 |
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E: 1992/53
K: 1992/77
T: 16.03.1992
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Yasa dışı örgüt üyesi olmak ve adam öldürmek suçlarından sanık Şerzat Yiğit'in TCK.'nın 125, 59. maddeleri gereğince müebbet ağır hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin Diyarbakır İki Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesince verilen 03.05.1991 gün 15/230 sayılı resen temyize tabi olan hükmün, sanık vekili tarafından da temyizi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesi, 16.09.1991 gün 1806/2083 sayı ile;
"Dedesini öldürmek suçundan hükümlü olan sanık Şerzat Yiğit'in 1985 yılından beri cezaevinde tutuklu olup PKK örgütü mensubu olarak örgütsel çalışmalarda bulunduğu, cezaevinden izinli olarak çıktığında PKK mensubu olup firarı bulunan amcasının teşviki ile Devlet yanlısı olan maktülü taammüden öldürdüğü, bu tek adam öldürme dışında örgütsel bağlılık ve Ülke genelinde organik bütünlük içinde toplumda etkin olan Devlet Topraklarından bir kısmını Devlet İdaresinden ayırmaya matuf eylem niteliğinde olmadığı, maktülü öldürmesinde etkin sebebin amcasının azmettirmesi olduğu anlaşıldığından sanığın TCY.'nın 450/4, 168/2. maddeleri ile cezalandırılması gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizliğinden bozmuş,
Yerel Mahkeme 15.11.1991 gün 444/475 sayı ile;
"Sanık, TCY.'nın 125. maddesinde yazılı suçu işlemek için kurulan yasadışı silahlı çetenin üyesi ve cezaevi yöneticisidir. Örgütün üyesi olup yakalanamayan amcası Hacı Hüseyin Yiğit'in azmettirmesi ve silah vermesi sonucu, örgütün ilerlemesine engel olan ve Devlet yanlısı bilinen maktülü öldürmüştür. Maktülü örgüte karşı olduğu için öldürmesi, cezaevinde örgüt yönetici olması propoganda ve eğitim çalışmaları yapması nede8niyle eylemleri TCY.'nın 125. maddesine uygundur." gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.
Resen temyize tabi olan bu hükmün, Yargıtay'ca incelenmesi ayrıca sanık vekili tarafından da süresinde istenildiğinden dosya, Yargıtay C. Başsavcılığı'nın bozma istemli 11.02.1992 tarihli tebliğnamesiyle 1. Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Adam öldürmek ve yasa dışı örgüt üyesi olmak suçlarından, sanık hakkında açılan ve TCY.'nın 125. maddesi gereğince sanığın mahkumiyetinekarar verilen olayda, Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluş ve subutun uyuşmazlık yoktur.
Çözümlenecek sorun suç vasfıyla ilgili olup sanığın TCY.'nın 125. maddesi gereğince mi yoksa, TCY.'nın 450/4, 168/2. maddeleri ile mi cezalandırılması gerektiğine ilişkindir.
Ceza Yasası'nın 125. maddesinin uygulanabilmesi için;
a) Devlet topraklarının tamamını vveya bir kısmını yabancı bir devletin hakimiyeti altına koymaya,
b) Devletin istiklalini tenkise,
c) Devletin hakimiyeti altında bulunan topraklardan bir kasmını Devlet İdaresinden ayırmaya yönelik ve sonucu oluşturmaya elverişli bir fiilin işlenmesi gerekir. Suçun tamamlanması için neticenin gerçekleşmesi aranmaz. Ancak eylemin, amaca yönelik sonucu elde etmeye uygun ve elverişli olması ve elverişli araçlarla icra hareketlerine başlanmış bulunması gerekir.
Eylemin, sonucu eldeetmeye elverişli olup olmadığı fiilin işleniş şekli ve zamanı, sanığın örgütsel bağlılığı, ülke genelindeki organik bütünlüğü, toplumdaki etkinliği gözönüne alınarak belirlenmelidir.
Bu itibarla, amaç suç niteliğinde bulunan TCY.'nın 125. maddesindeki suçu işlemek amacı olmakla beraber, bu sonuca ulaşma tehlikesi doğurmayan yetersiz ve önemsiz eylemler maddedeki suçu oluşturamazlar. Hazırlık hareketi niteliğindeki bu tür eylemler; Devlete karşı "Ağır zarar zehlikesi" yaratacak nitelikteki eylemlerin cezalandırılması amacıyla TCY.'nın 168. maddesinde düzenlenen "Silahlı Çete" suçunu oluşturabilirler.
