Hukuki.NET

T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E: 1992/1-362
K: 1993/32
T: 8.2.1993

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


 
765/m.456/2, 448, 62, 51/1
 
DAVA VE KARAR : Adam öldürmeye teşebbüs suçundan sanık Seyfettin A...'ün T.C.Y.nın 448, 62, 51/1, 59. maddeleri gereğmce 10 yıl ağır hapis cezasıyla cezalandırılmasına ve fer'i ceza tayinine ilişkin Sakarya Ağır Ceza Mahkemesince verilen 31.10.1991 gün 133/185 sayılı hükmün Cumhuriyet Savcısı ve sanık vekili tarafından temyizi üzerine dosyayı inceleyen;
Yargıtay 1. Ceza Dairesı 22.4.1992 gün 301/905 sayı ile:
"Sanık Seyfettin A...'ün kavga esnasında mağdur Orhan A...'u önce sağ koltuk altından yaraladığı ve mağdurun sanığa tokat atması ile yere düşerken de karnından, Adli Tıp 3, İhtisas Kurulu'nun 26.7.1991 tarihli raporunda mağdurdaki iki adet bıçak yarasından batına nafiz olan yaranın hayati tehlike tevlit edip 15 gün iş ve güçten kalacak derecede yarafanmasına neden olduğu, sanığın kavga esnasında rastgele havalesi ile bu yaranın oluştuğu, mani sebebin bulunmadığı, dosyadaki deliller tümü ile değerlendirildiğinde öldürme kastının bulunduğunun açıklıkla anlaşılmadığı kanaatine varılarak sanığın yaralama kastı ile hareket ettiğinin kabulü ile cezalandırılması gerekirken öldürme kastının kabulünün yerinde bulunmadığı" isabetsizliğinden bozmuş,
Yerel Mahkeme 16.7.1992 gün 142/158 sayı ile:
"Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu raporunda mağdurun hayati tehlike geçirip 25 gün mutad istigaline engel teşkil edecek şekilde yaralandığı belirtilmiştir. Bozma kararında, bıçağın rastgele havalesiyle bu yaranın oluştuğu açıklanm'ışsa da aynı raporun sonuç kısmında "bağırsakları dışarı çıkaracak derecede batına nafiz olduğundan rastgele sallama ile husule geldiğinin kabule şayan görülmediği" belirtilmiştir. Sanığın bilerek ve isteyerek, yoğun kast altında ve öldürmek amacıyla iki bıçak darbesi vurduğu, mağdurun bağırsaklarının dışarı çıktığı, tıbbî Tnüdahale yapılmadığı takdırde öleceği anlaşılmıştır. Darbe sayısı, hedef alınan bölge, bıçağın rastgele değil direkt olarak saplanması, mağdurun vurulunca kaçması nedeniyle sanığın eylemini tamamlayamaması nazara alındığında öldürmeye teşebbüs suçundan cezalandırılmasına karar verilmelidir." gerekçesiyle öncekl hükümde direnmiştir.
Bu hükmün de Yargıtay'ca incelenmesi Cumhuriyet Savcısı ve sanık tarafından süresinde istenildiğinden, dosya, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının onama istemli 21.12.1992 tarihli tebliğnamesiyle 1. Başkanlığa gönderilmekle, Ceza Genel Kurulu'nca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
YARGITAY CEZA GENEL KURULU KARARI:
Sanık hakkında adam öldürmeye teşebbüs suçundan açılan kamu davasında, Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık suç vasfının tayinine ilişkindir.
Dosya kapsamına göre, mağdurun yanında kavgaya katılması nedeniyle beraatine karar verilen ve hakkındaki hüküm onanarak kesinleşen Hüseyin Ö... olay günü akşam saat 18.00 sıralarında, sanığın kız arkadaşına söz atmış sanıkla aralarında tartışma çıkmıştır. Bu arada, sanığın arkadaşı olan Hamdi A..., söz atan Hüseyin'e yumruk vurmuştur. Mağdurun bulunmadığı bu olay, Hüseyin Ö...'in özür dilemesi üzerine büyümeden yatışmıştır.
Mağdur ile Hüseyin Özenç ve arkadaşları, saat 21.00 sıralarında konuşmak için ilk olayın geçtiği sokağa gittiklerinde, sanık ve yanında bulunan arkadaşları ile karşılaşmışlardır. Hüseyin Ö..., orada bulunan Hamdi A...'e "teke tek kavga edelim" demiş, boş bir arsaya geçerek kavgaya başlamışlardır. Kavga sırasında Hamdi'nin yere düşmesi üzerine, orada bulunanlardan kimliği saptanamayan birisi, Hüseyin'in sırtına odunla vurmuştur. Bunun üzerine taraflar kavgaya başlamışlar, sanık; bıçakla mağduru yaralamıştır.
Mağdur hastahane polisinde alınan ifadesinde, ayırmak için aralarına girdiğinde, görmediği bir şahsın bıçakla arkadan saldırdığını, dönerek bu şahsa yumruk vurduğunu, yere düşen failin elindeki bıçağı kasığına sapladığını söylerken Cumhuriyet Savcısında, sol omuzundan bıçaklandığını, dönüp yumruk vurduğunu, sanığın yere düşmeden bıçakla sol kasığına vurduğunu söylemiştir. Duruşmada ise, odunla Hüseyin'in beline vurulması üzerine kuralın bozulduğunu, bir adım attığında kolundan, geri dönünce kasığından bıçaklandığını, o zaman sanığa bir yumruk attığını, yere düşünce tekme vurduğunu, bağırsaklarını bastırarak kaçtığını beyan etmiştir.
