Hukuki.NET

T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E: 1992/205
K: 1992/228
T: 21.09.1992

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


 
DAVA : Görevli memura direnme suçundan sanık Hüseyin'in, TCY.nın 266/1; 647 sayılı Yasanın 4. maddeleri gereğince iki kez ve sonuç olarak 720.000 lira ağır para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin, (Bursa 6. Asliye Ceza Mahkemesi)nce verilen 11.9.1991 gün, 439/944 sayılı hükmün sanık vekili tarafından temyizi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 4. Ceza Dairesi, 6.5.1992 gün, 2846/3428 sayı ile; "Direnme sırasında sövme, hakaret ve dövme gibi eylemlerin bu suçun öğesi sayıldığı" karşı oyu ile ve oyçokluğuyla hükmün onanmasına karar vermiştir.
Yargıtay C. Başsavcılığı, 23.6.1992 gün, 47 sayı ile;
"TCY.nın 258. maddesinde düzenlenen memura direnme suçu, vazife sırasında cebir-şiddet veya tehdit ile görevin yerine getirilmesine engel olmakla oluşur. Failin amacı, yasal işlem yapılmasını önlemektir. Amaca ulaşabilmek için cebir, tehdit ile birlikte sövme, hakaret, dövme, silah çekme gibi başka suçlar da işlenebilir. Bu durumlarda direnmeden ayrı olarak önce veya sonra işlenmeme koşulu ile tüm bu eylemler görevli memura direnme suçunun unsurunu oluşturmaktadır. Öğreti ve yargı kararları bu doğrultudadır. Sanığın kendisini hapis veya tevkiften kurtarmak için görevli polis memuruna ve ona yardım eden gece bekçesine küfür edip, tekme atmak suretiyle kamu güvenini engellemesi, bütün halinde görevli memura direnme suçunu oluşturmaktadır" gerekçesiyle itiraz ederek Özel Daire onama kararının kaldırılıp hükmün bozulmasını talep etmiştir.
Dosya, 1. Başkanlığa gönderilmekle; Ceza Genel Kurulu'nca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
 
KARAR : Yönetimindeki otomobille trafik kazası yaparak kaçan sanık takip sonucu yakalandığında, kendisini karakola davet eden şikayetçi polis memuru ve bekçiye direnerek tekme attığı, yakalarından tutarak iteklediği, hakaret ettiği olayda; çözümlenecek sorun, sanığın eylemlerinin kül halinde memura etkin direnme suçunu mu, yoksa etkin direnme ve görevliye hakaret suçlarını mı oluşturduğuna ilişkindir.
Görevliye etkin direnme suçu, memur veya ona yardım edenlere, görevini yaptığı sırada şiddet veya tehdit ile karşı koyarak kamu görevinin yapılmasına engel olunmasıdır. Failin amacı, yerine getirilmekte olan bir kamu görevine mani olmaktır. Bu nedenle fiil, memurun şahsına değil, doğrudan doğruya kamu ideresine yöneliktir. Sövme suçu ise kişi onurunu ihlal eden bir cürümdür. Görevliye etkin direnme suçu kamu idaresi aleyhine işlendiğinden ve failde ayrıca memurun onurunu zedeleme kastı bulunmadığı takdirde memura mukavemet suçuyla birlikte memura hakaret suçunun da oluştuğu ileri sürülemez.
Şöyleki;
Hareketlerin taaddüdüne rağmen cürümkar gaye bir olduğu için tek muhtelit, TEK SUÇ husule gelebilir. Muhtelit tek bir suç ile SUÇLARIN TAADDÜDÜNÜ karıştırmak mantıksız ve yanlış kararlara meydan vereceği için bu farkı tayin etmek elzemdir. Nasıl ki 78. maddenin (TCY. 79. madde) mefhumunda fiili, TAARRUZDAN ayırmak icap ediyorsa kendisinde bir suçun bütün unsurlarını toplayan fiil ile müteaddit olmasına rağmen cürümkar gaye bir olduğu için MUHTELİF VE FAKAT TEK bir suç meydana getiren HAREKETLERİ ayırmak zaruridir.
