Hukuki.NET

T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 1993/62
Karar No: 1993/94
Tarih: 12.04.1993

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


 
DAVA : Gasp suçundan sanık Yıldırım Karabulut'un TCK.nun 497/1, 89, 55/3 ve 59. maddeleri uyarınca sonuçta 9 sene 8 ay 20 gün ağır hapis cezasıyla cezalandırılmalarına ilişkin Tarsus Ağır Ceza Mahkemesince verilen 20.10.1992 gün ve 102/130 sayılı hükmün sanık tarafından temyizi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesi 29.1.1993 gün ve 424/579 sayı ile kararı onamıştır.
Bu karara karşı 4.3.1993 gün ve 98159 sayı ile itiraz yoluna başvuran C. Başsavcılığı;
"İtirazın konusunu CMUK.nun 3842 sayılı yasa ile değişik 138. maddesi uyarınca 18 yaşını halende bitirmemiş bulunan sanığa müdafi tayini gerekip gerekmediği oluşturmaktadır.
Tebliğnamedeki görüşe aykırı olarak sanık hakkındaki hüküm onanmıştır. Oysa;
1 - CMUK.nun 138. maddesinde "Yakalanan kişi ve sanık "..tan sözedilmektedir.
2 - Sanıklık sıfatının son kararın (hükmün) kesinleşmesine kadar sürdüğü bilinmektedir. Yine soruşturmanın sürdüğüde açıktır. Kanun yolu davasının açılması üzerine kollektif olan mahkeme faaliyeti yapılacağından muhakeme devam etmektedir. Kanun yolu olağan ise yani kesinleşmemiş karara karşı açılmışsa devam aralıksızdır.
3 - 3842 Sayılı Yasa meclise sunulurken Adalet Komisyonu raporunu da içeren tasarının 17. maddesinde "tasarı ile soruşturmanın her safhasında kişiye yanında müdafii bulundurma, onunla görüşme ve hukuki yardımdan yararlanma hakkı tanınmış belirli haller için mecburi müdafilik sistemine geçilmiştir." İfadelerine gerekçe olarak yer verilmiştir.
Savunma hakkıyla yakından ilgili olan bu hükmün Yargıtay için emredici ve geçerli olmadığını düşünmek mümkün değildir.
4 - İnceleme konumuzla doğrudan olmasa da dolayısıyla ilgili olduğundan;
a) Geçiş döneminden sonra duruşma sırasında isteğe rağmen ya da zorunlu olduğu halde müdafii için harekete geçmeyen mahkeme kararları bozulmayacak mıdır?
b) Müdafii olmayan bir kişi Yargıtay'a yazdığı dilekçede müdafii tayini isterse ne yapılacaktır? Bundan sonraki dönemlerde bununla karşılaşılacaktır. Bu gibilere Baroya başvurması söylenebilecekse de CMUK.nun 138/2 maddesinde sayılan kimseler için kendiliğinden harekete geçmek gerekecektir.
5 - Derhal uygulanırlık ilkesi mahkemeler için geçerli olduğu kadar Yargıtay içinde geçerlidir. Yargıtay'daki duruşmalı incelemelerde maddeyi uygularken duruşmasız işlerde uygulamamak bir çelişkidir.
Ancak, 138. maddenin emrediği hükmü karşısında Yargıtay'ın nasıl bir işlem yapması gerektiği düşünüldüğünde akla şu seçenekler gelmektedir.
a) Derhal uygulanırlık ilkesine uyup lafzi yoruma bağlı kalarak dosya C. Savcılığında ise bizzat bulunduğu yer barosuna yazılarak müdafii tayin edilip dosyanın incelenerek hukuki yardımı içeren layihanın dosyaya konulmasını isteyebilir.
b) Aynı işlem Yargıtay Özel Daireleri ile Ceza Genel Kurulunda yapılabilir.
c) Karar, Mahkemece müdafii tayin edilerek hukuki yardımın sağlanması için bozulabilir.
d) Sanığa Baroya başvurması için uyarı yapılabilir. Ancak bu durum 138/2 maddede sayılanlar için sözkonusu olmaz.
Bu seçeneklerden hükmün bozulması yolu savunma hakkının en iyi şekilde kullanılmasına olanak sağladığından tercih edilmelidir.
Yukarıda açıklanan seçeneklerden her hangi biri veya bir başka yol benimsenmeden isteyenlere veya 138/2 madde yazılı olanlara müdafi tayini için gerekli işlemler yapılmadan dosyaları inceleyip karara bağlamak yasaya aykırıdır, görüşüyle Özel Daire onama kararının kaldırılarak Yerel Mahkeme hükmünün bozulmasına veya barodan müdafi tayin edilmesi gerektiğine karar verilmesini istemiştir.
Dosya 1. Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu gereği konuşulup düşünüldü:
 
