 |
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 1993/16
Karar No: 1993/100
Tarih: 19.04.1993
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Görevi kötüye kullanmak suçundan sanıklar Abdullah Kırılmaz, Bekir Demir, Ali Doğdu ve Refik Mert'in, TCK.nın 240. maddesi uyarınca birer sene hapis ve altışar bin lira ağır para cezasıyla cezalandırılmalarına, 647 sayılı Yasanın 4. ve 6. maddelerinin uygulanmasına yer olmadığına, ilişkin İskenderun 2. Asliye Ceza Mahkemesince 17.12.1991 gün ve 514.662 sayı ile verilen hükmün sanıklar tarafından temyizi üzerine dosyayı inceleyen;
Yargıtay 4. Ceza Dairesi 8.12.1992 gün ve 7107-7661 sayı ile; usul ve yasaya uygun görülen hükmün oyçokluğuyla onanmasına karar vermiştir.
Yargıtay C. Başsavcılığı ise 25.1.1993 gün ve 21655 sayı ile;
(1 - Sanık Bekir Demir, Anadolu Bankasında şef olarak görevlidir. Bir KİT olan Anadolu Bankası 6 Ocak 1988 tarihinde Bakanlar Kurulunun 88/12485 sayılı kararı ile Emlak Bank ile birleşmiştir.
KİT.ler hakkındaki 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 42. maddesi, bu kuruluşlardaki hizmetin sözleşmeli personel ve işçiler eliyle yürütüleceğini buyurmaktadır. 47/a maddesinde ise bu personelin KİT.ne verdiği zarar yönünden özel hukuk hükümlerine tabi olduğu, 47/b maddesinde de TCY. hükümlerine tabi olacağı belirtilmekte ise de Anayasa Mahkemesinin 4.4.1991 gün ve 12/7 sayılı kararı ile iptal edilmesi üzerine 18.6.1985 tarihinden bu yana KİT görevlilerinin memurlar gibi cezalandırılmalarını düzenleyen bir yasa hükmü Türk yazılı hukukunda kalmamıştır.
Öte yandan kimlerin memur gibi cezalandırılacakları TCK.nın 279. maddesinde düzenlenmiştir. Sanık Bekir'in kredi istemine ilişkin tesbit komisyonunda görev alacağını düzenleyen bir yasa hükmü bulunmamaktadır. Sanığın böyle bir görevi yoktur. Banka müdürü olan diğer sanık Abdullah Kırılmaz'ın isteği ve Genel Müdürlüğün baskısı ile raporu imzalamıştır. Bu nedenle sanık Bekir Demir'in mahkumiyet kararının onanması yerinde değildir.
2 - Sanıklar Abdullah Kırılmaz ve Refik Mert müdafi 30.4.1991 günlü dilekçe ile bilirkişi raporuna itiraz ettiği halde, bu hususta olumlu veya olumsuz bir karar verilmemiştir. Bu hal CYUY.nun 212, 237, 238 ve 254. maddelerine aykırıdır.
Taşınmazın değer tesbitleri arasında açık aykırılık bulunduğuna göre yeni bir bilirkişi incelemesi ile bu aykırılık giderilmelidir. Mahkeme buna rağmen yeni bir bilirkişi incelemesi yapılmasına gerek görmüyorsa, gerekçesini denetime olanak verecek biçimde açıklamılıdır.
3 - Kabule göre, sanıklar Ali Doğduğu ve Refik Mert ile ilgili aynı nitelikte başka davaların neler olduğu açıkça gösterilmeden erteleme isteminin reddine karar verilmiştir. Bu husustaki gerekçenin yasal ve yeterli olması gerekir. Halbuki mahkemenin bir husustaki gerekçesi yasal ve yeterli değildir) gerekçesiyle itiraz etmiştir.
Dosya 1. Başkanlığa gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : İncelenen dosyaya göre;
Özel Daire çoğunluğu ile Yargıtay C. Başsavcılığı arasındaki uyuşmazlık;
1 - KİT personeli olan sanıklar Abdullah Kırılmaz ile Bekir Demir'in ve onların eylemlerine iştirak ettikleri benimsenen diğer sanıklar Ali Doğdu ve refik Mert'in memur gibi cezalandırılıp cezalandırılamayacakları,
2 - Sanık Bekir Demir'de suç işleme kastının olup olmadığı,
3 - Taşınmazın değerinin saptanması bakımından yeni bir bilirkişi incelemesi yaptırılmasına gerek bulunup bulunmadığı,
4 - Sanıklar Ali Doğdu ve Refik Mert'e tayin olunan cezanın ertelenmesine yer olmadığına karar verilirken gösterilen gerekçenin yasal ve yeterli sayılıp sayılamayacağı;
hususlarındandır.
