 |
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 1993/123
Karar No: 1993/147
Tarih: 10.05.1993
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Tedbirsizlik veya dikkatsizlik sonucu ölüme ve yaralamaya sebebiyet vermek suçundan sanık Osman Nuri'nin TCK.nın 455/2-son, 647 sayılı Yasanın 4. maddesi uyarınca 5.520.000 lira ağır para cezası, sanık Hakan'ın ise 1.480.000 lira ağır para cezasıyla cezalandırılmasına, ertelemeye yer olmadığına ilişkin, (Zeytinburnu 2. asliye Ceza Mahkemesi)nde, 6.11.1991 gün ve 1989/573-1991/699 sayı ile verilen hükmün, sanıklar tarafından temyizi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 2. Ceza Dairesi'nce 7.5.1992 gün ve 4490-5250 sayı ile;
(Sair itirazlar yerinde görülmeyerek;
1 - Sanıkların geçmişteki halleri ile suç işleme hususundaki eğilimlerini içermemesi itibariyle yasal ve yeterli olmayan gerekçe ile haklarında 647 sayılı Yasanın 6. maddesinin uygulanmasına yer olmadığına karar verilmesi,
2 - ...) isabetsizliğinden bozulmasına karar vermiştir.
(2) numaralı bozmaya uyan Yerel Mahkeme ise, 4.11.1992 gün ve 359-769 sayı ile; sanıkların duruşmada müşahade edilen nasieyi hallerine, suç konusunun ağırlığı ve yoğunluğuna ve erteleme hususundaki takdirin sanıklar ve mağdurlarla yüzyüze gelen Yerel Mahkemeye ait olduğuna Yargıtay'ın bu hususa müdahale etmesinin olanaksız bulunduğuna ilişkin açıklamalarla önceki kararda direnmiştir.
Bu karar da, Cumhuriyet Savcısı ve sanık Osman Nuri müdafi tarafından süresinde temyiz edildiğinden, dosya Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın "bozma" istekli 15.4.1993 gün ve 2/99621 sayılı tebliğnamesiyle Yargıtay 1. Başkanlığına gönderilmekle; Ceza Genel Kurulu'nca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : İncelenen dosyaya göre;
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık, sanıklar hakkındaki cezaların ertelenmesine yer olmadığına karar verilirken, gösterilen gerekçenin yasal ve yeterli olup, olmadığı hususundadır.
Ayrıntıları Ceza Genel Kurulu'nun 11.10.1976 gün ve 365/415, 6.12.1982 gün ve 388/470, 14.12.1981 gün ve 310/421, 19.4.1993 gün ve 69/99 sayılı kararlarıyla, 7.6.1976 gün ve 4/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere, "Erteleme" cezanın doğrudan doğruya sanığın kişiliğine uydurulmasını öngören yargısal bir şahsileştirme kurumudur.
Anayasanın 141/3 ve CYUY.nın 32. maddesine göre, tüm mahkeme ve hakimlik kararları gerekçeli olmak zorundadır. "Gerekçe"; takdirin AKLA, HUKUKA VE DOSYAYA uygun açıklamasıdır. Gerek Anayasamızda ve gerekse Yargılama yasasında nelerin gerekçe olabileceği sınırlı bir biçimde sayılmamıştır. Bununla beraber, erteleme konusunda gösterilecek gerekçe, sanığın kişiliği ile ilgili bilgi ve belgelerin isabetle değerlendirildiğini gösterir biçimde olmalıdır. Gerekçenin açıklanan bu niteliği yasa koyucunun amacına uygun olduğu gibi, kararı aydınlatmak, keyfililiği önlemek ve tarafları tatmin etmek özelliği de tartışma götürmez bir gerçektir.
Cezaların ertelenip, ertelenmeyeceği hususundaki takdirin mutlaka yasal olması, sanığın kişiliğine dayanması ve olay ile uyumlu bulunması koşuldur. Esasen, bu hususta gerekçe gösterilmesi zorunluluğundan güdülen amaç, 647 sayılı Yasanın 6. maddesinde yazılı yasal nedenlere dayandırılmış olmak kayıt ve koşulu ile, gerekçede bu hususta gösterilen nedenlerin yargıcının sadece soyut kanılarına değil, ölçünün isabetle seçildiğini doğrulayıp açıklayan ve dosya içeriğine, sanığın duruşmada gözlenen haliyle uygun bir değerlendirme sonucu takdir hakkının yerinde kullanılıp, kullanılmadığının saptanmasıdır.
647 sayılı Yasanın 6. maddesi uyarınca sanığın geçmişteki kişiliği tartışılarak ilerde suç işleme eğilimi değerlendirilmeli ve sonucuna göre cezasının ertelenmesine yer olup olmadığı karara bağlanmalıdır. Sanığın geçmişteki kişiliğini irdelemeyerek, ilerideki suç işleme eğilimi değerlendirilmeden, "... Sanıkların nasieyi halleri, suç sonucunun ağırlığı ve yoğunluğu.." vurgulanarak ertelemeye yer olmadığına ilişkin karara dayanak yapılan gerekçe yasal ve yeterli değildir. zira, 647 sayılı Yasanın 6. maddesinde, suçların ağırlığı ve sonucunun yoğunluğu ertelemeye engel bir husus olarak gösterilmediği gibi, sanıkların nasiye-i halleride, kişiliklerinin irdelendiği ve suç işleme eğilimlerinin değerlendirildiği anlamına gelemez.
Bu itibarla, Yerel Mahkeme direnme kararının bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, Cumhuriyet Savcısının ve sanık Osman nuri müdafiinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden istem gibi direnme kararının (BOZULMASINA), 10.5.1993 gününde oybirliğiyle karar verildi.