PUCCİONİ, muhtelif suç mefhumunu pek güzel bir tarzda anlatmıştır. "Hiddetin galeyanlı zamanında ve kavga devam ederken kavga edenlerden yalnız birisinin sövdüğü, gayet ağır tehditlerde bulunduğu, vurduğu, yaraladığı ve aleyhinde hiddetinin fevaran ettiği kimseyi öldürmesi nadir değildir. Hadisenin şekline bakılacak olursa o kimse, ayrı ayrı sövmek, tehdit eylemek, dövmek ve yaralamak ve katil fiillerini işlemiştir. Bundan dolayı o kimseye bu cürümlerin herbiri için kanunun tayin etmiş olduğu cezaların hapsi mi tatbik olunacaktır? Yoksa hadisede en ağır fiil olmak itibariyle katil cezası mı tayin olunacaktı? Bu suale gerek eski gerek yeni Ceza Hukuku müellifleri müttehiden cevap vermektedirler: Faili tahrik eden saik - yani hasmını öldürmek- bir olduğuna ve zarar gören ise bir kimse olduğuna göre hakaret, tehdit, darp, yaralama fiilleri ayrı ayrı suçlar telakki edilmeyip mücrimin istihdaf ettiği asıl gayeye ulaştıran vasıtalar gibi addolunmasını ve onunla mezç ve tevhit edilmesi lazım geldiğini ve binaenaleyh küçük cezaların büyük ceza tarafından bel' edileceğini söylemektedir. Aynı müellifler, kavga neticesinde adam öldürmeyip, de hakaret veya tehdit ile bir arada yalnız darp ve yaralama bulunsa idi, yine büyük cezanın küçük cezaları bel'edeceğini ve aynı maznunun fiili neticesinde aynı kimsede müteaddit yaralar husule gelse idi maznunun yine yalnız bir yaralama fiilinden dolayı mes'ul tutulabileceğini ve bu takdirde ya bir aradaki vehamet dereceleri veya içlerinde en ağır olanı gözönüne alınarak mücrime ona göre ceza tertip edileceğini cevaben bildirmektedirler".
CARRARA, devlet memurlarına mukavemet eden kimselerin maddi mukavemet gösterdikten başka memurlar aleyhinde tahkir edici sözler kullanmalarından dolayı iki halden de cezalandırılmalarını isteyen müddeiumumilerin hareketlerinin doğru olup olmadığını sormak suretiyle aynı meseleyi incelemektedir. Carrara bunun doğru olmadığı fikrindedir: "Devlet kuvvetine karşı koyan kimsenin gayesi birdir. Kendisi hakkındaki muameleye mukavemet suretiyle o muameleyi men etmek. Karşı koymada bulunan kimsenin bütün bedeni, maddi faaliyeti; tek bir saik ile tek bir gayeye matuftur. El, ses, ayak vesair bütün faaliyet unsurları, adalete mukavemet için toplanmış vasıtalardan ibarettir. Failin düşüncesi kendisine karşı mukavemette bulunduğu şahsın şerefine tecavüze matuf değildir. Belki o memurun şahsını bile tanımaz. El, memurun kuvvetini kırmaya çalışırken dil, memurun maneviyatını sarsmak için faaliyete gelir; yoksa onun haysiyetini tenkis için değil. Mukavemete bulunan kimse, karşısındaki faaliyete devamdan men için bağırır, tahkir eder. Karşı koyanların yumrukları altında kalan ve attıkları taşlara hedef olan memurun o kimseler tarafından haydut, katil kelimeleri kullanıldığından dolayı vazgeçtiğini ve o kelimelerin telaffuz edildiğini işitmediği takdirde vazifesini ifa edeceğini iddia etmek abestir.."
Meselemizi bundan daha açık olarak teşrihe imkan yoktur. Tatbikatta da bu noktai nazar kabul edilmiştir.
Memura mukavemet edenin aynı zamanda tahkir edici lafızlar kullanması halinde her iki fiil için ayrı ayrı ceza vermek doğru olmayıp yalnız mukavemetten dolayı ceza tayini icap eder. Bu nazariye umumi cebir ve şiddet hakkında dahi caridir. Roma Temyiz Mahkemesi de bu suretle içtihad etmiştir. (MAJNO, Ceza Kanunu Şerhi, C.I, Sh. 417; C.2, Sh. 207).
Memura mukavemet sırasında işlenen sövme, hakaret, dövme, yaralama gibi başka suçlar bütün halinde sadece mukavemet suçu olur (A. Pulat GÖZÜBÜYÜK, Türk Ceza Kanunu, C. 2, Sh. 1018).