1 - Öncelikle KİT personeli olan sanıklarda, bunların eylemine iştirak eden sanıkların memur gibi cezalandırılıp cezalandırılamayacakları hususundaki uyuşmazlığın çözülmesi gerekir.
TCY uygulamasında kimlerin memur sayılacakları 279. maddede belirtilmiştir. Kaynak İtalyan Ceza Yasasının 207. maddesinden alınan TCK.nın 279. maddesi 1936 yılında değişikliğe uğrayarak 1930 tarihli İtalyan Ceza Yasasının 357 ve 358. maddelerinde tanımlanan memur kavramı 279. maddede iki fıkra halinde düzenlenerek "kamu görevi" ve "kamu hizmeti" ayrımı getirilmiştir.
KİT.lerinde çalışan personelin TCK.nın 279. maddesi kapsamında bulunmadığını saptayan yasa koyucu, bu kuruluşlarda çalışan bazı görevlilerin, belirli koşullarda memur gibi cezalandırılmaları gerektiğini benimseyerek özel hükümler getirmek yoluna gitmiştir.
1983 yılına kadar KİT.lerinden çoğunun kuruluş yasaları bulunmaktaydı. Bu kuruluşlarda çalışanların hangi hallerde memur gibi cezalandırılacakları kuruluş yasalarındaki, kuruluş yasası bulunmayan KİT.lerin çalışanları için ise 3460 ve 440 sayılı Yasalardaki hükümlere göre belirleniyordu.
20 Mayıs 1983 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 60 Sayılı KHK. ile Kitler aynı çatı altında toplanarak, sanıklardan Abdullah Kırılmaz ve Bekir Demir'in çalışmakta bulundukları Anadolu Bankası bir KİT olarak belirlenmiş ve 60 Sayılı KHK. 22.10.1983 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 2929 sayılı Yasa ile yasalaşmıştır.
60 sayılı KHK.nin 45. ve 48. maddesinde yer alan KİT personelinin hangi hallerde memur gibi cezalandırılacaklarına ilişkin hüküm 2929 sayılı Yasaya aynen alınmıştır.
Açıklanan bu aşamaya kadar KİT çalışanlarının hangi hallerde memur gibi cezalandırılacakları hususunda bir sorun bulunmamaktadır. Ancak 18.6.1984 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 233 ayılı KHK. ve 18.1.1988 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak 233 KHK.yi değiştiren 308 sayılı KHK ile 2929 sayılı Yasa yürürlükten kaldırılmış, Anayasa Mahkemesinin 25.7.1989 günlü Resmi Gazetede yayımlanan 5/55 sayılı kararı ile 233 ve 308 sayılı KHK.lerin bazı maddeleri iptal edilince, 29.1.1990 günlü Resmi Gazetede yayımlanan 399 Sayılı KHK. yürürlüğe konulmuştur. Bu KHK.nin 11. maddesi ile KİT personelinin hangi hallerde memur gibi cezalandırılacağına ilişkin hüküm getirilmiştir.
Ancak 399 sayılı K.H.K.nin 11. maddesinde 13.8.1991 günlü Resmi Gazetede yayımlanan 1990/12 Esas, 1991/7 K. sayılı Anayasa Mahkemesi kararı ile iptal edilmiştir.
Bunun üzerine 11.2.1992 günlü Resmi Gazetede yayımlanan 3771 sayılı yasa ile KİT personelinin hangi hallerde memur gibi cezalandırılacakları yeniden düzenlenmiş bulunmaktadır.
KİT personelinin memur gibi cezalandırılmalarını hükme bağlanan bu kronolojik gelişmeyi böylece açıldıktan sonra, KİT personelinin bazı hallerde memur gibi cezalandırılacaklarına olanak sağlayan yasal düzenlemenin bir ceza hükmü olup, olmadığını saptamak gerekir. Nasıl ki TCK.nın 279. maddesinde düzenlenen kimlerin memur sayılacaklarına ilişkin hüküm veya TCK.nın Genel Hükümlerinde düzenlenen suça kalkışma (TCY.61-62), teselsül (TCY 80), iştirak (TCY 64-65) ceza hükmü taşıyan kurallarsa, KİT personelinin hangi hallerde memur gibi cezalandırılacağını düzenleyen hüküm de bir ceza hükmüdür.
9 Kasım 1992 gün ve 17863 Mükerrer Sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe konulan 2709 Sayılı TC. Anayasasının 38/3. maddesine göre suç ve cezalar ancak yasayla düzenlenebilir.
Anayasanın 91. maddesi uyarınca TBMM Bakanlar Kuruluna KHK çıkarma yetkisi verebilir. Ancak, olağanüstü haller ve sıkıyönetim hali ayrık kalmak üzere Anayasanın ikinci kısmının birinci ve ikinci bölümlerinde yer alan temel haklar, kişi hakları ve ödevleri ile dördüncü bölümünde yer alan siyasi hak ve ödevler KHK ile düzenlenemez.
