 |
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E. 1993/6-79
K. 1993/108
T. 19.4.1993
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
HIRSIZLIK
CEZA YARGILAMASINDA KUŞKU
KARAR ÖZETİ Sanığın çalmadığını beyan ederek, koç bedelini ödemek suretiyle şikayetçiyle anlaşmayı kabul etmesi, sanığın yüklenen suçu işlediğini kabule yeterli bir kanıt sayılamaz.
Ceza yargılamasında kuşkunun bulunduğu yerde,
mahkumiyet kararından söz edilemez. Bu ilke evrenseldir.
(765 s. TCK. m. 491/5,522)
(1412 s. CMUK. m. 254)
Hırsızlık suçundan sanık Mehmet'in TCK.nın 491/5, 522. maddesi uyarınca 4 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin, (Dursunbey Asliye Ceza Mahkemesi)nce 14.3.1991 gün ve 217-34 sayı ile verilen hükmün, sanık tarafından temyizi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince, 23.1.1992 gün ve 8501-487.sayı ile;
(Sanığın yüklenen suçu işlediğine dair kesin, inandırıcı ve hükümlülüğüne yeterli kanıt bulunmadığı gözetilmeden yazılı biçimde karar verilmesi) isabetsizliğinden bozulmuştur.
Yerel Mahkeme ise, 14.5.1992 gün ve 46-53 sayı ile; tanık Halil'in beyanı ve bunu doğrulayan Müşerref' in anlatımı, sanığın çalınan koç bedelini ödemeyi kabul etmesi, koçun derisinin sanığa ait buğday yığınında elde edilmesi gibi kanıtlarla, sanığın üzerine yüklenen suçun sübuta erdiği, açıklaması ile önceki hükümde direnmiştir.
Bu hüküm de, sanık ve Yerel C. Savcısı tarafından süresinde temyiz edildiğinden dosya, Yargıtay C. Başsavcılığının "Bozma" istekli 4;3.1993 gün ve 60784 sayılı tebliğnamesiyle 1. Başkanlığa gönderilmekle; Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
İncelenen dosyaya. göre;
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık, sanığın üzerine yüklenen suçun sübuta erip ermediği hususundadır.
Dosyada var olan kanıtlara bakıldığında; şikayetçi (H.A.), 16.7.1990 günlü şikayet dilekçesinde; "olayı görmediğini, Halil'in ağılından iki yaşındaki bir koçunun çalındığını, yaptığı takibe göre koçu sanığın çalarak kestiğini anladığını, koçun iç organlarını köye 150 metre uzaklıkta arpalıklar arasında bulduğunu, derisinin de sanığın ahırından çıktığını" belirtirken, hazırlık soruşturması sırasında jandarmadaki beyanında; "sanığın koçu götürdüğü sırada Halil tarafından görüldüğünü" duruşmada ise, "sanığın kendisi ile jandarma karakol komutanı ve Ahmet adlı kişinin yanında sulh olmak isteğini" iddia etmiştir.
Sanık, aşamalarda "yüklenen suçu işlemediğini, buğday yığınında elde edilen deriyi harman yerindeki yığına kendisinin saklamadığını" savunmuştur.
Dinlenen tanıkların, sanığın koçu çaldığına ilişkin, kuşkudan uzak, inandırıcı ve yeterli bilgiye sahip olmadıkları anlaşılmıştır.
Sanığın, çalmadığını beyan ederek, koç bedelini ödemek suretiyle şikayetçiyle anlaşmayı kabul etmesi, sanığın yüklenen suçu işlediğini kabule yeterli bir kanıt sayılamaz.
Ceza Yargılamasının amacı hiç bir duraksamaya yer vermeden maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasıdır. Bu araştırmada, yani gerçeğe ulaşmada mantık yolunun izlenmesi gerekir. Gerçek; akla uygun ve realist, olayın bütünü veya bir parçasını temsil eden kanıtlardan veya kanıtların bütün olarak değerlendirilmesinden ortaya çıkarılmalıdır. Yoksa bir takım varsayımlara dayanılarak sonuca ulaşılması, Ceza Yargılamasının amacına kesinlikle aykırıdır. Ceza Yargılamasında kuşkunun bulunduğu yerde, mahkumiyet kararından söz edilemez. Bu ilke evrenseldir.
O halde, sanığın üzerine yüklenen suçtan cezalandırılmasına yeterli, kesin ve inandırıcı kanıtlar elde edilemediğine göre direnme kararının bozulmasına karar verilmelidir.
S o n u ç Açıklanan nedenlerle, sanık ve Yerel C. Savcısının temyiz itirazları yerinde görüldüğünden, direnme kararının istem gibi (BOZULMASINA), 19.4.1993 gününde oybirliğiyle karar verildi.