Ayrıca sanıkların hukuki durumları sadece, efradı bulundukları örgütün amacı nazara alınarak değerlendirilemez. Aksi takdirde varsayımlara dayanıarak suçlama yapılmış olur. Failin, üyesi bulunduğu örgütün amacı dışında, bir başka kişisel nedenlerle suç işlenmesi halinde de TCY.'nın 125. maddesi uygulanamaz.
Maddi olayda; dedesini öldürmek suçundan hükümlü bulunduğu cezaevinden izinli çıkan sanığın kaldığı eve gelen ve yasadışı örgüz üyesi olmaktan aranan amcası Hacı Hüseyin Yiğit "babalarını öldürdüğü için kendine (sanığa) kırgın olduklarını ve bunu aklayabilmesi için örgüt üyelerini güvenlik kuvvetlerine ihbar eden, davaya engel olan ve babasının yakalanarak tutuklanmasını sağlayan maktülü öldürmesini, bu suretle aileye katılabileceğini" söylemiş ve olayda kullanılan tabancayı sanığa vermiştir.
Sanık, ertesi gün ziyarete gittiği bir evrde maktülle karşılaşmış, peşinden dışarı çıkarak onu takip etmiş, evi önünde beklemiş, olaydan sonra kaçacağı yolu tesbit ettikten sonra, evinden dışarı çağırdığı maktüle kapıda ateş etmiş ve yaralanan maktül bir süre sonra ölmüştür.
Bu olayın soruşturması devam ederken güvenlik kuvvetleri ile giriştiği silahlı çatışmada ölen, sanığın amcasının oğlu olan yasa dışı örgüt üyesi M. Salih Yiğit'in cebinde, sanık tarafından yazılan, cezaevindeki örgütleme ve çalışmalar hakkında bilgi veren bir mektup bulunmuştur.
Yerel Mahkeme sanığın, cezaevinde örgüt yöneticisi olduğu, maktülü devlet yanlısı olduğu ve örgüt üyelerinin yakalanmasını sağladığı için öldürdüğü kabul edilerek TCY.'nın 125, 59. maddeleri gereğince cezalandırılmasına karar verilmiş se de olayda; TCY.'nın 125. maddesindeki suçun yukarıda açıklanan unsurları oluşmamıştır. Şöyle ki:
Sanık dedesini öldürmüş ve bu suçtan mahkum olmuştur. Cezaevinden izinli geldiğinde amcası, "Babasını öldürdüğü için kırgın olduklarını, bu olayı unutturması ve kendisini aklayabilmesi, affettirmesi için kendilerini ihbar eden Yasa dışı örgüte karşı çıkan maktülü öldürmesini" istemiştir. Sanık bu teklif karşısında, dışlandığı aileye yeniden girebilmek, söz sahibi olmak, dedesini öldürmesinden dolayı kendisini affettirmek için yüklenen adam öldürme suçunu işlemiştir. Sanığın amacı kendisini suç işlemeye teşvik eden amcasından farklı ve maktülü öldürerek yasa dışı örgüte yardım etmek olmayıp, dedesini öldürmekten dolayı duyduğu pişmanlğı sergilemek, amacasının "düşmanımız" dediği maktülü öldürmek suretiyle, aileye karşı değil ailesiyle beraber olduğunu göstermektedir.
Öte yandan sanık, cezavinde hükümlü bulunmaktadır. Cezaevinde örgüt yöneticisi olması, propoganda ve eğitim çalışmaları yapması tali nitelikte olup, ülkeyi bölme amacına yönelik sonucu elte etmeye uygun ve elverişli araçlarla yapılmaya başlanmış icra hareketleri olarak kabul edilemez.
Bu itibarla, sanığın TCY.'nın 450/4, 168/2. maddesi ile cezalandırılması gerektiğinden Yerel Mahkeme direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan kurul üyeleri; "Sanığın yasa dışı örgüt üyesi olduğu, ele geçen mektubundan anlaşılmaktadır. Maktül, yasadışı örgüt üyelerini ve bu arada sanığın babasını güvenlik kuvvetlerine ihbar ettiği, örgütün güçlenmesini engellediği için öldürülmüştür. Mahkemece gösterilen gerekçeye göre direnme hükmü onanmalıdır" görüşüyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle Yerel Mahkeme direnme hükmünün C.M.U.Y.'nun 326. maddesi gereğince sanığın kazanılmış hakkı saklı kalmak üzere istem gibi BOZULMASINA, 16.03.1992 günü oyçokluğuyla karar verildi.