Suç ve cezaların ancak yasayla düzenlenebileceğini buyuran Anayasanın 38. maddesi, ikinci kısmın ikinci bölümünde yer almakta olup, KHK ile bu hususta düzenleme yapılmasına yasal olanak yoktur.
Esasen yasa koyucu Anayasanın bu buyurucu hükmünü gözönüne alarak, 233 sayılı KHK.ye dayanak olan 2680 Sayılı Yetki Yasasında, Anayasanın ikinci kısmının, üçüncü bölümünde yer alan sosyal ve ekonomik konularla ilgili olarak düzenleme yetkisi vermiş bulunmaktadır.
O halde, suç ve cezanın ancak yasayla konulabileceği ve yasa çıkarma yetkisinin de Anayasanın 6 ve 7. maddesi uyarınca TBMM.ne ait olduğu yadsınamaz bir gerçektir. Anayasadan kaynaklanmayan bir yetkinin hiçbir kimse veya organ tarafından kullanılması kabul edilemez.
O halde, KİT personelinin bazı hallerde memur gibi cezalandırılacaklarına ilişkin özel yasalarda yer alan düzenleme bir ceza hükmüdür. Suç ve ceza hükmü içeren kuralların ancak yasayla düzenlenebileceği, yasa çıkarma yetkisininde TBMM.ne ait olduğu gerçeği karşısında, bu hususta KHK. çıkararak, bakanlar Kurulunun düzenleme yapmasına Anayasal olanak yoktur.
Bir suç ve ceza hükmünün düzenlenmesi nasıl yasa ile yapılmak gerekirse, yasalarda yer alan bu tür bir düzenlemenin de ancak yasa ile ilga edilmesi veya değiştirilmesi olanaklıdır.
Nitekim, 233 Sayılı KHK.nin 63. maddesinde "2929 Sayılı Yasa ek ve değişiklikleri ile yürürlükten kaldırılmıştır" hükmüne yer verildiği halde, aynı KHK.nin 64. ve 308 Sayılı KHK.nin 17. 399 sayılı KHK.nin 60. maddelerinde, "ceza hükümlerinin yasalaştığı tarihte yürürlüğe girecekleri" belirtilmiştir. Bu düzenleme karşısında KHK. koyucusu KİT. personelinin bazı hallerde memur gibi cezalandırılabileceğine ilişkin düzenlemenin bir ceza hükmü olması nedeniyle ancak, bu ceza hükmüne ilişkin düzenlemelerin KHK.ler yasalaşınca yürürlüğe gireceğini açıkça benimsemekle, 2929 Sayılı Yasanın 48. maddesinde yer alan ceza hükümlerinin, KHK.ler yasaşalıncaya dek yürürlükte olduğunu kabul etmiştir.
Bu itibarla 2929 Sayılı Yasanın 48. maddesinde yer alan KİT Personelinin memur gibi cezalandırılacağına ilişkin hükmün 233, 308 ve 399 sayılı KHK.ler ile yürürlükten kaldırıldığı söylenemeyeceğinden, Anayasa Mahkemesinin 13.8.1991 günlü Resmi Gazetede yayımlanan 4.4.1991 gün ve 12/7 sayılı kararı üzerine KİT personelinin memur gibi cezalandırılacağına ilişkin bir yasal boşluk doğduğu ve bu boşluğun 13.2.1992 tarihinde yürürlüğe giren 3771 Sayılı Yasa ile giderildiği ileri sürülemeyeceğinden bu hususa yönelik itiraz yerinde değildir.
2 - Sanıkların oluşturduğu değer tesbit komisyonunun, taşınmazın değerine ilişkin düzenlediği rapor gerçeğe tamamen aykırı ve pek fahiş bir değeri içerdiğinden, yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılması görüşü de isabetli görülmemiştir. Sanık Bekir Demir bu bilirkişi raporunu imzalamakla suç kastı olduğunu göstermiştir.
3 - Sanıklar Ali Doğdu ve Refik Mert haklarında tayin edilen ceza hakkında 647 Sayılı Yasanın 6. maddesinin uygulanmasına yer olmadığına karar verilirken, bu sanıkların geçmişteki halleri irdelenerek, ilerde suç işlemeyecekleri kanısına varılmadığı açıklandığından, gösterilen gerekçe yasal ve yeterlidir.
Bu itibarla Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının reddine birinci sebep yönünden 2/3 ü aşan oyçokluğu ile, diğer sebepler yönünden 19.4.1993 tarihinde oybirliği ile karar verildi.