 |
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E: 1992/251
K: 1992/275
T: 12.10.1992
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : İzinsiz bıçak satmak suçundan sanık Mehmet'in 6136 sayılı Yasanın 15/1-2. maddesi gereğince 1 yıl 1 ay 15 gün hapis ve 81.000 lira ağır para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin, (Tercan Asliye Ceza Mahkemesi)nce verilen 25.3.1991 gün 94/24 sayılı hükmün sanık tarafından temyizi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 8. Ceza Dairesi, 12.12.1991 gün 11188/12481 sayı ile;
"3679 sayılı Kanunla değişik TCK.nun 29/son maddesi uyarınca gerekçe gösterilmeden, takdiren teşditen denilmek suretiyle sanığa alt sınırın üzerinde Ceza tayin edilmesi" isabetsizliğinden bozmuş,
Yerel Mahkeme, 30.3.1992 gün 1/50 sayı ile;
"Gerekçeli kararda cezanın alt sınırdan ayrılmasını gerektiren nedenler gösterilmiş ve tekrara gerek duyulmamıştır. Karar, gerekçe gösterilmediğinden bahisle bozulmuşsa da gerekçe mevcuttur" görüşüyle önceki hükümde direnmiştir.
Bu hükmün de Yargıtay'ca incelenmesi sanık tarafından süresinde istenildiğinden dosya, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın "3831 sayılı Yasa gereğince davanın ortadan kaldırılmasını isteyen "18.9.1992 tarihli tebliğnamesiyle 1. Başkanlığa gönderilmekle; Ceza Genel Kurulu'nca okundu gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Pazar yerinde dört adet muştalı ve sustalı bıçak satarken yakalanan sanığın, 6136 sayılı Yasanın 15/1. maddesi gereğince cezalandırıldığı olayda, Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık; sanığa alt sınırın üzerinde ceza tayin edilirken TCY.nın 29/son maddesi uyarınca gerekçe gösterilip gösterilmediğine ilişkindir.
Gerekçeli kararda "Suça konu bıçakların sayısı, vehamet arz atmesi, suçun pazar yerinde işlenmesi, sanıktaki kastın yoğunluğu" nedeniyle cezanın alt sınırından ayrılmak suretiyle ceza tayin edildiği belirtilmiştir. Kararın gerekçe bölümünde gösterilen bu gerekçenin, hüküm bölümünde tekrarlanması şart değildir.
Mahkemece gösterilen gerekçenin yasal ve yeterli olmaması nedeniyle bozma yapılmayıp, gerekçe gösterilmediğinden bahisle hükmün bozulduğu, kararda cezanın alt sınırın üzerinde tayin edilmesine ilişkin gerekçe gösterildiği anlaşıldığından, direnme kararı isabetlidir.
Ancak; karardan sonra 11.7.1992 gün, 21281 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe giren 3831 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanuna Bir Madde Eklenmesine İlişkin Kanun ile 6136 sayılı Yasaya eklenen geçici maddede "6136 sayılı Kanun kapsamına giren ruhsata bağlanmamış ateşli silahlar ve mermiler ile 765 sayılı Türk Ceza Kanununda belirtilen dinamit, bomba veya benzeri yakıcı, yıkıcı veya öldürücü alet veya her türlü patlayıcı maddeyi bulunduranlar, bunları bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren otuz gün içinde mülki makamlara teslim ettikleri takdirde, haklarında takibat yapılmaz. Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar kendiliğinden Kanunda sayılı silah ve aletleri teslim edenler hakkında yapılan tahkikatlar düşer" hükmü yer almaktadır.
Yasanın gerekçesinde ".. mezkür silahların disipline edilmesi ihtiyacı doğmuştur.
Bu amaçla 6136 sayılı Kanuna eklenen geçici maddeyle mevzuata göre ruhsata bağlanması mümkün olmayan ateşli silahlar ve mermiler ile Türk Ceza Kanununda sayılan dinamit, bomba veya benzeri maddeleri bulunduranlara, bir defaya mahsus olmak üzere bir hak tanınmaktadır. Buna göre, anılan maddeleri bulunduran ve bu sebeple haklarında henüz adli takibata başlanmamış olan kişiler bu silahları 30 gün içinde mülki makamlara teslim etmek suretiyle, aleyhlerine takibat yapılmasının önüne geçmiş olacaklardır. Diğer taraftan, mezkur sebepten dolayı başlamış olan takibatlar ise, düşücektir" denilmektedir.
Maddede, 6136 sayılı Yasa kapsamına giren bıçaklardan açıkça sözedilmemiş ise de, Yasa koyucunun amacı silahların disipline edilmesi, toplumun; bulundurulması ve taşınması yasak olan silahlardan arındırılması, ülkede barış ve huzurun sağlanmasıdır. 6136 sayılı Yasa kapsamında bulunan ateşli silahlardan daha vahim olan ve Ceza Yasasında müeyyide altına alınan dinamit, bomba veya benzeri patlayıcı madde ve aletlerin yasa kapsamına alınmasına rağmen, bıçakların kapsam dışında bulunduğu ileri sürülemez. Ayrıca İçişleri Bakanlığı'nca hazırlanan ve 16.7.1992 gün, 21286 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanan "6136 sayılı Kanuna 3831 sayılı Kanunla Eklenen Geçici 8. Maddenin Uygulanmasını Gösteren Yönetmeliğin 4. maddesinde "kesici aletlerin kılıf ve benzeri muhafaza içinde" teslim edileceği belirtilmiştir. Aynı amaçla, daha önceki tarihlerde kabul edilen 2305, 2583, 3250 sayılı Yasalarla da, ateşli silah ve bıçakların yetkili makamlara teslimi sağlanmıştır. 3831 sayılı Yasada, bıçak hamillerinin yararlanamayacağına dair bir hüküm getirilmemiştir. Bu nedenle, yasak bıçaklar da yasanın kapsamındadır.
Sanık, olay tarihinde pazar yerinde, taşınması, satılması ve bulundurulması yasak olan bıçaklarla görülmüştür. Bıçakları, kolluk kuvvetlerine teslim etmiş ve adliye emanetine alınmıştır. Suça konu bıçakların daha önce sanık tarafından bir başka suçta kullanıldığı saptanamamıştır. Yasanın yürürlüğe girmesi üzerine, sanık tarafından ilgili makamlara haber verilmesi, bıçakların teslimi sözkonusu olamaz. Çünkü bıçaklar Adliye emanetindedir. Bu itibarla, sanığın sustalı ve muştalı silahları kendiliğinden teslim ettiği kabul edilerek, TCY.nın 2/2. maddesi hükmü de nazara alınmak suretiyle 3831 sayılı Yasa ile 6136 sayılı Yasaya eklenen geçici 8. madde gereğince davanın ortadan kaldırılmasına karar verilmelidir.
SONUÇ : Sanığın temyiz itirazlarının yukarıda açıklanan nedenlerle kabulü ile Yerel Mahkeme direnme hükmünün (BOZULMASINA), CMUY.nın 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak sanık hakkındaki kamu davasının; 6136 sayılı Yasanın geçici 8. maddesi uyarınca Ortadan Kaldırılmasına, emanete alınan bıçakların yönetime teslimine, istem gibi 12.10.1992 günü oybirliğiyle karar verildi.