Memura mukavemet sırasında işlenen hakaret ve sövme fiilleri cebir, şiddet ve tehditle birlikte bir bütün oluştururlar. Bu itibarla mukavemet veya şiddet veya tehdit suçlarının icrası sırasında işlenen tahkirler müstakil hüviyetlerini kaybederler. Başka bir ifade ile tahkir-cebir-şiddet ve tehdit kül halinde mukavemet suçunun unsurlarını oluştururlar, Ayrıca tahkirden ceza verilmesi mümkün değildir. Netice olarak mukavemetle birlikte işlenen tahkirde, tahkir kastı da mevcut olmayacağından Yargıtayımızın, hakaretin mukavemet suçunun unsuru olduğu hakkındaki kararlarını yerinde bulmaktayız (Dr. I. POLATCAN, Hakaret Cürümleri, Sh. 128).
Öte yandan Yargıtay Ceza Kurulu'nun ve Özel Dairelerin öteden beri kararlılık gösteren içtihatları da bu doğrultudadır.
Memura direnme sırasındaki cebir ve tehditin, muhatabı etkileyecek ciddiyette ve elverişlilikte olması gerekir. Sonucun alınmış olması şart değildir. Maddi olayda sanık, karakola gitmemek için şikayetçileri iteklemiş, yakalarından tutmuş, tekme atmıştır. Ayrıca sanık, görevli memurları etkilemek, direnmenin ciddi olduğunu göstermek ve elverişliliği sağlamak için hakarette bulunmuştur. Şikayetçilere görevlerini yaptırmamak kastı ile haraket etmiş, bu amacına ulaşmak için küfretmiştir. Bu nedenle sanığın eylemi kül halinde, görevliye etkin direnme suçunu oluşturduğu halde yazılı şekilde hüküm kurulması aleyhe temyiz olmadığından bozma sebebi sayılmamıştır. Ancak, itirazın kabulü ile Özel Daire onama kararındaki "eylemin iki ayrı suçu oluşturduğuna ilişkin bölümün" kaldırılmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan bir kısım Üyeler; haklı nedenlere dayanmayan Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının reddi gerektiği düşüncesiyle, Kurul Üyelerinden 4. Ceza Dairesi Başkanı Sami Selçuk ise; "C. Başsavcılığı'nın itirazına dayanak yaptığı Yüce Ceza Genel Kurulu'nun 5.12.1988 tarihi ve 472/516 sayılı kararında: "Cebir ve şiddet veya tehdit ile kamu görevinin yerine getirilmesine engel olmak, memura direnme suçunu oluşturur. Direnme sırasında, sövme (hakaret) ve dövme gibi eylemler bu suçun unsuru sayılacağından tek suçtan hüküm kurulması gerekir" (..) sanığın, (..) karakola götürülmek istemesi üzerine müsnet suçu işleyip hakaretle polisin yakasına sarılıp direnmesi eylemi kül halinde T.C. Yasasının 258/1-4. maddesine uygun görevli memura müspet mukavemet suçunu oluşturur" denilmektedir.
"Anılan kararda, "bir suçun bir başkasının öğesi" olup "tek suç" sayılması ve "eylemlerin kül halinde" ele alınıp tek bir maddeye sokulması olguları dikkat çekicidir. Zira bunlar anahtar kavramları ortaya koymaktadırlar. Buna göre aralarındaki ilişkiler tartışılan T.C. Yasasının 266 ve 258. maddelerinden birincisini ikincisinin öğesi yapan ilk olgunun çağrıştırdığı kavram bileşik (mürekkep) suçtur. Gerçekten bu iki maddenin arasında genel (genus)-özel (speciem) norm (specialite) ve temel-yardımcı norm (sussidiarita) ilişkileri bulunmamaktadır ve esasen bugüne değin de böyle bir iddia ileri sürülmemiştir. Geriye ise "bir normun bir başkasını tüketmesi (consunzione) ilkesi" kalmaktadır. Yüce Kurulun anılan kararıyla çoğunluk görüşünün düşüncesine göre, T.C. Yasasının 266. maddesi 258. maddesinin öğesi bulunmakta, 258. madde 266. maddeyi tüketmektedir. Bu ve yukarıdaki deyişten anlaşılacağı üzere ortada bir bileşik (mürekkep) suç bulunmaktadır".
"Kararda yansıtılan bu ilk çözümleme ve yargı yerinde olamaz. Gerçekten, T.C. Yasanın 78. maddesinde açıklandığı üzere, bileşik suç, örnekleriyle birlikte iki durumda söz konusudur. 1. durumda, bir suça (hırsızlık) bir başka suç (konut dokulunmazlığını bozma) eklenir ve ilk suçun ağırlaştırılmış biçimi (TCY. Md. 491/4,492/1) elde edilir. 2. durumda ise iki ayrı suç (tehdit ya da şiddet artı hırsızlık) yeni ad bileşik suçun kalıbı içinde iki suç mutlaka yer alırlar. T.C.Yasasının 258. maddesindeki suç kalıbı, iki suçu bünyesine alan bir bileşik suç yapısını asla sergilememektedir. O halde, bileşik suç nedeniyle tek suçtan söz edilmesi yerinde değildir".
