 |
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 1993/159
Karar No: 1993/191
Tarih: 20.09.1993
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Esrar içmek suçundan sanık Ünal'ın beraatine, sanık Muzaffer'in TCK.nın 404/2, 59. maddeleri uyarınca cezalandırılmasına ilişkin, (Şişli 5. Asliye Ceza Mahkemesi)nce verilen 13.10.1992 gün 764/577 sayılı hükmün C. Savcısı tarafından temyizi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay Onuncu Ceza Dairesi, 25.12.1992 gün 15151/13584 sayı ile;
"1 - 10.8.1992 günlü yakalama ve zaptetme tutanağında" iki parça esrar maddesi, bir deste sigara sarımında kullanılan kağıt ile yarısı içilmiş, içerisinde esrar maddesi bulunan sigara sanıklar hakkında gerekli yasal işlem yapılmak üzere zaptedilmiş" denilmekle, görevlilerce sanıkta yakalanıp zaptedildiği anlaşılan, içinde esrar maddesi bulunduğu iddia edilen, yarısı içilmiş sigaranın akibeti araştırılarak bulunduğuna gerekli kimyevi tahlil raporu alınarak sonucuna göre sanık Ünal hakkında değerlendirme yapılması gerekirken tutanak mümzisi tanıkların yetersiz beyanlarına dayanılarak yazılı şekilde hüküm kurulması,
2 - Sanık Muzaffer'in hazırlıkta, Sulh Ceza Mahkemesinde 11.8.1992 günlü ifadesinde "çok eskiden beri içerim" demesine göre TCK.nun 404/4. maddesi gereğince bu alışkanlığın iptila derecesinde olup olmadığı saptanmadan sanığın tecziyesi cihetine gidilmesi" isabetsizliğinden bozmuş,
Yerel Mahkeme, 15.3.1993 gün 46/228 sayı ile;
"1 - Tanıklar duruşmada ayrıntılı olarak dinlenmişlerdir. Tutanakta belirtilen sigaranın nerede olduğunu bilmediklerini, üzerine basılıp ezilmiş olabileceğini söylemişlerdir. Esrarlı sigara karakola intikal etmemiştir. Bu durumda bulunması ve mahiyetinin anlaşılması, sanığın mahkumiyetine gidilmesi mümkün değildir.
2 - Sanık Muzaffer'in mahkumiyetine ilişkin karar temyiz edilmeyerek kesinleşmiştir. Ayrıca sanık, esrarı bulunca içtiğini, bulamayınca bıraktığını söylemiştir. Esrar müptelası olduğunu ileri sürmemiştir. Bağımlı olduğuna dair bir bulgu yoktur. Zaman zaman esrar içilmesi müptela olunduğunu göstermez" gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.
Bu hükmün de Yargıtay'ca incelenmesi C. Savcısı tarafından süresinde istenildiğinden dosya, Yargıtay C. Başsavcılığı'nın onama istemli 26.5.1993 tarihli tebliğnamesiyle 1. Başkanlığa gönderilmekle; Ceza Genel Kurulu'nca okundu gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Dosya içeriğine göre;
1 - Sanık Muzaffer'in esrar içmek suçundan TCK.nın 404/2, 59. maddeleri gereğince 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin 13.10.1992 gün, 764/577 sayılı hüküm sanık tarafından temyiz edilmemiştir. C. Savcısının temyiz talebi, isteme aykırı olarak beraatine karar verilen diğer sanık Ünal ile ilgili olup sanık Muzaffer hakkında temyiz davası açmamıştır. Ayrıca, hükmolunan cezanın nevi ve miktarı itibariyle de hüküm, CMUY.nın 305. maddesi gereğince kendiliğinden temyize tabi değildir.
Bu nedenle sanık Muzaffer hakkında kurulan hükme karşı temyiz davası açılmadığından, Onuncu Ceza Dairesi'nin 25.12.1992 gün, 15151/13584 sayılı bozma kararının iki nolu bendi ile buna yönelik direnme kararı hukuki değerden yoksun olup, sanık Muzaffer hakkındaki 13.10.1992 tarihli karar temyiz edilmeksizin kesinleştiğinden bu sanıkla ilgili direnme kararına yönelik temyiz inceleme isteğinin reddine karar verilmelidir.
2 - CMUY.nın 251. maddesi gereğince "En son söz sanığındır". Bu hüküm gereğince duruşma, mutlaka sanığın son sözüyle bitecektir. Araya başka hususların girmesi halinde yeniden, sanıktan son sözü sorulmalıdır. Savunma hakkı ile ilgili olan bu usul kuralı buyurucu nitelikte olup uyulmaması yasaya mutlak aykırılık oluşturacaktır.
İncelenen dosyada, sanık Ünal'a bozmaya diyeceği sorulduktan sonra, C. Savcısından diyeceği sorulmuş ve sanığa son söz hakkı verilmeden önceki hükümde direnilmiştir. Bu suretle CMUY.nın 251. maddesine aykırı davranılmıştır. "Son sözün sanığa verilmesi" kuralı bozmadan sonra başlayan yargılamada da aynen geçerlidir. Çünkü, dava sonuçlanmamış olup yargılama devam etmektedir. Gerek bozmadan önce, gerekse bozmadan sonra aynı usul hükümleri uygulanacaktır. Emredici olan bu kuralın bozmadan önce geçerli olduğu, bozmadan sonra ise uygulanmasına gerek bulunmadığı biçimindeki bir ayırımın yasal ve hukuksal dayanağı bulunmamaktadır.
Bu itibarla Sanık Ünal hakkında kurulan hüküm, öncelikle bu usuli hata nedeniyle bozulmalıdır.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle; 1 - Sanık Muzaffer hakkındaki direnme hükmü hukuki değerden yoksun bulunduğundan C. Savcısının bu sanıkla ilgili temyiz isteğinin reddine oybirliğiyle,
2 - Sair yönleri incelenmeyen sanık Ünal ile ilgili direnme hükmünün öncelikle yukarıda açıklanan usuli nedenlerle bozulmasına oyçokluğuyla, 20.9.1993 günü isteme aykırı olarak karar verildi.