 |
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 1993/81
Karar No: 1993/110
Tarih: 19.04.1993
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Hırsızlık suçundan sanık Aziz Ali Tokmakoğlu'nun TCK.nın 491/ilk, 522, 647 sayılı Yasanın 4. maddesi uyarınca 67.500 lira ağır para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin Beyoğlu 3. Sulh Ceza Mahkemesi'nce 30.11.1990 gün ve 142-1561 sayı ile verilen hükmün, sanık müdafii tarafından temyizi üzerine dosyayı inceleyen;
Yargıtay 6. Ceza Dairesi'nce 12.12.1991 gün ve 7636-8382 sayı ile;
(Sanığın savunmasının aksine yüklenen suçu işlediğine dair kesin ve inandırıcı kanıt bulunmadığı gözetilmeden hükümlülüğüne karar verilmesi) isabetsizliğinden bozulmuştur.
Yerel mahkeme ise 1.5.1992 gün ve 77-466 sayı ile; Olay yerindeki inşaatın müteahhidi olan sanığın, yandaki yıkılmış binaya ait 5.6.1985 günü kapatılan tesisattan bağlantı yaparak kaçak su kullandığının sabit olduğu, görüşüyle önceki hükümde direnmiştir.
Bu hükümde sanık tarafından süresinde temyiz edildiğinden dosya, Yargıtay C. Başsavcılığının "Onama" istekli 5.3.1993 gün ve 62851 sayılı tebliğnamesiyle, 1. Başkanlığa gönderilmekle, Ceza Genel Kurulu'nca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : İncelenen dosyaya göre;
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık, sanığın üzerine yüklenen suçun sübuta erip, ermediği hususundadır.
Sanık aşamalarda tutarlı ve samimi görülen savunmasında, "müteahhitliğini yaptığı Kastelli inşaata ait binanın inşaatında kaçak su kullanmadığını, inşaatın arsası içerisinde açılan kuyudan çıkarttığı su ile inşaatı tamamladığını ve 1986 yılında teslim ettiğini" ileri sürmüştür.
Sanığın bu savunması, tanıklar Mustafa Kaval, Haydar Yaraman, Fevzi Ediz, Mustafa Aktaş tarafından da doğrulanmaktadır.
25.3.1987 günlü suç tutanağında, inşaatın yanındaki yıkık binaya ait tesisattan kaçak su kullanıldığı saptanmış ise de sanığın bu şebekeden su borusu çektiği veya çekilmesini azmettirdiği ya da çekilmiş borudan su kullandığı saptanamamıştır.
Ceza Yargılamasının amacı hiç bir duraksamaya yer vermeden maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasıdır. Sanığın savunmasının aksini kanıtlaması ondan beklenemez, kaldı ki CYUY.nın 135. maddesi uyarınca sanığın susma hakkı bulunmaktadır. Susma hakkını kullanan sanığın "sükut ikrardan gelir" deyişine dayanılarak suçu kabul ettiği söylenemeyeceği gibi, savunmasını kanıtlaması da istenemez. Sanığa yüklenen suçun sübuta erdiği yapılan yargılama sonucunda kuşkuya yer vermeksizin ortaya çıkarılmalıdır. Ceza Yargılamasında kuşkunun bulunduğu yerde mahkumiyet kararına yer yoktur. Bu ilke evrenseldir.
O halde, sanığın üzerine yüklenen suçtan cezalandırılmasına yeterli ve inandırıcı kanıtlar elde edilmediğine göre direnme kararının bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden direnme kararının isteme aykırı olarak (BOZULMASINA), 19.4.1993 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.