KARAR : Çözümlenecek sorun 1.12.1992 gün ve 3842 sayılı yasanın 15. maddesi ile değiştirilen CMUK.nun 138. maddesi hükmü karşısında temyiz incelemesi sırasında 18 yaşını doldurmamış ve müdafii de bulunmayan sanık hakkındaki hükmün sair yönleri incelenmeksizin bu nedenle bozulmasına veya barodan müdafii tayin edilmesine gerek bulunup bulunmadığına ilişkindir.
Ceza Yargılaması suç işlendikten sonra başlar, çoğu zaman hemen sonuçlanmaz. Ceza Yargılamasının sonuçlanması önemli bir zaman diliminin geçmesini gerektirebilir. Ceza Yargılamasının başlamasıyla sonuçlanması arasında yeni yasalar yürürlüğe girerek muhakeme kanununda değişiklik yapılabilir. İşte bu gibi hallerde yargılamanın başladığı zaman yürürlükte olan yasa mı yoksa yargılama sürerken daha sonra yürürlüğe giren yasamı uygulanacaktır.
Usul hukukunda genel ilke olay ve işlemlerin o sırada yürürlükte bulunan hukuk kurallarına tabi olmasıdır. Bir usul işlemine o sırada yürürlükte olan hukuk kurallarının uygulanmasına" hemen uygulama" (derhal uygulama) ilkesi denilmektedir. Bir olay veya işleme daha sonra yürürlüğe giren bir hukuk kuralının uygulanması ise istisnayı oluşturur. Sonradan yürürlüğe giren kuralın uygulanmasına ise "geçmişe yürüme" ilkesi denilmektedir.
Geçmişe yürüme esasen bir istisnadır. Ceza yasası veya Ceza hükmü taşıyan Özel yasalarda yapılan değişiklikler eğer sanık lehine iseler TCK.nun 2/2. maddesi uyarınca yani yasa uygulanacaktır. Muhakeme Kanunlarında yapılan değişiklikler ise derhal uygulanmaya başlarlar. Bu değişikliklerin sanık lehine olup olmaması önemli değildir. Esasen derhal uygulama ilkesi yeni yasanın eskisinden daha mükemmel olması ve ülkede aynı anda iki muhakeme kanununun uygulanması ve kanunların yürürlükte bulundukları süre içinde düzenlendikleri sahalarda uygulanması gerektiği ilkesine dayanmaktadır.
Böylece muhakeme kanunlarında derhal uygulama ilkesinin duraksamaya yer vermeyecek biçimde geçerli olduğu belirlenmiş bulunmaktadır. Bu ilkeye bağlı kalınarak eski muhakeme kanunu zamanındaki işlemler eski kanunu göre sonuçlandırılmalıdır. Yeni kanun ise yürürlüğe girdikten sonraki işlemleri uygulanmalıdır. Böylece yeni kanunun geçmişe yürümeyeceği kabul edilmelidir.
Yeni kanunun geçmişe yürümeyeceği ilkesinin doğal sonucu olarak eski kanun zamanında yapılıp tamamlanmamış işlemler geçerliliklerini korumakta ve yenilenmemektedir.
O halde derhal uygulama ilkesinin sonucu olarak;
a) Usul işlemlerinin mutlaka yürürlükteki muhakeme kanunlarına göre yapılacağı,
b) Yürürlükteki muhakeme kanununa uygun olarak yapılan işlemlerin sonradan değiştirilen muhakeme kanunu uyarınca geçerliliğini kaybetmeyeceği,
c) Yeni muhakeme kanununun yürürlüğe girmesinden sonra yapılması gereken usul işlemlerinin yeni kanuna tabi olacağı,
d) Yeni muhakeme kanununun uygulanmasında yeni düzenlemelerin sanığın leh veya aleyhinde olmasına bakılmayacağı,.. sonuçları çıkar.
Ancak, derhal uygulama ilkesinin geçerli olmadığı hallerin varlığı da sözkonusu olabilmektedir. Şöyleki; sırf üst dereceli mahkemede açılmış davalarda hatta duruşma başlamadan da olsa derhal uygulanmaması yürürlükten kalkan normun uygulanmasına devam edilmesi uygulamanın devamlı olmayacağı ve görevsizlik kararlarıyla işler uzayacağı için geçici maddelerle kabul olunabilir. Örneğin 2248 Sayılı Yasanın geçici 1. maddesiyle bu yol izlenmiştir.
Keza; derhal uygulama ilkesi bazen haksız sonuçların doğmasına da yol açabilir. Mesela eski kanuna göre kanun yoluna başvuran için daha uzun bir süre tanınmış iken yeni kanun bu süreyi kısaltmış olabilir. Yeni kanunun, kanun yoluna başvuru için öngörülen süreyi kısaltması durumunda eski kanun zamanında daha süresi olduğu düşüncesiyle bekleyip kanun yoluna başvurmamış olanlara uygulayarak önceki kanuna göre düşmemiş olan "kanun yoluna başvurma hakkı'nı bu gibi kimselere tanımamak haksızlık olacağından yeni kanunu derhal uygulamamak gerekir. Bu gibi durumlar yeni kanunun derhal uygulanması ilkesinin istisnalarını oluşturur.
