Hukuki.NET

T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E. 1992/1-109
K. 1992/126
T. 27.4.1992

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


 
YARALAMA
 
ÖZET Yakıt gideri ve aidat yüzünden çıkan tartışmada sanık tokatla maktule vurup yere düşürmüş ve yerde iken de tekmelemiştir. Bu düşme ve tekmeleme sonucu kol ve bacağında kırıklar oluşan maktul tedavi için kaldırıldığı hastanede 9 gün sonra ölmüştür.
 
Ölüm, sanığın eyleminin doğal sonucu olan bir sebepten husule gelmemiş, maktulün hastanede yattığı zaman dilimi içinde önceden mevcut başka bünyevi nedenlerden husule gelmiştir.
 
Sanığın maktulde husule getirdiği kırıkların, hayati tehlike doğurup doğurmayacağı ve kaç gün iş gücüne engel teşkil edeceği hususlarında Adli Tıp Kurumu ilgi dairesinden yeni bir rapor alındıktan sonra sanığın TCK.nun 456. maddesinin bu rapora uygun düşen ilgili fıkrası 458, 51/1 ve 59. maddeleri uyarınca cezalandırılması gerekir.
(765 s. TCK. m. 456, 458, 51/1, 59)
 
Kastın aşılması suretiyle adam öldürmek suçundan sanık Nazmi'nin, TOK. nun 452/2, 51/1. ve 59. maddeleri uyarınca sonuçta 3 sene 1 ay 15 gün ağır hapis cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin, (Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesi)nce verilen 20.2.1991 gün ve 1988/75-1991/12 sayılı hükmün sanık vekili tarafından temyizi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesi, 13.6.1991 gün ve 1204/1703 sayı ile;
 
"... Sair temyiz itirazlarının reddine,
 
Ancak;
 
Ayrıntıları Ceza Genel Kurulu'nun 29.11.1982 gün ve 227/480, 11.3.1985 gün ve 288/132, 20.11.1989 gün ve 302/316; Dairemizin 22.11.1989 gün ve 2835/3286, 6.2.1990 gün ve 3508/1 76 sayılı kararlarında açıklandığı gibi TCK;nun 452. maddesinin uygulanmasında failce yapılan hareketin objektif takdire göre ölüm sonucunu meydana getirmeye uygun ve elverişli sayılması daima aranmalıdır. Her olayın özellikleri gözönünde tutularak vuku bulan bir müessir fiilde Ölüm sonucu arasında illiyet bağının bulunup bulunmadığının takdiri mevcut raporları da değerlendirerek davaya bakan hakime aittir.
 
İka edilen müessir fiilden sonra bir inkita vuku bulmuşsa ölüm kalp hastalığı vesaire gibi müessir  fiilin doğal sonucu olmayan bir sebepten ileri gelmişse ve maktulün zaruri olmayan davranışları mevcut sebeplere eklenerek illiyet bağının kesilmesi neden olmuşsa ölüm sonucundan fail sorumlu tutulamaz kendisinin asıl kastettiği ve gerçekleştirdiği eylem olan müessir fiiliden sorumlu tutulması gerekir.
 
Olayımızda da  işleri Etüt İdaresi'nde Başmüfettiş olan sanık Nazmi maruz kaldığı tahrikin etkisiyle maktul Edip'i tokatlayarak yere düşmesine ve bu düşme sonucu "lumeruz kollum sirarjikuna ile femur intertrokanterik nahiyede taze kırık" husule gelmesine neden olmuştur. Olay yerinde fenalaşan maktul bu kırıkların tedavisi için hastaneye yatırılmış ölüm sonucu hastaneye yatırılışından (9) gün sonra 24.1.1988 tarihinde husule gelmiştir. Adli Tıp Kurumu 1. ihtisas Kurulu'nun 2.8.1989 gün ve 1112 sayılı raporunda "ölümün siroz kalp ve böbrek yetmezliğinin müşterek etkisiyle solunum ve dolaşım durmasından ileri geldiği ve maktul hakkında olaydan Önce düzenlenen çeşitli raporlar da "20-30 yıldır devam eden hipertansiyon 1984 yılından beri şeker hastalığı, siroz kronik bronşit böbrek hastalığı bulunmasına rağmen sigara kullandığı gibi 30 yıldır günde bir şişe rakı içtiği" sanık tarafından yaralanıp hastaneye yatarken "maktulde psişik bozukluklar ve halliusinasyonlar olduğu, konsültasyonda alkol yoksunluğu düşünülüp tedavi düzenlendiği, ölmeden bir gün önce 23.1.1988 tarihinde halliusinasyonların artması nedeniyle nöroloji ve dahiliye konsültasyonu yapıldığı"da gözönünde tutulduğunda ölüm sonucundan sorumlu tutulmasına imkan olmayan sanığın maktulde husule getirdiği yaraların hayati tehlike doğurup doğurmayacağı ve kaç gün iş ve gücüne engel teşkil edeceği hususunda Adli Tıp Kurumu'ndan yeni bir rapor alındıktan sonra TCK.nun 456. maddesinin bu rapora uygun düşen fıkrası 458, 51/1, 59. maddelerinin uygulanması suretiyle cezalandırılmasına karar verilmesinde zorunluluk bulunduğu halde yazılı şekilde hüküm tesisi" isabetsizliğinden, Üyeler 1. Özkaya ve U. Kızılkılıç'ın; "olay tarihine kadar faal olan ve sağlığı yönünden hiç bir şikayeti bulunmayan maktulün maruz kaldığı müessir fiilin tevlit ettiği kemik kırıkları nedeniyle kaldırıldığı hastanede hadiseden sekiz gün sonra failce bilinmeyen esbabın inzimamı ile vefat ettiği ve sanığın fiili ile Ölüm arasında illiyet bağı bulunduğu hukuki ve fenni delillerle sübuta ermiş olmakla hükmün onanması yerine çoğunluğun salt kırığın oluşumuna ve bu kabul ile suç vasfına yönelen bozma düşüncesine katılmıyoruz" biçimindeki ayrık olaylarıyla, oyçokluğu ile kararı bozmuştur.
 