"Doğru sonuca ulaşabilmek için her iki suçla korunan yarar, suçların yapısını ve ortada eylem tekliği yada çokluğu olup olmadığını incelemek gerekir: T.C. Yasasının 258. ve 266. maddeleri" devlet idaresi aleyhine cürümler" babında yer almışlardır. Her iki suçla, devletin yönetsel varlıkları (Rocco, s. 600; santora, II, s. 38,39) korunmaktadır; kamu görevinin barış içinde ve kesintiye uğramaksızın yapılması sağlanmalı, devletin (yönetimin) saygınlığı gözetilmelidir. Ayrıca şiddet kullanıldığında beden bütünlüğü, tehdit kullanıldığında kişi özgürlüğü sövmede kişi onuru da ihlal edilecektir. Ancak bunlar görevliye karşı işlendiğinde, bu konuların ihlaliyle birlikte devletin saygınlığı da ihlal edildiğinden, her iki suç da, çok konulu suçun tipik örneklerini oluşturmaktadırlar. Nitekim İtalyan Yargıtay'ı ve yazarlar bu suçlardaki konu çokluğuna sık sık değinmiştir (Ranieri, Vitu, Antolısei, Manzini). Öyle ki, yeni İtalyan Ceza Yasasının 341/son madde ve fıkrasına göre görevlinin bir yada birden çok kişi önünde küçültülmesi, ihlalin ağırlığı yönünde ağırlaştırıcı neden sayılmıştır".
Suçların yapıların gelince: T.C. Yasasının 254, 258 ve 266. maddelerindeki cürümler seçenekli hareketli birer suçturlar: İlk ikisi, kaynak Yasadaki (md. 187,190) şiddet ya da tehdit araçlarından birini kullanmakla; ikincisinde ise kaynak Yasa (md.194) doğrultusunda sövme/hakaret kavlen (sözlerle: Con Parole)ya da fiilen (davranışlarla: con atti) işlenebilmektedir. Seçenekli hareketle suçların tipik özellikleri, bilindiği gibi, şudur: Fail, seçenekli hareketlerden birini işler işlemez suç oluşur; daha sonra öbür seçenekli hareketi yapması, ihlali ve dolayısıyla suçu çoğaltmadığı gibi, işlenmemesi de suçun oluşmasını önlemez. Demek, fail tehdit ya da şiddet araçlarından birini kullandığı anda T.C. Yasasının 254 ve 258. maddelerindeki suçlar işlenmiş olacaktır".
"T.C. Yasasının 266. maddesindeki görevliye sövme/hakaret cürümüne gelince; bu da seçenekli hareketli bir suçtur. Fail sözle saldırıda bulunduğu an bu suç işlenmiş olacak, ayrıca bu suç için davranışlarla da saldırmasına gerek bulunmayacak; yaput da tersine davranışlarla saldırıda bulunduğu an yine bu suç işlenmiş olacak, ayrıca ağızla (sözle yani söverek) saldırıya gerek kalmayacaktır. Hem davranışlarla hem de sözlerle sövmesi ayrıca suç çokluğuna da yol açmayacaktır. Öyleyse burada çözülecek sorun hangi davranışlarla memura hakaret suçu işlenmiş sayılacağıdır. 1889 tarihli kaynak Yasanın gerekçesinde küçültücü her tür davranışın buna elverişli olduğu belirtilmiştir. Alaylı gülme, abartmalı taklit, omuz vurma (ki bir şiddettir), ıslık çalma, yere türükme, dil çıkarma, sert sert bakma, garip ses çıkarma, gibi davranışlar görevliye hakaret olduğu gibi, şiddet (tokat) ya da tehdit de böyledir (Manzini, Antolisei, Vitu, Ranieri, Garçon, Goyet, Garraua, Veron). Gerçekten, T.C. Yasası ve bir çok yabancı yasalarda (yeni İtalyan, Fransız gibi), özel (sade) kişilere sövme/hakaret suçlarından farklı olarak, memurlara karşı kullanılan şiddet ya da tehdit eylemleri, memur kanalıyla yönetimin saygınlığı örselendiğinden görevliye karşı sövme/hakaret olarak da benimsenmiştir. Nitekim, T.C. Yasasının 269, kaynak Yasanın 195,1930 İtalyan C. Yasasının 341/son maddelerinde, görevliye sövme/hakaret cürmünde kullanılan araç söz değil de tehdit ya da şiddet ise suçun ağırlaştırılacağı