 |
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
Esas no : 1994/127
Karar no : 1994/152
Tarih : 30.05.1994
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA :
SUÇ ve KARAR : Adam öldürmeye teşebbüs suçundan sanık Hakkı AkdumanIın değişen suç vasfına göre TCK.nın 466/2, 51/1. maddeleri gereğince 1 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına ve bu cezasının ertelenmesine ilişkin Samsun 1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 15.3.1993 gün 56/46 sayılı hükmün C. Savcısı ve sanık vekili tarafından temyizi üzerine dosyayı inceleyen;
Yargıtay 1. Ceza Dairesi 2.11.1993 gün 2060/2212 sayı ile;
"Sanık Hakkı Akduman'ın Bahattin Yüksel iye tartışmasında Bahatti'in silahını çekmesi üzerine nefsine vaki saldırıyı filhal defi zarureti içinde silahı çektiği yolundaki aşamalarda değişmeyen ifadesi eldeki boş kovanlar, çekirdek ve ekspertiz raporu ile doğrulandığından sanığın TCK.nun 49. madde koşulları içinde bulunduğunun kabulü ile uygulama yapılarak ruhsatlı silanının da sanığa iadesine karar verilmesi gerekirken değişen şahadete itibar edilerek yazılı şekilde mahkumiyet kararı verilmesi" isabetsizliğinden bozmuş.
Yerel Mahkeme 29.12.1993 gün 236/243 sayı ile ; "Toplanan kanıtlara, tanık beyanlarına göre her iki sanık da silah çekip ateş etmişlerdir. Ancak, önce hangisinin atiş ettiği, sanığın da bunun üzerine ve savunma amacıyla yalnızca silah çektiği yolundaki bozmada değinileln oluş sabit olmamıştır. Eylem, hafif tahrik altında kavgada korkutma amacıyla ateş etme suçunu oluşturmaktadır." gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.
Bu hükmün de Yargıtayca inclenmesi sanık vekili tarafından süresinde istenildiğinden dosya, Yargıtay C. Başsavcılığının "bozma" istemli 26.4.1994 günlü tebliğnamesiyle 1. Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
YARGITAY CEZA GENEL KURULU KARARI : Adam öldürmeye teşebbüs suçundan açılan ve değişen suç vasfına göre kavgada silah boşaltmak suçundan TCK.nın 466/2,51/1. maddeleri gereğince sanığın cezalandırılmasına karar verilen olayda, Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık; yüklenen suçun yasal savunma sınırları içinde işlenip işlenmediğine ilişkindir.
Yasal savunma (meşru müdafaa), bir kimsenin kendisine veya başkasına yöneltilen ağır ve haksız maddi bir saldırıyı zorunlu olarak uzaklaştırmak için gösterdiği haklı karşıt davranışlardır.
Yasal savunmadan sözedilebilmesi için, maddi mahiyette bir saldırının bulunması, saldırı ile savunmanın hemzaman olması , savunmanın saldırının devamı sırasında yapılması, savunma ile saldırı arasında uygun oran bulunması gerekir. Saldırı başlamadan önce savunmaya geçirilmesi haklı sayılmayacağı gibi saldırı bittikten sonra savunmada bulunulması de meşru sayılamaz.
Ancak "saldırının halen varlığını" geniş manada anlamak ve başlayacağı artık muhakkak olan bir saldırıyı başlamış, keza bitmiş olmasına rağmen tekrarından korkulan bir saldır da henüz sona ermemiş saymak zorunludur.
Yasal savunmada hiçbir zaman ve hiçbir durumda sanığa kaçma yükümlülüğü yüklenemez. Sanıktan, kaçarak kurtulması istenemez. Failin kaçma olanağının bulunup bulunmadığı da dikkate alınamaz.
Savunmada zorunluluk bulunup bulunmadığı her olayın özelliğine göre saptanmalıdır. Failin kendisi veya bir başkasını savunurken karşılıştığı durum ve kullanılan vasıtalara denk olmayan şekilde savunmada bulunması veya saldırganı etkisiz hale getirdikten sonra da savunma ve tepkilerinde ısrak etmesi halinde zaruret sınırının aşılması söz konusu olacaktır.
Maddi olayda, sanık ile TCK.nın 456/4, 52, 457/1, 51/1. maddeleri gereğince cezalandırılmasına karar verilen ve hakkındaki mahkumiyet hükmü onanan sanık Bahattin Yüksel, Köy Hizmetleri Müdürlüğünde karşılaşmışlardır. Bahattin Yüksel'in, yapılan bir seçim nedeniyle "arkadan konuşmuşsun, yanlışlık yapmışsın" demesi üzerine aralırında münakaşa çıkmış ve olay sırasında iki el ateş edilmiştir.
Şahısdda hata sonucu yaralan mağdur Ahmet Aydıner, olay günü alınan ilk ifadesinde, koridorda münakaşa eden sanıkları aralamak istediğinde yaralandığını, kimin ateş ettiğini bilmediğini söylemiş, ikinci ifadesinde ise sanık Hakkı Akduman'a ayıp oluyor dediğinde sanığın tabancasını çıkardığını, bunun üzerine onun arkasına geçtiğini, sanığın tahminen yere doğru bir el ateş ettiğini, tabancasının tutukluluk yapması nedeniyle manevra yaptığını ve merdivenden iki basamak inerek bir el daha ateş ettiğini, seken bu kurşunla yaralandığını, sanık Bahattin Yüksel'in silah çektiğini görmediğini ve sırtının Bahattin'e dönük olduğunu beyan etmiştir. Duruşmada ise sanığın hedef gözetmeksizin bir el yere, bir el havaya ateş ettiğini, bir el de arka tarafından ateş edildiğini, kimin ateş ettiğini görmediğini ve bu üçüncü kurşunla yaralandığını söylemiş, daha sonra ise sanığın ateş etmesinden sonra arkasından görmediğinden bir işi tarafından ateş edildiğini, müteakiben sanğın yeniden ateş ettiğini, hangi sanığın kurşunu ile yaralandığını bilmediğini ifade etmiştir.
Sanık aşamalarda, diğer sanığın yumruk vurduğunu, belinden tabancasını çıkarıp ateş ettiğini, merdivenden aşağıya indiğini, ruhsatlı silanını çektiğini, bu sırada sanık Bahattin'in tekrar ateş ettiğini, kaçarak bahçeye gidip beklediğini, ateş etmediğini, silahının muayenesi ile bu durumun anlaşılacağını ileri sürmüştür.
Direnme kapsamı dışında kalan sanık Bahattin Yüksel ise, sanığın silahını çekip ateş etmesi üzerine hedef gözetmeksizin havaya ateş ettiğini bildirmiştir.
Bir kısım tanıklar, olay sırasında iki el silah sesi duyduklarını, kimin ateş ettiğiği görmediklerini, bir kısım tanıklar ise sanıkta tabanca gördüklerini ancak ateş ettiğğini görmediklerini, sanık Bahattin'in kardeşi olan Nazım Yüksel ile Halim Çolak ise önce sanığın sonra diğer sanık Bahattin'in ateş ettiğini, beyan etmişlerdir.
Mağdurun aşamalarda sanık aleyhine genişlettiği ifadesi ile bir kısım tanık beyanları fenni delillerle çelişkilidir. Zira olayda iki el ateş edilmiştir. Magdurun vücudundan çıkartılan mermi çekirdeği ile olay yerinde bulunan iki boş kovan ve çekirdeğin sanık Bahattin Yüksel'e ait tabancadan atıldığı da ekspertiz ve Adli Tıp Kurumu Fizik-Balistik İhtisas Dairesi raporları ile sabit olmuştur. Ayrıca olay yeri tutanağında belirtilen boş kovanlarla çekirdeğin bulunduğu yerler de savunmayı doğrulamaktadır. Bu itibarla sanığın aşamalarda değişmeyen savunması, tanık beyanları, maddi ve fenni deliller ile doğrulandığından, Bahattin Yüksel'in ateş etmesi üzerine sanığın tabancasını çektiği fakat aşet etmediği, mağdurun ise sanıkla konuşurken diğer sanık Bahattin'in ateşi sonucu sırtından yaralndığı sübuta ermiştir. Sanık uğradığı silahlı saldırı üzerine kendisini korumak amacıyla saldırı ile hemzaman olarak ruhsatlı olan tabancasını çekmiştir. Bu nedenle olayda yasal savunmanın koşulları gerçekleştiğinden TCK.nın 49. maddesi uygulanarak ruhsatlı olan silanının sanığa iadesi gerekmektedir. Bu nedenle Yerel Mahkeme direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle Yerel Mahkeme direnme hükmünün (BOZULMASINA) 30.05.1994 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.