 |
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E: 1992/54
K: 1992/78
T: 16.03.1992
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Karşılıksız çek vermek suçundan sanık Bahtiyar'ın 3167 sayılı Yasanın 16/1, T.C.Y.nın 81/1. maddeleri gereğince 1 yıl 2 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına, 1 yıl çek hesabı açma ve keşide etmesinin yasaklanmasına ilişkin, (Ankara 20. Asliye Ceza Mahkemesi)nce verilen 3.4.1991 gün 1120/148 sayılı hükmün, Sanık tarafından temyizi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 10. Ceza Dairesi, 19.12.1991 gün 1061/978 sayı ile hükmün onanmasına karar vermiştir.
Yargıtay C. Başsavcılığı, 19.2.1992 gün, 9 sayı ile;
"Tekerrüre esas alınan mahkumiyet hükmü, hapisten çevrilme 57.750 lira ağır para cezasıdır. 3355 sayılı Yasanın 1., 3506 sayılı Yasanın 6. maddeleri gereğince asıl mahkumiyet sonuçta hükmolunan ve hürriyeti bağlayıcı cezadan çevrilen para cezasıdır. Kanun yoluna başvurmada engel teşkil etmemesi asıl ceza olma niteliğini değiştirmez. C.M.U.Y.nın 305/son maddesi gereğince tekerrüre esas alınmaz. Kaldıki T.C.Y.nın 81. maddesi uygulansa bile, asıl mahkumiyet para cezası olduğuna göre günlüğü onbin liradan hapis cezasına çevrilerek, tekerrür nedeniyle ceza beş gün artırılmalıdır. Halbuki Yerel Mahkemece tekerrür nedeniyle ceza iki ay artırılmıştır" gerekçesiyle itiraz ederek Özel Daire onama kararının kaldırılıp hükmün bozulmasına talep etmiştir,
Dosya, 1. Başkanlığa gönderilmekle; Ceza Genel Kurul'unca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Sanığın, karşılıksız çek vermek suçundan 3167 sayılı Yasanın 16. maddesi gereğince cezalandırılmasına karar verilen olayda, Özel Daire ile Yargıtay C.Başsavcılığı arasında oluş ve sübutta uyuşmazlık yoktur. Çözümlenecek sorun; "hürriyeti bağlayıcı cezanın 647 sayılı Yasanın 4. maddesi gereğince para cezasına çevrilmesi ve asıl mahkumiyet olan para cezasının 300.000 liradan az olması halinde, bu hükmün tekerrüre esas teşkil edip etmeyeceği ve tekerrür hükümleri uygulandığı takdirde yapılacak artırmaya hürriyeti bağlayıcı cezanın mı, yoksa sonuç para cezasının mı esas alınacağına" ilişkindir.
1 - Sanığın, dolandırıcılık suçundan 12.5.1989 günlü mahkumiyet kararı ile, T.C.Y.nın 503/1, 522,647 sayılı Yasanın 4. T.C.Y.nın 72. maddeleri gereğince 57.750 lira ağır para cezasıyla cezalandırılmasına karar verilmiş ve bu hüküm 15.12.1989 tarihinde infaz edilmiştir. Sanık, hükmün infazından sonra 15.3.1990 tarihinde davaya konu olan 3167 sayılı Yasaya muhalefet suçunu işlemiştir.
C.M.U.Y.nın 305/1. maddesi uyarınca, 300.000 liraya kadar olan para cezalarına dair hükümler kesin olup, aynı maddenin son fıkrasına göre bu suretle verilen hükümler tekerrüre esas alınamazlar.
24.4.1987 tarihinde yürürlüğe giren 3355 sayılı Yasa ile 647 sayılı Yasanın 4. maddesinin 4. fıkrası değiştirilmiş, "uygulamada asıl mahkumiyetin bu madde hükmüne göre çevrilen para cezası veya tedbir olduğu" kabul edilmiştir. Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun kararlılık gösteren içtihatlarında belirtildiği üzere Yasadaki maddi hukuka ilişkin bu değişiklik, tekerrür hükümlerinin uygulanması yönünden sanık lehine olduğundan, T.C.Y.nın 2/2. maddesi uyarınca önceki mahkumiyetin neticeten 300.000 liradan az para cezası olması halinde, C.M.U.Y.nın 305. maddesi gereğince tekürrür hükümleri uygulanamaz. Ancak, 647 sayılı Yasanın 4. fıkrasında; 14.12.1988 günlü Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe giren 3506 sayılı Yasa ile yeniden değişiklik yapılmış, "uygulamada asıl mahkumiyetin, bu madde hükümlerine göre çevrilen para cezası olmasının kanun yollarına başvurmada engel teşkil etmeyeceği" hükme bağlanmıştır. 3506 sayılı Yasanın geçici 1. maddesi ile, kesin olan hükümlere karşı Kanun yoluna başvurma hakkı tanınmıştır.
Yeni Yasal düzenleme karşısında, 14.12.1988 tarihinden sonra hükmolunan hürriyeti bağlayıcı cezanın, 647 sayılı Yasanın 4. maddesi gereğince para cezası veya maddede yazılı tedbirlerden birine çevrilmesi halinde, para cezasının miktarı ne olursa olsun olağan kanun yolu açık bulunduğundan, C.M.U.Y. nın 305/son maddesinin uygulanması olanaksızdır.
Yargıtay yolunun açık olduğu hükümler, ittihaz edildikleri anda kesin hüküm etkisini taşımadıklarından diğer koşulların da gerçekleşmesi halinde tekerrüre esas alınırlar.
Uyuşmazlık konusu olayda; sanığın mahkumiyetine ilişkin ilk hüküm 3506 sayılı Yasanın yürürlüğe girdiği 14.12.1988 tarihinden sonra 12.5.1989 günü verilmiştir. Karar, 647 sayılı Yasanın 4/4. maddesi gereğince Yargıtay denetimine tabi olup, verildiği anda kesin hüküm niteliği taşımadığından, T.C.Y.nın 81. maddesinde öngörülen diğer koşullar da gerçekleştiğinden sanık hakkında tererrür hükümleri uygulanmalıdır. Bu nedenle itirazın birinci bölümünün reddine karar verilmelidir.
2 - 3355 sayılı Yasa ile değişik 647 sayılı Yasanın 4. maddesinin 4. fıkrası ile "asıl mahkumiyetin bu madde hükmüne göre çevrilen para cezası veya tedbir olduğu" kabul edildiğinden, koşulları oluştuğu takdirde tekerrür uygulamasında asıl mahkumiyet olan para cezası nazara alınmalıdır.
Tekerrür nedeniyle artırma yapılırken tekerrüre esas alınan önceki suç, 3506 sayılı Yasanın yürürlüğe girdiği tarihden önce işlenmiş olsa bile sanık yararına olan 3506 sayılı Yasayla değişik 647 sayılı Yasanın 5. maddesi gereğince 10.000 lira bir gün sayılmak suretiyle hapse çevrilmeli ve önceki ceza aşılmayacak şekilde uygulama yapılmalıdır.
İncelenen dosyada; tekerrüre esas alınan mahkumiyet hükmünde, sanığa hükmolunan hürriyeti bağlayıcı ceza, para cezasına çevrildiği ve asıl mahkumiyet olan 57.750 lira ağır para cezasının onbin lirası bir gün sayılarak tekerrür nedeniyle cezanın beşgün artırılması gerektiği halde, Yerel Mahkemece hapis cezası esas alınarak tekerrürden dolayı fazla artırma yapıldığı saptandığından, Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının ikinci bölümü kabul edilmeli ve yerel mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının birinci bölümünün reddine, ikinci itiraz sebebinin kabulü ile; tekerrürden dolayı, ceza fazla artırıldığından Özel Daire onama kararının bu yönüyle kaldırılmasına ve Yerel Mahkeme hükmünün bu sebeple BOZULMASINA, 16.3.1992 günü oybirliğiyle karar verildi.