belirtilmiş, Fransız Ceza Yasasının 223 ve 224. maddelerinde bu suçun sözle, tehditle, gösterilerle işlenebileceğine değinilmiştir. Şiddet ve tehdidin Ceza Hukukundaki genel anlamları belli ise de; memura sövme suçlarında görevliyi ve kanalıyla devletin (yönetimin) saygınlığını da küçülttükleri, yasaların düzenleniş biçimlerinden ortaya çıkmaktadır. T.C. Yasasının 266. maddesindeki cürüm, seçenekli davranışlardan biriyle de işleneceğine göre, görevliye şiddet ya da tehdit kullanılan bir kimse hem görevliye karşı etkin direnme ve hem de görevliye sövme suçlarını birlikte işlemiş olacaktır. Failin ayrıca sözle sövmesi, seçenekli davranışlardan birini işlemekle suç oluştuğundan, yeni bir sövme suçunu gündeme getirmeyecek; böylece de tek eylemle iki ihlal gerçekleşmiş olacaktır. Bu ise, tipik bir biçimsel (fikri) içtima durumudur. Eğer eylem çok ihlal de çok olsaydı, elbette iki ayrı suç oluşacaktır. Ancak, seçenekli hareketli suçlar nedeniyle tek eylem-çok ihlal ilişkisi ortaya çıkmakta ve dolayısıyla T.C. Yasasının 79. maddesi uygulama alanına girmektedir. Nitekim, C. Başsavcılığı'nın dayandığı yazarlar (Carrara, Puccioni, Maino) konuyu biçimsel (fikri) içtima kurumu içinde irdelemişler, bu iki madde arasındaki ilişkide bu içtima türünün bulunduğunu belirtmişlerdir. (Corrara, Programma, V,n. 2786-2790; Puccioni, Codice, penale toscono illustrato II, s. 223,224; Maino, Commento al codica panele İtaliono, 1922, I, n. 422, II, n. 1005). Genel Kurul kararları bu yazarlara dayandığı halde T.C. Yasasının 78. maddesine kayılması dikkat çekicidir".
"T.C. Yasasının 78. maddesinde öngörülen bilekiş suç ile 79. maddesinde öngörülen biçimsel içtimaın sonuçları elbette başka başkadır. Birincisinde öğe suçlar, bileşik suç içinde erir ve bağımsızlıklarını yitirirler. Oysa, biçimsel içtimada, her suç bağımsızlığını korur, yalnızca ceza açısından birlik söz konusudur. Verilecek kararda hüküm çok; bununda tekerrür, zamanaşımı, af, vb. kurumlarının uygulanmasında sonuçları başka başka olacaktır.
"Yüce Kurulun 5.12.1988 tarihli kararında "eylemlerin kül halinde" tek suçu oluşturduğundan söz edilmesi de yerinde değildir. Hem bir suçun diğerinin öğesi olduğunu, hem birden çok eylemin varlığını kabul; ardından da T.C. Yasasının sistemiyle çatışan Fransız Ceza Yasasından (md.5) esinlenerek içtimada erime (yutma) sistemini benimseme, çelişki olmanın da ötesinde, eylem tekliğinin/çokluğunun maddi sonuçlu suçlarda sonuç; salt hareket suçlarında hareket ve korunan varlığın sujesine göre benimseyen T.C. Yasasının özüne aykırıdır".
"Bundan başka yüce kurulda yapılan oylama biçimi de yerinde değildir. Zira ortaya tek eylem-tek suç; tek eylem-çok suç; çok eylem-çok suç gibi üç ayrı düşünce çıkmıştır. İlkin eylemin tekliği/çokluğu; çok eylem çıktığı takdirde biçimsel/gerçek içtimadan hangisine girdiği oylanmalıydı. Üçünün birden oylanması, oyların tercihini ve dolayısıyla sonucu etkilemiştir" gerekçesiyle karşı oy kullanmıştır.
 
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Daire onama kararındaki "görevliye sövme ve etkin direnme eylemlerinin ayrı suçları oluşturacağına ilişkin" bölümün kaldırılmasına, 21.9.1992 günü oyçokluğuyla karar verildi.
 
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • Clicking Here TLO lookup 
  • 02.05.2025 08:42
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini