 |
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E. 1993/6-142
K. 1993/172
T. 14.6.1993
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
KARAR ÖZETİ İncelenen dosyada; önce sanık ve vekilinden, ondan sonra C. Savcısından bozmaya karşı diyecekleri sorulmuş ve başka bir işlem yapılmayarak yargılamaya son verilmiştir.
En son söz sanığa verilmeyerek CMUK.nun 251. maddesine aykırı davranılmıştır.
(1412 s. CMUK. m. 251)
Sahtecilik suçundan sanık Gazi'nin, TCK.nun 342/1, 80 ve 59. maddeleri uyarınca 1 sene 11 ay 10 gün ağır hapis cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin, (Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi)nce verilen 25.4.1991 gün ve 1989/72-1991/82 sayılı hükmün sanık vekili tarafından temyizi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesi, 13.5.1992 gün ve 2265/3903 sayı ile;
"...Sanık vekilinin sair itirazları yerinde görülmemiştir. Ancak, Hazine kontrolörü Zeynep tarafından düzenlenen inceleme raporunun 17. sayfasında da belirtildiği üzere, suç konusu belgelerin sanık tarafından bankaya faksla geçildiği veya fotokopi olarak verildiklerinin anlaşılması karşısında bu belgelerin asıllarının ayrıca bankaya verilip verilmediği, fotokopilerin onaylı olup olmadığı hususları araştırılıp bu belgelerle işlem yapmanın mutad olup olmadığı da saptandıktan sonra sanığın eyleminin bankada belgelerin asıllarının bulunmaması halinde fotokopiler onaysız ise, TCK.nun 345, onaylı ise 342/3. maddesinde yazılı suçu oluşturup oluşturmayacağının tartışılması gerektiğinin düşünülmemesi" isabetsizliğinden kararı bozmuştur.
Yerel Mahkeme ise, 21.9.1992 gün ve 125/153 sayı ile;
"Sahteliği iddia olunan belgelerin asılları temin edilip dosyaya eklenmiş, 15.10.1990 ve 12.2.1991 günlü bilirkişi raporları da bu belgelerin asılları üzerinde yapılan inceleme sonucu düzenlemiştir. Anılan belgelerin başlangıçta bankaya faksla geçilmesi veya fotokopi olarak verilmesi oluşup tamamlanan suça etkili olmadığından kurulan hükümde bir isabetsizlik yoktur" biçimindeki açıklamalarla önceki hükümde direnmiştir. Bu hüküm de, sanık vekili tarafından süresinde temyiz edildiğinden dosya, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın bozma istekli 24.5.1993 gün ve 6/84682 sayılı tebliğnamesiyle 1. Başkanlığa gönderilmekle; Ceza Genel Kurulu'nca okundu gereği konuşulup düşünüldü:
CMUK.nun 251. maddesi gereğince; "En son söz sanığındır' maddenin son fıkrasında sanık namına müdafi tarafından müdafaada bulunsa dahi, müdafaaya ilave edecek bir şeyi olup olmadığı sanığa sorulur" hükmü yer almaktadır. Bu hüküm uyarınca duruşma mutlaka sanığın son sözü ile bitecektir. Araya başka hususların girmesi halinde yeniden sanıktan son sözü sorulmalıdır. Savunma hakkı ile ilgili olan bu usul kuralı buyurucu nitelikte olup uyulmaması yasaya mutlak aykırılık oluşturur.
İncelenen dosyada; önce sanık ve vekilinden, ondan sonra Cumhuriyet Savcısından bozmaya karşı diyecekleri sorulmuş ve başka bir işlem yapılmayarak yargılamaya son verilmiştir.
Görüldüğü gibi "en son söz" sanığa verilmeyerek CMUK.nun 251. maddesine aykırı davranılmıştır. İlk defa hüküm kurulurken son sözün sanığa verilmesi kuralı bozmadan sonra başlayan yargılamada da aynen geçerlidir Çünkü her iki halde aynı usul hükümlerinin uygulandığı son soruşturmanın bitiş aşamasıdır. Bozmadan önce bu kural geçerlidir. Bozmadan sonra bu kurala uymak gerekmez şeklinde bir ayrımın yasal ve hukuksal hiçbir dayanağı yoktur.
Bu itibarla esası incelenmeyen hükmün öncelikle bu usuli hata nedeniyle bozulmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Kurul Üyeleri; "önceki hükümde direnildiğine göre en son sözün sanığa verilmesine gerek yoktur" diyerek hükmün esasının incelenmesi yönünde oy kullanmışlardır.
S o n uç Sair yönleri incelenmeyen yerel mahkeme direnme hükmünün öncelikle yukarıda açıklanan usuli nedenle (BOZULMASINA), 14.6.1993 günü oyçokluğuyla karar verildi.