 |
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E: 1992/150
K: 1992/174
T: 01.06.1992
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Karşılıksız çek keşide etmek suçundan sanık Orhan'ın, 3167 sayılı Yasanın 16/1. maddesi uyarınca 1 yıl hapis ve 1 yıl süre ile çek hesabı açmak ve keşide etmekten yasaklanmasına ilişkin, (İstanbul 5. Asliye Ceza Mahkemesi)nce 26.10.1989 gün ve 423-559 sayı ile verilen hükmün, sanık tarafından temyizi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 7. Ceza Dairesi'nce, 9.11.1990 gün ve 2253-11924 sayı ile;
(3167 sayılı Yasanın 7. maddesi uyarınca ihtar mektubunun iadeli taahhütlü mektupla gönderilmeyip, banka personeli aracılığı ile elden tebliğ edildiği, bu durumda ortada geçerli bir tebligat bulunmadığı cihetle, anılan maddedeki bu kuralın keşidecinin iyiniyetini göstermek amacına yönelik olduğu gözönüne alınarak, 7. madde uyarınca ihtarat yapılmasının sağlanması ve ihtarat üzerine 7 iş gününde düzeltme hakkını kullanıp, kullanmadığının araştırılması gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi) isabetsizliğinden bozulmuştur.
Yerel Mahkeme ise, 11.4.1991 gün ve 142-274 sayı ile; 3167 sayılı Yasanın 7. maddesi uyarınca ihtar mektubunun iadeli taahhütlü mektupla yapılması gerekli ise de, burada güdülen amaç tebligatın sağlıklı bir şekilde sanığın eline geçmesinin sağlanmasıdır. Banka personeli aracılığı ile sanığa elden tebligat yapıldığına göre bu amaca ulaşılmıştır. Sanık tebligatı almadığını ileri sürmemektedir. Kaldı ki bu uygulama ile davaların çabucak sonuçlandırılması da sağlanmış olacaktır) biçimindeki açıklamalarla önceki hükümde direnmiştir.
Bu hüküm de sanık tarafından süresinde temyiz edildiğinden, dosya Yargıtay C. Başsavcılığı'nın "bozma" istekli 8.5.1992 gün ve 84889 sayılı tebliğnamesiyle, 1. Başkanlığa gönderilmekle; Ceza Genel Kurulu'nca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : İncelenen dosyaya göre;
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık, 3167 sayılı Yasanın 7. maddesi uyarınca, muhatap banka tarafından düzeltme hakkının kullanılması için sanığa banka personeli aracılığı ile yapılan tebligatın yasal ve geçerli sayılıp, sayılmayacağı hususundadır.
Ayrıntıları Ceza Genel Kurulu'nun 3.12.1990 gün ve 298/320 sayılı kararında açıklandığı üzere; 7201 sayılı Tebligat Yasasının 2. maddesi gereğince, diğer yasalarda özel hüküm bulunması veya gecikmesinde zarar bulunması halinde görevliler aracılığı ile tebligat yapılabilir. 3167 sayılı Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkındaki Yasada, görevliler aracılığı ile tebligat yapılabileceğine ilişkin Özel bir hüküm bulunmadığı gibi, aksine düzeltme hakkının kullanılabilmesine olanak sağlamak üzere yapılan ihbarın sadece "iadeli taahhütlü mektupla" yapılabileceği, 7. maddede hükme bağlanmıştır.
Yasa tasarısında; banka görevlileri eliyle de tebligat yapılabileceğine ilişkin olarak düzenlenen 7. madde, T.B.M.M. Genel Kurulu'nda yapılan görüşmeler sırasında, banka görevlileri eliyle tebligat yapılabileceğine ilişkin düzenleme, madde metninden çıkartılarak, elden tebligat yapılması yasa yapıcı tarafından benimsenmemiş ve muhatap banka şubesi tarafından yapılacak tebligatın iadeli taahhütlü mektupla yapılması gerektiği hükme bağlanmıştır. Ancak 7201 sayılı Tebligat Yasasının 32. maddesi gereğince, usulüne aykırı biçimde yapılan tebligat, muhatabın tebliği öğrenmesi ile geçerli sayılacağından, sanığın tebligatı aldığını kabulü veya tebligata ilişkin belge okunduğunda bir diyeceği olmadığını söylemesi halinde tebligat geçerli sayılacaktır.
Uyuşmazlık konusu olayda; sanığa, düzeltme hakkını kullanabilmesi için iadeli taahhütlü mektupla ihbarda bulunulmamış, banka görevlisi aracılığı ile elden tebligat yapıldığı muhatap bankaca bildirilmiştir. Duruşmalara gelmeyen ve istinabe yolu ile sorgusu yapılan sanığın tebligatı aldığı ve buna rağmen düzeltme hakkını kullanmadığı hususunda beyanı yoktur. Kaldı ki bu sorgusu sırasında, tebligata ilişkin belge okunarak, diyeceği olup olmadığı da sorulmamıştır.
O halde, tebligatın sanığa yapıldığı hususu kesinlik kazanmamıştır.
Öte yandan, sanık bozulan hükmün temyizine ilişkin layihasında, 647 sayılı Yasanın 4 ve 6. maddelerinin uygulanmasını istemiştir. Önceki hüküm bozulmakla tamamen ortadan kalkmış ve önceki hükmün temyizine ilişkin layiha dava dosyasının bir parçası halini almış bulunduğuna göre 647 sayılı Yasanın 4 ve 6. maddelerinin uygulanıp uygulanmayacağı hususunda her hangi bir karar verilmemesi de yasaya aykırıdır.
Bu itibarla, direnme kararının açıklanan nedenlerle bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, sanığın temyiz itirazları yerinde görüldüğünden, direnme kararının istem gibi BOZULMASINA, 1.6.1992 gününde oybirliğiyle karar verildi.