Sanık aşamalarda alınan ifadelerinde, mağdurun yüzüne yumruk vurması üzerine yere düştüğünü yerdeyken de tekme vurduğunu, üzerine çullanınca kendisini korumak için bıçağı salladığını savunmuştur.
Bir kısım tanıklar, Hüseyin ve Hamdi kavga ederlerken birdenbire ortalığın karıştığını, kimin kime vurduğunu, mağdurun nasıl yaralandığını görmedıklerini beyan etmişlerdir. Diğer tanıklar ise kavga sırasında sanığa altta, mağduru onun üzerinde gördüklerini, mağdurun arkadaşı ile kaçtığını bildirmişlerdir.
Mağdur hakkında düzenlenen doktor ve Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu raporlarında; sol koltuk altındaki yaranın tabakalara uygun olarak kapatıldığı, sol inguinal bölgedeki 3 cm. tulünde olan yaranın uzatılarak bağırsakların yerine yerleştirildiği, beş gün hastahanede kalan mağdurun hayati tehlikeye maruz kaldığ.ı, mevcut yaranın 25 gün iş ve gücüne engel teşkil ettiği, iç organ harabiyeti, uzuv zaafı veya tatili olmadığı, tıbbî müdahalenin yapılmaması halinde öleceğı, iki adet bıçak darbesi olduğu,,bağırsakları dışarı çıkaracak derecede batına nafiz olan yaranın rastgele sallama ile husule geldiğinin kabule şayan görülmediği, açıklanmıştır.
Teşhis tutanağında sanığın 1.65 m. boyunda olduğu, Cumhuriyet Savcısınır» talep ve mütalaasında mağdurun daha güçlü fizik yapıya sahip bulunduğu belirtilmiştir.
.Dosyadâki tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde; mağdurla sanık arasında öldürmeyi gerektirecek bir husumet bulunmamaktadır. Birbirlerini tanımamaktadırlar. Olay akşamı saati 18'de vukubulan söz atma hadisesi sırasında, mağdur bulunmamaktadır. Saat 21.00 sıralarında, Hüseyin ve Hamdi teke tek kavga ederlerken kural bozulmuş, ortalık karışmış, mağdur ile sanığın arkadaşları da kavgaya katılmış ve doktor raporlarında belirtildiği şekilde yaralanmışlardır. Kavga sırasında sanığın, ayaktayken mağduru iki kez yaraladığına dair şikâyetçinin çelişkili beyanından başka delil yoktur. Mağdur ilk ifadesinde bıçakla saldıran sanığa yumruk vurup yere düşürdüğünü, yere düşen sanığın bu sefer sol kasığından yaraladığını, Cumhuriyet Savcısına verdiği ıfadesinde ise sanığa yumruk vurduğunu, sanık yere düşmeden önce ikinci kez bıçakladığını, duruşmada ise önceki ifadelerinden farklı olarak sanığın iki defa kendisini bıçakladığını, daha sonra ona yumrukla vurduğunu ve yere düştüğünde ise tekme attığını söylemiştir. Sanık, mağdurun üzerine çullandığını tekme tokat kendisini dövmeye başlaması üzerine bıçağı salladığını beyan etmiş, bu savunması tanıklarca da doğrulanmıştır. Sanığın boğuşma sırasında kendısinden daha güçlü bulunan mağduru kasığından yaraladığı ve bıçağın rastgele sallanması sırasında meydana gelen bu yaradan dolayı şikayetçinin hayati tehlike geçirip ameliyat olduğu anlaşılmaktadır. Ancak, mağdurdaki bu yara iç organlara nüfuz etmemiş, organları ve bu arada bağırsakları parçalamamıştır. Vücuda dikey olarak vukubulacak şiddetli darbe, bağırsaklarda harabiyet doğuracaktır. Mağdurdaki yaranın mahiyeti, darbenin şiddetli olmadığını ve oluş tarzını göstermektedır. Yüzeysel olsa dahi, karın bölgesinde meydana gelen kesiklerde, yaptığı basınç sebebiyle bağırsakların vücut dışına çıkması mümkündür. Bu nedenle bağırsakların vücut dışına çıkması öldürme kastını göstermez. Öte yandan mağdur, bu yaradan sonra sanığa tekme atmış ve koşabilmiştir. Bu husus da hayati öneme haiz bölgeye şiddetli bir darbe olmadığını göstermektedir. Suçun işleniş nedeni ve biçimi, darbe sayısı, isabet bölgesi, yaraların nitelıği, yaranın kavga sırasında hedef gözetilmeksizin oluşması nazara alındığında, sanığın öldürmeyi amaçlamadığı, yaralama kastı ile hareket ettiği anlaşıldığından, direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle Yerel Mahkeme direnme hükmünün bozulmasına, bozma nedenine göre sanığın tahliyesine, başka suçtan tutuklu veya hükümlü olmadığı takdirde salıverilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına müzekkere yazılmasına 1.2.1993 günlü oturumda yasal çoğunluk sağlanamadığından oyçokluğuyla karar verildi.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini