 |
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 1993/26
Karar No: 1993/89
Tarih: 12.04.1993
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Sahtecilik suçundan sanık Hayrettin Özkan'ın TCK.nun 342/1 ve 59. maddeleri gereğince 1 sene 8 ay ağır hapis cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin Tekirdağ Ağır Ceza Mahkemesi'nce verilen 25.12.1991 gün ve 93/246 sayılı hükmün sanık tarafından temyizi üzerine dosyayı inceleyen;
Yargıtay 6. Ceza Dairesi 12.12.1992 gün ve 8132/9514 sayı ile kararı onamıştır.
Bu karara karşı 5.2.1993 gün ve 8 sayı ile itiraz yoluna başvuran Yargıtay C. Başsavcılığı "Sanık Hayrettin Özkan müştekilere bir adet biçer döver satmış ve bu biçer döverin arızalı çıkması üzerine 3 milyon liralık parça takılması hususunda anlaşmışlardır. Oto yedek parça satıcısı Ali Varol sanığa iade edilmek üzere müştekilerin verdiği 3 milyonluk bono karşılığında anılan parçayı biçer dövere takmış ancak alım satımdan iki gün sonra müştekiler biçer döveri sanığa iade etmişlerdir.
Bu alım satım sırasında müştekiler biçer döver bedeli olarak bir takım bonoları sanığa vermişler bu arada bedeli kısmen ödenen bir adet bono da müştekiler tarafından ödenmek üzere Ali Varol'a bırakılmıştır.
Alım-Satım akdi bozulunca sanık sadece kendisinde bulunan senetleri iade etmek kaydıyla biçer döveri geri almış ve senetleri iade etmiştir. Müştekiler satışın bozulduğunu ileri sürerek tanık Ali Varol'da bulunan ve 3 milyonluk kısımı ödenmeyen bonoyu almışlardır.
Daha sonra ihtilaf konusu 3 milyonlık iki adet bono ortaya çıkmıştır. Bu bonolardan bir tanesi parça bedeli karşılığı Ali Varol'un tanzim ettiği bono olup diğeri de İrfan Akgül tarafından müştekilerden alınıp sanığa verilen bonodur.
Bu oluş ve sahteliği iddia olunan senet metninin tamamının sanık tarafından doldurulması mümkün iken kısmen doldurulmuş olması dikkate alınarak
a) Tanık Ali Varol'un yeğeni olduğu anlaşılan İrfan Akgül'ün dinlenilmesi
b) Sahteliği iddia olunan senedin sanığın eli mahsulu olmayan kısımlarının Ali Varol veya yeğeni tarafından doldurulup doldurulmadığının araştırılması,
c) Kabule göre de alım satım nedeniyle taraflar arasında ihtilaflı kalan 3 milyon liralık bir borç ilişkisinin bulunduğu benimsendiği halde sanığın alacaklı olduğunu ileri sürmediği düşüncesiyle 347. maddenin uygulanmaması" yasaya aykırıdır, görüşüyle Özel Daire onama kararının kaldırılarak Yerel Mahkeme hükmünün bozulmasını istemiştir.
Dosya 1. Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulu'nca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : İncelenen dosyaya göre;
Sahtecilik suçundan sanığın mahkumiyetine karar verilen olayda Özel Daire ile C.Başsavcılığı arasındaki uyuşmazlık;
a) Soruşturmanın genişletilmesine gerek olup olmadığına,
b) Kabule göre de olayda TCK.nun 347. maddesinin uygulama koşulları bulunup bulunmadığına,
ilişkindir.
Müştekilere biçer döver satan ancak ayıplı çıkması üzerine aldığı bonoların tamamını iade edip biçer döverini geri alan sanık aşamalarda, suç konusu bonoyu biçer dövere parça takan tanık Ali Varol'un müştekilerden alıp kendisine verdiğini savunmuş, tanık Ali Varol ise sanığa tanzim ve vade tarihleri yazılı bulunmayan, imza hariç diğer kısımları kendisi tarafından doldurulan bir adet bono verdiğini ancak bu bononun suç konusu bono olmadığını beyan etmiştir.
Tanık Ali Varol, sanığa verdiği söylediği bono duruşmada kendisine gösterildiğinde "verdiğim bono budur başka bono vermedin" biçiminde beyanda bulunup iddiayı doğruladığına ve Adli Tıp Kurumu fizik ve Grafoloji Dairesince düzenlenen 7.10.1990 günlü raporda da suç konusu senet metnindeki 26 Ekim 1990 Karacabey ve 15.7.1990 rakam ve yazıları sanığın eli ürünü olduğu belirtildiğine göre açıklanan bu delillere ters düşen savunma inandırıcı nitelikte değildi.
Bu nedenle müştekilerin iddiasına tanık anlatımlarına ve Adli Tıp Kurumu gibi birbirini doğrulayan delillere itibar edilerek sanığın yüklenilen suçu işlediğine ilişkin kabulde bir isabetsizlik bulunmadığından soruşturmanın genişletilmesi neticeye etkili olmayacaktır.
Öte yandan sanık aşamalarda gerçek veya kabul ettiği bir durumun kanıtını elde etmek amacıyla yüklenilen suçu işlediği yolunda bir savunmada bulunmadığı gibi aksine Asliye Hukuk Mahkemesine verdiği 25.12.1991 günlü dilekçesinde müştekilerin suç konusu bonoya yönelik olarak açtıkları menfi tespit davasında davadan vazgeçmeyi kabul ederek anılan bononun onlara verilmesini istemiş ve böylece onlardan alacağı olmadığını ve böyle bir inancının bulunmadığını göstermiş olduğundan saptanan olayda TCK.nun 347. maddesinin uygulama koşulları bulunmaktadır.
O halde C. Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan kurul üyesi M.Aksoy C. Başsavcılığı itirazının haklı nedenlere dayandığını belirterek kabulü yönünde oy kullanmıştır.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle C. Başsavcılığı itirazının REDDİNE, 12.4.1993 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.