Ancak eski kanunun bir usul işleminin yapılması için öngördüğü süreden fazla bir süre aynı usul işlemi için yeni kanunda benimsendiği takdirde durum yeni kanunun derhal uygulanırlığı ilkesine göre çözümlenmelidir. Şöyle ki eski kanun zamanında o usul işlemi için bir haftalık süre öngörmüş iken bu süre içerisinde usul işlemi yerine getirilmemişse yeni kanun bunu 15 güne çıkarmış olsa bile yeni kanuna göre yapılacak bir işlem kalmamıştır. O usul işlemi ile ilgili iş eski kanuna göre ölmüştür. Yeni kanun onu diriltmez, ancak eski kanunda öngörülen bir haftalık süre dolmadan yeni kanun yürürlüğe girseydi ilgili kişi 15 günlük süreden yararlanabilecekti, Eeğer eski kanunun 15 gün süre vermişken yeni kanun bunu bir haftaya indirseydi sürenin başlangıcından itibaren bir hafta geçmişse işlem yeni kanuna tabi olacak sürenin başlangıcından itibaren bir hafta geçmişse yeni kanun uyarınca işlem yapılamaz hale girecektir.
Demek ki derhal uygulanırlık ilke olmakla beraer bu ilkenin haksızlıklara sebebiyet vermesi halinde kabul edilebilen istisnaları vardır.
İnceleme konusu olayda 3842 Sayılı Yasa ile değişiklik yapılmadan önceki dönemde CMUK.nun 138. maddesi 18 yaşından küçük olan sanığa zorunlu müdafii atanması sistemini benimsemiyordu. Bu nedenle değişiklikten önceki muhakeme kanunu uyarınca Yerel Mahkeme müdafi bulunmayan 18 yaşından küçük olan sanık hakkında yargılamayı sürdürerek hüküm kurmuş ve bu hüküm sanık tarafından duruşmasız  olarak temyiz edilmiştir.
O halde önceki yasanın (138. md) yürürlükte olduğu dönemde yasaya uygun biçimde yapılan usuli işlemler ve yargılama yasaya uygundur. Geçerliliği sürer ve tartışılamaz. Hüküm kurulduktan sonra 1.12.1992 tarihinde yürürlüğe giren 3842 sayılı yasa ile CMUK.nun 138. maddesi değiştirilerek 18 yaşından küçük sanıklara zorunlu müdafilik sistemi benimsenmiştir. Ancak bu kural önce 18 yaşından küçük olan ve müdafii bulunmayan sanıklar hakkında kurulan hükümlerin sırf bu nedenle bozulması veya barodan müdafii tayini istenmesi, Muhakeme kanunlarının derhal uygulanma ilkesi uyarınca olanaklı değildir.
Ancak kanun yolu aşamasında inceleme duruşmalı olarak yapılsaydı bu durumda bulunan sanığa zorunlu müdafii tayini için gerekli usuli işlemlerin Yargıtay Özel Dairesince yerine getirilmesi gerekecekti. Halbuki inceleme konusu olayda temyiz incelemesi dosya üzerine yapılmaktadır. Sanık 3842 sayılı yasa yürürlüğe girmeden önce yürürlükte bulunan yargılama yasasına uygun biçimde yasal süresinde temyiz ederken duruşma isteminde bulunmamıştır. O halde sırf müdafi bulunmaması hükmün bozulmasına gerektirmeyeceği gibi ayrıca bu aşamada müdafi tayinide gerekmez. Bu durum yargılama yasalarının derhal uygulama ilkesine uygundur. Aksini kabul ve uygulama muhakeme kanunun geriye yürümesi sonucunu doğuracağı gibi temyiz incelemesi aşamasındaki bir davanın duruşma ve hatta hazırlık aşamasına geri dönmesi durumunu yaratırki bunu usul hukukunun ana kuralları ve genel yapısı müsait değildir ve müsade etmez.
Bu nedenle C. Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
 
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle C. Başsavcılığı itirazının REDDİNE 12.4.1993 günü oybirliğiyle karar verildi.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • Beraat sonrası yurtdışı çıkış yasağı kaldırma sorunu 
  • 16.04.2024 15:18
  • [İcra takipleri] Icrada borçlunun yaptiği işlem zamanaşimini keser mi? 
  • 16.04.2024 14:18
  • Memnu Hakların İadesi TMK 7/2 Hk. 
  • 15.04.2024 17:33
  • Taahhüt ve Muvafakat İptali 
  • 14.04.2024 14:27
  • [Sigorta hukuku] Dain-i Mürtehin ve Kasko Ödeme Süreçleri 
  • 13.04.2024 08:25


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini