 |
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
Esas no : 1994/163
Karar no : 1994/185
Tarih : 27.06.1994
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA: Tedbirsizlik ve dikkatksizlik sonucu ölüme neden olmak suçundan sanık suçundan sanık Osman Acur'un TCK.nın 45/1- son. maddesi gereğince 6 ay hapis 25.000 lira ağır para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin Acıgöl Asliye Ceza Mahkemesince verilen 16.3.1993 gün 25/4 sayılı hükmün sanık vekili tarafıdan temyizi üzerine dosyayı inceleyen;
Yargıtay 2. Ceza Dairesi 2.11.1993 gün 10464/11715 sayı ile;
"1- Temel Ağır para cezasının 60.000 lira olması gerekirken, 100.000 lira olarak tayini,
2- Taksirli suçta 2/8 oranında kusurlu olduğu kabul edilen olayda 1989 doğumlu torunu Bilal Acur'u kaybeden, sabıkası bulunmayan, bu nedenle hakkında alt sınırdan ceza tayin olunan sanık Osman'ın; olayın şaşkınlığı içinde ve olaydan sonraki davaranışları aleyhe yorumlanarak oluşta aleyhe sayılabilecek bir özellik bulunmadığı gözetilmeden hakkında 647 Sayılı Yasanın 4 ve 6. maddelerinin uygulanmasına yer olmadığına karar verilmesi" isabetsizliğinden bozmuş,
Yerel Mahkeme 38.12.1993 gün 47/74 sayı ile, bir nolu bozmaya uymuş, iki nolu bozmaya ise, "Kusurun azlığı cezayı azaltan bir nedendir ve sanığın cezalandırılmasına engel değildir. Aksi halde, belli bir kusur oranının altında kalan sanıklara verilecek cezanın mutlaka paraya çevrilmesi ve Yasının uygulanmasını gerektiren bir zorunluluk değildir. Sabıkasızlığa dayanma halinde, ilk kez suç işleyen herkesin cezasının ertelenmesi gerekir ki, bu olgu kabul edilemez. Olayda, sanık sorumluluğu kabul etmekten kaçınmaktadır. Karşı taraf için ağır sonuç doğurabilecek iddialarda bulunmaktadır. Bu nedenle sanık hakkında olumlu bir kanıya varılamamıştır." Gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.
Bu hükmün de Yargıtayca incelenmesi sanık vekilleri tarafından süresinde istenildiğinden dosya; Yargıtay C. Başsavcılığının "bozma" istekli 12.4.1994 günlü tebliğnamesiyle 2. Ceza Dairesi Başkanlığına ve Özel Daire tarafından da 1. Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okunda, gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR: Sanık Osman Acur'un tedbirsizlik dikkatsizlik sonucu ölüme neden olmak suçundan cezalandırılmasına karar verilen olayda, Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık, sanık hakkında 647 sayılı Yasanın 4. ve 6. maddelerinin uygulanmasına yer olmadığına karar verilirken gösterilen gerekçenin yasal ve yeteril olup olmadığına ilişkindir. Ayrıntıları 7.6.1976 gün 4/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ile Yargıtay Ceza Genel Kurulunun yerleşmiş kararlarında açıklandığı üzere erteleme ve paraya çevirme, cezasının sanığın kişiliğine uydurulmasına öngören yargısal şahsileştirme kurumudur. Mahkemece, 647 Sayılı yasanın 4, 5 ve 6. maddelerinin uygulanmamasına karar verilirken Anayasanın 141 ve CMUY.nın 32. maddeleri gereğince gösterilen gerekçenin, sanığın kişiliği ile ilgili bilgi ve belgelerin isabetle değerlendirildiğini gösterir biçimde yasal ve yeterli olması gerekir. Gerekçenin açıklanan bu niteliği yasa koyucunun amacına uygun olduğu gibi kararı aydınlatmak, keyfiliği önlemek ve tarafları tatmin etmek özelliklerini de taşımaktadır.
Ertelemeye yer olmadığına ilişkin karar, sanığın kişiliğinde ver olan nedenlere dayanmalıdır. Sanığın geçmişteki kişiliği tartışılarak ileride suç işleme eğilimi değerlendirilmeli ve sonucuna göre cezasının ertelenmesine yer olup olmadığı karara bağlanmalıdır. Hükmolunan hürriyeti bağlayıcı cezanın paraya çevrilmemesi halinde de, sanığın kişiliği suçun işleniş biçimi, suçun işlenmesindeki özellikler irdelenmelidir.
Maddi olayda sanık idaresindeki at arabası ile tarlaya giderken, karşı yönden gelmekte olan sanık Sefer Yılmaz yönetimindeki traktörle karşılaşmış, atın orkerek geri geri gitmesi üzerine at arabası dereye yuvarlanmış ve sanığın üç yaşındaki torunu arabanın altında kalmıştır. Bulunduğu yerden çıkartılan maktül, daha hızlı ulaşım aracı olan sanık Sefer'in kullandığı traktörle, yanında annesi olduğu halde Acıgöl Sağlık Ocağına götürülmüştür. Sanık, olay yerinden evine giderek ıslanan giyisilerini değiştirmiş ve Acıgöl Sağlık Ocağına gitmiş, yaralı olan torununun hastahaneye gittiğini öğrenince Nevşehir'e giderek hastahanede aramış, bulamayınca köye geri dönmüştür. Köyde diğer sanıktan, yaralının Acıgölde olduğunu öğrenince yeniden Acıgöl'e gitmiş, bulunduğu evden çocuğu alarak Nevşehir Devlet Hastahanesine götürmüş ve hastane girişinde maktül ölmüştür.
Yerel Mahkemece, sanığın TCK.nın 455/1-son maddeleri gereğince cezalandırılmasana ve "Olaydan sonra mağduru gecikmeksizin hastahaneye götürmemesi, hadiseden pişmanlık duyduğu yönünde kanaat elde edilememesi sorumluluktan kaçarak diğer sanık hakkında ağır sonuç doğuracak iddialarda bulunması nedeniyle sanık hakkında 647 Sayılı Yasanın 4 ve 6. maddelirinin uygulanmasına yer olmadığına" karar vermiştir.
Sanığa yüklenen suç, taksirli suçlardan olup, sanık olayda 2/8 oranında kusurludur. Maktülün annesi olay yerine gelmiş ve yaralı olan oğlunu, Sağlık Kurumuna daha çabuk ulaşması diğer sanığın traktörü ile götürmüştür. Bu nedenle, sanık Osman Acur'un at arabası ile maktülü hemen hastahaneye götürmediği, üzerine düşen görevi yerine getirmediği ileri sürülmez. Kaldı ki sanık, maktülün yanında annesi olduğu halde bununla yetinmeyip derhal Sağlık Ocağına ve oradan Hastahaneye giderek yaralı torununu aramıştır. Acıgöl Sağlık Ocağında muayeneden sonra henüş ölmemiş olan maktülü Nevşehir'e hastahaneye götürmeyerek orada bir yakının evinde bekleten ise diğer sanık Sefer Yılmaz'dır. Sanık, bu durumu öğrenince maktülü bulunduğu evden almış ve Nevşehir Devlet Hastahanesine götürerek üzerine düşen görevi yerine getirmiştir.
Sanık ile maktülün anne ve babası, diğer sanık hakkında açılan kamu davasına müdahale talebinde bulunmuşlardır. Olayda, torununu kaybeden sanık, duyduğu üzüntü ve elem ile diğer sanığın kusurlu olduğunu, adeta kasta varacak nitelikteki ihmali ile olaya sebebiyet verdiğini beyan etmiştir. Bu beyanı, maktül ile arasındaki yakınlık ve duygusallık nazara alındığında aleyhe yorumlanamaz.
