öldürme kararında sebat ve ısrarla vazgeçmeyerek bu suçu işlemiştir. Sanık kaçırma olayından sonra maktülden için "öldürsem mi, öldürmesem mi" demiş, "ne ölüsü ne de dirisi bulunmayacak" şeklinde beyanda bulunmuştur. Önceden plan yapmış, çapa ve kürek almış, maktülün giysilerini çuvala koymuştur. Bu hususlar, eylemin önceden planlandığını göstermektedir" gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.
Kısmen, re'sen temyize tabi olan bu hükmün Yargıtay'ca incelenmesi sanık vekili tarafından da süresinde istenilmekle; dosya, Yargıtay C. Başsavcılığı'nın "bozma" istemli 25.5.1994 günlü tebliğnamesiyle 1. Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulu'nca okundu, Ceza Genel Kurulu'nda duruşmalı inceleme yapılacağına dair yasal hüküm bulunmadığından sanık vekilinin duruşma isteğinin reddi ile incelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Sanığın adam öldürmek suçundan cezalandırılmasına karar verilen olayda, Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık, suçun taammüden işlenip işlenmediğine ilişkindir.
Taammüt (tasarlama) Ceza Yasasında tanımlanmamış, sadece bazı suçlarda ağırlaştırıcı neden olarak kabul edilmiştir. Öğretide, hukuki mahiyeti tartışmalı olan bu kavram hakkındaki görüşlerin herbiri, müstakilen müesseseyi açıklamaya yeterli olmayıp eleştirilen birçok yönleri bulunmaktadır. Uygulamada ise herhangi bir görüş tek olarak benimsenmemiştir. Tasarlamanın varlığı için; failin bir kimseye karşı belli bir suçu işleme saikiyle bu konuda sebatla ve şartsız olarak karar vermesi, ulaştığı ruhi sükunete rağmen kararından vazgeçmeyip bu akış içinde ısrarla icra hareketlerine başlaması ve bu hususların olaysal olarak değerlendirilerek saptanması gerekir.
Dosya kapsamına göre, öldürülen ile sanığın karısı 31.12.1991 günü kaçmışlar ve 2.1.1992 günü suçüstü yakalanmışlardır. Sanığın 3.1.1992 tarihinde şikayetten vazgeçmesi üzerine, haklarında zina suçundan takipsizlik kararı verilmiştir. Bu olaydan sonra maktül, saldırgan davranışlarda bulunmuş 4.1.1992'de sanığı tehdit etmiş ve çıkan kavgada birbirlerini yaralamışlardır.
Maktül, sanığın kayınpederini telefonla tehdit etmiş, hakarette bulunmuştur. Daha sonra 20.2.1992 tarihinde sanığı tehdit ederek, karısını kaçıracağını söylemiştir. Sanık, bu olaylar üzerine kendini korumak için tabanca temin etmiştir. Tabancanın, maktülü öldürmek gayesiyle alındığına dair varsayımdan öte hiçbir kanıt bulunmamaktadır. Varsayımlara dayanılarak hüküm kurulamaz.
Öte yandan sanık, karısının kaçması ve sanığın devam eden mütecaviz hareketleri sonucu kararsız kalmış, eşi ile yeniden bir araya gelip gelmeyeceği hususunda karamsarlığa düşmüş ve bu durumu arkadaşlarına açıklayarak görüşlerini öğrenmek istemiştir. Tanıklara söylenen "öldürsem mi, öldürmesem mi" ve "ne ölüsü ne dirisi bulunmayacak" sözleri kendine ve yakınlarına yönelik tecavüzkar hareketlere karşı gösterilen ve kararsızlığı ifade eden tepki sözleridir. Bu sözler, sanığın öldürme amacı güttüğünün ve bunun için planlar yaptığının kesin kanıtı sayılamaz.
Bu itibarla, öldürelenin mütecaviz hareketleri üzerine sanığın, soğukkanlı olarak öldürme kararını verdiği, bu amaçla silahı temin ettiği ve maktülü izlediği, aradan uzun zaman geçmesine rağmen öldürme kararından vazgeçmeyip ısrarla bu kararını icra ettiği hususunda, taammüdün varlığını gösterir her türlü kuşkudan uzak, kesin ve yeterli kanıt bulunmadığından sanığın eylemi kasten adam öldürme suçunu oluşturmaktadır. Yerel Mahkeme direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, Yerel Mahkeme direnme hükmünün tebliğnamedeki düşünce gibi (BOZULMASINA), 27.6.1994 günü oyçokluğuyla karar verildi.