 |
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 1993/44
Karar No: 1993/64
Tarih: 15.03.1993
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Adam öldürmeye katılma suçundan sanık Erol Kılınç hakkında açılan kamu davasının yargılaması sonucunda, sanığın öldürme suçuna ve ölümle sonuçlanan kavgaya katıldığına dair kanıt elde edilemediği kabul edilerek beraatine ilişkin Kartal 1. Ağır Ceza Mahkemesince 28.2.1992 gün ve 284-35 sayı ile verilen hükmün, katılan vekili tarafından temyizi üzerine, dosyayı inceleyen;
Yargıtay 1. Ceza Dairesince 7.7.1992 gün ve 1522-1691 sayı ile:
(Sanık ve ölenin pazarcılık yaptıkları, aralarında tezgah yeri nedeniyle çıkan tartışmada ölenin sanığa küfredip, bıçakla saldırdığı ve kavgaya başladıkları sırada sanığın kardeşi Erkan'ın, ölene arkasından bıçakla vurarak öldürdüğü, sanığın anlatımı ve tanıklar Beşbinaz Demirci ile Şerife Bekçi'nin ifadelerinden anlaşıldığına göre, sanık hakkında TCK.nın 464/1. maddesiyle mahkumiyet hükmü kurulması gerekirken yazılı gerekçeyle beraat kararı verilmesi) isabetsizliğinden bozulmuştur.
Yerel mahkeme ise 12.10.1992 gün ve 98-172 sayı ile: Olay günü ölen, arabasını sanığın tezgahı önüne çekerek yolunu kapatmış, sanık da buna haklı olarak karşı çıkmıştır. Bunun üzerine ölen bıçakla sanığı kovalamaya başlamış, kaçamayan sanık kendisini tekme, tokat korumaya çalışmıştır. Bu sırada kendisine bıçakla vurmak isteyen ölenin kolundan tutmuş ve tezgahının başına giderek kendisini savunmak için kilogramı aldığında, ölenin kanlar içerisinde yerde yattığını görmüştür.
Bu oluşta sanık, kardeşi Erkan yanında kavgaya katılmamış, kendisine saldırılması üzerine yasal savunma sınırları içerisinde kendisini korumuştur. Sanıkta saldırı amacı yoktur. Açıklaması ile önceki kararda direnmiştir.
Bu kararda katılan vekili tarafından süresinde temyiz edildiğinden dosya, Yargıtay C. Başsavcılığının "bozma" istekli 17.2.1993 gün ve 89381 sayılı tebliğnamesiyle birinci Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : İncelenen dosyaya göre;
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık, sanığın ölümle sonuçlanan kavgaya katılarak ölene el uzatıp uzatmadığına ilişkindir.
"Kavga" maddenin açık hükmünden anlaşılacağı üzere bağımsız bir suç olarak cezalandırılmıştır. Bu suçun oluşması için en az üç kişinin varlığı gerekir. Çünkü faili "kavga" suçundan cezalandırabilmek için bir kişinin ölmüş veya yaralanmış bulunması, diğerinin bu kişiyi öldürmüş veya yaralamış olması ve kavga suçuna katıldığı kabul edilen failin de üçüncü kişi olarak bu kavgada yeralmış bulunması koşuldur. Hatta kavgada ölen veya yaralanan kimsenin kavga edenlerden birisi olması da gerekmez. Ölen veya yaralanan kimse, kavgaya yabancı (ayırmaya çalışan) birisi de olabilir. Yeterki kavga sırasında bu kişi kasten yaralanmış veya ölmüş olsun.
Kavganın ani veya az çok önceden hazırlanmış olması, uygulama açısından önemli olmadığı gibi, kavgaya baştan katılma ile başlamış kavgaya sonradan katılma arasında da fark bulunmamaktadır. Ancak ölüm veya yaralamadan önce kavgadan çekilmiş olanlar hakkında bu madde uygulanamaz.
Kavga sırasında öldürme veya yaralama suçlarının faillerine yardım kastıyla olmaksızın, öldürülen veya yaralanan kişiye vurmak, tutmak, itmek ve benzer eylemler öldürme veya yaralama suçuna katılma değil, kavgada öldürülen veya yaralanana el uzatma suçunu oluşturur.
Ölen veya yaralanan kimse yanında kavgaya katılan bu suçtan cezalandırılamaz. Zira, kavgaya katılma saldırı halinin bulunmasıyla oluşur. Kavga içinde bulunmakla beraber ölenin veya yaralananın yanında savunma durumunda bulunanlara bu madde uygulanamaz.
Ancak, ölen veya yaralanan kimsenin haksız davranışları TCK.nın 51. maddesinde düzenlenen tahrik hükümlerinin uygulanmasını ğerektirebilir.
Bu genel açıklamlardan sonra somut olaya bakıldığında, ölen, sanığın karpuz tezgahının önüne lahmacun arabasını çekmiş, sanık bu nedenle ölenle tartışmaya başlamış, tartışma giderek kavgaya dönüşmüş, bu kavga sırasında ölen sanığa bıçakla saldırmış, sanık da ona tekme tokat vurarak elini tutmuştur. Bu sırada abisi olan sanık ile ölenin kavga ettiğini gören Erkan Kılınç, ölene arkasından bıçakla vurarak onu öldürmüştür.
Bu oluşta; sanığın, ilkeleri yukarıda açıklanan ölümle sonuçlanan kavgaya katılma hali gerçekleşmiş bulunmaktadır. Yerel Mahkeme ölenden gelen hareketlerin haksız nitelikte olup olmadığını ve TCK.nın 51. maddesinin olayda uygulanma yeri bulunup bulunmadığını değerlendirerek, sanığın ölümle sonuçlanan kavgada ölene el uzatmak suçundan cezalandırılmasına karar vermelidir.
Bu itibarla direnme kararının bozulmasına karar verilmelidir.
Karşı oy kullanan kurul üyeleri direnme kararının haklı nedenlere dayandığını ileri sürmüşlerdir.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, direnme kararının istem gibi (BOZULMASINA) 15.3.1993 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.