Öte yandan sanık, 1941 doğumlu olup sabıkasızdır. Yerel Mahkemece, sanığın geçmişteki halleri irdelenmeden, gelecekteki suç işleme eğilimi değerlendirilmeden ve suçun işleniş biçimi, sanığın kişiliği nazar alınmadan yasal ve yeterli olmayan gerekçe ile cezasının ertelenmesine ve paraya çevrilmesine yer olmadığına karar verilmez.
Bu itibarla Yerel Mahkeme direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Kurul üyelerinden 4. Ceza Dairesi Başkanı S. SELÇUK. "Taksirli suçlarda kusuru, çağdaş hukuk sistemlerinde görülmeyen biçimde matematik oranlarla belirleyen Türk uygulamasına göre sanık 2/8 oranında kusurlu, ilk kez ve yakınına karşı suç işlemiştir. "Bu konumdaki kimselerin özgürlüğü bağlayıcı cezası paraya çevrilir ve ertelenir" diye, a priori bir kural getirilemez. Böyle bir tutum hem cezanın bireyselleştirilmesi ilkesine ve hem de Ceza Yargılama Yasasına aykırıdır. Zira, cezanın biriyselleştirilmesi yetkisi, duruşma yapana yargıca verilmiştir. Yargıç bu yetkiyi, yalnızca suçun işleniş biçimini ve sanığın geçmişini gözeterek değil, saymaca (kazuistik) yöntemle bir bir sayılmayacak oranda sonsuz nedencelere göre kullanacaktır. Yeter ki, bu nedenceler, oluş ve gözlemlerle çelişmesin, Yargıtay da hükmü, salt gösterilen gerekçeyi inceleyerek denetler. Gerekçe doğa, deneyim ve mantık kurallarına aykırı ise, hükmü bozar ve yeniden değerlendirme ve yollama yargılaması, yapılması için ilk mahkemeye geri gönderir. Davanın değil, yalnızca hükmün yargıcı olan Yargıtay, ceza; parayı çevrilsin/çevrilmesin, ertelensin/ertelenmesin diyerek, ilk mahkemeni elinden bu yetkiyi alamaz. Alırsa, verilen karar, yetki aşımı (exces de pouvoir) nedeniyle sakatlanır. Olayımızda, çoğunluk görüşü, yetkisini aşmış ve ilk mahkemeye hiçbir şey bırakmamıştır. Karar, cezanın bireyselleştirilmesi ilkesine ve Ceza Yargılama Yasasının 307. maddesine aykırıdır. Bu konudaki açıklamalarımı ve kişisel değil, karşılaştırmalı hukuka dayanan görüşleri, daha önce birçok yazılarımda (Les voies de recours en France, AÜSBF. Dergisi C:XIV, S.1-4, S.119-184; Yargıtayın ve temyiz yolunun iyi algılanması ve kurumsallaştırılması sorunları , Yargıtay Dergisi, Ocak,Nisan 1992, S.19-44) ve birçok kararlara yazdığım karşıoylarda (İçtihadı Birleştirme Kararı, 14.12.1992, 1/5, Resmi Gazete 6.5.1993; C.G.K 18.10.1993, 233-248, Balıkesir Baro Dergisi, Aralık 1993, S.31 vd.) sergilemiştim. Belirttiğim nedenlerle, yasaya ugun bulunan Yerel Mahkemenin gerekçesi karşısında, karar onanmalıdır."görüşüyle ve bir üye de mahkemece gösterilen gerekçeye göre direnme hükmünün onanması düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ: Açıklanan nedenlerle, sanık Osman Acur hakkındaki Yerel Mahkeme direnme hükmünün (BOZULMASINA) bozamaya uyulan kısım ile sanık Sefer Yilmaz vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 2. Ceza Dairesine gönderilmesine, oybirliği ile karar verildi.