Yerel Mahkeme ise, 21.11.1991 gün ve 123/133 sayı ile; muhalefet görüşüne uygun açıklamalarla önceki hükümde direnmiştir.
 
Bu hüküm de sanık vekilleri tarafından süresinde temyiz edildiğinden dosya, Yargıtay C. Başsavcılığı'nın onama istekli 10.4.1992 gün ve 5939 sayılı tebliğ namesiyle 1. Başkanlığa gönderilmekle; Ceza Genel Kurulu'nca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
 
incelenen dosyaya göre;
 
Aynı apartmanda maktul yönetici, sanık ta sakinlerden birdir. Olay günü yakıt gideri ve aidat yüzünden çıkan tartışmada sanık tokatla maktule vurup yere düşürmüş, yerde iken de tekmelemiştir. Bu düşme ve tekmeleme sonucu kor ve bacağından kırıklar oluşan maktul tedavi için kaldırıldığı hastanede olaydan 9 gün sonra ölmüştür.
 
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında saptanan bu oluşta bir uyuşmazlık yoktur. Uyuşmazlık, sanığın eylemi ile maktulün ölümü arasında illiyet bağı bulunup bulunmadığına ilişkindir.
 
TCK.nun 452. maddesinin tatbiki için fail tarafından istenmemiş olan ölüm neticesinin fail tarafından istenmiş olan müessir fiille husule gelmiş olması lazımdır. ika edilen müessir fiilden sonra bir .inkita vuku bulmuşsa ölüm kalp hastalığı vesaire gibi müessir fiilin doğal sonucu olmayan bir sebepten ileri gelmişse ve maktulün zaruri olmayan davranışları mevcut sebeplere eklenerek illiyet bağının kesilmesine neden olmuşsa bu madde uygulanamaz. Failin kast ettiği ve gerçekleştirdiği müessir fiilden sorumlu tutulması gerekir.
 
incelenen maddi olayda sanığın eylemi sonucu kol ve bacağından kırıklar oluşan maktul olaydan 9 gün sonra siroz, kalp ve böbrek yetmezliğinin müşterek etkisiyle solunum ve dolaşım durmasından ölmüştür.
 
Maktul hakkında olaydan önce düzenlenen çeşitli raporlarda; 20-30 yıldır devam eden hipertansiyon, 1984 yılından beri şeker hastalığı, siroz, kronik bronşit, böbrek hastalığı bulunduğu, buna rağmen sigara kullandığı gibi 30 yıldır günde bir şişe rakı içtiği, sanık tarafından yaralanıp hastanede yatarken psişik bozukluklar ve halliusinasyonlar olduğu yapılan konsültasyonda alkol yoksunluğu düşünülüp tedavi uygulandığı ölmeden bir gün önce halliusinasyonların artması nedeniyle nöroloji ve dahiliye konsültasyonu yapıldığı belirtildiğine göre eylemiyle ölüm arasında illiyet bağı bulunmayan sanığın Ölüm sonucundan sorumlu tutulması mümkün değildir.
 
Çünkü, ölüm, sanığın eyleminin doğal sonucu olan bir sebepten husule gelmemiş, maktulün hastanede yattığı zaman dilimi içinde önceden mevcut başka bünyevi nedenlerden husule gelmiştir.
 
Adli Tıp Kurumu'nca düzenlenen raporlarda uygulanacak yasa maddesi de gösterilmek suretiyle sanığın eylemiyle ölüm arasında illiyet bağı bulunduğu belirtilmişse de hukuki kavram illiyet bağının tespiti ve uygulanacak yasa maddesinin tayini var olan tüm delilleri olaysal olarak değerlendirmesi gereken hakime aittir.
 
Bu nedenle, sanığın maktulde meydana getirdiği kırıkların hayati tehlike doğurup doğurmayacağı ve kaç gün iş gücüne engel teşkil edeceği hususlarında Adli Tıp Kurumu ilgili Dairesinden yeni bir rapor alındıktan sonra sanığın TCK.nun 456. maddesinin bu rapora uygun düşen ilgili fıkrası 458, 51/ 1 ve 59. maddeleri uyarınca cezalandırılması gerekirken yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmediğinden Yerel Mahkeme direnme .hükmünün BOZULMASINA karar verilmelidir.
 
 
S o n u ç Yukarıda açıklanan nedenlerle Yerel Mahkeme direnme hükmünün isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 27.4.1992 günü oybirliğiyle karar verildi.
 
 
 
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini